Hilelerin mutlaka kurban ya da kurbanları da vardır.
Kurban dememizin sebebi; kendisine hile yapılan kişi
olayın farkında olmayıp, ya çok saftır veya karşıya
aşırı güven duymaktadır. Dolaysıyla kişi kandırılarak
iyi niyetine kurban gitmektedir. Sivrisineğin bataklıkta
yetiştiği gibi, hile de aşırı güven ortamlarında gelişir
ve büyür. En rahat çalışma ortamıdır. Hile, denetim ile
hiç bir araya gelmek istemez. Dürüst, saf, iyi niyetli
ve güven duyan kişilere karşı yapılır. Şirket ve
kurumlarda ise denetimsiz, düzensiz ortamlarda hile
yapılır. Hile yapacak kişiler genellikle kendilerine
güven sağlamak için karşıya kendilerini iyi tanıtırlar.
Hile insanlığın o kadar içine
girmiş ki; siyasetten ticarete, sınavdan diplomaya,
hırsızlıktan dostluğa, iş hayatına, aile hayatına, aşk
ilişkilerine, dini ilişkilere, komşuluk ilişkilerine,
arkadaşlık ilişkilerine, devlet işlerine, parti işlerine
kadar girmiştir. Kısaca her ortamda vardır.
Hilenin, insan hayatına bu kadar girmiş
olması iki sebebe dayanmaktadır. Birincisi, toplumların
birey olarak; saf, iyi niyetli, aşırı güven besleyen,
duygusal davranıp, kişileri sadece, bir tek iyi
hareketleri ile değerlendirip aşırı güven duymasından,
ikincisi ise insanların tembel, üretmeyen, okumayan,
araştırmayan, bencil, bireysel,egoist bir yapıya sahip
olmasından ileri gelmektedir. Toplumlar bu olumsuz
yapıya nasıl sahip olurlar derisek; başta eğitimsizlik,
sonra açık, net ve sağlıklı bir manevi yapı oluşmaması,
dünya işlerinin ahiret işlerinden ayrılıp, yaşamın
modern kurallarının öğretilmemiş ve benimsenmemiş
olmasından kaynaklandığı görülecektir. Mesela baskı ve
korku ile yetişen nesillerde hileye daha çok rastlanır.
Keza dini siyasete, ticarete ve şahsi çıkarlara alet
eden kişi ve toplumlarda hileye başvuru daha çok olduğu
gibi; din hilenin ayrılmaz unsuru haline gelmektedir.
Burada hilenin araçları olarak; inanç, iman, ibadet,
kutsal kitaplar ve yalan yere dini değerler üzerine
yemin etmek gibi durumlar ortaya çıkmaktadır. Bu toplumu
bozduğu gibi, dini duygularıda zayıflatmakta ve
toplumların dini duyguları ve inançlarına da zarar
vermektedir.
Hile dilimize arapçadan girmiş bir
kelimedir. Bu söz ile ilgili bir kaç deyimde dilimize
girmiştir. Bunlardan biri “hülle” dir. Hülle,
medeni kanundan önce erkeğin üç defa karısına boşsun
deyip boşadıktan sonra, geri o kadınla evlenebilmesi
için en az bir günlüğüne başka birine nikahlanması
olarak dilimize girmiştir. Günümüzde hülle partisi de
lüğatımıza girmiş bulunmaktadır. Bir diğeri ise
“hileişeriye” dir. Bunun anlamı ise; çözümü güç
bir hukuki sorunu, hukuk kurallarını zedelemeden
çözümleme demektir.
Hile aslında genel bir
kavramdır. İçinde; dalavere, süpriz, üçkağıt, kurnazlık,
uyanıklık, iki yüzlülük, dürüst olmama ve sahtecilik
yolları ile birilerini aldatma vardır. Rüşveti,
komployu, hırsızlığı, zimmete para geçirme, haraç,
yozlaşma vb. olayları bu kelime ile açıklarız.
