|
ÖZÜRLÜLERDE VERGİ İNDİRİMİ
SORU: İşyerinde çalışanlardan ikisinin çocuğu,
birinin de eşi özürlü. Bu durumda çalışana yapılan
ücret ödemelerinden sakatlık indirimi yapılabilir
mi? Özellikle eşin sakatlık indiriminden
yararlandırılması söz konusu olabilir mi?
Gelir Vergisi Kanunu’nun 31. maddesi hükmüne göre
çalışma gücünü kaybetmiş bulunan hizmet erbabının bu
indirimden yararlandırılması gerekmektedir.
Bilindiği üzere sakatlık indirimi uygulaması ile
ilgili olarak yürürlükte bulunan “Hizmet Erbabının
Sakatlık Derecelerinin Tespit Şekli ile Uygulaması
Hakkında Yönetmelik” hükümleri de bu yöndedir.
YANIT: Sakatlık İndirimi Gelir Vergisi Yasası’nın 31
ve 89. maddeleri uyarınca uygulanmaktadır. Buna göre
sakatlık indiriminden;
* Özürlü hizmet erbabı
* Bakmaya yükümlü olduğu özürlü kişi bulunan hizmet
erbabı,
* Özürlü serbest meslek erbabı,
* Bakmakla yükümlü olduğu özürlü kişi bulunan
serbest meslek erbabı,
* Basit usulde vergilendirilen özürlüler,
yararlanabilmektedir.
Sakatlık indirimi ile ilgili olarak Gelir Vergisi
Yasası’nın 89/3. maddesinde yer alan düzenleme
uyarınca “Bu indirimden bakmakla yükümlü olduğu
özürlü kişi bulunan serbest meslek erbabı ile hizmet
erbabı da” yararlanabilmektedir.
Sakatlık indirimi uygulamasında bakmakla yükümlü
olan kişi tabirinden, özürlü kişinin tabi olduğu
çalışma mevzuatı veya bağlı bulunduğu sosyal
güvenlik kurumunun mevzuatına göre bakmakla yükümlü
sayılan anne, baba, eş ve çocukları anlaşılır. Bu
bağlamda çocuklarda yaş sınırlamasına gidilmeksizin
işlem yapılır.
Bakmakla yükümlü olduğu özürlü kişi bulunan hizmet
erbabı çalıştığı işyerinden veya duruma göre kayıtlı
olduğu sosyal güvenlik kuruluşundan aldığı özürlü
kişiye ait sağlık karnesinin kimlik bilgileri içeren
sayfalarının bir örneğini, ilgili müdürlüklere
vermek zorundadır.
Dolayısıyla ücretlilerin bakmakla yükümlü
bulundukları kişilerden herhangi birinin sakatlığı
söz konusu ise bu durumun tespit sonuçlarına göre
indirimden yararlandırılması, bu bağlamda da ücret
geliri elde edenlerin ücret gelirlerine indirimin
uygulanması gerekmektedir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi eşin sakatlığı
halinde eşe bakmak zorunda olan ücretlinin bu
indirimden yararlandırılması yasa hükmü gereğidir.
Ayrıca çocukların özürlü olması halinde, ücretli
çalışan ve çocuğa bakmakla yükümlü bulunan anne veya
babanın da çocuk için yaş sınırlaması olmaksızın
indirimden yararlandırılması gerekmektedir. (V.
Seviğ)
ÇOCUKLARIN EĞİTİM GİDERLERİ
SORU: Daha önce ticari faaliyette bulunurken
geçirmiş olduğum bir rahatsızlık nedeniyle
Bağ-Kur'dan emekli oldum.
Sahibi bulunduğum iki daireyi kiraya vererek,
buradan elde ettiğim kira geliri ve Bağ-Kur'dan
almakta olduğum aylıkla geçiniyorum.
Kira gelirimi yıllık beyanname ile bildiriyorum ve
hesaplanan vergiyi de bugüne kadar muntazam olarak
ödedim.
Beyanname üzerinden çocuklarım için yapmış
bulunduğum eğitim harcamalarını düşebilir miyim? Bu,
bir hak mıdır?
YANIT: Gelir Vergisi Yasası’nın 89/2. maddesi
uyarınca, Gelir Vergisi matrahının tespitinde;
Türkiye’de yapılması ve gelir veya Kurumlar Vergisi
mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzelkişilerden
alınacak belgelerle tevsik edilmesi koşuluyla,
mükellefin kendisi, eşi ve küçük çocuklarına ilişkin
olarak yapılan eğitim ve sağlık harcamaları,
beyanname üzerinde indirim konusu yapılmaktadır.
