6762 sayılı
Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulan ve diğer
kanunlarda özel bir hüküm bulunmayan, sermayesinin
yarısından fazlası doğrudan ya da dolaylı olarak bir
kamu kurumuna ait olan bütün şirketler için de
geçerlidir.
2-
BELEDİYELERİN ŞİRKET KURMA YETKİLERİ
5393 sayılı
Belediye Kanunu’nun “Şirket Kurulması” başlığı
altındaki 70. maddesinde aynen: “Belediye kendisine
verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta
belirtilen usullere göre şirket kurabilir.” hükmü
mevcuttur. Yine aynı Kanun’un belediye meclisinin görev
ve yetkilerinin sayıldığı 18. maddesinin (i)
bendinde aynen: “(i) Bütçe içi işletme ile Türk
Ticaret Kanunu’na tabi ortaklıklar kurulmasına veya bu
ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve
gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar vermek.”
hükmü mevcuttur. Belediye Kanunu’ndakilere benzer
hükümler 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nda da
mevcuttur. Söz konusu Kanun’un 52. maddesine göre; İl
özel idareleri kendilerine verilen görev ve hizmet
alanları ile ilgili olarak şirket kurabilecektir. İl
özel idarelerinde şirket kurma konusunda karar vermeye
yetkili organ ise Kanun’un 10. maddesinin (e) bendine
göre il genel meclisidir.
3- BELEDİYE
ŞİRKETLERİ YÖNETİCİLERİNİN CEZAİ SORUMLULUKLARI
Türk Ticaret
Kanunu hükümlerine göre kurulan belediye şirketlerinin
yönetim kurullarında yer alan üyeler ile limited şirket
müdürleri ve diğer yöneticilerinin cezai sorumlulukları,
sermayesinde kamusal pay bulunmayan anonim ve limited
şirket yöneticilerinden farklı değildir. Başka bir ifade
ile Kanun, belediye şirket yönetiminde yer alan
yöneticilere kullanmakta oldukları kamu kaynağı
sebebiyle daha ağır bir sorumluluk yüklememiştir.
Rüşvet,
zimmet, görevi kötüye kullanmak gibi suçlar esas itibari
ile memurlar tarafından işlenebilmektedir. Bazı kurum ve
kuruluşların yönetim kadrosunda bulunan kişilerin
görevlerini yerine getirirken bir suç işledikleri
takdirde ceza yargılaması açısından memur gibi
cezalandırılmaları öngörülmüştür. Örnek; 1163 sayılı
Kooperatifler Kanunu’nun 62. maddesinde aynen;
“Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi
kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar.
Bunların suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve
özellikle kooperatifin para ve malları bilanço, tutanak,
rapor ve başka evrak, defter ve belgeleri üzerinde
işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi
cezalandırılır.” hükmü mevcuttur. Hakeza, 5362
sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları
Kanunu’nun 59. maddesinde aynen; “Esnaf ve
sanatkârlar meslek kuruluşlarının yetkili organlarının
üyeleri ve genel sekreterleri ile personeli, görevlerini
yerine getirirken görevleriyle ilgili suç teşkil eden
fiil ve hareketlerinden ve özellikle bu kuruluşların
paraları ile para hükmündeki evrak, senet ve diğer
malları aleyhine, bilanço, kesin hesap, rapor, diğer her
çeşit evrak ve defterleri üzerinde suç işledikleri
takdirde, bu suçlardan dolayı, adli olarak kamu
görevlileri gibi ceza görürler.” hükmü mevcuttur.
Mezkûr
kanunların her ikisinde de belirtilen kuruluşlarda görev
yapan kişiler memur olmamakla birlikte, görevlerini
yerine getirirken suç işledikleri takdirde bu kişiler
memur gibi cezalandırılmakta, dolayısıyla da alacakları
ceza artırılmaktadır.
Türk Ticaret
Kanunu çerçevesinde faaliyet gösteren şirketlerin
personeli ise kanunen memur sayılmadıklarından bu
kişilerin görevi kötüye kullanma, rüşvet, zimmet gibi
suçları işlemeleri mümkün değildir. Bu iki hukuki durum
arasındaki farkın daha iyi anlaşılabilmesi açısından
konuyu bir örnekle açıklamak faydalı olacaktır:
ADEK Anonim
Şirketi Genel Müdürü (K)’nın kendisine görevi sebebiyle
tevdi edilen 2.000.000,00 TL’yi mal edindiğini ve bu
hususun denetim kurulu tarafından yapılan incelemede
ortaya çıktığını, aynı şekilde, Kartal Konut Yapı
Kooperatifi Genel Müdürü (M)’nin de kendisine görevi
sebebi ile tevdi edilen 2.000,00 TL’yi mal edindiğini ve
bu durumunda denetim kurulu tarafından tespit edildiğini
varsayalım. Kooperatif Genel Müdürü (M) 1163 sayılı
Kooperatifler Kanunu’nun 62. maddesi uyarınca memur
sayıldığından 2.000,00 TL tutarındaki parayı mal
edinmekle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 247.
maddesinde yer alan zimmet suçunu işlemiş sayılacak ve 5
yıldan 12 yıla kadar hapis cezası istemi ile
yargılanacak, ayrıca bu suçu zimmetin açığa çıkmamasını
sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlerse cezası
yarı oranında artırılacak, sonuç olarak 7,5 yıldan 18
yıla kadar ulaşabilecek bir cezai müeyyide ile karşı
karşıya kalabilecektir.
