Teknoloji
geliştirme bölgelerinde ücret vergiye tabi değil
Teknokentte araştırmacı
ve yazılımcı olarak istihdam edilen personelin
bu görevleri ile ücretleri, 2013 tarihine kadar
gelir vergisinden istisna tutulmuştur. Söz
konusu personelin yasal izin süreleri
içerisindeki hak kazandıkları ücretler de bu
istisna kapsamında.
SORU: Teknoloji Geliştirme Bölgeleri'nde
faaliyet gösteriyoruz. Burada çalışan yazılımcı
ve araştırma personeline kanuni izin haklarını
kullandırırken bu kişilerin ücretlerini vergiye
tabi tutmuyoruz. Ancak bu kişilere ailevi
nedenlerle verilen idari izinler kanuni izin
sayılmadığından, yönetimce izinli sayılanlara
bugünler için ödenen ücretler istisnadan
yararlandırılmıyor. Örneğin annesini kaybeden
birisine verilen üç günlük izinle ilgili ücretli
geçen günlere ait ücretler gelir vergisine tabi
tutuluyor. Bu doğru mu?
YANIT: Teknoloji Bölgeleri Yasası'nın 01.01.2004
tarihinden geçerli olmak üzere 5035 sayılı yasa
ile eklenen geçici 2. madde gereği olarak
"Yönetici şirketlerin bu kanun uygulaması
kapsamında elde ettikleri kazançlar ile bölgede
faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerinin, münhasıran bu bölgedeki yazılım
ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri
kazançları 31.12.2013 tarihine kadar gelir ve
kurumlar vergisinden bağışıktır."
Yasal düzenleme gereği bölgede çalışan
araştırmacı, yazılımcı ve Ar-Ge personelinin bu
görevleri ile ilgili ücretleri 31.12.2013
tarihine kadar her türlü vergiden müstesnadır.
Yönetici şirket, ücreti gelir vergisi
istisnasından yararlanan kişilerin bölgede
fiilen çalışıp çalışmadığını denetlemektedir.
Bölgede fiilen çalışmayanlara istisna
uygulandığının tespit edilmesi halinde, ziya
uğratılan vergi ve buna ilişkin cezalardan
yönetici şirket de sorumludur.
Konu ile ilgili olarak Maliye Bakanlığı (1)
sayılı sirkülerle "Bölgede çalıştırılan
araştırmacı, yazılımcı ve Ar-Ge personelinin
kanuni izin süreleri içerisinde hak kazandıkları
ücretlerin de istisnaya konu edileceğini"
duyurmuştur.
Buna göre "teknokentte araştırmacı ve yazılımcı
olarak istihdam edilen personelin bu görevleri
ile ücretleri, 2013 tarihine kadar gelir
vergisinden istisna olup, söz konusu personelin
yasal izin süreleri içerisindeki hak
kazandıkları ücretler de" istisna kapsamındadır.
Bu bağlamda İş Kanunu'nun 55. maddesinde "Yıllık
izin bakımından çalışılmış gibi sayılan günler"
belirlenmiş olup, madde kapsamında fiilen iş
yerinde çalışılmamış olunsa dahi fiilen
çalışılmış gibi kabul edilmektedir.
Söz konusu yasanın (i) bendi uyarınca işçilerin
evlenmelerinde üç güne kadar, ana veya
babalarının, eşlerinin, kardeş ve çocuklarının
ölümünde üç güne kadar verilecek izinler fiilen
iş yerinde çalışılmış sayılacaktır. Bu gibi
hallerde de söz konusu günler için ödenen
ücretlerin de istisnadan yararlandırılması
gerekmektedir.
İş Kanunu'nun 55. maddesinin başında yapılan
tanımlamadan da anlaşılacağı üzere bu madde
kapsamında verilen ve kullanılan izinler yıllık
ücretli izin hakkının kullanımında çalışılmış
gibi sayılmaktadır. Dolayısıyla söz konusu yasa
maddesi kapsamında kullanılan ve kullandırılan
izinlerle ilgili günler yasal tanımlama uyarınca
fiilen çalışılmış sayıldığından sözü edilen
istisnadan yararlandırılacaktır. (V.Seviğ)
FUARA GÖTÜRÜLEN
MALLAR
SORU: Türkiye'de kiralanıp, yurt dışında kurulan
bir uluslar arası fuarda kullanılmak üzere
götürülen ve bilahare Türkiye'ye getirilen
malzemelerin kira bedelleri katma değer
vergisine tabii midir? Söz konusu işle ilgili
olarak taraflar arasında yapılan sözleşmede söz
konusu malzemelerin yurt dışında kullanılacağına
dair açık bir hüküm de bulunmakta olup,
kiralanan malzemeler ayrıca sigorta ettirilmiş
bulunmaktadır.
YANIT: Katma Değer Vergisi Yasası'nın 1/1.
maddesi uyarınca "Ticari, sınai, zirai faaliyet
ve serbest meslek faaliyeti" çerçevesinde
Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetler katma
değer vergisine tabi tutulmaktadır. Kiracı
konumundaki kuruluşla mevcut sözleşmenin de
incelenmesinden anlaşılacağı üzere; kiracı kurum
Türkiye'de tam mükellef olup, söz konusu
malzemelerin bir süre için yurt dışında
kullanımına yönelik olarak sözleşme yapmış
bulunmaktadır.
Katma Değer Vergisi Yasası'nın 4. maddesinde;
hizmet, teslim ve teslim sayılan haller ile mal
ithalatı dışında kalan işlemler olarak
tanımlanmış ve bu işlemlerin bir şeyi yapmak,
işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak,
temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak,
değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı
taahhüt etmek gibi şekillerle
gerçekleştirilebileceği hususu hükme
bağlanmıştır.