Bu bağlamda indirim konusu yapılabilecek eğitim
harcamaları “Eğitim ve öğrenim kurumları ile
anaokulu, kreş ve dershanelere eğitim amacıyla
yapılan ödemeler, kurs ücretleri, her türlü kitap
(ders kitabı, hikâye, roman, deneme, bilimsel eser
ve benzeri nitelikte) ve kırtasiye alımları için
yapılan harcamaları” kapsamaktadır.
Diğer yandan Gelir veya Kurumlar Vergisi mükellefi
öğrenci yurtlarına ödenen ve fatura, perakende satış
fişi veya yazarkasa fişi ile belgelendirilen
giderler, eğitim gideri niteliğinde gider olarak
kabul edilmekte olup, beyan edilen gelirden
indirilmesi mümkündür.
Üniversitelere yatırılan ücret ve öğrenim
harçlarının beyan edilen gelirden indirilebilmesi
için üniversitenin Kurumlar Vergisi'ne tabi kurum
olması ve bu kurumdan alınacak fatura ya da fatura
yerine geçen bir belge ile kanıtlanması
gerekmektedir.
Gerek okullara gerekse okullara gidiş-geliş hizmeti
yapan mükelleflere ödenen taşıma ücretleri, eğitim
giderlerinin bir unsuru olarak dikkate alınmaktadır.
Eğitim amaçlı olarak kullanılan internet hizmeti
için yapılan harcamalar da bu kapsamda mütalaa
edilmektedir. Ancak bilgisayar alımı için yapılan
harcamalar, eğitim amaçlı harcama olarak kabul
edilmemektedir.
Özel sürücü kurslarına yönelik yapılan harcamalar da
eğitim harcaması olarak indirimden
yararlandırılmaktadır.
Söz konusu harcamalar, beyan edilen gelirin yüzde
10’u ile sınırlı bir miktarda indirim konusu
yapılabilmektedir. Örneğin 120.000 YTL gelir beyan
eden bir kişi, ancak bu gelirinden en fazla 12.000
YTL indirim yapabilir. (V. Seviğ)
OKULA BAĞIŞIN TEVSİKİ
SORU: Okullara yapılan bağış ve yardımlar için
bankaya yatırılan paralar için alınan dekontlar,
bağışın yapıldığını kanıtlar mı?
Eğer dekont yeterli olmuyorsa, bağışı alan okuldan
ayrıca yazı alınması gerekir mi?
YANIT: Maliye Bakanlığı tarafından konuya ilişkin
olarak verilen özelgelerden de anlaşılacağı üzere,
Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerince bir
kampanya çerçevesinde yapılan bağış ve yardımlarla
ilgili olarak bankalarda açılan hesaplara yatırılan
tutarlar için banka tarafından verilen makbuz veya
dekontta yatırılan para ile ilgili bilgi yazılı
olması koşuluyla bu makbuz ve dekontlar bağış ve
yardımı kanıtlayıcı belge olarak kabul edilmektedir.
