Bu nedenle;
yatırımlarda, karlılık kadar hukuki boyutunda önem arz
ettiğini, bu yazımda ifade etmeye çalışacağım.
Müteşebbisler şirket kurmaya karar verdiklerinde
öncelikle; ticaret sicil memurluğundan, şirketin
kurulacağı adreste başka bir şirketin tescilinin olup
olmadığı araştırılmalı eğer o adreste bir şirket kaydı
var ise şirketin adres kaydının değiştirilmesi sağlamalı
ve bu değişikliği vergi dairesine bildirilmelidir.
Adres değişikliğinin yapılmadığını ve Şirketin
kurulacağı adreste görünen şirket veya şirketlerin var
olduğunu ve faaliyet konularının aynı olduğunu
varsayalım. Ayrıca bu şirketlerin iflas aşamasında
olduğunu ve bulunulan adreste haciz işlemleri
gerçekleştiğini varsayalım. Bu durumda kurduğunuz
şirketin eski şirketlerle gerçekte ilişkiniz olmasa bile
eski şirketin borçluları, Borçlar Kanunun 18.(Akitlerin
tefsiri muvazaa), 179.( Bir mamelekin veya işletmenin
devralınması) İcra ve İflas kanunun 44.(ticareti terk
edenler),280.(zarar verme kastından dolayı iptal)
maddelerine istinaden size yaptırımlar uygulatabilir. Bu
yaptırımlara itiraz etseniz bile itirazınızın mahkemede
karara bağlanması en az iki yıl sürer. Bunun yanında
davayı kaybetme olasılığını da düşündüğünüzde şirketi
kurarken kurduğunuz şirketten para kazanma hayali yerini
mahkeme kapılarını aşındırmaya bırakır. Bu nedenle
Müteşebbislerin şirketi kuracakları adreslere dikkat
etmelerinde yarar vardır.
Kuracağınız şirket farklı konularda faaliyet gösterecek
ise bu faaliyet konuları belirlenmeli ve şirket
unvanında belirtilmelidir. Şirket unvanında
belirtilmeyen konular için yapılan sözleşmeler Türk
Ticaret Kanunun 137. maddesine göre hukuken geçersizdir.
Bu hususun işletme sahiplerine nasıl zararı dokunur
derseniz. Bu konuyu somut örnek vererek açıklamak
gerekir.
Örneğin; Şirketiniz Kamu İhale Kanunu kapsamında hizmet
alım işine girdiğini, bütün prosedürleri tamamladığını
ve ihalenin kendinde kaldığını düşünelim. Ancak şirketin
ana sözleşmede belirtilen unvanında hizmet ile ilgili
herhangi bir terim geçmediği varsayalım ihale makamı bu
şartlarda şirketinizle Türk Ticaret kanunun
137.maddesine dayanarak sözleşme imzalamayabilir. Yani
Ana sözleşmede yapılan küçük bir hata bütün emeklerin
boşa gitmesine neden olabilir.
Şirketinizin, kuruluş aşamasında dışarıdan müdür atamayı
düşünürseniz, atayacağınız müdürün seçimini dikkatli
yapmanız gerekmektedir. Çünkü şirketin idare ve temsil
yetkisini bu şahsa vermiş olursunuz. Şirket müdürünün
kendi çıkarları için şirket adına üçüncü şahıslara
borçlanması halinde şirket ve şirket müdürü borçlulara
karşı birlikte sorumlu olurlar.
Şirket müdürünün yetkisini kötüye kullanarak kendisine
menfaat sağlaması ve eyleminden ötürü şirketi zarar
uğratmasının tespiti halinde şirket müdürüne zararın
tanzimi için dava açılabilir. Ancak hukuki süreç uzun
sürdüğünden zararın tanzimi genellikle mümkün
olamamaktadır.
Şirketinize, şirket müdürü dışında ticari mümessil ve
ticari vekil atayacaksanız ya genel kurul kararı almalı
ya da ana sözleşmeye bu hususla ilgili madde
eklemelisiniz.
Bu makalemde yaptığım açıklamalar herhangi bir kurum
veya şahsı ithamda bulunma amacı taşımamaktadır. Amacım
fikir jimnastiği yaparak şirket sahiplerinin başlarına
gelebilme ihtimali olan sıkıntıları dile getirmek.
Müteşebbislerin yeni yatırımlara yelken açarken, Mali ve
Vergisel konuları da Mali Müşavirlerine danışmalarını ve
onları göz ardı etmemeleri gerektiğini vurgulamak amacı
taşımaktadır.
SMMM Sedat ERYÜREK
muhasebenet.net
eryureksedat@yahoo.com
Diğer makaleleri
-İşletmelerde performans analizi
-Sahte fatura kullanımı ve cezası
-Kasa hesabında özellik arz eden hususlar
-Sevk irsaliyesi ve dikkat edilmesi gereken
hususlar
-Konsinye malın hukuki boyutu ve
avantajları -Kamu ihalelerine
giriyorsanız ?
|