Sosyal sigorta kapsamındaki işyerindeki çalışmasının
sona erdiği yılın sonundan itibaren 5 yıl
geçtikten sonra, bu çalışmasına ilişkin
sigorta işlemlerinin yaptırılmadığını ve sigorta
primlerinin
ödenmediği ileri sürülerek açılan hizmet
tespiti davasında, hak düşürücü 5 yıllık sürenin
geçmiş
bulunması nedeni ile dava reddedilmiştir. Hak
düşürücü sürenin geçmiş bulunması durumlarında
Yasa’nın amir hükmü gereği çalışma kanıtlansa
dahi kabulü mümkün değildir.
Hak düşürücü süre; 506 sayılı Yasa’nın 79/10.
maddesi Yasa’nın yürürlüğe girdiği dönemlerde 5 yıl
iken, 20.06.1987 tarih ve 3395 sayılı
Yasa’nın 5. maddesi ile on yıla çıkarılmış,
01.06.1994 tarih 3995
sayılı Yasa’nın üçüncü maddesi ile tekrar 5
yıla indirilmiştir.
İş mahkemesi ise; aşağıda belirttiği nedenler
ile 5 yıllık hak düşürücü sürenin anayasaya aykırı
olduğu görüşünü savunmuştur.
Mahkeme, Anayasa’nın 13. maddesinde temel hak
ve hürriyetlere sınırlama getirilebileceği hüküm
altına alındığını, Yasa’daki bu 5 yıllık hak
düşürücü süre hükmünün de sınırlama kapsamı içinde
düşünülmesinin mümkün olacağını, ancak 13.
maddede belirtilen sınırlamalar yasakoyucu
tarafından
sayılmış olduğunu belirtmektedir. Söz konusu
hak bir sosyal güvenlik hakkı olup bu hak
Anayasa’nın
60. maddesi ile güvence kapsamına alınmıştır.
Sınırlamaların Anayasa’nın özüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve Cumhuriyetin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olamayacağını
belirttiğinden, bu nedenle söz konusu hükmün
sınırlama kapsamı dışında olması gerektiğini
savunmuştur.
Ayrıca söz konusu sınırlama Anayasa’nın 49.
maddesi ile de bu kapsam dışında bulunmaktadır. Bu
maddede Devletin çalışanların hayat
seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek
için
çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve
işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam
yaratmak için gerekli tedbirleri alacağı
belirtilmektedir. Görüldüğü gibi sosyal güvenliğin
bir bölümü
olan çalışma hayatının ve bunun sonunda
emeklilik hakkının kazanılması için böyle bir
sınırlandırılmanın getirilmesi mümkün
bulunmadığından yasa da ki bu hüküm Anayasa’nın 13.
maddesindeki sınırlamalar dışında kalması
gerekmektedir. Bu nedenle temel hak ve
hürriyetlerden
sınırlama yapmaya yönelik Anayasa hükmünün bu
madde yönünden uygulanmasının mümkün
bulunmadığını düşünmek gerekmektedir.
‘‘Anayasa’nın 60. maddesi ise herkesin sosyal
güvenlik hakkına sahip olduğunu Devletin bu
güvenliği
sağlayacak gerekli tedbirleri alacağı ve
teşkilatı kuracağı belirtilmiştir. Böylece Anayasa,
sosyal
güvenlik hakkının kaçınılamaz ve vazgeçilemez
bir hak olarak kabul etmiştir. Bunun gerekçesi ise,
sosyal güvenlik hakkının bulunmaması
durumunda işçi olarak çalışanların bu çalışmalarının
sonunda
yasalarla kendilerine tanınan emeklilik
haklarından faydalanması ve çalışmalarının sonucunda
emekli
döneminde rahat bir yaşam sürmelerinin
teminidir. Aksi halde çalışanlar sosyal güvenlik
hakkından
mahrum bırakıldıklarında emeklilik döneminde
rahat bir yaşam tarzı bulmaları mümkün
olmayacağından mağdur duruma düşeceklerdir.
