Muhasebe  

Maliye

Vergi

Sigorta

İletişim

  MUHASEBE GÜNCEL BÜLTEN :   13.08.2007
    

                                           Ana Sayfa 

                             Muhasebe Forum 

                                      SSK Mevzuat

                                    Danışma Hattı 

                      2007 Yılı Uygulamaları

                         Staj-Stajyer Rehberi

                     2007 Yılı Pratik Bilgiler

 

 

 


 

İmzasız beyanname
 

Vergi beyannamelerinin mükellefin veya vekilinin imzasını taşıması gerekir.

İmza, yazılı bir irade açıklamasının kendisine ait olduğunu ifade etmek amacıyla, bir kimsenin ismi için kullandığı özel biçimdeki çizgi ve harflerden kurulu bir işarettir. Borçlar Kanununun 14/1. Maddesine göre imza, üzerine borç alan kimsenin el yazısı ile olması gereklidir.

Beyannameler verilirken imzalanması her ne kadar zorunluysa da, imza atılmasının unutulması da her zaman mümkündür. İmzasız beyanname verilmesi, her zaman unutmadan kaynaklanmamakta, bazen zorunluluktan da olabilmektedir. Örneğin şirketin imza yetkilisinin yurt dışında olması durumunda şirket muhasebesi, cezalı duruma düşmektense beyannameyi sonradan ikmal etmek üzere imzasız göndermeyi de tercih edebilmektedir.

Mükellefin imzasını taşımayan beyanname, aslında hiç verilmemiş beyanname hükmündedir. Beyannamenin süresinde verilmemiş olunması ise Vergi Usul Kanunumuzda bir re’sen takdir sebebi olarak kabul edilmiştir.

Ancak imzasız beyannameyi, hemen hiç verilmiş bir beyanname olarak kabul etmek de her zaman adil olmamaktadır. Çünkü bir çok halde imzasızlık, basit bir unutkanlıktan da kaynaklanmaktadır.

Bu sorunun beyannamede ödeme çıkan gelir ve kurumlar vergisi veya katma değer vergisi açısından çözümü içtihatlarla oluşmuştur.

Yerleşik içtihat, imzasız beyannamede çıkan verginin veya taksidinin mükellef tarafından ödendiği hallerde, mükellefin ödeme ile beyannamenin kendisine ait olduğunu zımnen de olsa teyit ettiğini ve dolayısıyla artık bir re’sen takdir sebebinin varlığından söz edilemeyeceği yönünde gelişmiştir.

Ancak sorun her zaman bu kadar basit olmamaktadır. Vergi çıkmayan yıllık beyannamelerde veya devreden KDV çıkan beyannamelerde, daha sonra ödeme işlemi de söz konusu olmadığından, mükellefin beyannamenin kendisine ait olduğunu ifade eden bir işleminin varlığı da söz konusu olmamaktadır.

Maliye Bakanlığı Vergi Daireleri İşlem Yönergesinde, bu gibi hallerde mükellefe süre verilerek imzanın ikmal edilmesi gerektiğini, ancak bu sürede de imza eksikliği giderilmediği takdirde beyannamenin hiç verilmemiş kabul edilmesi gerektiğini açıklamıştır.

Burada mükellefe verilecek süre, Kanunla belirlenmiş bir süre olmaması sebebiyle en az 15 gün olmak durumundadır.

Bakanlıkça kabul edilen bu usul, bence de en uygun çözüm tarzıdır.

Ancak bu süre içerisinde vergi idaresinin, mükellefin bu eksikliği giderip gidermeyeceğini görmek amacıyla beklemesi de gerekir. Zira bu süre içerisinde mükellefin bu eksikliği gidermesi, re’sen takdir gereğini de ortadan kaldıracaktır.

Nitekim KDV beyannamesinin imzasız verildiği bir olayda idare, önce mükellefe imzanın tamamlanması için 15 günlük süre vermiş, ancak daha sonra ilgili dönem matrahının re’sen belirlenmesi için takdir komisyonuna müracaat etmiştir.

Takdir Komisyonunca beyannamedeki matrah aynen benimsenmiş, ancak indirilecek KDV olarak beyan edilen tutarlar beyannamenin imzasız olması sebebiyle nazara alınmaksızın matrah takdir olunmuştur.

Açılan dava sonucunda Vergi Mahkemesinin ısrar kararı dolayısıyla davayı inceleyen Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 14.4.2006 tarih ve E.2006/22 K. 2006/95 sayılı Kararı ile Ankara 3. Vergi Mahkemesinin “katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilmemesinin ayrı bir inceleme gerektirdiği, beyannamenin imzasız olmasının katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilmemesi sebebi olmayacağı, ayrıca idare tarafından imza eksikliğinin giderilmesi için verilen süre içerisinde re’sen takdir yoluna gidilemeyeceği” gerekçesi ile cezalı tarhiyatı iptal eden kararı onamıştır.

Mahkemenin süre dışındaki diğer gerekçeleri belki tartışılabilir. Ancak idarenin önce süre verip, sonra bu süreyi bizzat kendisinin beklememesi veya dikkate almaması, hiç şüphesiz idari işlemi kusurlandıran çok önemli bir noktadır.
 

Bumin Doğrusöz

Referans Gazetesi / 13.08.2007
 

 


Copyrıght © 2005 -2007  www.muhasebenet.net- www.muhasebenet.com - Türkiye'nin muhasebe rehberi. Her hakkı saklıdır.