Bilindiği gibi mal ve hizmet
üretiminde üç önemli faktör sermaye, emek ve toprak
olarak sayılır. Bu faktörlere dördüncü bir unsur
olarak müteşebbis de eklenir. Günümüzün globalleşen
dünyasında rekabet gerek yurtiçi gerekse yurtdışı
ticarette gözönünde tutulması gereken önemli bir
faktör durumundadır. Bu nedenle her üretim
faktörünün fiyatı rekabet gücüne etkileri
çerçevesinde değerlendirilir hale gelmiştir. Emeğin
fiyatı olan ücret seviyesi de rekabet gücü yönünden
yapılan değerlendirmelerde üzerinde çok durulan bir
konudur.
Ücret seviyesini etkileyen
önemli iki unsur bilindiği gibi, vergiler ve sigorta
primleridir. Ülkemizde ücretler üzerinden alınan
gelir vergisi önemli bir yük oluşturmaktadır.
Türkiye'de gelir üzerinden alınan vergilerin yarıdan
fazlası ücret gelirlerinden alınmaktadır. Sosyal
sigorta primleri de gelir vergisi gibi emeğin
maliyetini artırmaktadır.
Gelir vergisi ve sosyal
sigorta primleri ücretlinin gelirinden yapılan iki
önemli kesintidir. Vergi takozu olarak tanımlanan bu
ödemeler artıkça ülkelerdeki büyüme, rekabet
edebilirlik ve fiyat istikrarı olumsuz
etkilenmektedir. Özellikle yeni kurulan ve küçük
ölçekli firmalarda ücret üzerinden devletçe alınan
vergi ve primler onların finansman yeteneğini
daraltmakta ve rekabet imkanlarını sınırlamaktadır.
Rekabet baskısını
üzerlerinde hisseden firmalar, ortamın da elverişli
olması nedeniyle mal ve hizmet fiyatları içinde
önemli yer tutan vergi ve sosyal güvenlik primleri
yükünden kurtulmak için kayıtdışı istihdam yada
ücretlerin gerçek miktarının altında kayda alınması
yolunu seçebilmektedirler. Böylece hiç gelir vergisi
ve sigorta primi ödenmemesi yada çok düşük ödemeler
söz konusu olmaktadır. Ancak bu yola başvurulması
bir yandan mükellefleri vergi cezası ve gecikme
faizi riski ile karşı karşıya bırakmaktadır. Öte
yandan kayıtların gerçeğe uygun olmaması yüzünden
firmanın mali gücünü doğru olarak görememektedirler.
Ücretlerin defterlerinde gerçek durumu yansıtacak
şekilde yer alması halinde ticari kazancın yada
kurum kazancının belirlenmesinde gider yazılabilmesi
nedeniyle, başlangıçta ücretler üzerinden gelir
vergisi ödenmekle beraber, yıllık beyannamelerle
beyan edilen gelirler dolayısıyla ödenecek gelir
veya kurumlar vergisi daha düşük kalacaktır. Sonuçta
bir miktar fazla vergi ödenmiş olsa dahi aradaki
fark vergi inceleme riski ve geleceği görememe
tehlikesine katlanmaya değmez bir seviyede
kalabilir.
Vergi kanunlarımız bazı tür
ücret ödemelerinin vergiden istisna olmasına imkan
sağlamıştır. Çalışanlar lehine yapılan bazı
harcamaların da vergiye tabi tutulacak ücret
tutarının belirlenmesinde indirim olarak dikkate
alınması mümkündür. Vergi planlaması çerçevesinde
bütün imkanlardan yararlanılabilir. Çalışanlara
ücret ve diğer menfaatlerin sağlanmasında vergiye
tabi olmayan seçenekler tercih edilebilir. Bu
suretle ödenecek vergi miktarı azaltılabilir
Ücret ve vergiye tabi
olmayan ücret ödemeleri
Gelir Vergisi Kanunu'nda
ücret, iş verene tabi ve belirli bir iş yerine bağlı
olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve
ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen
menfaatler olarak tanımlanmıştır.
Ücretin ödenek, tazminat,
kasa tazminatı, tahsisat zam, avans, aidat, huzur
hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka
adlar altında ödenmiş olması veya ortalık münasebeti
niteliğinde olmamak şartıyla kazancın belli bir
yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun
mahiyetini değiştirmez.
