İPTAL EDİLMİŞ ÇEKİN TAHSİLİ
Kaynak kullanarak hisse alım
satımı vergiye tabi tutulur
HİSSE ALIM SATIMI
SORU: Zaman zaman banka kredisi de kullanarak hisse
senedi alım-satımı ile uğraşıyorum. Yaklaşık üç yıldır
sürdürmüş bulunduğum bu iş içerisinde yine bana itimat
eden birkaç ticari faaliyet sahibi kişiler içinde bu tür
işlere aracılık etmiş oldum.
Konunun mükellefiyet tesis ettirme açısından zorunluluk
olup olmadığı konusunun da tereddüde düştüm. Bu konuda
beni aydınlatabilir misiniz?
YANIT: Kural olarak gerçek kişilerin hisse senetlerinin
elden çıkarılmasından sağlanan kazançlarının değer artış
kazancı olarak kabul edilebilmesi için, yapılan işin
öncelikle herhangi bir organizasyonu gerekli kılmaması,
süreklilik arzetmemesi, sadece kendiniz için alım-satım
yapmanız ve bu işler için banka kredisi kullanmamış
olmanız gerekmektedir.
Gelir Vergisi Yasası'nın 37 inci maddesinde yer alan
tanımlamadan da anlaşılacağı üzere "Her türlü ticari ve
sınai faaliyetten doğan kazançlar ticari kazançtır."
Aynı yasa maddesinin 5 inci bendi uyarınca da "Kendi nam
ve hesaplarına menkul kıymet alım-satım ile devam olarak
uğraşanların bu faaliyetlerinden" doğan kazançlar ticari
kazançtır.
Mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde menkul kıymet
alım-satımından elde edilen kazanç, devamlılık unsurunun
bulunması halinde "ticari kazanç olarak" kabul
edilmektedir."
Yasa maddesinde yer alan "devamlı olarak" uğraşma, yani
"devamlılık" dan anlaşılması gereken işin bir ticari
organizasyon içerisinde yapılması arızi olarak değil
süreklilik arzedecek şekilde sürdürülmesidir.
Ticari organizasyonun mevcudiyetinin varlığı ise;
* Sermaye tahsisi, iş yeri açılması, personel istihdamı
ve ticaret siciline kaydolunmak gibi unsurların yerine
getirilmesi,
* Organizasyonun şeklen veya belirli unsurları ile
oluşmamasına rağmen işlemlerin birden fazla olmasıdır.
Gelir Vergisi Yasası'nın uygulanışına yönelik olarak
yayımlanan 232 seri numaralı genel tebliğde de ifade
edildiği üzere"... ticari bir organizasyonu gerektirecek
nitelikte alım-satım işlemlerinin yapılması halinde elde
edilecek kazançların ticari kazanç olarak
vergilendirilmesi" gerekmektedir.
Tüm bu açıklamalar çerçevesinde faaliyetinizin ticari
nitelikte kazanç elde etmeye yönelik olduğu
anlaşılmaktadır. Bu bağlamda da özellikle gerçek
kişilerin yabancı kaynak kullanmak suretiyle hisse
senedi alım-satımı faaliyetinde bulunmaları, ticari
organizasyonun varlığına karine teşkil edecek ; bu
şekilde elde edilen kazançların ise "değer artış
kazancı" olarak değil, "ticari kazanç" olarak vergiye
tabi tutulması gerekecektir. (V. Seviğ)
İPTAL EDİLMİŞ ÇEKİN TAHSİLİ
SORU: Müşterilerimden birisi bana 27.01.2008 vadeli
cirolu bir çek verdi. Ancak bu çek Ticaret Kanunu'nu
gereğince iptal edilmiş bir çek olarak çıktı. Çeki bana
ciro eden gel sana yeni bir çek vereyim diyor. Bana
vereceğini söylediği çek yine müşteri çeki ve bu çekte
vadeli olacak. Benim paramı tahsil etmem lazım. En kısa
yoldan paramı nasıl tahsil edebilirim?
YANIT: Türk Ticaret Yasası'nın 711'inci maddesine göre
"Çekten cayma, ancak ibraz müddeti geçtikten sonra"
hüküm ifade etmektedir. Bu bağlamda da çekin keşidecisi
kendisinin veya üçüncü şahsın elinden rızası olmadan
çekin çıkmış olduğu iddiası ile çeki ödemekten men
edebilir.
