Muhasebe  

Maliye

Vergi

Sigorta

İletişim

  MUHASEBE GÜNCEL BÜLTEN :   14.08.2007
    

                                           Ana Sayfa 

                             Muhasebe Forum 

                                      SSK Mevzuat

                                    Danışma Hattı 

                      2007 Yılı Uygulamaları

                         Staj-Stajyer Rehberi

                     2007 Yılı Pratik Bilgiler

 

 

 


 

Vergide küresel gelişmeler

Türkiye'de para ve bir ölçüde sermaye piyasalarında küresel düşünme ve değerlendirme alışkanlığı yerleşti, ancak vergi ve hukuk gibi disiplinlerde henüz böyle bir perspektife pek sahip değiliz. Bu, biraz da sık sık değindiğimiz özel sektörümüzün kendini dönüştürme sürecinin henüz başlangıcında olmasından ve küresel ölçekte faaliyet gösteren Türk şirketi sayısının azlığından kaynaklanıyor. Ancak bu aşamada bile, bir yandan uluslararası şirketlerin Türkiye'ye girişinin artması, diğer yandan onlarla ortaklık kuran Türk şirketlerinin pasif ortak değil aktif ortak olmak için ihtiyaç duyduğu zihniyet değişikliği bu alanda da hızlı bir değişimi zorunlu kılıyor. Üstelik kamu otoritesinin Türk ekonomisinin rekabet gücünü artırmak ve ülkeye daha fazla kaynak çekmek için bütün dünyadaki ve özellikle sermaye ihracatçısı ülkelerdeki mevzuat değişikliklerini yakından izlemesi ve ona göre pozisyon alması gerekiyor.

Mali mevzuatın artan önemi

1980'lerden ve özellikle 1990'lardan sonra teknolojide ve iş hayatındaki değişiklikleri mali mevzuatın aynı hızla izleyememesi, bunun da yatırımın maliyetini artırıp cazibesini azaltan bir faktör haline dönüşmesi küresel ölçekte iş yapan şirketlerin stratejik planlarında ve ulusal hükümetlerin icraat programlarında mevzuatı öne taşıdı. Bununla birlikte her ülke için farklı olan ekonomik gelişme düzeyi, hukuk güvencesi, rekabetçi piyasalarının kapsamı ve derinliği, insan kaynakları, teknoloji ve yenilikçilik derecesi gibi pek çok değişken, mevzuat konusundaki öncelikleri ve hedefleri farklı kılıyor. Aşağıda dünyanın çeşitli bölgelerinde canlılığını koruyan vergi gündemlerinden örnekler ile bunu biraz daha açmaya çalışalım.

Gelişmiş Batı ülkelerinde durum

Ekonomik büyüklüğü ve çokuluslu şirketlerinin çokluğuyla bütün dünya piyasalarını etkileyen ABD'de uzun yıllar sonra kongreye hakim olan demokratlar, Bush'un lehte tavrına alışan iş dünyasında tedirginlik yaratıyor. Şimdiden kesinleşen bir husus, vergi yasamasının tarafsızlığı, yani her vergi indiriminin mutlaka bir harcama kesintisi ile dengelenmesi ilkesine geri dönüleceği; bu çerçevede başta enerji olmak üzere sektörel vergi avantajlarının kaldırılması bekleniyor. Vergi kaçağının azaltılması ve yurtdışı iştirak kazançlarındaki vergi ertelemesi vb. kurumlar vergisi tavizlerine son verilmesi gibi niyetler ise bir yandan geleneksel demokrat seçmenler olan küçük işletmeleri huzursuz etme kaygısına, diğer yandan Amerikan şirketlerinin dünyadaki rekabet gücünü azaltma eleştirisine çarpacak gibi görünüyor. Ama en etkin vergi idaresine sahip ABD'de bile vergi, en sıcak tartışma konularından biri olmaya devam ediyor.

