Bu gibi sorunları, yasal kayıtlarında taşımak zorunda
kalan pek çok işletme için, 6111 sayılı yasa ile
getirilen bu imkanın bir çıkış yolu olarak gözüktüğü
belirtilmiş, devamında da yasanın uygulama biçiminin
teknik iflasa sebep olabileceği anlatılmaya
çalışılmıştı.
Ortaklardan olan alacaklarından vazgeçen şirketler için
o yazıda anlatılan teknik iflasın dışında bir sorun
yoktur.
Ancak vazgeçilen alacak ortağı olduğu bir şirkete ait
ise durum ortağı olduğu şirket adına başka bir sorun
oluşturabilecektir.
Bunun kaynağı da, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun bir
maddesinde olan düzenlemedir.
Bu da Vergi Usul Kanunu’nun “Vazgeçilen Alacaklar”
başlıklı 324. maddesidir.
Bu maddede; Konkordato veya sulh yoluyla alınmasından
vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterlerinde özel bir
karşılık hesabına alınacağı, bu hesabın muhteviyatı
alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan başlayarak üç yıl
içinde zararla itfa edilmediği takdirde kar hesabına
naklolunacağı, hükme bağlanmıştır.
Bu tür alacaklar, alacaklı yönünden değersiz alacak,
borçlu yönünden ise bir hasılat veya kar hükmündedir.
Çünkü borçlar kaleminin vazgeçilen alacaklardan dolayı
azalması nedeniyle borçlunun öz sermayesi artmıştır.
Ancak borçlu tarafından elde edilen söz konusu karın
veya hasılatın, borçlunun mali durumunun esasen bozuk
olduğu kabul edilmiş olduğundan alacaktan vazgeçilen
yılda değil, daha sonraki yıllarda vergilendirilmesi
öngörülmüştür.
Türk Ticaret Kanunu (TTK), 75. madde hükmü gereği
borçlar, şarta bağlı veya vadeli olsa bile itibari
değeri üzerinden kayıtlara intikal ettirilecektir.
TTK'nun bu hükmünden vadeli borçlarda vadeye göre bir
indirim yapıldıktan sonra kaydedilmesi olanağının
bulunmadığı sonucu çıkarılabilir.
Sermaye Piyasası Kanunu’nda borçların, bilançoda
mukayyet değerleri ile gösterileceği hükme bağlanmıştır.
Ancak; bazı borçlar hariç 3 aydan uzun vadeli senetsiz
borçlar ile senetli borçlar reeskont işlemine tabi
tutulmalıdır.
Vergi Usul Kanunu’nun 285. maddesine göre ise “Borçlar,
mukayyet değeri ile değerlenir.”
Aynı maddede “vadesi gelmemiş olan senede bağlı borçlar
değerleme günü kıymetine irca olunabilir.” denilmek
suretiyle senetli alacakların senetteki faiz oranı veya
TC Merkez Bankasının resmi iskonto haddi üzerinden
reeskonta tabi tutulacağı hükme bağlanmıştır.
Muhasebe Standartları Uygulama Genel Tebliğine göre
senetsiz borçlar ise mukayyet değer ile değerlenir.
İşletmenin borçları arasında vazgeçilen alacakların
olması özellik arz eden olağan dışı bir durumdur.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, vazgeçilen alacaklar
borçlu yönünden bir kar veya hasılat hükmündedir.
Ortağı olduğu bir şirkete olan borcu, 6111 Sayılı
yasadaki düzenlemeye göre vazgeçilen bir şirketin, Vergi
Usul Kanunu’nun 324. maddesi kapsamına sokulup
sokulmayacağı hususu için Kanun maddesine gitmek
gerekir.
Maddede, Konkordato veya sulh yoluyla alınmasından
vazgeçilen alacaklardan, bahsedilmektedir.
Konkordatonun şekli ve resmi prosedürleri belli olup,
konuyla alakasının olması düşünülemez.
Ancak maddede sayılan diğer şart olan “sulh yoluyla”
kavramını oldukça geniş bir şekilde yorumlamak
mümkündür.
Bakalım bu konuda vergi idaresi ne diyecektir.
Bekleyip hep beraber görelim.
…
Sevgi ve Saygılarla,
Sami Okutan
S.M.Mali Müşavir
Baş Denetçi
sami.okutan_01@mynet.com
20.05.2011
Diğer makaleleri:
-Anonim ve Limited şirketler arasındaki
farklılıklar
-Mahkemenin yürütmenin durdurulması
kararlarına karşı Vergi İdaresinin hukuka aykırı yaklaşımı
-Daha önce ödediğiniz KDV’yi, cezası ve
gecikme faizi ile birlikte yeniden ödememek için… -Sözleşmeden cayma bedeli olarak GSM
operatörleri tarafından kesilen faturalar ödenmeli mi? |