Çekten cayma ile muhatabı ödemeden men etme birbirinden
farklı hukuki sonuç doğuran hallerdir. Bu bağlamda
ödemenin meni istemi hukuki bir işlemdir. Bu işlem, çek
hamiline karşı ileri sürülebilir. Bu nedenle keşideci
tarafından telefon veya sözlü yapılan ödemenin meni
talimatının, keşideciye imzalatılması ve çekin ibrazı
halinde, hamile karşı açıklanması ve gösterilmesi ve
buna göre işlem yapılması gerekmektedir.
Ödenmesi men edilen bir çek için muhatap bankaca,
keşidecinin elinden yazılı bir talimatın alınması
zorunludur. Bu talimat üzerine muhatap banka çek
hesabındaki paradan, çek bedeli kadar bir paranın bloke
hesabına almak zorundadır. Çünkü bu türlü işlem kötü
niyetli çek keşidecilerinin keyfi davranışlarını
önleyecek niteliktedir. Aksi taktirde, ileride haksız
işlem yaptığı anlaşılan çek keşidecisinden, çek
bedelinin tahsi mümkün olmayabilir.
Genellikle keşidecisinin rızası dışında elinden çıkan
çekler için ödemeden men talimatı verilebilmektedir. Bu
hak uygulamada kötüye kullanılabilmektedir.
Siz, en kısa sürede bulunduğunuz yerdeki bir avukatla
görüşerek elinizde bulunan çekin öncelikle cayma'mı
yoksa ödememe talimatı nedeniyle mi ödenmediğini tespit
ederek, bu tespite dayalı gerekli hukuki yollara
başvuruyu yaptırmanız veyahutda size vereceği bilgiler
doğrultusunda hareket etmeniz gerekmektedir.
Çeki size ciro edenin size yeni çek verme önerisi sizin
alacağınızın ileri tarihte yine aynı akibete uğramasına
neden olabilir.
Çekin karşılıksız olması halinde dahi çekin belli bir
miktarı ödeme garantisi altında olmasına karşılık, sizin
çekin ödememe talimatı ile ödenmemiş olması, durumun bu
açıdan farklı hale geldiğini göstermektedir. (V. Seviğ)
ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ UYGULAMASI
SORU: Babam bir inşaat firmasında çalışmaktadır. Almakta
olduğu ücrete asgari geçim indirimi uygulanır mı? Bunu
nasıl öğrenebiliriz.
YANIT: Asgari geçim indirimi yasal düzenleme gereği
olarak sadece ücret gelirlerine uygulanmaktadır. Ancak
asgari geçim indiriminin ücret gelirlerine
uygulanabilmesi için öncelikle ücretlinin bordroya dahil
olarak ücret geliri elde etmesi gerekmektedir.
Konuya ilişkin olarak Maliye Bakanlığı tarafından
yayıklanan 265 seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliği
ile yapılan açıklama uyarınca "İşverenler, her yılın
Ocak ayında düzenleyecekleri asgari geçim indirimine ait
bordoroda , her aya ilişkin ücretliler için
hesaplayacakları asgari geçim indirim tutarını
göstereceklerdir. Mevcut bilgilere göre hesaplanan
yıllık asgari geçim indirimi tutarının her aya isabet
eden kısmı, ücret üzerinden hesaplanan gelir vergisinden
mahsup edilecektir.
Ücretliye yansıtılacak tutar ücret ücret ödenmesinin
yapıldığı dönemde ücret bordrosunda açılan "Asgari Geçim
İndirimi" satırında gösterilecek ve işveren tarafından
ilgili aya ilişkin verilecek muhtasar beyannamede tevkif
suretiyle kesilen vergiler toplamından mahsup edilerek
kalan tevkifat tutarı ilgili vergi dairesine
ödenecektir. Bu bağlamda da muhtasar beyanname üzerinde
asgari geçim indirimi tutarının mahsup edilebilmesi için
söz konusu tutarın mutlak suretle ücretlilere ödenmiş
olması gerekmektedir. Ücretlilere ödenmeyen tutarın
mahsup edilmesi halinde bu tutar işverenlerce muhtasar
beyanname üzerinden eksik beyan edilmiş ve ödenmemiş
gelir vergisi olarak kabul edilecek ve işverenden söz
konusu vergi gecikme zammı ile birlikte aranacaktır. (V.
