Dost kapısı, bir şehrin
giriş kapısı, kapı gibi adam, çalınacak kapı,
kapanan kapı, açık kapı,çat kapı, el kapısı, gönül
kapısı, dert kapısı ve ekmek kapısı gibi bir çok söz
üretmişiz.
Sahi, dünya bile iki kapılı
bir han değil mi? Doğarken bir kapıdan girer,
ölürken bir başka kapıdan terk ederiz o kocaman
hanı. Tıpkı rahmetli
Aşık Veysel’in
dediği gibi:
Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece
Kapıları açmak her zaman iyi
ve önemli bir şeydir. İnsanın, her zaman ve her
yerde çalacağı bir kapısının olduğunu bilmesi huzur
ve mutluluk verir. İnsan ilişkilerinin yozlaştığı,
hayat çarklarının ağırlaştığı, bencilliklerin
çoğaldığı, hayal kırıklığı, korkular ve takıntıların
arttığı bir ortamda insanın sorgusuz çalacağı bir
kapısının olması çok önemlidir. Günümüzde bu şekil
çalacak kapı az bulunur. Birde, kapısı hiç
çalınmayanlar var.Yaşlı aile büyükleri, kimsesizler,
geçimsiz insanlar gibi.
Asıl olan kapıyı çalan değil, çalınan kapıyı
açanlardır. Herkes kapısını vakitli vakitsiz açamaz.
Ve kapıyı açmak yetmez, kapıyı çalanı rahatlatacak
biri de olmak gerek. Onu anlamak, dinlemek, hüzün ve
karamsarlıklarını yok etmek, bir sıcak çay ile
sohbet etmek, umutlarını yeşertmek ve korkularını
yok ederek göndermek her babayiğidin harcı değildir.
Dostluk ister, sorgusuz, olduğu gibi kabul edilmek
ister. Fedakârlık gerekir ama, gerçek bir dost için
bunlar kolaydır. Kapıyı açan daima sadece dost da
olmayabilir. Devamlı hanımının kapıyı açmasına
alışmış bir bey için, anahtarla kapıyı açmak ölüm
gibidir. Yıllardır aynı yastığa baş koyulan, bir çok
şey paylaşılan kişinin kapıyı çalışından ve geliş
saatinden onun olduğu anlaşılır. Gelen beyde,
alışmıştır o sıcak karşılamaya. Hiç anahtar
kullanamaz o insan. Bir gün hanım açmadığı zaman o
kapıyı, o adam için zordur.
Bazen de tüm kapıların kapandığını hisseder insan.
Hüzün çöker, sıkıntı kaplar içini, sokaklar dar
gelir, nereye gideceğini bilemez, kalabalığın
ortasında ama ,yalnızdır. Dışarıda olmasına rağmen,
yalnız hisseder insan kendini. İşte o an bir dost
ararız. Yalnızlığımızı gidermek, korku ve
düşüncelerimizi paylaşmak, umutlarımızı yeşertmek
için mutlaka birileri olmalı kapısını çalacağımız.
Dayanırız dostumuzun kapısına, çalmak için. Saate
bakarız belki geçtir ama yalnızlık çaldırır vakitsiz
de olsa. Dua ederiz çalarken, kapı açılsın diye. Son
umutla gelmişizdir kapıya. Tıpkı Atilla İlhan’ın o
güzel şiirinde anlattığı gibi:
Bütün kapılar
kapandı dışarıdayım
Birden karşıma çıkmayın korkuyorum
Uykusuzum fena halde sokaktayım
Karanlık bastırdı mı bozuluyorum
Dostlarımıza ve kendimize
açarız evlerimizin kapısını. Kapılar aslında dostlar
için olduğu kadar, tehlikelerden korunmak için de
kullanılır. Kapattık mı kapıları tüm sırlar,
yaşanmışlıklar, özellerimiz, eşyalarımız, anılarımız
hep içeride kalır.
Kapılarla geçmişimiz çok eskilere dayanır. Eskiden
postacı çalardı günün belli saatlerinde. Her ne
hikmetse hemde iki defa. Eskiden doktor hastanın
ayağına gelirdi. Doktor çalardı kapıyı. Urfalı Mukim
TAHİR'in türküsünde belirttiği gibi: Kapıyı çalan
kimdir, aç bakım gelen kimdir, yaram derine düştü,
belki gelen hekimdir.
Kapı, iletişimde bile önümüze çıkar. Bir iletişimde
kapıları açmak için, kişisel yetiler gerekir.
İletişim kurmak isteyen kişinin eğitimi, bakış
açısı, gülümsemesi, iletişime açık olması ve bunu
güçlü bir şekilde istemesi kapıların açılmasını
kolaylaştırır.