ADEK Anonim
Şirketi Genel Müdürü K ise Kooperatif Genel Müdürü (M)’nin
işlediği suçun birebir olarak aynısını işlediği halde
kendisi kanunen memur sayılmadığından 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu’nun 155. maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan hizmet sebebi ile emniyeti suiistimal suçunu
işlemiş olacak ve 5237 sayılı Ceza Kanunu’nda bu yönde
bir ifade bulunmaması uygulamada suçun re’sen takibat
yapılıp yapılamayacağı konusunda tartışmalara yol
açmıştır. Dolayısıyla eğer hakkında herhangi bir şikayet
yapılmazsa Şirket Genel Müdürü (K)’nın yargılanması söz
konusu değildir. Görüleceği üzere, işlenen suç aynı
olmasına rağmen kooperatif yöneticisi (M) memur gibi
cezalandırıldığından bu kişinin karşı karşıya kaldığı
cezai müeyyidenin alt sınırı kendisinden 1000 kat daha
fazla parayı mal edinen Şirket Yöneticisi (K)’nın karşı
karşıya kaldığı müeyyidenin 7,5 katına, üst sınırı ise
2,5 katına kadar çıkabilmektedir.
Bu bilgilerden
sonra Belediye Şirketlerinin Ceza Kanunu karşısındaki
durumuna döndüğümüzde, Belediye Kanunu’nda bu
şirketlerin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre
kurulacağının belirtilmesi ve bunun dışında bu
şirketlerde görev alan yönetici veya personelin
görevleri ile ilgili suçlardan ötürü memur gibi
yargılanacaklarına yönelik bir hüküm bulunmadığından,
kamunun gücünü ve parasını kullanan bu kişiler,
sermayelerinde kamu payı bulunmayan özel şirketlerin
yöneticileri ve personelinden daha ağır bir cezai
yaptırımla karşılaşmayacaklardır.
Öte yandan,
cezai sorumluluk anlamında çok tartışılan bir konu da
gerek belediye şirketlerinde gerekse il özel idaresine
bağlı şirketlerde görevlendirilen kişinin memur olması
durumunda cezai sorumluluğun ne olacağı konusudur.
Belediye veya
özel idare şirketlerinin yönetim kurulu başkan ve
üyelerinin kendilerinin bizzat memur olması bize göre
cezai anlamda memur gibi cezalandırılmaya yol
açmayacaktır. Çünkü, şirketle ilgili görevler belirtilen
kişilere Kanun tarafından değil, belediye ya da il özel
idaresinin organları tarafından verilmekte ve bu kişiler
şirket genel kurullarında seçilerek göreve
başlamaktadır. Oysa ki, zimmet, rüşvet veya görevi
kötüye kullanma gibi memur suçlarının maddi
unsurlarından biriside; görevin kanundan doğmasıdır.
Örneğin
Belediye Hesap İşleri Müdürü’nün belediye şirketi
Yönetim Kurulu Başkanlığı sırasında şirketin parasını
mal edinmesi zimmet değil, emniyeti suiistimal suçudur.
Belediye şirketinin Yönetim Kurulu Başkanlığı kanunen
Hesap işleri müdürüne verilen bir görev değildir.
Nitekim ilgili belediyenin, şirket yönetim kurulu
başkanlığı için belediye dışından birini görevlendirip
şirket genel kurulunda da seçtirmesi her zaman
mümkündür.
Buraya kadar
anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere, kamu gücü
kullanılarak halktan toplanan vergilerle sermayesine
iştirak edilen ve yüzde ellisinden fazlası belediyelere
ait bulunan belediye şirketlerinin sahibi esas itibari
ile kamudur. Ancak, kamu kaynağı kullanan bu şirketlerin
yöneticilerin yönetim yetkilerini kötüye kullanarak
kendilerine veya yakınlarına çıkar sağlamalarının cezai
müeyyidesi, yedi kişi tarafından kurulan bir konut yapı
kooperatifindeki yöneticilerin karşı karşıya olduğu
cezai müeyyideden çok daha azdır.