Seviğ)
YARGI KARARLARINDA TİCARİ KAZANÇ
Danıştay 4.Dairesi E.2002/215 K.2003/1011 T.21.4.2003
Muhtelif kişilere, arasında yapılan sözleşme gereği faiz
karşılığı borç verdiği ancak elde edilen faiz tutarını
eksik beyan ettiği ileri sürülen davacı hakkında cezalı
tarhiyat yapılmıştır. Faiz karşılığı borç para verme
işinin ticari faaliyet kabul edilebilmesi için
faaliyetin devamlı ve mutad meslek halinde ifa edilmesi
gerekmekte olup, olayda da faaliyet konusu ikrazatçılık
olan davacının elde ettiği gelirin ticari kazanç olarak
vergilendirilmesinin gerekmesi, ticari kazançta tahakkuk
esası kabul edildiğinden gelirin mahiyet ve tutar
itibariyle kesinlik kazanmasının gelirin elde edilmiş
sayılması için yeterli olması ve davacı ile borç para
verilen şahıs arasında yapılan sözleşmeyle borç para
karşılığı ödenecek faiz oranı ve vadesinin belirlenmiş
olması sebepleriyle, inceleme raporundaki tespitlere
göre vadesinde tahakkuk eden yani hukuken tasarruf
edilebilir hale gelen faizin ilgili yıl geliri olarak
beyanı gerektiğinden, yapılan tarhiyat isabetlidir.
Danıştay 9.Dairesi E.1997/3351 K.1999/1979 T.12.5.1999
Otopark ve garaj işleten yükümlü hakkında, icra
daireleri ve vergi dairelerinden hacizli malları
muhafaza etmesi karşılığında depolama ve yediemin ücreti
altında aldığı bedellerle ilgili olarak KDV'ni beyan
etmeyerek ödemediğinden bahisle ilgili dönemler için
cezalı tarhiyat yapılmıştır. Olayda uyuşmazlık konusu,
yükümlünün Maliye ve İcra dairelerince yediemin olarak
teslim edilen menkul malları deposunda muhafaza etmesi
karşılığı elde ettiği bedelin ücret mi yoksa ticari
kazanç mı olduğudur. Yediemin sözlükte "üzerinde
anlaşmazlık bulunan bir malın anlaşmazlık halledilinceye
kadar bırakılan güvenilir kimse" olarak tanımlanmış
olup, bu tanım ile HUMK'un 101.maddesine göre, yediemin
olabilmek için teslim alınacak eşyayı muhafaza edecek
yerin bulunması yeterli olmayıp, bunun yanında ve en
önemlisi yetkili kuruluşlarca yediemin olarak seçilmiş
olunmak olduğundan, yetkili kuruluşlarca seçilmedikçe
yediemin olunamayacağına göre, bu işin, isteyen kişiler
tarafından yapılmasından ve devamlılığından söz
edilemeyecek olması, yediemin olarak seçilme halinde
teslim alınacak emtiayı muhafaza edecek garaj, depo vs.
yere sahip olunması ve bunların ticari olarak
işletilmesinin 193 sayılı GVK'nun 37. maddesinde tarif
edilen ticari faaliyette bulunulduğuna kanıt teşkil
etmeyecek olması, yedieminlikten elde edilen gelirin
ticari kazanç olarak nitelendirilmeyecek olması ve
yükümlüye yediemin sıfatıyla yapılan ödemelerin de ücret
sayılması gerektiğinden, elde edilen bedelin ticari
kazanç olarak KDV Kanunu'nun 1. maddesi uyarınca KDV'ne
tabi tutulması mümkün olmayıp, yapılan tarhiyatta yasal
isabet yoktur.
Danıştay 9.Dairesi E.1998/528 K.1998/5052 T.22.12.1998
Aracını kiraya vererek nakliyecilik faaliyetinden dolayı
işini terk eden yükümlü hakkında, ilgili dönemlere ait
KDV beyannamesini vermediğinden bahisle cezalı tarhiyat
yapılmışsa da; Gelir Vergisi Kanununun 37. maddesinde
her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan
kazançların ticari kazanç olduğu, 70/8. maddesinde de
her türlü motorlu araçların kiraya verilmesinden elde
edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı sayıldığı,
ancak kiraya verilen motorlu araçların ticari işletmeye
dâhil bulunması halinde, bunların iratlarının ticari
kazancın tespitine ilişkin hükümlere göre hesaplanacağı
hükme bağlanmış olup, olayda nakliyecilik faaliyetinde
bulunan ve vergi dairesine kamyonunu nakliye firmasına
kiraya verdiği ve ticari faaliyetine son vermek
suretiyle işini terk ettiğini bildiren davacının,
nakliye firmasına kiraya verdiği aracında şoför olarak
çalışması işin terk edilmediği ya da ticari faaliyetin
devam ettiği şeklinde düşünülemeyeceğinden, yapılan
tarhiyatta yasal isabet yoktur.
