|
Atıf yolu ile suç isnadı
Naylon fatura deyişi, aslında
hukuki olmayan bir deyiştir. Naylon faturanın
hukuktaki adı, sahte veya muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belgedir. Bu kavramların tanımı, Vergi
Usul Kanunu'nun 359. maddesinde yer almıştır. Anılan
maddeye göre sahte belge, gerçek bir muamele veya
durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen
belge; muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge ise
gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte
bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar
itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgedir.
Bu tür belge kullanımlarında uygulanacak idari para
cezası aynı olmakla birlikte, hürriyeti bağlayıcı
ceza her iki tür belge için ayrı ayrı
düzenlenmiştir. Bu sebeple gerçeğe aykırı belge
düzenleyenler veya kullananlar hakkında düzenlenecek
vergi inceleme raporlarında ve iddianamelerde, bu
ayırıma dikkat edilmesi, fiilin hangi tür belge
kapsamında görüldüğünün delilleri ile birlikte
açıklanması gerekmektedir.
Ancak uygulamada, bu türlerde belge kullananların
saptanmasına ve haklarında tarhiyat yapılmasına
yönelik olarak hazırlanan inceleme raporlarında,
yeterli titizliğin gösterildiğini söylemek zordur.
Özellikle bir mükellefin anılan türde belgeler
düzenlediğinin tespit edildiği hallerde, o mükellef
hakkında yazılan raporlara atıf yapılmak suretiyle
bu mükelleften belge alan herkes için seri halde ve
sadece söz konusu belgenin deftere kaydedildiğini
saptayan bir tutanağa dayanılarak raporlar
üretilmektedir. Söz konusu mükelleften belge
alanlara, sadece diğer rapora atıf yapılarak yazılan
rapor tebliğ edilmekte ancak belgeyi düzenleyen kişi
hakkında düzenlenen ve belgelerinin niçin sahte veya
yanıltıcı belge kabul edildiğini açıklayan atıf
yapılan rapor tebliğ edilmemektedir.
Atıf yapılan raporun tebliğ edilmemesi, önce
idarenin kişilere karşı bütün işlemlerini
gerekçelendirmesi zorunluluğunu ihlal etmektedir.
Başka raporlara atıf yapılarak düzenlenen
raporların, atıf yapılan rapor eklenmeksizin tebliğ
edilmesi, Vergi Usul Kanunu'nun ikmalen ve re’sen
tarh işlemlerini içeren vergi/ceza ihbarnamesinin
tebliğinde ayrıca bu ihbarnamenin dayanağını
oluşturan inceleme raporu veya takdir komisyonu
kararının tebliğ edilmesini de zorunlu kılan 35/son
ve 366/son maddelerine de aykırı bir durum
yaratmakta, yapılan tebliği usulsüz kılmaktadır.
Bu şekilde atıf yapılan rapor eklenmeksizin tebliğ,
işlem temelinin gizlenmesi kadar, ceza açısından
suçun bütün unsurları ile saptanıp saptanmadığının
da delillendirilememesi anlamını taşımaktadır. Bu
husus ise mükelleflerin yargı önünde savunma
haklarını kısıtlamakta, vergi veya ceza yargısında
doğal olarak yargıç, atıf yapılan raporlara erişmeye
çalışmaktadır. Bu çaba ise bir sürü gereksiz yazışma
ve zaman kaybına yol açmaktadır.
Atıf yapılan raporla belgelerin niçin sahte veya
muhteviyatı itibariyle yanıltıcı kabul edildiğinin
işleme muhatap olan kişi ile yargıç tarafından
bilinmesi, işlemlerin hukuka uygunluğunun sağlanması
ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesinin yaşama
aktarılabilmesi açısından son derece önemlidir.
Burada, atıf yapılan raporun tebliğ edilmemesi,
vergi mahremiyeti gibi konu ile ilgisi olmayan bir
gerekçeye dayandırılamaz.
Öte yandan, sahte veya yanıltıcı belge düzenlediği
iddia olunan kişi ile bu belgeyi kullanan kişi
arasındaki ilişki birçok halde incelenmeyerek sadece
atıfla yetinilmektedir. Bu da atıf yoluyla yazılan
raporu, hukuki açıdan sakatlamaktadır. Zira komisyon
karşılığı fatura düzenlediği kabul olunan bir
kişinin dahi kestiği bütün faturaların bu kapsamda
olup olmadığının, yanılgınlığı ileri sürülen
faturaya bağlı mal hareketini belgeleyen sevk
irsaliyesinin bulunup bulunmadığının, para
hareketini belgeleyen çek veya banka dekontu gibi
belgelerin olup olmadığının ve en önemlisi envanter
kayıtlarının, mal veya hizmetin akıbetinin ayrıca
incelenmesi gerekmektedir.
Atıf yapılan rapordaki düzenlenen belgeleri
yanıltıcı veya sahte olarak nitelendirme sebebi,
aslında birçok halde, sadece belge düzenleyen
hakkında işlem yapılmasını gerektirmekte, taraflar
arası ticari ilişki ayrıca incelenmeden belgeyi
kullanan hakkında işlem yapılmasını mümkün
kılmamaktadır. Örneğin belgeyi düzenleyenin
adresinde bulunamaması, KDV beyannamelerini vermemiş
olması veya sadece vergi incelemesi yapma yetkisi
bulunmayan kolluk kuvvetleri tarafından alınan
ifadeye dayanılarak tanzim olunan raporlar bu
niteliktedir ve bu raporlara atfen inceleme raporu
düzenlenmesi olanaklı değildir. Danıştay’ın artık
yerleşik hal aldığı ifade olunabilecek içtihatları
da bunu zaten göstermektedir.
Bu noktada ileri sürülen vergi mahremiyeti gerekçesi
ise tutarlı bir gerekçe olmaktan uzaktır. Hakkında
sahte belge düzenlediği iddia olunan kişiye ait
raporu vergi mahremiyeti gerekçesi ile gizleyerek bu
rapora dayanılarak suçlanan diğer kişilerin savunma
hakları kısıtlanamaz.
Bumin Doğrusöz / Yorum
Referans /
29.06.2007
MuhasebeNet.Net |
|