İş
Kanunu'nda alt işverenlik uygulaması
Çalışma mevzuatının en fazla
tartışılan konularından birisi de, asıl işverenlerle alt
işverenler (aracı veya taşeron olarak da
adlandırılmaktadır) arasındaki iş ilişkisidir.
Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet
üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir
bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik
nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş
için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde
aldığı işte çalıştıran kişiye alt işveren-taşeron
denilmektedir.
Özellikle son yıllarda, belirli sektörlerde ve hizmet
alanlarında uzmanlaşma ve işletmelerin maliyet azaltmaya
dönük düşünceleri, beraberinde alt işverenlik
uygulamalarını ya da diğer bir ifadeyle
taşeronlaştırmayı getirmiştir. Taşeronlaşmanın hızla
yaygınlaşmasını etkileyen en önemli etkenleri, iş
mevzuatındaki, 30 ve 50 işçi sayısının aşılması halinde
getirilen ilave yükümlülüklerle (İş Güvencesi Yasası
kapsamına girme; özürlü, eski hükümlü, terör mağduru ve
işyeri hekimi istihdamı gibi) maliyetlerin düşürülmesi
olarak sayabiliriz.
Günümüz çalışma yaşamında, işletmelerin işin bir
bölümünü alt işverenlere vermesinin yaygınlaşması,
işçi-alt işveren ve asıl işverenler arasında zamanla
sorunların ortaya çıkması nedeniyle 4857 sayılı İş
Kanunu'nda asıl işveren-alt işveren ilişkisinin daha
ayrıntılı olarak düzenlenmesi yoluna gidilmiştir.
Alt işveren asıl işveren ilişkisi 4857 sayılı İş
Kanunu'nda daha ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. En
önemlisi, işi verenin "işveren" sıfatına sahip olması
gerekir. Kanuna göre asıl işveren-alt işveren ilişkisi
kurulabilmesi için asıl işverenden;
a) Asıl işverenin işyerinde yürüttüğü mal ve hizmet
üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir
bölümünde işe alınması (örneğin işyerinde ek tesis
inşası bu kapsamda düşünülemez),
b) İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle
uzmanlık gerektirmesi nedeniyle işin alınması,
c) Bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu
işyerinde aldığı işte çalıştırması gerekmektedir.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinde, asıl işveren, alt
işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu
kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf
olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden
alt işveren ile birlikte sorumlu tutulmuştur. Bu
sorumluluk İş Kanunu ve ilgili mevzuattaki düzenlemeler
dışında bireysel iş sözleşmelerinden ve alt işverenin
taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan
yükümlülüklerini de içermektedir.
4857 sayılı İş Kanunu asıl işveren-alt işveren
ilişkisini önemli ölçüde sınırlandırmıştır. Asıl
işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe
alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle
hakları kısıtlanamayacak veya daha önce o işyerinde
çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi
kurulamayacaktır. Aksi halde ve genel olarak asıl
işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme
dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri
başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak
işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik
nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş
bölünerek alt işverenlere verilemeyecektir. Diğer
yandan, asıl işin "bir bölümünde" iş alınmasından, aynı
bölümde asıl işverenin artık işçi çalıştırmayacağı, alt
işverene verilen bölümde çalışan işçilerin bir kısmının
asıl işverene, diğer kısmının alt işverene ait
olamayacağının anlaşılması gerekmektedir. Asıl işin alt
işverene verilen bölümünde asıl işveren işçisinin de
çalıştırılması durumunda, alt işveren kavramından
bahsetmek söz konusu olmayacaktır.
Ayrıca daha önce asıl işverenin işyerinde çalıştırılan
işçiler alt işveren konumuna da getirilmeleri
yasaklanmıştır. Böyle bir uygulama halinde asıl işveren
alt işveren ilişkisi muvazaalı sayılarak alt işverenin
işçileri başlangıçtan beri asıl işverenin işçisi
sayılacaktır.
SOSYAL GÜVENLİK VE İŞ HUKUKU
İbrahim Işıklı
Dünya online / 12.09.2007 |