Vergi Adaleti ile “UZLAŞMA” !
Uzlaşma
müessesesi, 213 sayılı V.U.K.’un Ek-1. ile Ek-13.
maddelerinde arasında düzenlenmiştir. Uzlaşma ile ilgili
olarak Ek 1. maddede uzlaşmanın kapsamı anlatılmış ve
hangi durumda mükelleflerin uzlaşma müessesesinden
faydalanabileceği hüküm altına alınmıştır.
Uzlaşma genel olarak “Tarhiyat Öncesi ve Sonrası
Uzlaşma” adı altında ikiye ayrılmıştır. Tarhiyat öncesi
uzlaşma yine aynı kanunun Ek-1. ve Ek-11. maddelerinde
açıklanmıştır.
Mükellefler çoğunlukla, ikmalen, resen veya idarece tarh
edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı
cezalarının verilmesi halinde, tarh edilen vergi ve
vergi ceza miktarları konusunda uzlaşma imkânı
bulabilmektedirler. Diğer yandan, aynı kanunun 359 uncu
maddesindeki “sahte belge ile muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belge” düzenleyen ve kullananlar ile bu
fiilere iştirak edenlere kesilen vergi ve cezalarını
kapsam dışına bırakılmıştır. Ancak, sahte belge
kullanımlarında “İstemeyerek Sahte Belge Kullananlarda
(!)” uzlaşma kapsamında değerlendirilmiş ve bu durumdaki
mükelleflerde uzlaşmadan faydalanmaktadır.
Uzlaşmada genellikle vergi incelemelerine veya takdir
komisyonu kararlarına istinaden yapılan tarhiyatlardaki
Gelir, Kurumlar, Geçici Vergiler, KDV gibi vergi
asılları ile yine bu vergilere bağlı vergi ziyaları,
gecikme faizleri ve özel usulsüzlük cezaları gibi
cezalar indirilmektedir. Ülkemizde hemen hemen her il ve
bölge başkanlıkları ile merkez teşkilatta Uzlaşma
komisyonları bulunmaktadır. Diğer yandan, söz konusu
komisyonlarda, uzlaşmaya giren her bir mükellefler için
vergi tarhiyatları ve cezalarına yapılan indirimler
birbirinden çok farklı olabilmektedir. Bazı uzlaşma
komisyonlarında tarhiyata konu vergi ve cezalarına
yapılacak indirimler çok katı kurallara bağlanabilirken,
diğer uzlaşma komisyonlarında ise bu indirimler çok
yüksek olabilmektedir. Bu nedenle, söz konusu
komisyonlarda mükelleflere standart olmayan çeşitli
indirimler yapılabilmektedir.
Uzlaşma komisyonlarındaki en büyük sıkıntı ise,
uzlaşmaya giren mükelleflerin ticari büyüklük ve
itibarları, uzlaşmaya alınan vergi ve cezanın büyüklüğü
ile diğer bazı sebepler yüzünden üzerinde uzlaşılan
vergi ve cezalarda büyük farklılıklar yapılabilmektedir.
Buda her mükellefe uzlaşma komisyonlarınca farklı
muameleye tabi tutulduğunu göstermektedir.
Uzlaşmanın her ne kadar kanuni dayanağı olsa bile vergi
hukukunu ve adaletini zedeleyen bir müessese olarak
kabul edilmektedir. Kanaatimizce uzlaşma maddeleri,
anayasaya da aykırı kanun maddeleridir.
Vergisini usulüne göre beyanda bulunmayan ve vergi
kaçırmaya çalışan mükelleflerin tespit edilmesi ile
caydırıcı cezalar alması gerekirken, söz konusu
mükellefler uzlaşma müessesesinden faydalanarak
vergilerini diğer dürüst mükelleflere göre avantajlı bir
şekilde ödeyip kurtulma imkânına kavuşmaktadırlar. Vergi
kaçıranların uzlaşma imkânları ile hemen hemen hiçbir
cezai muamele tabi tutulmadan kurtulmaları, dürüst
mükellefler nezdinde adaletsiz bir uygulamaya
uğradıkları hissine kapılmalarına neden olmaktadır.
