Muhasebe  

Maliye

Vergi

Sigorta

İletişim

  MUHASEBE GÜNCEL BÜLTEN :   22.07.2007
    

                                           Ana Sayfa 

                             Muhasebe Forum 

                                      SSK Mevzuat

                                    Danışma Hattı 

                      2007 Yılı Uygulamaları

                         Staj-Stajyer Rehberi

                     2007 Yılı Pratik Bilgiler

 

 

 


 

SSK prim borcundan yöneticiler sorumludur

Soru-A. Özyurt: Ortağı olduğum şirketten hisselerimi devrederek yaklaşık bir yıl önce ayrıldım. Şirket ortaklığım sırasında müdürlük görevini de yürütüyordum. Sosyal Sigortalar Kurumundan gelen ödeme emri ile şirket borçlarının tarafımca ödenmesi istenmektedir. Ben bir yıl önce ayrıldığım şirketin borçlarından sorumlu olabilir miyim? Şirketlerin tüzel kişiliği var. Borçların şirketten veya mevcut hissedarlar ile yöneticilerden tahsil edilmesi gerekmez mi? Benim sorumluluğum ne zamana kadar devam edecek? Bu borçlardan sorumlu olmaktan nasıl kurtulabilirim?
Cevap: 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, şirket hissedarları ile üst düzey yöneticileri prim borçlarından sorumlu tutmuştur. Öncelikle belirtmeliyiz ki, şirket ortağı olduğunuz döneme ait sigorta prim borçlarından dolayı ortaklık nedeniyle sorumluluğunuz bulunmaktadır. Diğer yandan, şirketin yöneticiliğini yaptığınız süre zarfında SSK’ya ödenmeyen primler varsa ayrıca sorumlu tutulacaksınız.
Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 80’inci maddesi “Sigorta Primlerinin Ödenmesi” başlığı ile primlerin tahsil edilme yöntemi ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeye göre; “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” hükmü yer almaktadır.
Kanunun bu düzenlemesi ile bir tüzel kişinin üst düzey yöneticilerinin SSK’ya ödenmeyen prim borçlarından, işveren tüzel kişisi ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulduğu açıkça görülmektedir.
Sosyal Sigortalar Kurumu özel veya kamu sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin prim alacaklarının tahsilinde güçlükle karşılaşılması üzerine 1-73 ek sayılı genelge ile borç ihtarlarının şirket tüzel kişiliği ile birlikte şirketin yönetim kurulu üyesi, murahhas aza, genel müdür, müdür, şirketi temsile yetkili ortak, sorumlu muhasip gibi üst düzey yönetici ve yetkililerine yapılması ve alacakların bu kişilerden tahsili yoluna gidileceğini hükme bağlamıştır.
Konuyla ilgili olarak Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 26.9.2000 tarih, 2000/5121 esas ve 2000/6113 sayılı kararında özetle, SSK’ya olan prim borçlarından dolayı işveren şirketle birlikte şirketin karar ve işlemlerinin yürütülmesinde görevli ve yetkili olan şirket üst düzey yöneticilerinin de sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Sosyal Sigortalar Kanunun 80. maddesi doğrultusunda çıkarılan genelge ve bu maddeye dayanılarak Yargıtay tarafından verilen karar ile şirket üst düzey yöneticilerinin sorumluluğu pekiştirilmiştir. Yapacağınız işlemlerde bu hususları dikkate almanızı tavsiye ederim.

