Vergisini hastalıktan geciktiren mükellef rapor almak
zorunda
Mükellef vergi ödevini yerine
getiremeyecek kadar hasta olduğunu sağlık kurumlarından
alacakları raporlarla belgelendirmek zorunda. Vergi
daireleri de il sağlık müdürlüğü veya hastane
başhekimine sorarak vergi sorumluluğunun yerine
getirilemeyecek kadar ağır olduğunu onaylatıyor.
UZLAŞMAYA KATILAMAMA
SORU: Rahatsızlığım nedeniyle yapılan vergi
kontrollerinde hakkımda yazılan rapor üzerine kesilen
vergi ve ceza için belirlenen tarihte kontrolü yapan
memurların uzlaşma davetine gidemedim. Benim bu halimi
dikkate almayan memurlar uzlaşmaya gelmediğim için
raporlarını yazarak vergi dairesine gönderdiler ve
hakkımda ödenmesi mümkün olmayan miktarda vergi ve vergi
cezası kestiler.
Ben uzlaşma toplantısına muhasebecim vasıtasıyla bir
özel sağlık kuruluşundan almış olduğum ve hastalığımın
durumunu gösteren bir rapor göndermiştim.
Benim son olarak ifademe başvurmadan ve vergi kontrolü
yapmakla görevli olanların kendilerinin belirledikleri
toplantıya gidemediğim için yapmış oldukları muamele
sonucunda mağdur durumda kaldım.
YANIT: Vergi Usul Yasası’nın 13. maddesi uyarınca;
* Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine
getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır
hastalık ve tutukluluk;
* Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak
yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler;
* Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi
gaybubetler,
* Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla
defter ve vesikaların elinden çıkmış bulunması,
gibi haller mücbir sebep olarak kabul edilmektedir.
Yasa maddesinde yer alan ve hastalık halinin mücbir
sebep olarak kabul edilebilmesi için vergi ödevlerinin
yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır olması
gerekmektedir.
Konuya ilişkin olarak yayımlanmış bulunan 1986/9 sayılı
Vergi Usul Yasası İç Genelgesi uyarınca;
* Hastanelerden (özel hastaneler dahil) alınan
raporlarda belirtilen hastalığın vergi ödevlerinin
yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır
hastalıklardan olup olmadığı hususunun il sağlık
müdürlüklerinden veya raporu tanzim eden hastane
başhekimliklerinden,
* Hastaneler dışındaki resmi sağlık kuruluşlarınca
(hükümet tabipliği, sağlık ocağı gibi) verilen raporlar
hakkında da il sağlık müdürlüklerinden,
yazı ile sorulmak suretiyle raporda yer alan hastalığın
vergi ödevlerinin yerine getirilmeyecek derecede ağır
hastalık olup olmadığı açıklığa kavuşturulmaktadır.
Diğer yandan, mücbir sebebin varlığını ispat için ibraz
edilen raporların mutlaka yukarıda belirtilen
kuruluşlardan alınmış olması şartı aranacağından, özel
doktorlardan alınan raporlar dikkate alınmamaktadır.
Yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda; olayın
mücbir sebep kapsamında değerlendirilebilmesi için
hastalığın söz konusu iç genelgede sayılan sağlık
kuruluşları tarafından verilmiş bir raporla
belgelendirilmesi ve hastalığın ağır hastalık kapsamında
olup olmadığının ayrıca değerlendirmeye tabi tutulması
gerekmektedir.
Sizin vermiş bulunduğunuz sağlık raporunun yukarıda
belirtilen koşullara uygun olmaması nedeniyle uzlaşmaya
katılmadığınız varsayılarak hakkınızda işlem
yapılmıştır.
Ancak bu durumda da hakkınızda salınan vergi ve cezaya
karşı yargı yoluna başvurma hakkınız bulunmaktadır. (V.
Seviğ)
YEMEK FİŞLERİNİN GİDERLEŞTİRİLMESİ
SORU: Çalışmakta olduğumuz işyerinde bize her gün 6.5
YTL’lik yemek fişi verilmektedir. Halbuki kanunen bize
verilmesi gereken yemek fişinin miktarı bu miktarın çok
üzerindedir. Bize verilen yemek bedelinin işveren
tarafından gider kaydedilmesinde vergi kanunlarında
sınırlayıcı bir hüküm var mıdır?
YANIT: Gelir Vergisi Yasası’nın 23. maddesinin 8. bendi
hükmü gereği olarak hizmet erbabına işverence yemek
verilmek suretiyle sağlanan menfaatler Gelir
Vergisi'nden bağışık tutulmuştur.
