İnşaat Sektöründe Sahte Belge Kullanımı
(I)
Ülkemizde inşaat sektörü
GSYİH’nın %14’lük* bölümünü oluşturmaktadır. Bunun
yanında inşaat hizmetleri ile dolaylı ilgisi bulunan
diğer sektörlerin ekonomik büyüklükleri de dikkate
alındığında neden inşaat sektörünün lokomotif olarak
görüldüğünü anlamak mümkündür.
Katma değeri ve buna bağlı olarak vergi potansiyeli
yüksek olan, doğrudan istihdamı arttıran ve bağlı
bulunduğu bir çok sektörü tetikleyen böylesine önemli
bir sektörün, bugüne kadar göz önüne alınmamış,
yeterince araştırılmamış ve büyüklüğü ölçülmemiş kanayan
yarası sahte belge kullanımıdır. Bu yargıya varmamızın
iki önemli sebebi vardır.
Birincisi, sektörün realitesi ile vergi kanunlarımızın
bazı durumlarda çelişmesidir. Belgelendirilemeyen
giderlerin aslında var olmayan yüksek kar tutarlarını
doğurması sonucu mükellefler sahte belgeye
yönelebilmektedirler.
İkincisi ise denetim faaliyetleri sonucu sahte belge
kullanımının yaygınlığının ortaya konulmasıdır. Vergi
idaresi inşaat sektöründeki vergi kayıp ve kaçağının
yüksek olduğunu düşünmektedir. Bu nedenle gerek yerel ve
gerekse ulusal çapta inşaat sektörünün denetimini,
denetim planlarına öncelikli olarak dahil etmektedir.
Denetim sonuçları kesilen cezalar ve bulunan matrah
farklarına bakılarak idarenin öngörüsünde yanılmadığını
görmek mümkündür.
Yukarıda belirttiğimiz gibi sektörün sahte belgeye
yönelmesinin en önemli sebebi, bir takım maliyetlerin
kayıtlarda ve beyanlarda gösterilememesidir.
Belgelendirilemediği için maliyetlerde dikkate
alınamayan gider iki şekilde ortaya çıkabilmektedir.
1. Mükellef Olmayan Kişilerden (Kanundaki İfadesi İle
Vergiden Muaf Olan Esnaftan) İşçilik Hizmeti Alınması:
Gelir Vergisi Kanununa göre; ticari kazanç sahipleri ve
kurumlar, yaptıkları bazı ödemelerden vergi kesintisi
yapmak zorundadırlar. Söz konusu kanuna göre vergiden
muaf esnaftan alınan işçilik hizmetleri için yapılan
ödemelerden %10 oranında vergi kesintisi yapılmalıdır.**
Yapılan bu kesinti düzenlenecek gider makbuzunda
gösterilmelidir. Zira, vergiden muaf olan esnaftan
alınan işçilik hizmeti karşılığında 213 Sayılı Vergi
Usul Kanununun 234’ncü maddesi gereği gider makbuzu
düzenlenmelidir. Gider makbuzu kayıtların tevsikini
(ispatını) sağlayan ve mükellef (alıcı) tarafından
düzenlenen bir belgedir. Belge muaf esnaf (satıcı)
tarafından verilmiş belge niteliğindedir.***
Mevzuat böyle iken inşaat sektöründe işçilik
giderlerinin maliyetlendirilmesinde neden gider makbuzu
yerine sahte belge kullanılmaktadır?
Akla gelen ilk durum, gider makbuzu düzenlenmesi halinde
indirilecek KDV’den mahrum kalınmasıdır.
KDV ödemek istemeyen bir mükelelf indirim KDV’sinin
yükselmesi için sahte belge kullanıyor olabilir. Ancak,
inşaat sektöründe KDV ödemek istenmemesi amacı bir
bakıma anlamsız olabilir. Çünkü, inşaat sektöründe
girişler çoğunlukla %18, çıkışlar ise çoğunlukla %1 KDV
oranına tabidir. Mükellefler satış tutarlarını kapsayan
tam fatura kesseler bile (büyük inşaat yapan mükellefler
hariç) %1 oranından dolayı genelde ödenecek KDV
çıkmamaktadır.