İş yerinin devri halinde sorumluluk


506 sayılı Kanunun 81’inci maddesinde ise işyerinin devri veya intikali halinde sorumluluk konusu düzenlenmiştir. Buna göre;
Sigortalıların çalıştırıldığı işyeri devredilir veya intikal ederse, eski işverenin kuruma olan sigorta primi ile gecikme zammı ve faiz borçlarından, aynı zamanda yeni işveren de müteselsilen sorumludur.
Kanunun bu hükmüne aykırı olarak yapılan sözleşmeler muteber değildir.
Buraya kadar yaptığımız açıklamalara ilave olarak, bir şirketin borcunu takibe geçecek olan kamu kurumunun veya özel şahısların öncelikle şirketin tüzel kişiliğinden alacaklarını istemeleri gerekir. Şirketin aciz duruma düşmesi veya borcunu ödeyememesi durumunda ortaklarından veya üst düzey yöneticilerinden alacak talep edilebilir.
Konu ile ilgili olarak Yargıtay 10’uncu Hukuk Dairesinin E:2005/2397, K:2005/5172 ve 09.05.2005 tarihli kararında;
“Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun hükmüne göre; öncelikle şirket ortağı aleyhine takibe geçilebilmesi için limitet şirketten borcun tahsil imkanı bulunmaması gerekir. Bu husus mahkemece yeterince araştırılmamıştır. Öte yandan, söz konusu madde 29.07.1998 tarihinde yürürlüğe giren 4369 sayılı Kanunun 21. maddesi ile değişikliğe uğramıştır. Değişiklikten önce limitet şirket ortaklarının sorumluluğu sermaye miktarı ile sınırlı iken yapılan değişiklikle bu sorumluluk sermaye hissesi olarak kabul edilmiştir. Davacının sorumlu olduğu dönemdeki mevzuat değişikliğinin dikkate alınarak uyuşmazlığa çözüm getirilmesi gerekir” sonucuna varılmıştır.
Öncelikle şirketten borç takibi yapılacak, tahsil imkanı bulunamazsa, yani sonuç alınamazsa şirket ortaklarına ve üst düzey yöneticilerine müracaat edilecektir.
Son olarak belirtmeliyiz ki, bir kişi ister şirket ortağı olsun ister yönetici kendi dönemine ait borçlardan sorumludur. Şirket ortaklığı sona eren veya yöneticiliği sona eren kişiler, kendilerinden sonraki dönemlere ait borçtan dolayı sorumlu tutulamaz.
Bu durumun da bir istisnası vardır. Kanuna göre, bir şirketi devralan veya intikal yolu ile sahibi olan kişiler geçmiş borçlardan da müteselsilen sorumlu olurlar.
Okuyucumuzun borçtan kurtulabilmesi için borcun ödenmesi gerekir. Başka bir kurtuluş yolu yoktur.

İşçilere doğum izni yok
Okuyucularımızdan gelen önemli soruların başında, işçilerin doğum izni hakkı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Devlet memurlarının eşlerinin doğum yapması halinde üç gün doğum izni hakkı bulunmaktadır. Devlet Memurları Kanununda bulunan bu hakkın İş Kanununda bulunmaması öteden beri hep sorgulanmaktadır.
İş Kanununun 55’inci maddesinin (h) fıkrasında “işçilerin evlenmelerinde üç güne kadar, ana veya babalarının, eşlerinin, kardeş veya çocuklarının ölümünde iki güne kadar verilecek izinlerin” çalışma süresinden sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu gi?bi hallerde işçinin mazeret izninde olduğunun kabul edilmektedir.
İşte bu düzenleme içinde, işçinin, eşinin doğum yapması halinde üç gün mazeret izini konması gerekirdi. Devlet memurları ile işçiler arasında böyle bir ayrım yapılması, çalışanlar arasında devlete olan güveni zedelemektedir. Diğer yandan hep konuştuğumuz “Anayasal Eşitlik Kuralı” aşılmaktadır.
Temennimiz, en kısa sürede, yeni seçilecek milletvekillerimizin bu konuya el atmasıdır. İş kanununda yapılacak değişiklikle işçilerde doğum izni hakkı verilmesi gerekir.

 

Şerif AKCAN

Türkiye / 22.07.2007

 

 


Copyrıght © 2005 -2007  www.muhasebenet.net- www.muhasebenet.com - Türkiye'nin muhasebe rehberi. Her hakkı saklıdır.