Yine yaptılar
Diyelim ki size bir ödeme
emri geldi ve siz de ödeme emrinin haksızlığına, kendinizin
haklılığına inanıyorsunuz. Ne yaparsınız? Her halde yargıya
gidersiniz. Ancak yargıya gitmek, haklı olmak yetmez.
Ayrıca, idarenin takip sürecini de durdurmak gerekir. Yoksa,
siz davayı kazanana kadar alacaklı idare, malınızı
haczedebilir, hatta haczettiğini satabilir de. İdarenin
takip işlemlerini durdurmak için neler yapabilirisiniz. İki
yol vardır.
6183 sayılı Kanun'un 58 inci maddesinin üçüncü fıkrasında
“İtirazda bulunan borçlu bu Kanun'a göre teminat gösterdiği
takdirde takip muamelesi itirazlı borç miktarı için ve
itiraz komisyonunca bu hususta karar verilinceye kadar
durdurulur” hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre, davanızı
açmakla birlikte alacaklı idareye teminat gösterirseniz,
takibin durması gerekir. Bu birinci yoldur.
Öte yandan açtığınız davada, 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanunu'nun 27/3. maddesine dayanarak, vergi
mahkemesinden yürütmenin durdurulmasını isteyebilirsiniz.
Mahkeme, işlemde açık hukuka aykırılık görürse ve işlemin
uygulanması halinde telafisi güç bir zararın doğacağına
kanaat getirirse, yürütmeyi teminatsız olarak dava sonuna
kadar durdurur. Bu da ikinci yoldur. Mükellefler bence, bu
iki yoldan birini seçebilirler. İsterlerse idareye teminat
göstererek, isterlerse mahkemeden talep ederek ve mahkemenin
uygun bulması halinde teminat göstermeksizin alacaklı
idarenin takip işlemlerini durdurabilirler.
Hukukuta yorum böyle yapılmaz
Yukarıdaki paragrafta, “bence” dedim, çünkü idare bu iki
yoldan birincisini yürürlükten kaldırmıştır. Maliye
Bakanlığı, geçen günlerde yayımladığı Seri:A No:1 sayılı
Tahsilat Genel Tebliği'nde, aynen, “2577 sayılı Kanun'un
yürürlüğe girmesi ve aynı konuda hüküm içeren düzenleme
yapması nedeniyle bu hükmün uygulama alanı kalmamıştır”
demek suretiyle, 6183 sayılı Kanun'un 58/3. Maddesi'nin
zımnen ilga olduğunu ve uygulama yeteneği bulunmadığını
açıklamıştır.
Oysa hukukta yorum böyle yapılmaz. Yasa maddeleri yürürlükte
bulunduğu sürece, tabi ki Anayasaya uygun yorumla, yaşama
aktarılacak, uygulama yeteneği kazandırılacak şekilde
yorumlanır. Nitekim hukuk fakültelerinde de böyle öğretilir.
Bu iki maddenin farlı müracaat yollarını düzenlemesi ve
takibin durmasını farklı usul ve koşullara bağlaması
karşısında, bu iki maddenin çeliştiğinden, birbirini zımnen
ilga ettiğinden de söz edilemez. Kaldı ki İdari Yargılama
Usulü Kanunu'nu yasalaştıran yasama gücünün, diğer kanun ve
maddelerini bilmediği veya atladığı yahut unuttuğu şeklinde
bir yorum da yapılamaz. Bu da bir yorum kuralıdır. Eğer yasa
koyucu, 58/3. maddeyi kaldırmak isteseydi, İdari Yargılama
Usulü Kanunu'ndaki kaldırılan hükümler düzenlediği 63.
maddesinde, bir kısım Vergi Usul Kanunu hükümlerini
yürürlükten kaldırdığı gibi, bu fıkrayı da kaldırırdı.
Kaldı ki yasa koyucu, 2577 sayılı Kanun ile birlikte
yürürlüğe koyduğu 2576 sayılı Kanun'un “Değiştirilen
Deyimler” başlıklı 13. Maddesi'nde anılan fıkrada geçen
“itiraz komisyonu” ibaresini “vergi mahkemesi” ibaresi ile
değiştirmek suretiyle fıkranın farkında olduğunu da
vurgulamıştır.
Vergiler kanunla koyulup değiştirilir
Kaldı ki Anayasamız, kanun koymak, kaldırmak ve değiştirmek
yetkisini bir tekel olarak TBMM’ne devir yasağı ile birlikte
verdikten başka, 73. maddesinde vergilerin de ancak kanunla
koyulup kaldırılabileceğini veya değiştirilebileceğini
özellikle vurgulamıştır. Buradaki vergi sözcüğünün,
vergilerin tahsilatını düzenleyen yasaları da kapsadığı
tartışmasızdır.
Kaldı ki Bakanlığın, söz konusu fıkranın “uygulanma alanı
kalmadığı”nı söylerken gerekçesini açıklamamıştır. Oysa
fıkranın bütün kamu alacakları için, 2577 sayılı Kanun'un
27. maddesi ile birlikte, uygulama alanı ve uygulanma
yeteneği vardır. İşlemde açık hukuka aykırılık olmayan,
yoruma bağlı veya ancak yargılama sonunda hukuka aykırılığın
ortaya çıkabileceği bir durumda mükellef, birinci yolu
seçebilmelidir.
Eğer mükelleflere bu yol kapatılmak isteniyorsa, o zaman
Genel Tebliğ ile yorum yapmak yerine, bugüne kadar çıkan
onca vergi kanununa bir madde eklenerek, söz konusu olanağı
veren hükmün yasama organınca yürürlükten kaldırılması
sağlanabilirdi.
Maliye Bakanlığı, son zamanlarda yayımladığı genel
tebliğlerde, önceki yazımda vurguladığım gibi yargıya
ilişkin konuları düzenlemenin yanı sıra, yasa maddelerini
uygulamadan kaldırmaya da pek hevesli olmuştur. Nitekim
Bakanlık daha önce de Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nde
avans kar dağıtan kurumlar için transfer fiyatlandırması
düzenlemesini yürürlükten kaldırmıştı. Bu genel tebliğde de
aynı şey yine yapılmıştır.
Netice olarak, ödeme emrine muhatap olanlar, idareye teminat
göstererek davalarının sonuna kadar takibin durdurulmasını
talep edebilirler. Çünkü Yasa maddesi yürürlüktedir. İdare
bu talebi kabul etmezse veya takibine devam ederse, bu da
ayrıca bir ihtilaf konusu yapılabilir. Böyle bir ihtilafta
ise yürütmeyi durdurma kararı almak, ödeme emrine karşı
açılan davaya nazaran daha kolay olacaktır.
Bumin Doğrusöz / Yorum
Referans / 09.07.2007
|