Avrupa Birliği'ne gelince, AB Komisyonu'nun çabalarına rağmen dolaysız vergilerde bir harmonizasyon mümkün görünmüyor. Bunun yerine ülkeler arası zarar mahsubu, stopaj, veraset vergileri ve zararlı vergi rekabeti gibi konularda koordinasyon ve Avrupa Adalet Divanı kararları yoluyla uyumu artırmaya çalışılıyor. Ülkeler itibariyle bakıldığında Almanya ve Hollanda'da yatırım çekmeye yönelik vergi reformları yapılırken, Fransa giderek daha pragmatik ve rekabetçi bir sisteme yöneliyor ve beş yıl içinde kurumlar vergisi'ni yüzde 20'ye indirme taahhüdüne giriyor. Buna karşılık Polonya gibi yeni üyelerde tutarlı bir vergi reformu yerine tutarsız mevzuat değişiklikleri ve karmaşık usul kuralları var. İngiltere'de ise yatırım ortamının diğer unsurları ve vergi idaresi o kadar iyi ki, diğer ülkeler gibi vergi oranında bir indirime ihtiyaç duyulmuyor; ancak orada da mevzuatı sadeleştirmek ve yurtdışı iştirak gelirlerinde muafiyet rejimine geçmek gibi liberal gelişmeler muhtemel görünüyor.

Yükselen ekonomiler

Bizim de içinde olduğumuz yükselen ülkeler grubunun iki büyük temsilcisinden Rusya, vergi sistemini OECD ülkelerindeki modern kurumlar ve kavramlar ile geliştiriyor; ayrıca AR-GE harcamalarının ve arsa maliyetlerinin vergiden düşülmesi gibi teşvikler koyuyor. Parlamentoya sunulan "sabit sermaye yatırımları ve yabancı sermaye" kanunu ile teknoloji yoğun belirli yatırım projeleri mevzuat değişikliklerine karşı korunuyor. Bu arada en fazla şikayet konusu olan vergi idaresinin sorumsuz ve keyfi uygulamaları konusunda da reform beklentisi var.

Çin'e gelince, 1994'ten beri yürürlükte olan ve yıllık 60 milyar dolar yabancı sermaye girişine yol açan ikili (yabancı sermayeli şirketlere yüzde 12, yerli şirketlere ortalama yüzde 24) vergi sistemini 2008 başından itibaren yüzde 25'lik bir oranda birleştiriyor. Ancak yabancı şirketler için 5 yıllık bir intibak süreci olacak; ayrıca yüksek teknoloji ve çevre koruma gibi belirli sektörlerde ve bölgesel özel teşvikler devam edecek. Değişikliğin temelinde, Çin'de artık yatırım ortamının vergi artışından olumsuz etkilenmeyecek kadar iyileştiğine olan güven var. Bu arda Çin'de yüzde 100 yabancı sermayeli şirketlerin sadece yüksek teknoloji ve çevre koruma alanında 2004'ten beri kabul edildiğini, onun dışında çoğu yabancı yatırımda Çinli şirketlerle ortaklığın gerektiğini hatırlatalım. Yabancılar için pozitif ayrımcılığın sona erdirilmesinde Çin'in cazip yatırım ortamının yanında, artık palazlanan ve dışa açılan yerli şirketlerin eşit muamele isteğinin de payı olduğu söylenebilir.

Latin Amerika'da ise sosyalist iktidarların millileştirme hevesleri, vergi reformu ihtimalini zayıflatıyor ve sadece yetersiz vergi idarelerine daha fazla yetki beklentisi yaratıyor.

En liberalleri olan Uruguay bile vergi cenneti olmaktan vazgeçiyor.

Son olarak, bütün ülkelerde transfer fiyatlamasının vergi idaresinin en fazla odaklandığı konu olduğunu belirtelim.

Son yıllarda Türkiye'nin tutarlı bir reform çabasına giriştiği ve olumlu değişmeler gerçekleştirerek dinamik ve yatırım dostu bir görünüm sergilediğini (istihdam maliyeti vb. eksikliklere rağmen) sevinerek not etmeliyiz. Bu bakımdan vergi alanında Avrupa Birliği ve Latin Amerika'dan çok daha net ve tutarlı bir çizgi izlediğimiz söylenebilir.

 

Adnan Nas

adnan.nas@tr.pwc.com

dünya online / 14.08.2007

 

 


Copyrıght © 2005 -2007  www.muhasebenet.net- www.muhasebenet.com - Türkiye'nin muhasebe rehberi. Her hakkı saklıdır.