Bu da açık olarak Anayasa’nın 60. maddesine
aykırıdır. Zaten yasakoyucu Anayasa’nın 60.
maddesi ile bu tür işlemleri yapmak için Devlete
teşkilat
kurması ve gerekli tedbirleri alması için
görev vermiştir. Sosyal güvenlik yasaları bu nedenle
çıkarılmıştır. Böyle bir görevi Devlete veren
Anayasa bu hakkın sınırlandırılmasını da elbette
öngörmemiştir’’ demektedir.
Sigortalı olmak hak yükümünden
vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı Yasa’da
belirtilmiş
olduğundan Yargıtay 10. ve 21. H. D.lerinin
ve YHGK.nun kararlılık kazanmış kararlarında hizmet
tespiti davalarından feragatin söz konusu
olamayacağı açık olarak belirtilmekte olup bu husus
506
sayılı Yasa’nın 6. maddesi doğrultusunda
yerinde bulunmaktadır. Feragat edilemeyen ve
vazgeçilemeyen ve kaçınılamayan bir hak olan
sigortalı olmak hakkının işten ayrıldıktan belli bir
süre
sonra aranamayacağını kabul etmekte çelişki
yaratmaktadır.
Anayasa’nın 49. maddesinde Devletin
çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma
hayatını
geliştirmek için çalışanları korumak ve
çalışmayı desteklemekle yükümlü kılınmıştır.
Çalışanların
hayat seviyelerinin yükseltilmesi ve
çalışanların korunması için sosyal güvenlik hakkının
bulunması
gerekmektedir. Sosyal güvenlik hakkından
yoksun olan bir bireyin hayat seviyesinin yükselmesi
mümkün bulunmadığı gibi, çalışma hayatı
sonunda primlerinin yatırılmamış olması durumunda
sosyal
güvenlik hakkı olan emekliliği hak kazanması
mümkün olmayacaktır. Bu hak düşürücü sürenin varlığı
halinde çalışanların korunması mümkün
bulunmamaktadır. Zira çalıştığı işyerinden ayrılan
bir
çalışanın belgelerinin Kuruma verilmemiş
olması halinde 5 yıllık sürenin geçmesi halinde
artık bu
çalışmalarını sosyal güvenlik kapsamı içine
alması olanaksız bulunduğundan işçi korumasız hâle
gelmiş olacaktır. Bu durum açıkça Anayasa’nın
49. maddesine aykırıdır. İşçiyi sigortasız olarak
çalıştıran işveren korumuş, Anayasa’ya göre
korunması gereken işçi ise korunmamış hâle
gelecektir.
5510 sayılı Yasa’nın 86/9 maddesinde 5 yıllık
hak düşürücü süre bu hâliyle Anayasa’nın 11. 49. ve
60. maddelerine aykırı olduğu, Anayasa’nın
13. maddesindeki sınırlandırma kapsamı dışında
bulunduğundan resen Anayasa Mahkemesine iptali için
başvurmak gerektiği kanaatine varılmıştır.
Yukarda açıklanan nedenle Mahkemeye yapılan
başvuru 28.08.2007 tarihinde kabul edilmiştir.
Yargılama devam ederken 5510 sayılı Yasa
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 506 sayılı
Yasa’yı yürürlükten kaldırmış ve bu arada
iptali istenen Yasa maddesi de yürürlükten
kaldırılmış
bulunmaktadır.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510
sayılı Yasa’nın 86/9 fıkrası da iptali talep edilen
hükmü
ihtiva etmektedir. 5510 sayılı Yasa’nın bu
davada uygulama olanağı söz konusu olduğundan 5510
sayılı Yasa’nın 86/9 fıkrasındaki
“hizmetlerin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl
içinde”
ibaresinin Anayasa’nın 11., 13., 49., 60.
maddelerine aykırı bulunması nedeni ile yukarda
açıklanan
gerekçeler ile iptali yönünden ek talebin
kabulü ile; 5510 sayılı Yasa’nın yukarda belirtilen
hükmünün iptali için ek talepte bulunmak gerektiği
sonucuna varılmıştır.
Diyerek 5 yıllık sürenin iptalini
istemektedir.
