MÜKELLEF HAKLARI
I- GENEL BİLGİ
II- MÜKELLEF HAKLARI
I- GENEL BİLGİ :
Mali
idarenin mükellefe dönük yüzü vergi daireleridir. Vergi Usul
Kanununun 4. Maddesinde “Vergi dairesi, mükellefi tespit eden,
vergi tarh eden, tahakkuk ettiren ve tahsil eden dairedir.”
şeklinde tanımlanmıştır. Bu nedenle Vergi/Ceza
İhbarnamelerinin ve ödeme emirlerinin tebliği, haciz, satış
gibi idari eylemler Vergi Dairelerince yapılmaktadır.
1950’li yılların başından itibaren modern vergi kanunları ile
yeni kimliğine kavuşan Vergi Daireleri halkla ilişkiler veya
mükellefin hak ve ödevleri noktasında, otoriter, emredici,
mükellefe uzak duran kimliğini uzun süre muhafaza etmiş,
toplam kalite yönetimi çalışmaları ile ciddi bir iyileşme
sağlanmasına rağmen arzu edilen düzeye henüz ulaşılamamıştır.
Bilindiği üzere, Maliye Bakanlığı 5345 sayılı Yasa ile Gelir
İdaresinde yeni bir yapılanmaya gitmiş ve Mükellef Hizmetleri
Usul Grup Müdürlüğüne bağlı olarak Mükellef Hakları ve
İletişim Müdürlüğü kurulmuştur.
Mükellef Hakları ve İletişim Müdürlüğünün görevleri şunlardır:
-
Mükelleflerin vergiye uyumunu kolaylaştırmaya yönelik
tedbirleri almak ve uygulamak, vergi bilincinin artırılması
için gerekli çalışmaları yapmak,
-
Mükellef haklarının korunması, şikayetlerinin
değerlendirilmesi ve mükellef ile ilişkilerin karşılıklı güven
esasına dayanması konusunda gerekli tedbirleri almak ve
uygulamak,
-
Mükellefleri vergi mevzuatından doğan hakları ve ödevleri
konusunda her türlü iletişim aracını kullanmak suretiyle
bilgilendirmek,
-
Uygulamada karşılaşılan sorunların en aza indirilmesine ve
uygulama birliğinin sağlanmasına yönelik çalışmalar
yapmak,
-
Vergi Dairesi Başkanlığı yetki alanı içindeki en iyi uygulama
örneklerini tespit edip, bunların tüm Vergi Dairesi Başkanlığı
yetki alanında uygulanabilmesi için Vergi Dairesi Başkanının
onayına sunmak,
-
Oda, birlik ve sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkileri
yürütmek, mevzuatta yapılan düzenlemelere ilişkin
bilgilendirme faaliyetlerini yerine getirmek,
II- MÜKELLEF
HAKLARI :
Gerek
usul yasalarımızda, gerekse teknik vergi yasalarında
mükellefin haklarını düzenleyen birçok müessese ve madde
vardır. Bunların bir kısmı mükellefler tarafından iyi nüfuz
edilememiş, bir kısmı ise hazine yararı, sorumluluktan kaçma,
teknik yetersizlik, ilgisizlik v.s. sebeplerle mükelleflerden
uzak tutulmuştur.
Mükelleflerin yasalardan doğan haklarının yanında,
vatandaşlıktan, mükellefiyetten ve insan haklarından doğan
doğal hak ve özgürlükleri vardır.
Tüm
bu hak ve özgürlüklere öncelikle idare tarafından saygı
gösterilmesi, bu hak ve özgürlüklerin tesis edilmesi konusunda
idarenin hem içe dönük, hem de mükellef ve meslek mensuplarına
yönelik tanıtım ve eğitim çalışmalarına önem vermesi
gerekmektedir.
Vergi
Kanunlarında yer alan mükellef hakları aşağıda dikkat
çekilenlerle sınırlı olmamasına rağmen, diğerlerine göre daha
fazla önem arzeden hususlar ile bu konulardaki görüş ve
önerilerimiz aşağıdaki şekildedir.
A- Genel Haklar :
Mükelleflerimizin genel kanunlara dayanarak vatandaşlıktan
ileri gelen hakları vardır. Bu hakların bazıları aşağıda
sıralanmıştır.
1- Dilekçe Hakkı :
3071
sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun ile
mükelleflerin dilekçe hakları düzenlenmiştir. Bu kanun ile
Türk Vatandaşlarının ve Türkiye’de ikamet eden yabancıların
kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri
hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve yetkili makamlara
yazı ile başvurma haklarının kullanılma biçimi
düzenlenmektedir. Dilekçe hakkı temel insan haklarından olup,
her vatandaşın bir vergi kanununun uygulaması veya herhangi
bir talebi nedeniyle bu hakkını kullanması hiçbir şekilde
engellenmemelidir.