Ancak yasal düzenleme gereği olarak işverence, işyerinde
veya müştemilatında yemek verilmeyen durumlarda
çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin Katma
Değer Vergisi hariç olmak üzere 2007 yılında 8.80 YTL’yi
aşması halinde aşan kısım ücretin bir parçası sayılarak
Gelir Vergisi'ne tabi tutulmaktadır. Bu miktar yasa
maddesinde öngörülen aşılmaması gereken üst sınırdır.
Diğer yandan söz konusu yemek hizmetine yönelik ödemenin
bizzat işveren tarafından hizmeti sağlayana yapılması
gerekmektedir.
Yasa maddesinde çalışana verilmesi öngörülen yemek
bedelinin nakden çalışana verilmesi halinde de verilen
miktar Gelir Vergisi'ne tabi tutulmaktadır. (V. Seviğ)
ARACILIK FAALİYETİ
SORU: Ben vergi dairesine kayıtlı olarak faaliyet
gösteren ve dahili ticaret işi ile uğraşan bir
mükellefim. 2007 yılında kendi ticari işlerimi
sürdürürken konuya ilişkin olarak ortaya çıkan
anlaşmazlıklarda da bilirkişilik yapıyorum. Yapmış
olduğum bu bilirkişilik işlerinden de gelir sağlıyorum.
Geçen günlerde yapmış bulunduğum bu iş için benden
fatura istediler. Benim yaptığım bilirkişilik işi
mahkemede değil, özel kişiler arasında satılan malın
istenilen vasıfta olup olmadığını belirleme işidir.
Benim çözümü sağladığım anlaşmazlıklarda taraflar almaya
niyet ettikleri malın kalitesini sormakta bende
alıcılara bir yazı yazarak gördüğüm malın kalitesini ve
söz konusu malın nerede yetiştirildiğini bildirmekten
ibarettir.
Yaptığım bu işin ticari bir tarafı yok.
Yapmış bulunduğum bu iş için benden fatura isteyen
firmaya fatura vermek zorunda mıyım?
YANIT: Sizin yapmakta olduğunuz iş, bir bilirkişilik işi
değildir. Çünkü bilirkişilik hizmetleri daha çok resmi
makamlara verilen ve bir konunun gerçek durumunu
açıklayan veya belirleyen bir hizmet türü olup,
genellikle bu tür hizmetler daha çok yazılı olarak
ilgili mercie sunulmak suretiyle yerine getirilmektedir.
Oysa, sizin yapmakta olduğunuz iş sadece bir başka kişi
tarafından satın alınması düşünülen bir malın, satın
alma isteminde bulunan kişinin belirlemiş olduğu
koşullara uygun olup olmadığını tespit etmektir. Bu
işler bir anlamda tavassut işi mahiyetinde olduğundan
ticari niteliktedir. Dolayısıyla sizin bu tür işlerden
elde ettiğiniz gelirlerin faturalandırılması
gerekmektedir. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI
Danıştay 7. Dairesi E. 2000/4100 K. 2002/2978 T.
26.9.2002
Davacılar adına, ödünç para verip karşılığında faiz
geliri elde ettikleri halde fatura düzenlemediklerinden
bahisle özel usulsüzlük cezası kesilmişse de VUK’nın
353. maddesine göre özel usulsüzlük cezasının fatura
düzenlemesi gerektiği halde düzenlemeyen vergi
mükellefleri adına kesilebilecek olması, yasalara aykırı
bir şekilde yürütülen ikrazatçılık faaliyeti dolayısıyla
belge basım izni alınması ve fatura bastırılmasının
mümkün olmaması ve bu yasak faaliyet nedeniyle fatura
düzenlenmesi zorunluluğundan söz edilemeyecek olması
sebepleriyle fatura düzenlemeleri söz konusu olmayan
davacılar adına kesilen özel usulsüzlük cezasında yasal
isabet yoktur.
Danıştay 9. Dairesi E. 2000/518 K. 2001/4929 T.
21.12.2001
Yükümlü adına, 1998 yılına ait KDV yıllık bildirimini
25.6.1999’a kadar vermesi gerekirken bu sürede
vermediğinden bahisle Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer
355. maddesine göre özel usulsüzlük cezası kesilmişse de
Vergi Usul Kanunu’nun 148/1. maddesi ve olay tarihinde
yürürlükte bulunan mükerrer 355. maddesi hükümlerine
göre ceza kesilebilmesi için yükümlülerden bilgi veya
bildirimlerin verilmesinin yazılı olarak istenmesi ve
tayin olunan sürede yerine getirilmemesi halinin mevcut
olması gerektiğinden ve olayda davacı hakkında ceza
kesilmeden önce, davalı idare tarafından yıllık
bildirimin yazılı olarak istenilmemiş olduğu sabit
olduğundan, Katma Değer Vergisi'ne ilişkin yıllık
bildirim verilmesi hususunun bir yazıyla istenilmesi
yoluna gidilmemiş olması sebebiyle yükümlü adına özel
usulsüzlük cezası kesilemez.