Anayasa Mahkemesi ise,
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu’nun itiraz konusu ibareyi de içeren
86. maddesi şöyledir:
“ Prim belgeleri ve işyeri kayıtları başlıklı
5510/86 md.- İşveren bir ay içinde 4 üncü ve 5 inci
maddeye tâbi çalıştırdığı sigortalıların ve
sosyal güvenlik destek primine tâbi sigortalıların;
Ad ve soyadlarını, T.C. kimlik numaralarını,
80 inci maddeye göre hesaplanacak prime esas
kazançlarını, Prim ödeme gün sayıları ile prim
tutarlarını, gösteren ve örneği Kurum tarafından
çıkarılacak yönetmelikle belirlenen asıl veya ek
aylık prim ve hizmet belgesini, (Değişik ibare: 5754
- 17.4.2008 / m.50) “4 üncü maddenin birinci
fıkrasının (c) bendi kapsamındakiler için en geç
Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar, diğer
sigortalılar için ise ait olduğu ayı takip eden ayda
Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar” Kuruma
vermekle veya sigortalı çalıştırmadığı takdirde, bu
hususu sigortalı çalıştırmaya son verdiği tarihten
itibaren, onbeş gün içinde Kuruma bildirmekle
yükümlüdür.
Ay içinde bazı işgünlerinde çalıştırılmadığı
ve ücret ödenmediği beyan edilen sigortalıların,
otuz
günden az çalıştıklarını ispatlayan
belgelerin işverence ilgili aya ait aylık prim ve
hizmet belgesine
eklenmesi şarttır. Kamu idareleri ile toplu
iş sözleşmesi imzalanan işyerlerinde bu şart
aranmaz.
Sigortalıların otuz günden az çalıştığını
gösteren bilgi ve belgelerin aylık prim ve hizmet
belgesinin
verilmesi gereken süre içinde Kuruma
verilmemesi veya verilen bilgi ve belgelerin Kurumca
geçerli
sayılmaması halinde, otuz günden az
bildirilen sürelere ait aylık prim ve hizmet belgesi
Kurumca
re’sen düzenlenir ve muhteviyatı primler, bu
Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.
Sigortalıyı çalıştıran işveren ile alt
işveren ve iş görme edimini yerini getirmek üzere
sigortalıyı geçici
olarak devralan işveren; aylık prim ve hizmet
belgesinin Kurumca onaylanan bir nüshasını
sigortalının
çalıştığı işyerinde, birden ziyade işyeri
olması halinde ise sigortalının çalıştığı her
işyerinde ayrı ayrı
olmak üzere, Kuruma verilmesi gereken sürenin
son gününü takip eden günden başlanarak, müteakip
belgenin verilmesi gereken sürenin sonuna
kadar, sigortalılar tarafından görülebilecek bir
yere asmak
zorundadır.
Fiilen veya işyeri kayıtlarından tespit
edilecek her türlü bilgiden veya kamu kurum ve
kuruluşları
tarafından düzenlenen belge veya alınan
bilgilerden çalıştığı anlaşılan sigortalılara ait
olup, bu Kanun
uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin
yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi
veya noksan verilmesi halinde, bu belgeler
Kurumca re’sen düzenlenir ve muhteviyatı sigorta
primleri
Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ
edilir. İşveren, bu maddeye göre tebliğ edilen prim
borcuna
karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay
içinde, ilgili Kurum ünitesine itiraz edebilir.
İtiraz, takibi
durdurur. İtirazın reddi halinde, işveren
kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde
yetkili iş
mahkemesine başvurabilir. Yetkili mahkemeye
başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini
durdurmaz. Mahkemenin Kurum lehine karar
vermesi halinde, 88 inci ve 89 uncu maddelerin prim
borcuna ilişkin hükümleri uygulanır. (Değişik
7. fıkra: 5754 - 17.4.2008 / m.50) Kurumun denetim
ve
kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca,
fiilen yapılan denetimler sonucunda veya işyeri
kayıtlarından yapılan tespitlerden ya da kamu
idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı
gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve
incelemeler neticesinde veya kamu kurum ve
kuruluşları ile bankalar tarafından
düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı
anlaşılan
sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca
Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan
tebligata
rağmen bir ay içinde verilmemesi veya noksan
verilmesi halinde, bu belgeler Kurumca re’sen
düzenlenir ve muhteviyatı sigorta primleri
Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edilir.