Kapatıp kilitleyince kapıyı, kimse giremez artık
evlerimize. Sadece dostlara, eşlere, çocuklara ve
akrabalara açılır. İstediğimize açar istediğimize
kapatırız. Ev kapılarımızın eskiden kocaman metal
tokmakları olurdu. Şimdilerde ziller var. Eskiden
gelenin kapıyı çalmasından olduğu kadar, gideni de
kapıyı çarparak gitmesini, dönüp dönmeyeceğini
kapının sesinden anlardık. Bazen çaldığınız kapı
kapalı da olabilir. Tıpkı Neşet Ertaş’ın dediği
gibi: Seher vakti çaldım yarin kapısın,Baktım yarin
kapıları sürmeli , Hoş bulmadım otağının yapısın,
Çıkageldi bir gözleri sürmeli.
Bazen, dost kapıları kapanır bilerek ya da
bilmeyerek. Dost kapısının kapanması çok
üzer,umutları yok eder. Kapıları kapatmak hoş bir
şey değil. En azından yavaş yavaş kapatılmalı.
Kapılar kapanıyor diye umutları da yitirmemek lazım.
Her zaman açılacak yeni kapılar vardır. İnsanı üzen
sadece alışmışlık ve paylaşımlardır. Kaldı ki, “her
tercih bir vaz geçiştir.” Ya da “her vazgeçiş, yeni
bir tercih” e olanak sağlar. Eskiden imiş bir dost
ya da sevgilinin onlarca yıl etkisi sürer, başka
birine açılmazmış kapılar. Belki de o insanlara,
devamlı kapanırmış kapılar. Ama şimdi yaşam
koşulları değişti. Teknoloji ve iletişim dostluğun
kalitesini değiştirdi. Ertesi gün, yeni dostlara
dümen çevrilir. Ya da bir dostun ufak bir hatasında
kapı kapatılır yüzüne.
Eeee, evlere açılan kapılar olurda, gönüllere açılan
kapı olmaz mı? Onlar içimize açılan kapılardır. O
kapılardan kimler gelir, kimler geçer.
Gönül kapılarını açıp kapatırken de dikkatli
olmalıyız. Ev kapısından gireni bir saatte, bir
günde gönderebilirsiniz. Ama gönül kapısını
açtığınızda, geri kapatmak zaman alır. Zira o açık
kapıdan önce gözler girer, sonra yürek ve en son
beyin girer. Çıkarken de sondan başlar geri
çıkışlar. Belki de hiç çıkmaz kapıdan bir daha
aldığınız kişi. Veya bozuşarak çıkar. Acılar
yaşatır. Gönül kapısı tehlikeli bir kapıdır.
Anahtarı hep iki kişidedir. Hatta çok kişide de
olabilir gönlümüzün kapısı. Çünkü, hırsızlar gibi
kapınızda gizli ya da açık anahtarlar denenir açmak
için. Biraz da kilitleyene bağlıdır, bir başkasına
kapı açılması. Kapıyı her zaman, bir insan çalmaz.
Bazen de mutluluk çalar. Duymak gerek, yoksa koyar
gider, Serap Yeşil’ in şiirinde dediği gibi:
Mutluluk kapımı bir
defa daha çaldı,
Ama ben duymadım,
Ve şimdi umutsuzca eriyip gidiyorum.
Güçlü bir kapı daha vardır. Günümüz ekonomik
koşullarında, en sağlam kapı olarak algılanan devlet
kapısı. Güven verir, gurur verir. Ama o kapıya da
dikkat etmek lazım. O kapıyı da terk ederken bazı
kimseler, devlet kapısının kapanmasını hazmedemez,
alışamaz ve sıkıntı alır.
Kapalı kapılar ardını da unutmamak gerek. Her türlü
gizli iş, kritik karar, Ali Cengiz oyunları ise
kapalı kapıların arkasında oynanır. Kapının ilgili
olduğu şeyler yazmakla bitmez.
Ama sonuç olarak kapılarımızın önemli olduğunu
bilmeli ve farkında olmalıyız. Kapısını rahat
çalabileceğimiz dostlar edinmemiz kadar,dostlara
kapıyı açabilecek yüreğe de sahip olmalıyız. Gönül
kapılarımızı sevgilere açık tutmalı, bizde gnüllere
girmek için çaba göstermeliyiz. Giriş çıkışlarda,
kapıyı sert çarpmamalıyız. Her zaman eski dostlara
ve sevdiklerimize yeniden ihtiyaç duyabiliriz.
Kapımızı çalanlar misafirdir, onları ağırlayıp geliş
sebebine göre uygun bir zamanlama ile gitmesi
gerekiyorsa göndermeliyiz. Hayatta tüm kapıların,
kolay açılması dileğiyle…
Hüseyin Bozkurt
Yeminli Mali Müşavir
Fırat YMM Gaziantep
14.11.2008
-Borç
-Bilgi
-Güven
-ŞARTLAR
-Yazarın diğer makalelerini okumak için
tıklayınız
|