Vergiden istisna ücret
niteliğinde ödemeler;
Yukarıdaki tanımdan da
anlaşılacağı üzere, işverenlerce çalışanlara pekçok
ad altında ödemeler yapılmaktadır. Bu ödemelerin bir
bölümü Gelir Vergisi Kanunu ve diğer bazı kanunlarla
vergiden istisna edilmiştir. Bu yazımızda vergiden
istisna tutulan ödemelerden devamlı nitelik
taşıyabilen ödemeler yada sağlanan menfaatler
üzerinde duracağız.
Çalışana verilen yemek
bedelleri
İşverenlerce, hizmet
erbabına iş yerinde yemek verilmek suretiyle
sağlanan menfaatler GVK'nın 23/8. maddesi uyarınca
gelir vergisine tabi değildir. İşverenlerce iş
yerinde yemek verilmeyen durumlarda çalışılan
günlere ait bir günlük yemek bedelinin 8.80 YTL'si
(ayda 22 işgünü olduğu varsayılırsa aylık 193,60
YTL'si) vergiye tabi değildir. Ancak bunlara ilişkin
ödemelerin yemek verme hizmetini sağlayan
mükelleflere yapılması gerekir. Çalışanların
hizmetten yararlanılmasını kolaylaştırmak amacıyla
kupon, kart yada bilet sağlayan ayrı şirketler
kurulmuş ve bütün araçlar yaygın bir kullanma alanı
ve imkanı bulmuştur. Hizmet erbabına verilen yemek,
hizmet karşılığında ayın şeklinde yapılan bu tür
ödemeler ücretin bir unsurudur. Sosyal amaçlar
gözönünde tutularak 1950 den beri işyerinde yemek
verilmesi vergi dışı tutulmuştur. İşyeri dışında
yemek sağlanması ise son yıllarda yaygınlık kazanan
bir uygulamadır. Yemek bedelleri SSK prim hesabında
da dikkate alınmadığından işverene ek bir maliyet
getirmemektedir.
Çalışana konut tahsisi
Mülkiyeti işverene ait,
brüt alanı 100 metrekareyi aşmayan konutların hizmet
erbabına mesken olarak tahsisi suretiyle sağlanan
menfaatler (Bu konutların 100 m2'yi aşması halinde,
aşan kısma isabet eden menfaatler için istisna
uygulanmaz) vergiye tabi değildir.
Maden işletmelerinde ve
fabrikalarda çalışan işçilere ve özel kanunlarına
göre barındırılması gereken memurlarla müstahdemlere
konut tedariki ve bunların aydınlatılması,
ısıtılması ve suyunun temini suretiyle sağlanan
menfaatler de vergiden müstesnadır. Bu ikinci halde
konut mülkiyetinin işverene ait olması şart
değildir. Kiralanmış konutların çalışana tahsisi
mümkündür.
Çalışana tahsis edilen
konutlar nedeniyle sigorta primi hesaplanması da söz
konusu değildir.
Ulaşım giderleri
Avrupa Birliği ülkelerinin
birçoğunda hizmet erbabının evinden işyerine gitmek
için yaptığı yol giderlerinin ücretin safi tutarının
tespitinde matrahtan (kısmen yada tümüyle)
indirilmesi kabul edilmektedir. Ülkemizde ise
çalışan şahsın yaptığı bu tür giderler vergi
matrahının tespitinde indirilmez. Ancak servis
sağlanmak suretiyle yol giderlerinin işveren
tarafından ödenmesi halinde ücretin bir parçası
sayılan bu ödeme vergiye tabi olmamaktadır. Ayrıca
işverenin bu ödemeleri ticari kazancın yada kurum
kazancının belirlenmesinde gider yazabileceği
tabidir.
Vergiye tabi olmayan
diğer ödemeler
Yemek yardımı ve konut
tahsisi gibi devamlılık niteliği bulunmayan, ancak
vergi planlamasından yararlanılabilecek, vergiden
istisna edilmiş çok sayıda ödeme türü söz konusudur.
Çalışana yapılan bu ödemeler genellikle SSK primine
de tabi değildir. Başlıcaları aşağıdaki şekilde
sıralanabilir;
- Evlenme veya doğum
yardımı (2 maaşa kadar),
- Sakatlık ve hastalık
nedeniyle verilen tazminatlar,
- Çocuk parası veya tahsil
yardımı (belli sınırlar dahilinde),
- Havlu, sabun vs. yardımı,
- Yiyecek, yakacak gibi bir
kısım ayni yardımlar gelir vergisine tabi olmakla
beraber, SSK prim hesabında dikkate alınmaz.