Mükelleflerimiz yanlış bilgilendirilmiş olabileceği gibi
haksız bir talepte de bulunabilirler. Bu durumlarda izlenecek
yol, dilekçeyi almamak, mükellefle tartışmaya girişmek
olmamalıdır. Böyle bir durumla karşılaşan mükellef farklı
arayışlara girmekte, siyasi veya bürokratik baskı yollarını
denemektedir.Dilekçe vermek mükellefin hakkı, yazılı cevap
vermekte idarenin görevidir.
2-
Bilgi Edinme Hakkı :
Demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik,
tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi
edinme hakkını kullanmalarına ilişkin usul ve esasları
düzenleyen 4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 24.04.2004
tarihinde yürürlüğe girmiş olup, Bilgi Edinme Hakkı Kanununun
Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik 27
Nisan 2004 tarih ve 25445 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanmıştır.
3- Dava Açma Hakkı
İdari
eylemlerin tamamı yargı denetimine açıktır. Vatandaşlarımızın
bu hakkı Anayasamızın 125. maddesi ile güvence altına
alınmıştır. Yapılan işlemin hatalı ya da yasalara uygun
olmadığını düşünen mükellefler 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanununda belirtilen usul ve süreler içerisinde bu
işlemlere karşı dava açabilirler.
Hakkın aranılması saygı duyulacak bir eylemdir. Bu nedenle
hakkını yargıda arayan mükellefleri farklı değerlendirmemek,
olayı şahsileştirmemek, teknik düzeyde değerlendirmek
gereklidir. Ayrıca savunma veya dava dilekçelerinde hakaret
içeren ifadelerden kesinlikle kaçınılmalıdır.
4- Temsil Hakkı :
Vergi
ile ilgili işlemler mükellefler tarafından takip edilebileceği
gibi, vekil ya da temsilci veya 3568 sayılı Yasada sayılı
meslek mensupları tarafından da yapılabilmektedir.
Konu
ile ilgili uzmanlarla muhatap olmak hem mükelleflerin hem de
idarenin işini kolaylaştırmaktadır. Uygulamada temsil
vazifesinin ehliyetsiz kişilere verildiği ve bunların
getirdiği sorunlar zaman zaman yaşanmaktadır. Ancak, usulüne
uygun yetki ile bir olayı takip eden bir meslek mensubunun bu
konu ile ilgili araştırmaları yaptığı, belli bir alt
yapısının oluştuğu dikkate alınarak olaya yaklaşılmalıdır.
5- Eşit Muamele Görme Hakkı :
Dairelerimizde farklı uygulamalara sıklıkla rastlanılmaktadır.
Farklı uygulamalar mali sistem içerisinde sorun olduğu gibi,
dışa yönelik olumsuzlukları nedeniyle ciddi sıkıntıları
beraberinde getirmektedir.
Aynı
Vergi Dairesi başkanlığı veya aynı İldeki vergi daireleri
arasında farklı uygulamalar kabul edilebilir olmamalıdır. Bu
tür bir farklılığın ortaya çıkması durumunda, ilgililerin
derhal bir araya gelerek uygulama birliğini sağlamaları
gerekmektedir.
İlgililer
tarafından farklılığın giderilememesi durumunda nihai kararı
Vergi Dairesi Başkanının vereceği tabidir.
6- Müşteri Memnuniyeti :
Çalışanlarımız mükelleflerimize karşı profesyonel, adil ve
nazik olmalıdır. Sorunların çözümü konusunda her türlü
yardımın sağlanması birim yetkilileri veya amirlerinin
mükellefi tatmin edememesi durumunda konunun Başkanlığımıza
intikal ettirilmesi halinde gereken hassasiyetin gösterileceği
bilinmelidir.
B-
Vergi Kanunlarında Yer Alan Mükellef Hakları :
Yukarıda bahsedilen genel kanunlardan gelen mükellef
haklarının yanı sıra, vergi kanunlarında yer alan mükellef
hakları bulunmaktadır. Bunların önemli olanları aşağıda
belirtilmiştir.
1- Uzlaşma ve Cezalarda İndirim
Hakkı :
İkmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara
ilişkin vergi ziyaı cezalarının tahakkuk edecek miktarları
konusunda, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Ek 1-11.
maddelerine istinaden mükellefler ile Vergi Dairesi arasında
uzlaşma imkanı sağlanmıştır. Bu bağlamda kanundaki belli
şartlar çerçevesinde mükellefler ile uzlaşma yoluna gidilmesi
hem mükellef – vergi idaresi barışını hem de yapılacak
tarhiyatlar konusunda açılacak muhtemel davaların asgariye
indirilmesi sağlanmış olacaktır.
Vergi
Usul Kanununun mükelleflere tanıdığı Vergi Ziyaı, Usulsüzlük
ve Özel Usulsüzlük cezalarında indirim hakkı ise 376. maddede
düzenlenmiştir. Bu maddeye göre mükellefler, tarh edilen
cezaları ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde
ilgili vergi dairesine başvurarak vadesinde ödeyeceğini
bildirmesi halinde; Vergi Ziyaı Cezasında birinci defada
yarısı, Usulsüzlük veya Özel Usulsüzlük Cezalarının üçte biri
indirilir.