Her ne kadar, şirket yöneticilerinin
karşı karşıya kalabileceği hizmet sebebi ile emniyeti
suiistimal suçunun cezasının üst sınırı 7 yıl ise de
cezanın alt sınırının 1 yıl olması ve uygulamada kişinin
adli sicilinin temiz olması, mahkemedeki iyi hali gibi
indirim sebeplerinin dikkate alınarak alt sınırdan hüküm
kurulduğu düşünüldüğünde, verilen cezanın
caydırıcılığının olmadığı açıktır. Dahası, 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu’nun 51. maddesine göre, 2 yıldan daha
az sürede hapis cezasına çarptırılan kişilerin bu cezası
ertelenebilmektedir. Yine, 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 50. maddesine göre 1 yıl ya da daha az süreli
hapis cezasına çarptırılan hükümlülere mahkemeler,
suçlunun kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama
sürecinde duyduğu pişmanlık ve suçun işlenmesindeki
özellikler dikkate alınarak kamu hizmetinde çalışmak,
bir eğitim kurumuna devam etmek, belirli yerlere
gitmekten men etmek gibi cezalar verebilmektedir. Bu
durumda belediye şirketinde şirketin parasını kendi
çıkarları doğrultusunda harcayan kişiye 1 yıl hapis
cezası verilmesi durumunda mahkeme bu kişinin cezasını
her gün kütüphanede roman okuma cezasına
çevirebilecektir.
4- BELEDİYE ŞİRKETLERİ YÖNETİCİLERİNİN
HUKUKİ SORUMLULUKLARI
Mevcut
belediye şirketleri incelendiğinde bu şirketlerin
çoğunun belediyeden bağımsız olarak faaliyet
göstermelerinin zor olduğu görülmektedir. Uygulamada,
belediye şirketleri belediye başkanlarının politik
eylemleri doğrultusunda belediye bütçesinden yapılamayan
harcamaların ya da yardımların yapılması, kendilerine
yakın politik görüşü destekleyen kişilerin işe alınması
amacıyla sıklıkla kullanılmaktadır. Hal böyle olunca da
mevcut belediye şirketlerinin çoğunluğunun aşırı
istihdam ya da aşırı harcamalar nedeniyle zarara girmesi
kaçınılmaz olmaktadır.
Konuyu hukuki
sorumluluk noktasında değerlendirdiğimizde, belediye
şirketlerinin yöneticilerinin hukuki sorumluluğu Türk
Ticaret Kanunu’ndaki hükümlerine göre belirlenmektedir.
Buna göre başında bulunduğu şirketi kötü yöneten,
yakınlarını ihtiyaç olmadığı halde işe alan,
faaliyetlerin devamı sırasında gerekli önlemleri
almayarak şirketi zarara sokan yönetim kurulu üyeleri bu
konuların açıkça görüşüldüğü genel kurul tarafından ibra
edildikleri takdirde bu faaliyetlerinden sorumlu
tutulamayacaktır.
Sermayesinin %50’sinden fazlası bir
belediyeye ait olan şirketlerin yönetim kurullarına yine
bu belediye tarafından atanan yöneticilerin, şirketi
zarara sokacak bu tür faaliyetlere belediye yönetiminin
bilgisi dışında giremeyecekleri açık olduğundan
belirtilen kişilerin genel kurullarda ibra edilmemesi
gibi bir durum gerçekçi değildir.
5- SONUÇ
Belediyeler
veya il özel idareleri tarafından kurulan şirketler kamu
kaynağı kullanmakta olup, kaynakları kendileri veya
yakınlarına çıkar sağlamak için sarfeden bazı belediye
şirketlerinin yönetici veya personeline yönelik hukuki
ve cezai sorumluluk, özel şahıslar tarafından kurulan
bir kooperatifin yöneticilerinden daha azdır. Kamu
zararının önlenebilmesi amacıyla gerekli yasal
değişiklikler bir an önce yapılarak bu tür şirketlerin
kuruluşları belirli kıstaslara bağlanmalı, şirketlerin
kurulma alanları soyut ve genel nitelikli olarak değil
somut olarak tanımlanmalı ve bu şirketlerdeki personelin
cezai sorumluluğu somut olarak düzenlenmesi
gerekmektedir.
SMMM Abdullah Ekinci
Abdullahekinci25@gmail.com
muhasebenet.net
27.01.2011
Diğer makaleleri
-KVK çerçevesinde iştirak hissesi ve
gayrimenkul satış kazancı istisnası
-KVK çerçevesinde iştirak hissesi ve
gayrimenkul satış kazancı istisnası
-Yeni Sayıştay Kanunu
çerçevesinde performans denetiminin içeriği
-Belediye şirketlerinin denetlenmesi
-Belediye şirketlerinin Sayıştay tarafından
denetiminin içeriği nedir?
-Belediye
şirketlerine Sayıştay şoku
-Dönem
sonu envanter işlemleri
-Son
Danıştay kararı çerçevesinde Belediyelerin hibe yoluyla
şirket kurmaları
-Sermaye
şirketlerinde hisse devrinde dikkat edilmesi gereken
hususlar
|