Bilindiği üzere, döviz ile ilgili
hususlar Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı
karar ve bu karara istinaden çıkarılan Tebliğler ve
Merkez Bankası Genelgeleri'nde düzenlenmiştir. Türk
Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı karar
hükümlerine göre;
- Türkiye'de yerleşik kişilerin
beraberlerinde döviz bulundurmaları, bankalar, yetkili
müesseseler, PTT ile kıymetli maden aracı
kuruluşlarından döviz satın almaları, dövizleri
bankalarda açacakları döviz hesaplarında tutmaları,
efektif olarak kullanmaları, bankalar ve vasıtasıyla
yurtiçinde ve yurtdışında tasarruf etmeleri serbesttir.
- Keza, Türkiye'de yerleşik
kişilerin, dışarıda yerleşik kişilerden, Türkiye'de
yapacakları işlemler nedeniyle döviz kabul etmeleri
serbesttir.
Kambiyo düzenlemeleri olarak
adlandırılan bu düzenlemelerde, Türkiye'de yerleşik
kişilerin yine Türkiye'de yerleşik kişilerden
yapacakları mal ve hizmet alım bedellerini döviz olarak
ödeyebilecekleri belirtilmemiştir.
Öte yandan, Vergi Usul
Kanunu'nun 215'nci maddesinde; bazı sınırlı istisnalar
dışında, vergi kanunlarına göre tutulacak defterlerin
Türkçe tutulması zorunluluğu getirilmiş ve kayıt ve
belgelerde Türk Para biriminin kullanılacağı
vurgulanmıştır.
Geçmişte konuyla ilgili olarak
Yargıtay'ca alınan bir kararda ise, yukarıda belirtilen
hususlar ve 32 sayılı karardaki yasal düzenlemeler
dikkate alınarak, Türkiye'de yerleşik kişilerin,
Yurtdışında yerleşik olmayan kişilerle yapacakları
işlemlerde döviz kullanamayacakları belirtilmiştir. Bu
karar sonrasında, Maliye Bakanlığı, geçmişte mukteza
bazında verdiği görüşlerde; Türkiye'de yerleşik
kişilerin yine Türkiye'de yerleşik kişilerden
yapacakları mal ve hizmet alımlarında döviz esas
alınarak yapılan işlemleri "dövize endeksli işlem"
olarak değerlendirmiş ve katma değer vergisi açısından
da, bu işlemler neticesinde ortaya çıkan kur farklarının
katma değer vergisi matrahına dahil olması gerektiğini
bildirmiştir. Ancak, 105 no'lu genel tebliğin
yayımlanmasına kadar, bu hususta bir tebliğ düzenlemesi
yapılmamış ve kur farklarının gerek katma değer vergisi
karşısındaki gerekse gelir vergisi karşısındaki durumu
teoride çok tartışılmış ve farklı yargı kararlarına da
konu olmuştur.
Bilindiği üzere, Katma Değer
Vergisi Kanunu'nun 24'üncü maddesi hükmüne göre;
"Aşağıda yazılı unsurlar
matraha dahildir:
a) Teslim alanın gösterdiği
yere kadar satıcı tarafından yapılan taşıma, yükleme ve
boşaltma giderleri,
b) Ambalaj giderleri, sigorta,
komisyon ve benzeri gider karşılıkları ile vergi, resim,
harç, pay, fon karşılığı gibi unsurlar,
c) Vade farkı, fiyat farkı,
faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer
adlar altında sağlanan hertürlü menfaat, hizmet ve
değerler."
30.06.2007 tarihli Resmi
Gazete'de yayımlanan 105 seri no'lu Katma Değer Vergisi
Genel Tebliği'nde, konuyla ilgili olarak açıklamalar
yapılmıştır. Yapılan açıklamalara göre, vade farkları,
kur farkları ve matrahta değişikliğe yol açan
işlemlerde, katma değer vergisi uygulamaları şu şekilde
olacaktır:
1. Vade farklarında KDV
uygulaması
Teslim ve hizmet işlemlerine
ait faturada ayrıca gösterilen vade farkları matraha
dahil edilecek ve işlemin tabi olduğu KDV oranı
üzerinden vergilendirilecektir.