Dolayısıyla banka hesaplarına yatırılan bu tür
paralar için düzenlenen dekontlar, kanıtlayıcı belge
olarak kabul edilmektedir. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
5522 SAYILI KANUNA GÖRE ÖRTÜLÜ KAZANÇ
Danıştay 9. Dairesi E: 2005/2622 K: 2005/4503 T:
21.12.2005
İmalatçı olan yükümlü şirket, kendi ortaklarından
oluşan şirketlere emsallerine göre yüksek bedelle
hizmet alımında bulunması ve ciro hizmet primi
ödemiş olması ancak satış yaptığı diğer firmalara
ciro hizmetinden dolayı prim ödememesi sebebiyle
örtülü kazanç dağıttığı iddiasıyla tarhiyata muhatap
olmuştur. Ancak ayrı tüzelkişilik olan yükümlü
şirket ve onun mallarını pazarlayan bu şirketlerin,
davacının yurtiçi ve yurtdışındaki 197 müşterisine
hizmet vermesi, davacı şirketin faaliyet türü, iş
hacmi, kârlılığı gibi unsurlar dikkate alındığında
bir pazarlama şirketiyle çalışmasının ticari
geleneklere ve iş yaşamının doğal seyrine uygun
olması, inceleme elemanınca emsal alınan diğer
firmaların ise pazarlama faaliyetiyle ilişkilerinin
bulunmaması, halbuki davacı şirketin örtülü kazanç
dağıttığından bahsetmek için benzer faaliyette
bulunan firmalar arasında kıyaslama yapılması
gerekirken olayımızda böyle bir kıyaslama olmaması
ve ödenen ciro priminin doğal ve teamüllere uygun
olması sebepleriyle davacı şirketin örtülü kazanç
dağıttığı iddiasıyla yapılan tarhiyat yasal
değildir.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E:
2004/26 K: 2004/82 T: 25.6.2004
Davacı şirketin bankadan aldığı kredinin bir kısmını
ortağına kullandırması örtülü kazanç kabul edilerek
tarhiyat yapılmış ise de alınan banka kredilerinin
ortaklara aynen kullandırılması ve kredi
maliyetlerinin aynen aktarılmasının ticari teamüller
gereği olması, bu gibi durumlarda sakıncanın kredi
maliyetinin altında veya üstünde faiz uygulanması ve
farkın izah edilememesinde ortaya çıkması, ancak
olayda ortağa kullandırılan kredinin faiz ve
komisyon giderlerinin ortak tarafından karşılanmış
olduğunun açık olması sebepleriyle ayrıca faiz
alınmadığından bahisle yapılan tarhiyat yasal
değildir.
Danıştay 4. Dairesi E: 2000/107 K: 2001/1096 T:
27.3.2001
Ticari hayatın gereği olarak ortakların cari hesap
yoluyla ortaklıktan borç alıp borç vermeleri mümkün
olup bu durumun işletmeden para çekme anlamına
gelmemesi, ortaklar cari hesabının hem alacak hem
borç bakiyesi vermesi, alınan borç paraların
ortakların özel ihtiyaçlarında kullanıldığı yönünde
bir tespit yapılmaması, alınan borç paraların yıl
sonuna kadar ödenmiş bulunması ve bu paralar
nedeniyle herhangi bir faiz tahakkukunun
yapılmadığının sabit olması karşısında davacı
kurumun örtülü kazanç dağıttığından söz edilemez.
Danıştay 3. Dairesi E: 1999/3100 K 2000/2018 T:
25.5.2000
Davacı şirketin ortağı olan şirkete sattığı emtianın
satış bedeli emsaline uygun olup, bu satışa ilişkin
tahsilatın geç yapılmış olması sebebiyle şirketin,
ortağına örtülü kazanç dağıttığından bahisle
tarhiyat yapılmış ise de kurumların kendi
ortaklarına yapmış oldukları satış işlemlerinde,
ortaklara örtülü kazanç dağıtılmış olduğundan söz
etmek için söz konusu satışların emsaline göre göze
çarpacak şekilde düşük bedeller üzerinden ya da
bedelsiz şekilde yapılması gerektiğinden, uyuşmazlık
konusu olayda ise bu tür bir tespit yapılmadığı ve
bu nedenle örtülü kazanç dağıtımı için kanunun
aradığı koşulun gerçekleşmediği anlaşıldığından,
satış bedellerinin geç tahsil edilmiş olmasının
örtülü kazanç dağıtıldığını gösterdiği iddiasıyla
yapılan cezalı tarhiyatta yasal isabet yoktur.
ÖZELGELERDE
KURUMLAR VERGİSİ İSTİSNALARI
1. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 14.7.2006
tarih ve 6479 sayılı özelgesi:
“5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/h maddesi
uyarınca, 1.1.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak
üzere, yurtdışında yapılan inşaat, onarım, montaj
işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de
genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlar
Kurumlar Vergisi'nden istisnadır. Ancak bu
istisnadan sadece inşaat işini tahahhüt eden yani
asıl yüklenici firmanın yararlanması mümkün olup,
söz konusu faaliyet istisna kapsamında bir faaliyet
olsa dahi, işin tamamını ya da belirli bir kısmını
yerine getiren taşeron firmanın bu istisnadan
yararlanması mümkün değildir.”
