Avukat vergi idaresi ilişkisi
Avukatlık Kanunu’nun 4667
sayılı kanunla değişik ve “Avukatın Amacı” başlıklı 2.
maddesinin 1. fıkrasında, avukatlığın amacı; hukuki
münasebetlerin düzenlenmesi, her türlü hukuki mesele ve
anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak
çözümlenmesi ve hukuk kurallarının tam olarak
uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler,
resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde
sağlanması olarak belirlenmiştir.
Avukatların bu amaçlarını gerçekleştirebilmeleri için
yargı organlarına, emniyet makamlarına, diğer kamu kurum
ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerine, özel ve
kamuya ait bankalara, noterlere, sigorta şirketlerine ve
vakıflara avukatların görevlerini yerine getirmelerine
yardımcı olma yükümlülüğü yüklenmiştir.Öte yandan yine
bu kurumlar için kanunlarındaki özel hükümler saklı
kalmak kaydıyla avukatın gerek duyduğu bilgi ve
belgeleri incelemesine sunmakla yükümlülüğü
öngörülmüştür.
Bu kurumlar içerisinde hiç şüphesiz vergi daireleri de
yer almaktadır. Ancak avukatların bu belgelerden örnek
alabilmeleri, vekâletname ibrazı şartına bağlanmıştır.
Bu düzenlemelerle ilk olarak avukatların
vekâletnamelerini ibraz etmiş olmak şartıyla ilgili
kurum ve kuruluşlardan bilgi ve belge elde ederek,
müvekkili hakkında yapılan tahkikatın içeriği hakkında
daha net bir bilgiye sahip olması, savunması için
gerekli olan bilgilere ulaşabilmesi sağlanmıştır. Bu
düzenlemeler savunmanın rahatlatılmasının yanı sıra aynı
zamanda, yargılamanın hızlandırılması amacına da hizmet
etmektedir.
Avukatların sıkıntıları
Ancak uygulama her zaman böyle işlememekte ve bazı
sıkıntılar veya duraksamalar yaşanmaktadır. Bu sıkıntı
veya duraksama yaşanan idarelerden biri de vergi
idaresidir. Vergi dairelerinde bu konuda ilginç
uygulamalar olmakta, avukatların iki yılı aşkın süreli
vekâletnameleri zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile
kabul edilmemekte veya avukat vekili adına her konuda
yetkiliymişçesine ona tebligatlar yapılmaya
çalışılmakta, istediği bilgiler veya örnekleri kendisine
verilmemekte veya zorluk çıkartılmaktadır.
Örneğin tamamlanmış bir yıllara yaygın inşaat işinde
stopaj yapmadığı iddiası ile aleyhine tarhiyat yapılan
bir mükellefin avukatı, “Bu stopaj yapılsaydı mahsup
edilecekti, yapılmadığına göre müteahhitçe de mahsup
edilmedi ve bu suretle zaten vergi aslı ödendi”
şeklindeki savunmasını delillendirmek amacıyla
müteahhidin vergi dairesine “müteahhidin yıllık
beyannamesinde böyle bir stopaj mahsubunun olup
olmadığını” sormuş, kendisine vergi mahremiyeti
dolayısıyla bu bilginin verilemeyeceği söylenmiştir.
Oysa aynı avukat, mahkeme aracılığıyla müteahhidin bu
defa bütün beyannamelerini getirtmiş ve mahkeme doğal
olarak avukatın incelemesine sunmuştur. Sonuçta avukata
bilgi verilmemesi ve mahkemece getirtilme işlemi
dolayısıyla dava dört ay geç sonuçlanmıştır.
Neticede avukatların şikâyetleri artınca durum İstanbul
Barosu Başkanlığı'nca İstanbul Vergi Dairesi
Başkanlığı'na intikal ettirilmiştir.
Vergi idaresinin
açıklaması
Bu durum karşısında İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı
10.7.2007 tarih ve (B.07.1.GİB.4.34.19.02/VUK-293-1833)
5440 sayılı yazısı ile bir açıklama yapmıştır. Bu
açıklamayı bütün avukatları ve vergi dairelerini
ilgilendirmesi dolayısıyla ana hatları itibariyle
aşağıda aktarıyorum.
Avukatlar niteliği itibariyle bir kamu hizmetini yerine
getirmektedirler. Kurum ve kuruluşlar, Avukatlık Kanunu
gereğince avukatlara görevlerini yerine getirirken
yardımcı olmak ve avukatın gerek duyduğu bilgi ve
belgeleri incelemesine sunmak durumundadırlar. Söz
konusu kurum ve kuruluşların kanundaki sınırlayıcı
hükümler saklı kalmak kaydıyla avukatın ihtiyaç duyduğu
bilgi ve belgeleri incelemesine sunmaktan kaçınmaları
Avukatlık Kanunu'na aykırıdır. Ancak bu bilgi ve
belgelerden örnek alınması vekâletname ibrazı koşuluna
bağlıdır.
Avukatlar usulüne uygun çıkartılmış vekâletnamelerinin
örneğini çıkartıp aslına uygunluğunu imzaları ile
onaylayarak kullanma hakkına sahiptirler. Bütün resmi
daire ve kurumlar bu örnekleri resmi örnek hükmünde
kabul etmek durumundadırlar.
Avukat vekâletnameleri istifa, azil, avukatlıktan
çıkartılma halleri dışında ve vekâletnamede bir süre
konulmamış olunması kaydıyla herhangi bir süre kaydı
olmaksızın geçerlidir. Kanunlarımızda vekâletlerin
süresini iki veya daha fazla yılla sınırlayan bir hüküm
yoktur.
Avukatlar, özellikle bilgi ve belge ihtiyacı dolayısıyla
vergi dairesine geldiklerinde, vekâletnamelerinde bir
yetki bulunması halinde dahi, kendi rızaları olmadıkça,
ödeme emri veya diğer işlemleri tebellüğe zorlanamazlar.
Vergi dairesi başkanlığının yasalar doğrultusundaki bu
açıklaması güzel. Güzel olmayan, yasaların açık
hükümlerine rağmen, başkanlığın hâlâ böyle bir açıklama
yapmak zorunda kalması.
Bumin Doğrusöz
Referans / 09.08.2007
|