Sahte belge kullanılması üzerine diğer bir ihtimal,
mükellefin indirimli orandan dolayı KDV iadesi talep
edecek olması ve bu nedenle yüklendiği KDV’yi (iade
alacağı KDV’yi) arttırmak için sahte belge
kullanmasıdır. Ancak, iade sürecinde sahte belgenin
tespit edilebilme ihtimali nedeniyle haksız iade almak
için sahte belge kullanan mükellef sayısı azdır
kanaatindeyiz.
Akla gelen ikinci durum ise; biraz da iyi niyetli
düşünerek, inşaat sektöründe sadece giderini bir belgeye
bağlamak niyetiyle sahte belge kullanımının yaygın
olduğudur.
Ülkemizde çoğu mükellefin karşılaşacakları yaptırımların
ağırlığını bilmediklerinden veya önemsemediklerinden
dolayı bahsettiğimiz niyetle sahte belge kullandıklarını
söyleyebiliriz. Peki, KDV indiriminden faydalanma niyeti
olmayan mükellefler neden gider makbuzu kullanmayı
tercih etmemektedirler?
Çoğunlukla işçilik hizmeti satan kişiler gider makbuzunu
şiddetle reddetmektedirler. Bunun en önemli nedeni
%10’luk vergi yükünden kaçınmak istemeleridir. Ancak
gider makbuzu işi yapanın talebine veya kabulüne dayalı
bir belge değildir. Ödeme yapıldığında düzenlenmesi
zorunludur ve işi yapanın makbuzu kabul etmemesi
düzenlenmemesi için engel değildir.***
Tam fatura düzenlese bile büyük ihtimalle ödenecek
KDV’si çıkmayan bir mükellef için hizmet maliyetini
sahte belge kullanmak yerine %10’luk stopaja katlanarak
belgelendirmek daha makuldur. Bu yolla kayıtlarının
arkasında sağlam durabilen bir mükellef, indirimli
orandan faydalanarak KDV iadesi talebinde de
bulunabilir. Dolayısıyla %10’luk vergi yükünü de bu
yolla hafifletebilir.
İşi yapan kabul etmese bile mükellef gider makbuzunu
düzenleyerek, hem usul yönünden yaptırımdan kurtulur,
hem sahte belge kullanmak zorunda kalmaz, hem
maliyetlerini gerçek ve yasal belgelere dayandırarak
gerçek karlılığını kayıtlarında gösterebilir, hem
maliyetlendiremediği giderler nedeniyle düşük fatura
düzenlemek ve bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalmaz
ve hem de KDV iadesi talep edebilir duruma geldiği için
olası vergi yükünden kurtulabilir.
2.Mükelleflerden İşçilik Hizmeti Alınması:
Mükellef olan satıcılardan alınan mal veya hizmet
karşılığında fatura temin edilememesi sadece inşaat
sektörünün değil Türkiye’nin kanayan bir yarasıdır. Bu
konudaki görüşlerimizi başka bir yazımızda ele alacağız.
*Kaynak: Devlet Planlama Teşkilatı – Temel Ekonomik
Göstergeler 2007 Yılı İlk Üç Çeyrek Verileri (http://ekutup.dpt.gov.tr/teg/2007/12/tii.1.xls)
** 193 Sayılı V.U.K. 94/13-d
*** V.U.K. Madde 234
Osman F. ÇANAKKALE
Vergi Denetmeni
17.02.2009
www.muhsebenet.net
Diğer makaleleri
-Ba
ve Bs formalarına ilişkin cezada uzlaşma müessesesinin
eşitsizliği
(02.02.2009)
-KDV
İstisnasında Gayrimenkul Tanımının Önemi
(27.01.2009)
-Cari
hesap mahsuplarında müteselsil sorumluk
(29.12.2008)
-Diğer
makaleleri için tıklayınız
|