2-
Pişmanlık Hakkı :
213
sayılı Vergi Usul Kanununun pişmanlık ve ıslah başlıklı 371.
maddesine göre; beyana dayanan vergilerde vergi ziyaı cezasını
gerektiren, vergi kanunlarına aykırı hareketlerini ilgili
makamlara kendiliklerinden haber veren mükelleflere belli
şartları yerine getirmeleri kaydıyla vergi ziyaı cezası
kesilmemektedir.
Bu
uygulama ile mükellef vergisini pişmanlık zammı ile birlikte
ödemek suretiyle cezaya muhatap olmaktan kurtulmaktadır. İdare
açısından da bu müessesenin önemi büyüktür.
3- Düzeltme Talebi Hakkı :
Mükelleflerin dava açma süresi içerisinde veya sonrasında
yaptıkları düzeltme talepleri vergi dairelerince olumsuz
değerlendirilmemelidir. Vergi Usul Kanunu her türlü hatanın
düzeltilmesine olanak tanımaktadır. Hatta bunu bir adım öne
götürerek anılan kanunun 121. maddesinde idarece tereddüt
edilmeyen açık ve mutlak vergi hatalarının mükellefin
başvurusu olmadan re’sen düzeltilebileceği belirtilmiştir.
Yersiz kabul ve korkularla mükelleflerin taleplerine karşı
çıkılmamalıdır.
Tamamen yanlış veya eksik yapılan bir işlem sonucunda ortaya
çıkan tarhiyat, tahakkuk veya tahsil işlemi her aşamada
düzeltilebilmelidir. Uzlaşma kesin hüküm ifade etmesine rağmen
burada yapılacak bir hatanın bile düzeltilmesini engelleyen
bir düzenleme mevcut değildir.
Yanlış yapılan bir işlem sonraki aşamalarda mükelleflerin bir
kısım haklarını da elinden alabilmektedir. Bu gibi durumlarda
hangi aşamada yanlışlık yapılmış ise olay o aşamaya çekilmeli,
gerekli düzeltme işlemi yapılarak mükellefe hakları
verilmelidir.
4-
Şikayet Yolu İle Müracaat Hakkı :
Hukukta usul esastan önce gelmektedir. Ama müspet hukuk bariz
bir yanlışlığı sırf usule uyulmadığı için, ilanihaye
korumamaktadır. Vergi Usul Kanununun 124’üncü maddesi
gereğince vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra
yaptıkları düzeltme talepleri reddolunan mükellefler, şikayet
yolu ile Maliye Bakanlığına müracaat edebilirler. Burada da
talepleri reddolunanlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunun 37/b maddesine göre; söz konusu idari eylemi Vergi
Mahkemeleri nezdinde dava konusu yapabilirler.
5- İtiraz ve Mülahaza Hakkı :
V.U.K.’nun 141’inci maddesine göre, inceleme esnasında lüzum
görülen hallerde, vergilendirme ile ilgili olaylar ve hesap
durumları ayrıca tutanaklar ile tespit ve tevsik olunabilir.
İlgililerin itiraz ve mülahazaları varsa bunlar da tutanağa
geçirilir.
Görüldüğü üzere, inceleme tutanaklarının mutlaka okunması,
okutturulması ve varsa mükelleflerin itiraz ve mülahazalarının
tutanağa geçirilmesi yasal bir zorunluluktur.
6- Mahremiyet Hakkı :
T.C.K. 480, 481, 482. md.
Vergi
Mahremiyetinin sınırları Vergi Usul Kanununun 5. maddesinde
belirlenmiş, gerek Türk Ceza Kanunu gerekse Vergi Usul
Kanununda bu yasaklara uymayanlara ciddi hapis cezaları
öngörülmüştür. Yasalar tarafından açıkça yetki verilmediği
sürece, mükellefler hakkındaki bilgiler hiçbir şekilde ifşa
edilmemelidir. Bilgi istenilmesi durumunda da, bu bilgilerin
nerede kullanılacağı ve bilgi verilmemesi halinde ne gibi
işlem yapılacağı belirtilmelidir.
7-
Tecil-Taksitlendirme Hakkı :
Tecil
amme borcunun ödeme vadesinin ertelenmesini ifade eder. 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında kanunun önemli
ve işlerlik taşıyan müesseselerinden biridir. Anılan kanunun
48. maddesinde; amme borcunun vadesinde ödenmesi veya haczin
tatbiki veyahut haczolmuş malların paraya çevrilmesi mükellefi
çok zor duruma düşürecek ise amme borcunun tecil edilebilme
imkanı sunulmuştur.
Mükelleflerimizin
yazılı veya sözlü ifadelerinden tecil ve taksitlendirme
müessesesinden yeterince haberdar olmadıklarını görmekteyiz.
Nakdi sermayesine ulaşılabilen mükelleflerden vergi
borçlarının derhal tahsil edileceği tabiidir. Ancak, borca
yetecek nakdi olmayan veya kısa vadede edinmesi mümkün
görülmeyen iyi niyetli mükelleflerimize bu müessesenin
anlatılması, böylece cebren tahsilatın olumsuzluklarından da
korunmuş olması lazım gelmektedir.
|