Son yıllarda dünya da hileler daha çok
çıkar sağlamaya yönelik yapılmaktadır. Hatta Dünya’daki
globalleşme, teknolojik gelişim, haberleşmenin gelişmesi
ve ekonomik olayların gelişmesi ve yön değiştirmesi
çıkar amaçlı hilelerin yaygınlaşmasına yol açmıştır.
Ülkemizde de özellikle ticaret ve
sanayi firmalarının gelişmesi, ekonomik ve finans
ilişkilerinin şirket sahiplerinin elinden çıkması ve
düzgün bir muhasebe tutulmaması vb. nedenlerle küçükten
büyüğüne kadar çıkar amaçlı hilelerin yoğunlaştığı
görülmektedir. Şirketlerde; en güvenilen elemanların
yıllar sonra bir ihbarla, tesadüfen yolsuzlukları ortaya
çıkabilmektedir. Dünya da bu konuda çalışmalar yapan
kurumlar oluşmuş ve yaptıkları araştırmaları iki yılda
bir rapor halinde yayımlamaktadırlar. En yaygın çalışan
kurum The
Association
of Certified Fraud Examiners (ACFE)’dir.Bu
kurumun 2008 de yayımlanan bir raporuna göre ABD’de
ticari işletmeler her yıl gelirlerinin %7; sini hile
yolu ile kaybetmektedirler. Gelişmiş ABD ekonomisinde
yapılan denetimlere rağmen, işletmeler bu kadar kayıp
yaşadıklarına göre bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde
bu oran daha fazladır. Tabi bu tespit edilebilen boyutu,
tespit edilemeyenlerde dikkate alındığında durum daha da
ürkütücü boyuttadır. Şirketlerimizde bir iç denetimin
olmayışı yolsuzluk ve hilelerin ortaya çıkmasını
zorlaştırmaktadır. Günümüzde şirket kârlarının düştüğü
bir dönemde %7; azımsanacak bir rakam değil. Ayrıca,
şirketin kayıpları sadece nakit parasının çalınması
yoluyla olmamaktadır.
Araştırmaya göre hileleler şu yollarla
olmaktadır;
-Şirket varlıklarının haksız kullanımı,
-Yolsuzluk,
-Hileli Mali Raporlama, şeklinde
olmaktadır.
Rapora göre şirketlerde hileler,
genellikle çalışanlar, yöneticiler, şirket ortak ve
yakınları tarafından yapılmaktadır. Yine hile ve
yolsuzlukların ortalama olarak ancak 3 yıl sonunda
ortaya çıkarılabildiği tespit edilmiştir. Yani yolsuzluk
ortalama 3 yıl sürmektedir.
Hile ve yolsuzluklar; işletme
ispiyonculuğu, nakit hırsızlığı, maddi ve maddi olmayan
varlık hırsızlığı, satın alma hileleri, gider hileleri,
çek hırsızlığı, rüşvet vb. adlar altında toplandığı
belirtilmektedir. Hilelerin en fazla 100 kişinin altında
işçi çalıştıran işletmelerde yapıldığı görülmektedir.
Sonuç olarak toplumların eğitim
seviyeleri yükseldikçe, insanlar daha bilinçli ve
çalışmaya meyilli oldukça şahsi egolarından
kurtuldukları gibi, hilelerden de uzaklaşacaklardır.
Ayrıca eğitim sayesinde hile kurbanları da
bilinçlenecek, saflıktan ve aşırı yersiz güven duymayı
bırakacak ve hilenin yeşerdiği zemini yok edeceklerinden
hileler daha da azalacaktır.
Şirketlerde; kişilerin
menfaatleri çakışıp birbirini ihbar etmedikçe yolsuzluk
ve hileler artarak devam eder ve işletmeyi, için için
yer bitirir. İşi tesadüflere bırakmayıp, şirketlerde
makul ve mantıklı bir iç veya dışardan denetim
sağlanmalıdır. Bu denetim hileyi ortaya çıkaracağı gibi,
yapılmasını da kısmen önler
Hüseyin BOZKURT
Yeminli Mali Müşavir
muhasebenet.net
Diğer makaleleri:
-Defter ve belgeler niçin ve ne kadar
saklanmalı?
-İş Kurma
-Vergi !
|