Danıştay 9. Dairesi E. 2000/1695 K. 2001/4399 T.
20.11.2001
Özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için Vergi Usul
Kanunu’nun 353. maddesinde sayılan belgelerin
verilmediği veya alınmadığı hususunun açık, yükümlüyü
bağlayacak ve hukuken itibar edilecek biçimde olayın
vukuu anında somut bir şekilde tespitinin gerekmesi ve
yine bu belgeleri vermeyen ve almayanların saptandığına
dair hukuken geçerli bir tespitin mevcut olmasının
zorunlu olması sebepleriyle böyle somut bir tespit
olmadan yükümlünün bir kısım alışları için fatura
almadığı ve bir kısım satışları için ise fatura
düzenlemediği görüşüyle kesilen özel usulsüzlük cezası
yasal isabetten yoksundur.
Danıştay 4. Dairesi E. 1999/614 K. 1999/2958 T. 2.7.1999
Davacı şirketin satışını yaptığı emtia için eksik
bedelli ödeme kaydedici cihaz fişi düzenlediği yolundaki
yoklama tutanağına dayanılarak özel usulsüzlük cezası
kesilmiş ise de Vergi Usul Kanunu’nun 353/2. maddesine
göre özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için maddede
sayılan belgelerin düzenlenmediğinin, kullanılmadığının,
bulundurulmadığının, düzenlenen belgelerin aslı ile
örneğinde farklı meblağlara yer verildiğinin veya
gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğinin tespitinin
gerekmesi ve ödeme kaydedici cihaz fişinin eksik bedelli
düzenlenmiş olmasının bu belgenin hiç düzenlenmemiş
sayılamayacak olması sebepleriyle kesilen özel
usulsüzlük cezasında yasal isabet yoktur.
ÖZELGELERDE
ÜCRET
1. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın
25.7.2007 tarih ve 13789 sayılı özelgesi
“GVK’nın 61. maddesinin 2. fıkrasının 2. alt bendinde,
‘Evvelce yapılmış veya gelecekte yapılacak hizmetler
karşılığında verilen para ve ayınlarla sağlanan
menfaatler’in de ücret sayılacağı belirtilmiştir. Yine
GVK’nın 'Müteferrik İstisnalar' başlık 6. bölümünde,
tahsil ve tatbikat ödemelerine ilişkin istisnayı
düzenleyen 28. maddenin 1. bendinde, resmi ve özel
müesseseler ve şahıs hesabına yabancı memleketlerde
tahsilde veya stajda bulunan öğrenci ve memurlara gider
karşılığı olarak verilen paraların vergiden istisna
olduğu, özel müesseseler tarafından yapılan ödemelerin,
benzeri devlet öğrenci ve memurlarına verilen miktardan
fazla olduğu takdirde, aradaki farkın ücret olarak
vergiye tabi tutulacağı, bununla beraber, asli görev
veya memuriyet dolayısıyla alınan ücretlerin bu
istisnaya dahil olmadığı düzenlenmiştir. Bu hükümlere
göre bir öğretim görevlisinin yurtdışı eğitim
masraflarının, eğitim sonrasında şirket çalışanlarına
eğitim vermesi şartı ile şirketçe karşılanması hali,
burs verme olarak nitelendirilemez. Şirket ve ilgili
öğretim görevlisi arasında karşılanacak eğitim
masrafları nedeniyle çalışma yükümlülüğünü gösterir bir
sözleşme ile durumun tevsik edilmesi ve karşılanacak
eğitim gideri tutarının işin önemi ve genişliği ile
orantılı olması koşuluyla ücret olarak dikkate alınır.”
2. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın
27.7.2007 tarih ve 14084 sayılı özelgesi
“4857 sayılı İş Kanunu’nun ‘Geçersiz Sebeple Yapılan
Feshin Sonuçları’ başlıklı 21. maddesinde; ‘İşverence
geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin
geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından
tespit edilerek feshin geçersizliğine karar
verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe
başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurması üzerine bir ay
içinde işe başlatmaz ise işçiye en az dört aylık ve en
çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle
yükümlüdür. Mahkeme veya özel hakem feshin
geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe
başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da
belirler. Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı
süre için en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve
diğer hizmet hakları ödenir (…)’ hükmüne yer
verilmiştir. Bu hükümlere göre her iki ödeme de her ne
kadar işsizlik sebebiyle ödenmiş olsa da işveren
tarafından evvelce yapılmış hizmet karşılığı olsa dahi
(akdin feshi mahkeme kararınca reddedildiğinden, akit
taraflar arasında hüküm ifade edeceğinden) hizmet akdine
istinaden sağlanan bir menfaattir. GVK’nın 61.
maddesinin 2. fıkrasındaki; ücretin; ödenek, tazminat,
kasa tazminatı, (mali sorumluk tazminatı), tahsisat,
zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider
karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olmasının
veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı
ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş
bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği
düzenlemesi karşısında, İş Kanunu'nun 21. maddesine
istinaden yapılan iş güvencesi tazminatı ödemesi ve
boşta geçen zaman için yapılan ödeme, hangi ad altında
olursa olsun GVK’ya göre ücret olarak nitelendirilir ve
bu esasa göre vergilendirilir.”
3. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 5.12.2005 tarihli
özelgesi
“GVK’nın 23/8. maddesinde, hizmet erbabına işverenlerce
yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatin vergiden
istisna olduğu, işveren tarafından işyerinde veya
müştemilatında yemek verilmemesi hallerinde ise
çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin (259
sayılı GVK Genel Tebliği uyarınca 2007 yılı için) 8,80
YTL’yi aşmaması ve buna ilişkin ödemenin yemek verme
hizmetini sağlayan mükelleflere yapılması koşulları ile
istisna, bu tutarı aşan yemek bedeli ödemelerinin ise
ücret olarak vergilendirileceği hükme bağlanmıştır.
GVK’nın 186 seri no’lu Genel Tebliği'nde ise ayrıca, söz
konusu istisna uygulamasında yemek bedeline Katma Değer
Vergisi'nin dahil olmadığı belirtilmiştir. Bu hükümlere
göre personele öğle yemeği verme hizmetini sağlayan
kuruluşa ibraz edilen yemek çekleri karşılığında ödenen
tutardan, personelden tahsil edilen katkı payının ve
yukarıda açıklanan GVK’nın 23/8. maddesinde belirtilen
istisna tutarına isabet eden Katma Değer Vergisi'nin
düşülmesi suretiyle bulunacak olan tutar, söz konusu
istisna tutarının altında kalması halinde vergiye tabi
tutulacak bir ücret söz konusu olmayacaktır.”
4. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı'nın Mayıs 2007
tarihli özelgesi
“GVK’nın 63. maddesinde, ücretin safi değerinin işveren
tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler
toplamından maddede bentler halinde sayılan indirimler
yapıldıktan sonra kalan miktar olduğu hükme
bağlanmıştır. Yine GVK’nın 104. maddesinde ise yıllık
Gelir Vergisi'nin, vergiye tabi gelirlerin yıllık
toplamından ‘sakatlık indirimi’ başlıklı 31. maddedeki
indirimler düşüldükten sonra 103. maddedeki nispetler
uygulanmak suretiyle hesaplanacağı hükme bağlanmıştır.
Kısacası, son olarak 31. maddede belirtilen indirimlerin
de yapılmasından sonra kalan tutar vergi matrahını
oluşturmaktadır. Bu hüküm ve açıklamalar gereğince,
GVK’nın 86. maddesine göre ücret gelirlerinin beyan
sınırını aşıp aşmadığının tespitinde söz konusu ücretin
brüt tutarının dikkate alınması söz konusu olmayıp,
vergi matrahının dikkate alınması gerekir.”
HANGİ HALLERDE VERGİ SORUMLULUĞU GECİKTİRİLEBİLİR
* Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak
derecede ağır kaza, hastalık ve tutuklulukda.
* Yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler
yaşandığında.
* Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi
gaybubetler ortaya çıktığında.
* Sahibinin iradesi dışındaki sebeplerle defter ve
vesikaların elinden çıkmış bulunduğunda.
* Mükellef hastalığının vergi sorumluluğunu yerine
getiremeyecek kadar ağır olduğunu raporla kanıtlamalı.
* Vergi daireleri de raporlarda yazanları il sağlık
müdürlükleri veya hastane başhekimliğine onaylattırıyor.
SÖZÜN ÖZÜ
Ya bir yol bul ya bir yol aç ya da yoldan çekil.
KONFÜÇYUS
Kaynak:Referans
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz
03.10.2007
|