Ancak yürütmenin durdurulması
kararlarının yerine getirilmesi yönündeki yazılı ve
sözlü taleplerin, vergi idareleri tarafından bu
kararların, kararın kendilerine tebliğinden sonra bir
işlem yapılamayacağı anlamına geldiği, buna göre de
karar verilene kadar tesis edilen işlemin daha sonradan
geriye alınmasının söz konusu olmadığı gibi, tamamen
keyfi, haksız ve hukuka aykırı bir yaklaşımla bu
kararların uygulanmak istenilmediğine ve bu suretle de
karşı tarafın maddi ve manevi birtakım zararlara
katlanmak zorunda kaldıklarına şahit olmaktayız.
Oysa 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Hakkındaki
Kanun’un 28. maddesinin 1. fıkrasında; “Danıştay, bölge
idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa
ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının
icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye
veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde
kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü
geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları
ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu
kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis
edilir.” Hükmü yer almaktadır.
Buna göre; idarenin, yürütmenin durdurulmasına ilişkin
kararların icaplarına göre, gecikmeksizin işlem tesis
etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur edilmesinden ve
üstelik bunun için de uygulayıcıya en fazla 30 günlük
bir sürenin verilmiş olmasından, vergi idareleri
tarafından iddia edildiği gibi, karar verilene kadar
idare tarafından tesis edilen işlemlerin daha sonradan
geriye alınmayacağı anlamını çıkarmak mümkün değildir.
Bunun aksini düşünenlere, idareye verilen bu 30 günlük
bir sürenin ne anlama geldiğini de sormak gerekir.
Bu 30 günlük süre, idare tarafından karar verilene kadar
tesis edilen işlemin daha sonradan geri alınması için
ihtiyaç duyabileceği bir süreden öte bir anlamı yoktur.
Bunun aksi hal için ise, zaten ortada idare tarafından
sonradan geri alınması gereken bir işlemin varlığı da
mevcut olmayacağından olduğu noktada durması için
idareye 30 günlük bir süre verilmesinin bir anlamı
olmazdı.
Eğer vergi idareleri, bunun gibi keyfi, haksız ve hukuka
aykırı uygulamalarında ısrar eder ve sizin zarara
uğramanıza sebep olursa, yine aynı Kanun maddesinin 3.
fıkrasına göre; idare aleyhine Danıştay ve ilgili idare
mahkemede maddi ve manevi tazminat davası
açılabileceğini, 4. fıkraya göre de; kararı yerine
getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası
açılabileceğini, önemle belirtmek gerekir ki hiçbir
keyfi uygulama, yapanların yanına kar kalmasın.…
Sevgi ve Saygılarla,
Sami Okutan
S.M.Mali Müşavir
Baş Denetçi
sami.okutan_01@mynet.com
Diğer makaleleri:
-Daha önce ödediğiniz KDV’yi, cezası ve
gecikme faizi ile birlikte yeniden ödememek için… -Sözleşmeden cayma bedeli olarak GSM
operatörleri tarafından kesilen faturalar ödenmeli mi? |