Öte yandan, vadeli işlemlerde
bedelin zamanında ödenmemesi nedeniyle ortaya çıkan yeni
vade farkları da vadeli satışa konu teslim ve hizmete
ilişkin matrahın bir unsuru olduğundan, bu vade farkları
ayrıca fatura edilecek ve vadeli satışa konu teslim veya
hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemlerin tabi olduğu
oran üzerinden KDV hesaplanarak, vade farkı faturasının
düzenlendiği döneme ilişkin beyannamede beyan
edilecektir.
2. Kur farklarında KDV
uygulaması
Bedelin döviz cinsinden veya
dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin
kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu
tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya
çıkan kur farkı esas itibariyle vade farkı mahiyetinde
olduğundan, matrahın bir unsuru olarak
vergilendirilecektir.
Buna göre, teslim veya hizmetin
yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih
arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı
tarafından fatura düzenlenecek ve faturada gösterilen
kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu
işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV
hesaplanacaktır. (Tebliğde, kur farkları için katma
değer vergisi hesaplanırken, oluşan kur farkı tutarı
üzerinden iç yüzde ile mi katma değer vergisi
hesaplanacağı, yoksa kur farkı tutarı üzerinden katma
değer vergisi hesaplanıp kur farkı tutarına ilave mi
edileceği konusunda bir açıklama yapılmamıştır.
Kanımızca, borçlanılan mal veya hizmet bedeli katma
değer vergisi tutarını da içerdiğinden, bu gibi
durumlarda oluşacak kur farkları da katma değer vergisi
tutarını da içeriyor kabul edilmeli ve katma değer
vergisi iç yüzde yöntemi ile hesaplanmalıdır. Alım
bedelinin bir kısmı ya da katma değer vergisine isabet
eden kısmı alım esnasında peşin olarak ödenmiş olsa bile
oluşacak kur farkı üzerinden iç yüzde yöntemiyle katma
değer vergisi hesaplanmalıdır. Örneğin; katma değer
vergisi oranı yüzde 18 olan bir mal 1000 dolar karşılığı
satın alınmış ve satın alınma tarihindeki kur 1,30000
YTL, ödeme tarihindeki kur 1,50000 YTL ise, satıcı
lehine oluşacak kur farkı tutarı 200,00 YTL olacaktır.
Bu durumda oluşan 200,00 YTL kur farkı hem mal bedelini
hem de katma değer vergisi tutarını içerdiğinden,
düzenlenecek faturada kur farkı tutarı 169,49 YTL, katma
değer vergisi tutarı ise 30,51 YTL olarak yer
almalıdır).
Bedelin tahsil edildiği tarihte
alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı
tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura
düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki
oran üzerinden KDV hesaplanacaktır.
3. Malların iade edilmesi,
işlemin gerçekleşmemesi veya işlemden vazgeçilmesi
hallerinde KDV uygulaması
KDV Kanunu'nun 35'inci
maddesinde, "Malların iade edilmesi, işlemin
gerçekleşmemesi, işlemden vazgeçilmesi veya sair
sebeplerle matrahta değişiklik vuku bulduğu hallerde,
vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükellef bunlar için
borçlandığı vergiyi; bu işlemlere muhatap olan mükellef
ise indirme hakkı bulunan vergiyi değişikliğin
mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vuku bulduğu
dönem içinde düzeltir. Şu kadar ki, iade olunan malların
fiilen işletmeye girmiş olması ve bu girişin defter
kayıtları ile beyannamede gösterilmesi şarttır" hükmü
yer almaktadır.
Bu hükme göre, matrahta
değişikliğin vuku bulduğu tarihte işlemin tabi olduğu
KDV oranının değişmiş olması halinde düzeltme işlemi,
ilk teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler
için geçerli olan KDV oranı esas alınmak suretiyle
yapılacaktır.
Akif AKARCA
Dünya online / 12.07.2007 |