ÖZELGELERDE DEĞER ARTIŞ KAZANÇLARI
1.İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 15.9.2006 tarih
ve 17607 sayılı özelgesi;
"28.11.2002 tarihinde iktisap edinilen bir
gayrimenkulün, 21.12.2005 tarihinde bir yıllığına
kiralanması esnasında ayrıca kiralayan ve kiracı
arasında satış vaadi sözleşmesi imzalanması ve bu
sözleşme gereğince gayrimenkul satış bedelinin yarısının
sözleşmenin imza tarihinde, kalan yarısının ise kira
akdi süresinin sona ereceği 21.12.2006 tarihine müteakip
gayrimenkulün tapu sicilinde kiracıya devri ile ödenmesi
halinde, dört yıllık sürenin geçmiş olduğundan bahisle
değer artış kazancının doğmayacağını söylemek mümkün
değildir. Gayrimenkul iktisaden tasarruf etme genel
olarak tapuya tescil ile gerçekleşir. Ancak, bazı
durumlarda tapuya tescilden önce de gayrimenkulün
tasarrufu alıcıya bırakılmış olabilir. Örneğin, olayda
olduğu gibi gayrimenkulün tasarrufu kira akdi ile tapu
tescilinin öncesinde alıcıya bırakılmış olabilir. Bu
durumda, satış vaadi sözleşmesinin imza tarihi
itibariyle her ne kadar tapuya tescil yapılmamış olsa
da, gayrimenkulün iktisap edildiği tarihten satış vaadi
sözleşmesi ile satıldığı tarihe kadar dört yıldan az
zaman geçtiği için satıştan elde edilen kazancın değer
artış kazancı olarak vergilendirilmesi gerekir."
2. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 27.9.2006 tarih ve
7803 sayılı özelgesi;
"Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi" yapılarak sözleşmede
belirlenen süre ve şartlarda teslim aldığınız ve uzun
bir süredir kullanmakta olduğunuz ancak tapuda adınıza
tescili 2004 yılında yapılan gayrimenkulün iktisap
tarihi olarak; taşınmazın tapuya tescil tarihinin değil,
taşınmazın tasarruf hakkının tarafınıza bırakıldığı yani
fiili kullanım hakkının tarafınıza geçtiği tarihin
dikkate alınması gerekmektedir."
3. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 17.3.2006 tarih ve
2090 sayılı özelgesi;
"Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümleri gereğince,
taşınmaz mülkiyeti tescille kazanılır. Miras, mahkeme
kararı, cebri icra, kamulaştırma halleri ile kanunda
öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce
kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri
yapabilmesi, mülkiyeti tapu kütüğüne tescil edilmiş
olmasına bağlıdır. Gayrimenkullerin kamulaştırma
suretiyle elden çıkartılması durumunda gelirin
kamulaştırma tarihinde elde edilmiş olduğu kabul edilir.
Ancak kamulaştırma bedeli artırımı için dava açılmış ise
artırılan kamulaştırma bedeli yargı kararının
kesinleştiği tarihte elde edilmiş sayılır."
4. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 13.10.2005 tarih
ve 847 sayılı özelgesi;
"1970 yılından bu yana aile özvarlığında bulunan ancak
Sit alanı içinde olması sebebiyle kullanılamayan
arsanın, Maliye Bakanlığının söz konusu arsanın Hazineye
ait arsa ile takas edilmesi yönündeki teklifinin kabulü
halinde, GVK'nun Mükerrer 80/6. maddesi kapsamında yeni
bir iktisap söz konusu olacaktır. Söz konusu
değişikliğin tapuya tescil tarihi ise gayrimenkulün
iktisap tarihi olacaktır. Yeni iktisap edilen bu
gayrimenkulün parsellenerek satılması veya kat karşılığı
müteahhide verilmesinde dört yıllık (1.1.2007 tarihinden
itibaren elde edilenlerde 5 yıllık) elden çıkartma
süresinin yeni iktisap tarihinden itibaren hesaplanması
gerekir."
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz
Referans / 20.02.2008 |