Vergilendirmede anayasal buyruk yeterli mi
Ülkemizde yürürlükte bulunan anayasanın
değiştirilmesi yönünde bir süredir devam eden çalışmalar
yavaş yavaş gün ışığına çıkmış bulunmaktadır. Bu
bağlamda yetkililerce yapılan açıklamalardan da
anlaşılacağı üzere, yıl sonuna kadar yeni anayasanın
şekillenmiş olması beklenmektedir.
Buna bağlı olarak giderek artan vergi yüküne karşılık,
oluşan vergi gelirleri kamu harcamalarını karşılama
konusunda yetersiz kalması nedeniyle ortaya çıkan
finansman gereksinimi ister istemez vergilendirmede
mevcut bulunan anayasal buyruğun bu şekillenme
içerisinde mevcut durumunu muhafaza edip etmeyeceği
konusu kanımızca tüm vergi mükelleflerini
ilgilendirmektedir.
Yürürlükte bulunan anayasanın 73. maddesi uyarınca
"Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne
göre vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye
politikasının sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla
konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim,
harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar
ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde
kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde
değişiklik yapmak yetkisi bakanlar kuruluna
verilebilir."
Ayrıca anayasanın 167. maddesinin 2. fıkrası gereği
olarak, "Dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak
üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat, ihracat ve diğer
dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri
yükümlülükler dışında ek mali yükümlülükler koymaya ve
bunları kaldırmaya kanunla bakanlar kuruluna yetki
verilebilir."
Ancak anayasanın bu hükmü içinde bulunduğumuz ekonomik
entegrasyon ve mevcut ikili anlaşmalar çerçevesinde
giderek önemini yitirmiş ve bu bağlamda da adeta
uygulanamaz hale gelmiş bulunmaktadır.
Bu nedenle vergilendirmede kamu gelirlerinin sağlanması
açısından anayasanın 73. maddesi emredici bir buyruk
olarak Türk Vergi Sistemi'nin tek kaynağı
niteliğindedir.
Vergi gelirlerindeki beklentiler her yıl "bütçe
yasaları" ile belirlenmektedir. Bu bağlamda 2007'de
beklenen vergi gelirleri 158.153 milyon YTL olmasına
karşılık, 30 Haziran 2007 itibariyle gerçekleşen vergi
geliri miktarı 70.587 milyon YTL'dir. Dolayısıyla 2007
yılının ilk 6 ayında tahmin edilen vergi hasılatının
ancak yüzde 44,6'sı sağlanabilmiştir.
Buna bağlı olarak ilk 6 aylık gerçekleşme içerisinde
Gelir Vergisi'nin payı yüzde 22,2 civarında kalmıştır.
Gerçekte Gelir Vergisi vergi yükünün kişiselleştirilmesi
açısından önem arz etmektedir.
Ülkemizde dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri
içerisindeki payı giderek artarken bu gelişmeyle mali
güce vergilendirme ilkesinden uzaklaşılmış olmaktadır.
Bu durum mevcut anayasal buyrukla örtüşmemektedir.
Ancak bazı iktisatçılar gelişen ekonomik yapı nedeniyle
dolaylı vergilerin ön plana çıkması yönünde görüşler
üretmektedirler.
Dolaylı vergiler dünya ekonomisindeki gelişmelerden
çabuk etkilenmektedir. Örneğin ithal girdi fiyatlarının
artması gibi sıkça yaşanan ekonomik olaylarda bir yandan
ülkenin vergi gelirleri artarken diğer yandan artan
fiyat üzerine yüklenen dolaylı vergi ithal mallarının
fiyatını da artırdığından bu durum değişik bir biçimde
ülkeninin ekonomik yapısını da olumsuz etkilemektedir.
(Petrol ve petrol ürünleri fiyatlarında olduğu gibi)
Gerek dolaysız vergilerde ve gerekse dolaylı vergilerde
vergi ödeme görevinin esas mükellef üzerinden geliri
sağlayana veyahut da malı satın alana veya hizmetten
yararlananlara kaydırılması da yine vergi uzmanlarınca
vergi yükü kaydırılması olarak kabul edilmekte, bu tür
vergilendirmelerde vergi tabanının daraltıldığı ifade
edilmektedir.
Stopaj oranlarının geniş bir yelpaze içerisinde ve
belirsizlik taşıyacak bir şekilde yıl içerisinde
herhangi bir tarihte değiştirilmesi, artırılması veya
düşürülmesi mükellef hakları açısından sorun
yarattığından devamlı eleştiri konusu yapılabilmektedir.
Ülkemizdeki anayasal buyruğa rağmen bu günkü yapısı ile
herkesin mali gücüne göre vergilendirilmesi
sağlanamamıştır. Bu durum kamu gelirlerini olumsuz
etkilediği gibi vergi yükünün mali gücü olmayanların
üzerinde kümelenmesine neden olmaktadır.
Bu konuda anayasanın özellikle kamu harcamalarının
karşılanması ve paylaşılması ile ilgili "Vergi Ödevi"
başlıklı maddesinde belli bir değişikliğe gidilmesinde
yarar bulunmaktadır.
Ayrıca vergilendirme ilgili olarak çıkartılan "af
yasaları"nın vergilendirmede olması gereken "kamu
finansmanını zamanında sağlama" zorunluluğunu
engellediğini, bu durumda ortaya çıkan maliyetin
vergisini zamanında ödiyenlerin üzerinde kaldığını
hatırlatmakta yarar görmekteyiz.
Veysi Seviğ
referans / 01.09.2007 |