İşveren, bu
maddeye göre tebliğ edilen prim borcuna karşı
tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde, ilgili
Kurum
ünitesine itiraz edebilir. İtiraz, takibi
durdurur. İtirazın reddi halinde, işveren kararın
tebliğ tarihinden
itibaren bir ay içerisinde yetkili iş
mahkemesine başvurabilir. Yetkili mahkemeye
başvurulması, prim
borcunun takip ve tahsilini durdurmaz.
Mahkemenin Kurum lehine karar vermesi halinde, 88
inci ve
89 uncu maddelerin prim borcuna ilişkin
hükümleri uygulanır.
(Ek fıkra: 5754 - 17.4.2008 / m.50) Kurumun
denetim ve kontrolle görevli memurlarınca işyerinde
fiilen yapılan tespitlerden ve kamu
idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı
gereğince
yapacakları soruşturma, denetim ve
incelemelerden kayıt ve belgelere dayanmaksızın
çalıştığı
belirlendiği halde, hizmetlerinin veya prime
esas kazançlarının Kuruma bildirilmediği anlaşılan
veya
eksik bildirildiği tespit edilen
sigortalıların geriye yönelik hizmetlerinin veya
prime esas kazançlarının,
en fazla tespitin yapıldığı tarihten geriye
yönelik bir yıllık süreye ilişkin kısmı dikkate
alınır.
Aylık prim ve hizmet belgesi işveren
tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca
tespit
edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını
hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş
yıl
içerisinde iş mahkemesine başvurarak,
alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların
mahkeme
kararında belirtilen aylık kazanç toplamları
ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.
Sigortalının çalıştığı bir veya birden fazla
işte, bu Kanunda yazılı şartları yerine getirmiş
olmasına
rağmen, kendisi için verilmesi gereken aylık
prim ve hizmet belgesinin işveren tarafından
verilmediği
veya verilen aylık prim ve hizmet belgesinde
kazançların veya prim ödeme gün sayılarının eksik
gösterildiği Kurumca tespit edilirse,
hastalık ve analık sigortalarından gerekli ödemeler
yapılır.
Bu maddede belirtilen yükümlülüklerin yerine
getirilmemesi halinde, 102 nci maddeye göre işlem
yapılır.
Sonuç
İtiraz konusu kuralla, 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
kapsamında olan
ya da bu kapsama alınması mümkün bulunan
işyerlerinde çalışanların sigortalılık ilişkisi
içinde geçen
çalışmalarına ait aylık prim ve hizmet
belgelerinin işveren tarafından verilmemesi veya
çalıştıklarının
Sosyal Güvenlik Kurumunca tespit edilememesi
durumlarında tespit davası açabilmelerini çalışmanın
geçtiği ileri sürülen yılın sonundan
başlayarak beş yıllık hak düşürücü süre ile
sınırlandırılmıştır. Bu
süre içinde mahkemeye başvurmayan
sigortalının geçmiş yıllara ilişkin çalışmasının
tespitini talep ve
bu döneme ilişkin aylık kazanç toplamları ile
prim ödeme gün sayılarının sigortalılık bakımından
dikkate alınması imkânı bulunmamaktadır.
Anayasa’nın 49. maddesinde, Devletin,
çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma
hayatını
geliştirmek için çalışanları ve işsizleri
korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye
elverişli
ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma
barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı
ifade
edilmiştir.
Anayasa’nın 60. maddesinde, “Herkes, sosyal
güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği
sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve
teşkilatı kurar” denilmektedir. Buna göre, sosyal
güvenlik herkes
için bir hak ve bunu gerçekleştirmek ise
Devlet için bir görevdir. Sosyal güvenlik hakkı,
sosyal sigorta
kuruluşlarınca kendi kuralları çerçevesinde
yerine getirilir. Sosyal sigortanın kapsamı, sigorta
alanı ve
içerdiği riskler ile alınacak primler
yasalarla belirlenmiştir. Sosyal güvenliğin ve
sigortanın varlık
nedeni sosyal risklerin karşılanmasıdır.
