|
|
AÇIKLAMA
3689 sayılı Kanunla Harçlar Kanunu'nun 43 üncü
maddesine eklenen fıkrada, "Motorlu kara
taşıtları ile ilgili alım, satım ve taahhüt
işlemlerinde gösterilecek değer; işleme konu
olan taşıtın cinsi, markası, modeli, tipi ve
yaşı itibariyle Türkiye Sigorta ve Reasürans
Şirketleri Birliği'nce tespit edilen ve işlemin
yapıldığı tarihte geçerli olan kasko sigortasına
esas değerinden aşağı olamaz. Türkiye Sigorta ve
Reasürans Şirketleri Birliği'nce düzenlenen
listelerde yer almayan eski model taşıtların
asgari değeri; o taşıtların listede yer alan en
eski modelleri için belirlenen değerinden, her
model yılı için % 10 indirim yapılmak suretiyle
tespit edilir. Birlikçe düzenlenen listelerde
yer almayan taşıtların değerleri, emsali
taşıtların değerlerinden aşağı olamaz.
Katma değer vergisi kanunun 27. maddesine göre
Emsal Bedeli ve Emsal Ücret kavramı şu şekilde
izah edilmiştir.
1. Bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler
ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan
başka değerler olması halinde matrah işlemin
mahiyetine göre emsal bedeli veya emsal
ücretidir.
2. Bedelin emsal bedeline veya emsal ücretine
göre açık bir şekilde düşük olduğu ve bu
düşüklüğün mükellefçe haklı bir sebeple
açıklanamadığı hallerde de, matrah olarak emsal
bedeli veya emsal ücreti esas alınır.
3. Emsal bedeli ve emsal ücreti Vergi Usul
Kanunu hükümlerine göre tespit olunur.
4. Katma değer vergisi uygulaması bakımından
emsal bedelin tayininde genel idare giderleri ve
genel giderlerden mamule düşen hissenin bedele
katılması mecburidir.
5. Serbest meslek faaliyetleri için ilgili
meslek teşekküllerince tespit edilmiş bir tarife
varsa, hizmetin bedeli, bu tarifede gösterilen
ücretten düşük olamaz.Denilmekte olup;
Vergi Usul kanunun Yönünden İse:
Emsal bedeli, gerçek bedeli olmayan veya
bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit
edilemeyen bir malın, değerleme gününde
satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı
değerdir.
Emsal bedeli sıra ile, aşağıdaki esaslara göre
tayin olunur.
Birinci sıra: (Ortalama fiyat esası) Aynı cins
ve nevideki mallardan sıra ile değerlemenin
yapılacağı ayda veya bir evvelki veya bir daha
evvelki aylarda satış yapılmışsa, emsal bedeli
bu satışların miktar ve tutarına göre mükellef
tarafından çıkarılacak olan "Ortalama satış
fiyatı" ile hesaplanır. Bu esasın uygulanması
için, aylık satış miktarının, emsal bedeli tayin
olunacak her bir malın miktarına nazaran %
25'ten az olmaması şarttır.
İkinci sıra: (Maliyet bedeli esası) Emsal bedeli
belli edilecek malın, maliyet bedeli bilinir
veya çıkarılması mümkün olursa, bu takdirde
mükellef bu maliyet bedeline, toptan satışlar
için % 5, perakende satışlar için % 10 ilave
etmek suretiyle emsal bedelini bizzat belli
eder.
Üçüncü sıra: (Takdir esası) Yukarıda yazılı
esaslara göre belli edilemeyen emsal bedelleri
ilgililerin müracaatı üzerine takdir
komisyonunca takdir yolu ile belli edilir.
Takdirler, maliyet bedeli ve piyasa kıymetleri
araştırılmak ve kullanılmış eşya için ayrıca
yıpranma dereceleri nazara alınmak suretiyle
yapılır. Takdir edilen bedellere mükelleflerin
vergi mahkemesinde dava açma hakkı mahfuzdur.
Ancak, dava açılması verginin tahakkuk ve
tahsilini durdurmaz.
Emsal bedelinin mükellef tarafından bizzat
hesaplandığı hallerde, bu hesaplara ait kayıt ve
cetveller ispat edici kağıtlar olarak muhafaza
edilir.
Yukarıdaki esaslarla mukayyet olmaksızın kaza
mercilerinin re'sen biçtikleri değerler ile
zirai kazanç ölçülerini tesbit eden
kararnamelerde yer alan unsurlar emsal bedeli
yerine geçer.