Ücret, stopaj
matrahından indirilebilecek ödemeler
Personelce veya personel
lehine yaptırılan şahıs sigortası primleri
Hizmet erbabı tarafından
kendisine, eşine veya küçük çocuklarına ait olarak
hayat, ölüm, kaza, hastalık, sakatlık, işsizlik,
analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigortaları için
ödenen primler vergi matrahının tespitinde ücretin
gayri safi tutarından indirilir. Aşağıdaki şartlara
uyulması gerekir.
- Sigorta sözleşmeleri
(poliçeler) Türkiye'de yerleşik ve merkezi Türkiye
de bulunan bir şirket nezdinde akdedilmelidir.
- Sigorta primi, ödendiği
ayda elde edilen ücretin yüzde 5'ini, toplam olarak
asgari ücretin brüt yıllık tutarını geçmemelidir.
Şahıs sigortalarının hizmet
erbabınca yaptırılması yanında işverenlerce grup
sigortaları yaptırılabilmektedir. Bu durum da
işverence ödenen primler ücretin bir unsuru
sayılmakta ve yukarıda belirttiğimiz sınırlar içinde
kalması halinde stopaj suretiyle yapılan vergilemede
vergi matrahından indirilebilmektedir. İşverence
ödenen bu primler kurum kazancı veya işletme
kazancının tespitinde gider olarak dikkate
alınmaktadır. Bu ödemeler sosyal sigorta primi
hesabına da dahil edilmez.
Bireysel emeklilik katkı
payları
Ücretin safi tutarının
tespitinde yukarıda açıklanan şahıs sigorta primi
yanında, bireysel emeklilik sistemi için ödenen
katkı payları da indirilebilir. Bu indirimin
uygulanabilmesi için aşağıdaki sınırlara
uyulmalıdır.
- Emeklilik sözleşmesi,
Türkiye de kain ve merkezi Türkiye de bulunan
emeklilik şirketi nezdinde akdedilmelidir.
- Katkı payı tutarı,
ödendiği ayda elde edilen ücretin yüzde 10'unu ve
asgari ücretin bir yıllık tutarını aşmamalıdır.
Ayrıca, işveren tarafından
ücretliler adına bireysel emeklilik sistemine ödenen
katkı payları, işverenlerce gider yazılır; ücret
sayılan bu ödeme yukarıda belirtilen şartları
taşırsa ücretlinin vergi matrahından indirilir.
(Gerek işverenler gerekse ücretliler tarafından
bireysel emeklilik sistemine ödenen ve vergi
matrahının hesabında indirim konusu yapılan katkı
paylarının toplamı yukarıdaki oran ve miktar
sınırını aşmamalıdır).
Çalışanlarca yapılan
eğitim ve sağlık harcamaları indirilebilmelidir
Gelirlerini yıllık
beyanname ile bildiren gelir vergisi mükellefleri
GVK'nın 89. maddesine göre, gelirin yüzde 10'unun
aşmaması, Türkiye'de yapılması ve gelir ve kurumlar
vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel
kişilerden alınacak belgelerle belgelendirilmesi
şartıyla mükellefin kendisi, eşi ve küçük
çocuklarına ilişkin olarak yapılan eğitim ve sağlık
harcamalarını vergi matrahının tespiti sırasında
indirim konusu yapabilmektedirler.
Yıllık beyanname veren
mükelleflere tanınan bu imkan çalışanlara da,
yapılacak kanun değişiklikleri ile sağlanmalıdır. Bu
tür indirimler Avrupa Birliği ülkelerinde belirli
sınırlar dahilinde uygulanmaktadır.
Çalışanlara getirilecek bu
imkan, eleştirilere konu olan ücretlilere vergi
iadesi uygulamasının kaldırılmasının yarattığı kaybı
da bir ölçüde azaltacaktır. En az geçim indiriminin
sağladığı sınırlı vergi avantajına katkı yapacaktır.
Akif Akarca
akif.akarca@alfaymm.com
Dr.Mehmet Şafak
mehmetsafak@alfaymm.com
16.08.2007 |