Ayrıca bu durum, vergi kaçıranları ödüllendiren ama
dürüst mükellefleri ise cezalandıran bir sistem gibi
algılanmasına yol açar.
Bu da dürüst mükelleflerin vergi idaresine olan güveni
yitirmesine ve vergi ödevlerini aksatmalarına neden
olmaktadır. Bilinçaltına yerleşen olumsuz algılamalar,
ülkede elde edilen vergi gelirlerini olumsuz olarak
etkiler, bu etki aynı zamanda ülkenin bütçesine
dolayısıyla da makro ekonomik dengesine de sirayet eder.
Dolayısıyla, uzlaşma müessesesi, vergi hukukuna ve
adaletine aykırı bir uygulamadır. Uzlaşma müessesesinin
kaldırılması ve vergi adaletinin sağlanması için, ilk
olarak 213 sayılı V.U.K.’taki uzlaşma ile ilgili Ek-1.
ve Ek-13. madde arasındaki tüm kanuni hükümlerin
kaldırılması gerekmektedir. Söz konusu uygulamanın
kaldırılması, ülkemiz açısından oldukça zahmetli bir
süreci gerektireceğinden, uzlaşmanın kaldırılması zamana
yayılmalı ve uzlaşma müessesesini ikame edebilecek
düzenlemelere gidilmelidir.
İlk olarak, uzlaşma müessesesi ile ilgili bazı hükümler,
yine aynı kanunun 376 ıncı maddesine eklenmeli, yeni
uzlaşma hükümlerinden faydalanma şartları
ağırlaştırılmalı, söz konusu değişiklik hükümleri resmi
gazetede yürürlüğe girdiği tarihten sonrası tarhiyatlar
için geçerli olmalıdır.
Uzlaşmaya alınan mükellefin vergi aslı üzerinden
herhangi bir indirim yapılmamalı ancak vergi ziyaı ve
gecikme faizleri için zamanaşımı süresi de göz önünde
bulundurularak ilgili dönem vergileri için gecikme faizi
oranları tek tek tespit edilmeli ve V.U.K.’un
376.maddesine dâhil edilmelidir. Ayrıca, yine özel
usulsüzlük cezalarının üçte ikisinin indirilmesi hükmü
de ilgili kanun maddesine dâhil edilmelidir. Söz konusu
düzenleme, değişikliğin yapıldığı dönemdeki vergilerin
zamanaşımına uğrayacağı takvim yılına kadar uygulamada
kalmalı daha sonra ilgili takvim yılı bitiminde bu
uygulamada yürürlükten kaldırılarak, uzlaşma müessesesi
vergi kanunlarımıza bir daha konulmamak üzere terk
edilmelidir.
Ülkemizde, mükellefiyet ödevlerinin ciddi bir şekilde
yerine getirilmesinin sağlanması, hiç kimsenin vergi
kaçırmaya teşebbüs etmemesi, teşebbüs edenlerin yanına
kar kalmayacağının bilinmesi ve böylece vergi bilincinin
gelişmesi dolayısıyla vergi gelirlerinin artması için
söz konusu değişikliğin bir an önce yapılması ülkemize
ve ülkede yaşayan vatandaşlarımızın menfaati gereğidir.
Ramazan AKTAŞ
Vergi
Denetmeni
ramazan.aktas@vergianaliz.net
10.02.2009
www.muhsebenet.net
-Diğer makaleleri
-Şumulsüz
Vergi İstisnaları
..(26.01.2009)
-E-ticarette
Kayıtdışılık Önlenebilir mi ?
(20.01.2009)
-Diğer
makaleleri için tıklayınız
|