Ücretle yapılan imalatta ücretin gerçek
miktarının bilinmemesi veya doğru olarak tayin
edilememesi hallerinde tesbit edilecek emsal
ücret de aynı esaslara göre tayin
olunur.Denilmektedir.
Noterliklerce satışa konu araçlar gerçek
değerinin üstünde de satışa konu
olabilmektedir.Bu gibi durumlar vergi mükellefi
olmayan kişilerin vergi mükellefi olan kurum ve
kişilere değerinin üstünde araç satışı
yapılmakta ve akabinde alan kurum veya şahıs
almış olduğu aracı amortismana tabi tutması
münasebetiyle Hem gelir hem de kurumlar vergisi
açısından vergi kaybı doğmaktadır.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu Esas
No: 2000/383Karar No: 2001/143 kararında
İkinci el araçların alım ve satımıyla uğraşan
davacının 1992 yılında sattığı kamyonun satış
bedelini, kasko sigorta değerinden düşük
gösterdiğinden bahisle adına salınan kaçakçılık
cezalı gelir vergisine karşı açılan davada
matrahı azaltan cezayı kusura dönüştüren vergi
mahkemesi ısrar kararı yükümlü tarafından temyiz
edilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2 nci
maddesinde, kazanç ve iratların gelirin
tespitinde gerçek ve safi tutarları ile nazara
alınacağı kurula bağlanmıştır. 213 sayılı Vergi
Usul Kanununun 30 uncu maddesinde de re'sen
vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya
kısmen maddi delillere dayanılarak tespitine
imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonunca
takdir edilecek matrah veya matrah kısmı
üzerinden vergi tarh edilmesi şeklinde
tanımlanmış, 6 ncı bendinde ise tutulması
zorunlu olan defterlerin ve verilen
beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair
delil bulunması hali re'sen takdir nedeni olarak
sayılmıştır.
Yükümlü tarafından noter satış sözleşmesinde
gösterilen kasko sigorta değerinden düşük satış
bedeli gösterilmesi nedeniyle beyannamede vergi
matrahına ilişkin bilgilerin tam olarak
gösterilmediğinin kabulü zaruridir. Olayda,
komisyonca takdir edilen satış bedeli üzerinden
yapılan tarhiyata karşı açılan davada vergi
mahkemesi, Kamyoncular Esnaf Odası Başkanlığı
tarafından aracın satış tarihi itibarıyla
bildirilen satış bedelini esas alarak matrahı
azaltmış, matrahın bulunuş yöntemini göz önüne
alarak kaçakçılık cezasını kusura
çevirmiştir.Mahkemece, takdir komisyonunca
takdir edilen matrahın gerçeğe uygun olup
olmadığı araştırılarak, aracın modeli itibariyle
satış işleminin yapıldığı tarihteki piyasa
kıymeti de gözetilerek belirlenen emsal satış
değerinin matraha esas alınması ve kaçakçılık
cezasının kusura çevrilmesi suretiyle verilen
kararda hukuka aykırılık
görülmemiştir.Denilmektedir.
SONUÇ:
Şu da bir gerçektir ki mükelleflerin vergisel
yönden görevlerini kendi menfaatleri
doğrultusunda uygulamaya koyması sebebiyle gerek
Maliye gerekse Mahkemelerin yüküne bir yük daha
katmakta ve bu tür sorunların çözüm kaynağının
bu aşamalara gelmeden çözülmesi sanırım daha
yerinde bir uygulama olurdu.Tabi biz
muhasebecilerin fikirlerine ne derece önem
verildiği ayrı bir konu olmakla birlikte;
mükellefle gelir idaresi arasında yaşanan bu ve
buna benzer hadiselerde muhasebecilere gerekli
yetki verilse sorun kaynağında çözüme kavuşsa
sizce nasıl olur ? fakat gelin görün ki
mükellefle kamu kurumları arasında yaşanan bu
tür hadiseler de muhasebecilere mazlum rolünü
uygun görmüşler.
SMMM ÖNDER ÖZSOY
info@onderozsoy.com
www.muhasebenet.net
Diğer makaleleri
-Banka
Kredisi ile Taşıt Alımı
-Perakende satış fişi ile gider yazılabilir
mi ?
-Gider pusulası ve vergi tevkifatı |
|