Katma Değer Vergisi Yasası'nın 6. maddesinin
başlığı "İşlemlerin Türkiye'de yapılması"dır.
Buna göre işlemlerin Türkiye'de yapılması;
* Malların teslim anında Türkiye'de bulunmasını,
* Hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten
Türkiye'de faydalanılmasını, ifade etmektedir.
Bu hükümler çerçevesinde hizmetin yurt dışında
ifa edilmiş olması ve hizmetten yurt dışında
yararlanılmış olması halinde Türkiye'de Katma
Değer Vergisi söz konusu olmamaktadır.
Diğer yandan Katma Değer Vergisi Yasası'nın 30/a
maddesinde; vergiye tabi olmayan veya vergiden
istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve
hizmet ifası ile ilgili alış vesikalarında
gösterilen veya bu mal ve hizmetlerin
maliyetleri içinde yer alan katma değer
vergisinin vergiye tabi işlemler üzerinden
hesaplanan katma değer vergisinden
indirilemeyeceği hususu hükme bağlanmıştır.
Dolayısıyla kiracı konumunda olan ve yurt
dışında bir fuarda kullanmak üzere sizden bazı
malzemeleri kiralayan şirkete bu teslim
Türkiye'de yapılmış olduğundan yapılan teslimler
katma değer vergisine tabiidir. Burada önemli
olan teslimin Türkiye'de tam mükellef bir
mükellefe yapılmış olmasıdır. (V.Seviğ)
YARGI
KARARLARINDA KDV'DE KONU
Danıştay 11. Dairesi E.1998/4360 K.2000/1063
T.23.3.2000
Gelir Vergisi Kanununun 82/5 ve KDV Kanunu'nun 1
ve Vergi Usuşl Kanununun 168/1. maddelerinin
birlikte incelenmesinden, gerçek usulde vergiye
tabi mükelleflerin ticari faaliyetlerini terk
ettikten sonraki arızi nitelikteki mal
teslimlerinden doğan kazançların KDV'ye tabi
olmadığı, ayrıca işi bırakan bir kişinin işi
bıraktıktan sonra demirbaşı işletmeden çekmiş
sayılacağına ve KDV ödeyeceğine dair hüküm
bulunmadığı anlaşılmaktadır. Olayda, faaliyetine
son veren yükümlünün ilgili dönem KDV
beyannamesine demirbaş çıkışlarını dahil
etmemesi nedeniyle hakkında cezalı tarhiyat
yapılmış olup, burada elde edilen kazancın Gelir
Vergisi Kanununun 82. maddesinin 2 ve 5.
bentleri uyarınca arızi kazanç mahiyetinde
bulunması, söz konusu kazancın elde edilmesine
ilişkin işlemin KDV'ne tabi olduğunun
düşünülemeyecek olması, söz konusu demirbaşın
elden çıkarıldığına ilişkin idarece yapılmış bir
tespit olmaması ve işi bırakan bir kişinin işi
bıraktıktan sonra demirbaşı işletmeden çekmiş
sayılarak KDV ödeyeceğine dair ilgili kanunlarda
hüküm de bulunmaması sebepleriyle, yapılan
tarhiyatta yasal isabet yoktur.
Danıştay 9. Dairesi E.1998/1161 K.1999/1672
T.27.4.1999
Tatil köyü işletmeciliği yapan yükümlü şirketin
1995 yılında bankaya yatırdığı mevduat nedeniyle
elde ettiği faiz gelirini 1995 yılı geliri
olarak kayıtlarına intikal ettirmesi ve bu
geliri üzerinden de KDV hesaplaması gerektiği
halde söz konusu geliri beyan dışı bıraktığı
ileri sürülerek cezalı KDV tarhiyatı yapılmışsa
da; davacı şirketin bankalara mevduat
yatırmasının 3065 sayılı Kanunun 1 ve 4.
maddeleri hükümleri karşısında verginin konusunu
teşkil eden bir hizmet olarak kabul edilemeyecek
olması ve bankaya kişilerin yatırdığı paranın
bankaya sunulan bir hizmet sayılamayacak olması
sebepleriyle, davacı şirketin bankaya finansman
hizmeti sunduğunun kabulü ile yapılan tarhiyatta
yasal isabet yoktur.
Danıştay 11. Dairesi E.1997/3908 K.1999/957
T.8.3.1999
Halk otobüsü işleten yükümlü ortaklık adına,
ortaklarından birinin diğer iki ortağa satmış
bulunduğu araç satış hissesinin emsallerine
nazaran düşük beyan edildiğinden bahisle cezalı
tarhiyat yapılmışsa da; KDV Kanununun 1/1.
maddesine göre ticari, sınaî, zirai faaliyet ve
serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan
teslim ve hizmetlerin KDV'ne tabi olduğu hükme
bağlanmış olup, olayda halk otobüsü işleten adi
ortaklığın ortaklardan birinin araçtaki
hissesini diğer iki ortağa satmak suretiyle
devrettiğinin anlaşılmış olması, buna göre hisse
devrinin yukarda yer alan madde hükmünde
belirtilen faaliyetler çerçevesinde yapılmış bir
teslim olmadığından KDV'ne tabi olmayacak olması
ve 25 seri nolu KDV Genel Tebliğinde, adi
ortaklıklarda, ortaklığın sona ermesi sonucunu
doğurmayan hisse devir işlemlerinin KDV'nin
konusunu oluşturmayacağının belirtilmiş olması
sebepleriyle, hisse satış bedelinin düşük beyan
edildiğinden bahisle yapılan cezalı tarhiyatta
yasal isabet yoktur.
Kuvvete Dayanmayan Adalet Aciz, Adalete
Dayanmayan Kuvvet Zalimdir.
Pascal
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz
Referans/19.11.2008