5510 sayılı Yasa’da sosyal sigorta kapsamına
dâhil edilmesi mümkün olan işyerlerindeki
çalışmaların
kaydını sağlamaya yönelik tedbirler
bağlamında işe giriş, çalışma süreleri, sigorta
primine esas kazanç
toplamları ve işten ayrılışların hatasız
biçimde Kurum kayıtlarına geçirilebilmesi için başta
Kurum,
işveren ve çalışan olmak üzere, tüm kamu
kurum ve kuruluşları ile bankalara görevler
verildiği; bu
görevlerini yapmayanlar hakkında Yasa’nın
102. maddesinde yaptırımlar getirildiği
görülmektedir.
Yine bu kayıtların doğruluğunun
denetlenebilmesi amacıyla sigortalının Kurum
işlemlerine dayanak
oluşturan “aylık çalışma cetvelleri”nin,
çalışanın görebileceği şekilde bir sonraki ayın
cetvelinin
tanzim edilmesine kadar işyerinde asılı
tutulması zorunluluğu ile çalışma süreleri ve aylık
prime esas
kazançlara dair en doğru bilgi sahibi
konumundaki sigortalının, gerekli kontrolleri
yapabilmesi olanağı
sağlanmıştır. Ayrıca bu konudaki kayıtların
sigortalı ya da ilgilisi tarafından Kurum’dan talep
edilebilmesinin yanı sıra Kurumun elektronik
veri tabanından da temini olanaklı hâle
getirilmiştir.
Yasa’nın 86. maddesinin dokuzuncu fıkrasında,
prim belgeleri işveren tarafından Kuruma verilmeyen
veya çalışmaları Kurumca saptanamayan
sigortalılara, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan
itibaren 5
yıl içinde mahkemeye başvurarak, Kurum
kayıtlarında yer almayan fiili hizmet ve
kazançlarını,
mahkeme kararıyla kanıtlama imkânı
tanınmıştır. Hizmet tespiti davaları olarak
adlandırılan bu
davalar sonucunda mahkemelerce hükme bağlanan
aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün
sayıları, sigortalılık açısından dikkate
alınmaktadır.
Hizmet tespiti davalarının, çalışanların
Kurum kayıtlarına geçirilmemiş aylık kazanç
toplamları ve
prim ödeme gün sayılarının sigortalılığın
hesabında esas alınmasına yönelik olmaları
nedeniyle, sosyal
güvenlik sistemi üzerindeki etkileri açıktır.
Dolayısıyla bu davalar için öngörülen 5 yıllık hak
düşürücü sürenin, sistemin süreklilik arz
edecek şekilde veya makul olmayacak ölçüde uzun bir
süre
dava tehdidi altında tutulmasını önlemek
suretiyle sosyal güvenlik sisteminin istikrarının
sağlanması
amacıyla getirildiği anlaşıldığından bunun
bir sınırlama olarak nitelendirilmesi mümkün
değildir.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 11.,
13., 49. ve 60. maddelerine aykırı değildir.
Mehmet Fatih Geleri
İş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı
İş ve Sosyal Güvenlik&Tazminat Hesaplama/Bilirkişi
fatihgeleri@gmail.com
Diğer
makaleleri
-Çalışma koşullarında esaslı değişiklik ve
iş sözleşmesinin feshi
-SGK Yapılandırması İçin
Doğru Başvuru
-Özel eğitim kurumlarında kurucu veya
kurucu temsilcilerinin görev ve sorumlulukları
-SGK Borç Yapılandırmasında İhya
-Çağrı
Üzerine Çalışma, Evden Çalışma ve Uzaktan Çalışma
-Emzirme ödeneği ve cenaze yardımı alabilme
şartları ve tutarları
-Kadın işçinin gece postasında çalıştırılma
koşulları
-Çalışanların Yıllık İzin
Süreleri
-Yeni Borçlar kanunu işçi işveren
yükümlülükleri
-2011 Yılında sigorta primine tabi
tutulmayacak ödemeler
-Özürlü çalışanlarla ilgili olarak İşkur'a
onaylatılacak belge ve fazla çalışma onayı
-Özel Eğitim Kurumlarında İhbar ve Kıdem
Tazminatı
-İkale Sözleşmesi İle Fesih Ve Sonuçları
Sigorta primine esas olan ve olmayan
kazançlar
15 Yıl 3600 günle kıdem
tazminatı alabilme şartları
Özel Eğitim Kurumlarında
görev yapan öğretim elemanlarının SGK uygulamaları