2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 8.11.2006
tarih ve 21311 sayılı özelgesi:
“Yurtdışında mukim bir firmadan alınan, ilgili
ülkedeki bir bakanlık binasının komple tadilat işi
için ilgili firmaya verilen tadilat, onarım, montaj,
tefriş işleri ve mimari hizmetlerinden elde edilen
kazanç, Türkiye’deki genel hesaplara intikal
ettirilmesi şartı ile KVK’nın 5/h maddesi kapsamında
vergiden istisna kabul edilir. Ayrıca, söz konusu
teknik hizmetlerin, Türkiye’de mukim bir firmanın
yurtdışı mükellefiyet kaydı olan şubesine veriliyor
olması istisnadan yararlanmaya engel teşkil etmez.
Ancak, bu işlerle ilgili olarak düzenlenecek
faturalarda, faturanın yurtdışında yapılan bir iş
için düzenlendiğine dair bir şerh konulması
gerekmektedir.”
3. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 7.9.2006
tarih ve 17064 sayılı özelgesi:
“4562 sayılı Organize Sanayi Bölgesi Kanunu’nun
18/3. maddesinde, katılımcılara tahsis veya satışı
yapılan arsaların hiçbir şekilde tahsis amacı
dışında kullanılamayacağı, bu arsaların
katılımcıları ve mirasçıları tarafından borcun
tamamı ödenmeden ve tesis üretime geçmeden
satılamayacağı, devredilemeyeceği ve temlik
edilemeyeceği hususunun da tapuya şerhinin gerektiği
düzenlenmiştir. Bu nedenle organize sanayi
bölgesinde bulunan ve şirkete tahsis edilmiş bulunan
arazinin, söz konusu 4562 sayılı kanunda öngörülen
özel şartlar yerine getirilmediği sürece satılması
söz konusu olamayacağından ve iki yıldan fazla
süredir şirket aktifinde yer almakla berber tapuda
şirket adına tescil işlemi yapılmayan gayrimenkulün
satışından doğan kazancın, KVK’nın 5/1-e bendinde
öngörülen diğer şartlar yerine getirilse dahi,
istisna düzenlemesinden yararlanması mümkün
değildir.”
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 2.10.2006
tarih ve 18943 sayılı özelgesi:
5520 sayılı KVK’nın yürürlüğe girmesinden önce
21.12.1999 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 4490
sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu'nda,
Türk Uluslararası Gemi Sicili'ne kayıtlı gemilerin
işletilmesinden elde edilen kazançların Gelir ve
Kurumlar Vergisi'nden istisna edileceğine ilişkin
hükümlere yer verilmesi nedeniyle 4490 sayılı kanun
hükümlerine göre gerçek ve tüzelkişilerce elde
edilen söz konusu kazançlar, yeni Kurumlar Vergisi
Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra da vergiden
istisna edilemeye devam edilecektir.”
5. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 16.10.2006
tarih ve 200081 sayılı özelgesi:
“(...) Büyükşehir Belediyesi tarafından ihalesi
yapılan, yurtdışında bir binanın restorasyon işinde,
ihale kapsamında ödemeler (...) Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılmış olsa dahi, neticede
yurtdışında yapılan inşaat onarım işleri nedeniyle
oluşan kâr veya zarar Türk mevzuatına göre değil,
taahhüt işinin yapıldığı ülke vergi mevzuatı
hükümlerine göre tespit edileceğinden, ilgili ülke
vergi mevzuatına göre elde edilen kazanç
Türkiye’deki genel netice hesaplarına intikal
ettirilmesi halinde, söz konusu yurtdışında yapılan
onarım ve inşaat işi nedeniyle elde edilen kazancın
KVK’nın 5/h maddesinde düzenlenen istisnadan
yararlanması mümkündür.”
6. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 12.2.2007 tarih ve
11645 sayılı özelgesi:
“Kiralanan iş makineleri ile her türlü hafriyat ve
nakliye işiyle uğraşan şirketin, yurtdışında inşaat
işi yapmakta olan tam mükellef bir inşaat şirketi
ile aktettiği iş makinesi kiralama sözleşmesine
istinaden yurtdışında hafriyat işi yapmak suretiyle
yurda döviz olarak kira geliri getirmesi halinde,
Türkiye’den tedarik edilen iş makinelerinin
yurtdışında kiralanması işleminden elde edilen
kazanç istisna kapsamında olmadığından, KVK’nın
5/1-h maddesinde yer alan istisnadan yararlanması
mümkün değildir.”
Veysi Seviğ
Referans / 20.06.2007
MuhasebeNet.Net |
|