Bu zorunluluğa uymayan
mükelleflerden her birine, her bir işlem için bu maddeye
göre uygulanan cezalardan az olmamak üzere, işleme konu
tutarın % 5'i nispetinde özel usulsüzlük cezası
kesilecektir.
Önce 5.000 TL, daha sonra 10.000 TL olarak öngörülen bu
tevsik sınırı, son olarak da 8.000 TL olarak
belirlenmiştir.
Öte yandan Kanun maddesine 6009 Sayılı Kanun’un 12.
maddesiyle eklenen ve yürürlük tarihi; 01.08.2010 olan
cümle ile de bir takvim yılı içinde kesilecek özel
usulsüzlük cezalarının toplamı 800.000 TL'yi
geçemeyecektir.
Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan tebliğler uyarınca
da, şirketin ortaklarıyla olan tahsilat ve ödemelerinin
de bu kapsamda olduğu belirtilmiştir.
Buna göre de; ortağı olduğu şirket ile olan ödeme ve
tahsilatlarda 8.000 TL’nin aşılması durumunda, yukarıda
sözü geçen kanun maddesi uyarınca ortak ve şirket adına
ayrı ayrı özel usulsüzlük cezası kesilmektedir.
Ancak burada tartışmak istediğimiz konu, 8.000 TL’nin
üzerindeki ödeme ve tahsilatların usul ve esasları
olmayıp, başlıktan da anlaşılacağı gibi, şirket
ortaklarıyla ilgili olan uygulamaların bir
değerlendirmedir.
Bu sebeple de değerlendirmelerimiz sadece bu hususla
sınırlı olacaktır.
Şimdi buradan yasa maddesinin yukarıda belirtilen
hükmünde yer alan “mükellef” kelimesine gitmek
gerekmektedir.
Benzer durumlar için Kanun’un diğer bazı maddelerinde
“kişi, kurum ya da kuruluş” kelimesinin kullanılmış
olmasının aksine, yasanın bu maddesinde “mükellef”
kelimesinin kullanılmış olmasının ayrı bir anlamının
olması gerekir.
Buradan da yasada belirtilen özel usulsüzlük cezası
kesilmesi için gerekli şartları taşıyanların öncelikli
olarak bir mükellef olması gerektiği sonucuna ulaşmak
mümkündür.
Hal böyle olmakla birlikte; olayın ihtilafsız bir
şekilde çözüme kavuşması için öncelikli olarak şirket
ortaklarının bir mükellef olarak kabul edilip
edilmeyeceği hususunun açıklığa kavuşmasında yarar
vardır.
Bunu da en gerçekçi bir şekilde yine vergi kanunları
belirleyeceğinden Vergi Usul Kanuna bakılması en doğru
bir yaklaşımdır.
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 8. maddesinde ise,
vergi mükellefi; kanuna göre kendi payına düşen vergi
payını ödemekle yükümlü olan gerçek ya da tüzel kişi,
olarak tanımlanmıştır.
Buradan da ödeyeceği kendi payına düşen bir vergisi
bulunmayan şirket ortağının mükellef olarak sayılması
düşünülemez.
Karşı taraftan herkesin potansiyel bir vergi mükellefi
olduğu iddia edilerek kavramın geniş tutulması mümkün
ise de; vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi ile kişi
mükellefiyetinin fiilen mümkün olacağını söylemek
gerekir.
Yine Kanun maddesinin getiriliş amacının ticari
faaliyetin tarafları arasındaki işlemleri belgeleyerek
vergi kayıp ve kaçağını önlemeye yönelik olduğu bir
gerçekliktir.
Başkaca gayrimenkul kirası, kar dağıtım gelir vergisi
gibi sebeplerle ödeyeceği kendi payına düşen ortak
içinde bu madde hükmünün uygulanması düşünülemez.
Başka bir anlatımla buradaki “mükellef” kelimesinden
ticari faaliyetin içinde olan, belge düzenleyen ve
defter tutan bir mükellef olarak anlaşılması gerektiği
kanaatindeyiz.
Buradan gerek ödeyeceği kendi payına düşen bir vergisi
bulunmayan ya da başkaca sebeplerle ödeyeceği kendi
payına düşen bir vergisi bulunan ortak ile ortağı olduğu
şirket arasındaki 8.000 TL’nin üzerindeki ödeme ve
tahsilatların yasa ve buna bağlı olarak çıkarılan genel
tebliğlerle ortaya koyduğu ilkelere aykırı bir davranış
yoktur.
Kanun maddesinin bu gerçekliği karşısında, Maliye
Bakanlığı’nın yasama organı yerine geçerek yasada
olmayan bir konuda düzenleme yapmasının da hukuki
olmadığı sonucu çıkarılır.
Bütün bu değerlendirmelerden sonra, şirketin
ortaklarıyla olan nakden ödeme ve tahsilatları için
ortak adına kesilen özel usulsüzlük cezalarının yasal
olmadığı sonucuna varılabilecektir.
…
Sevgi ve Saygılarla,
Sami Okutan
S.M.Mali Müşavir
Baş Denetçi
sami.okutan_01@mynet.com
02.06.2011
Diğer makaleleri:
-Anonim ve Limited şirketler arasındaki
farklılıklar
-Mahkemenin yürütmenin durdurulması
kararlarına karşı Vergi İdaresinin hukuka aykırı yaklaşımı
-Daha önce ödediğiniz KDV’yi, cezası ve
gecikme faizi ile birlikte yeniden ödememek için… -Sözleşmeden cayma bedeli olarak GSM
operatörleri tarafından kesilen faturalar ödenmeli mi? |