İş
ortaklıklarının vergi mükellefiyeti
Kurumlar Vergisi Yasası'nın 2/7
maddesinde yer alan düzenlemeye göre söz konusu vergiye
tabi kurumların kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları
ya da gerçek kşilerle belli bir işin birlikte
yapılmasını ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak
amacıyla kurdukları ortaklıklardan, bu şekilde
mükellefiyet tesis edilmesini talep edenler "iş
ortaklığı" olarak vergilendirilir. Bu bağlamda iş
ortaklıklarının tüzelkişiliklerinin bulunmaması
mükellefiyetlerini etkilemez. Batı literatüründe iş
ortaklıkları "Joint Venture" olarak ifade edilmektedir.
Gerek Batı ülkelerinde gerekse ülkemizde uygulamada
akdedilen Joint Venture sözleşmeleri genellikle sözleşme
temeline dayanan Joint Venture (Contractual Joint
Venture) ve sermayeye dayalı Joint Venture (Equity Joint
Venture) olmak üzere iki türe ayrılmaktadır. Tekinalp (Karayalçın'a
Armağan) Sf: 156, Dayıhanlı Sf: 180, Kaplan "Müşterek İş
Ortaklıkları Sf: 19, Oertle, Sf: 4 vd.
Yasal düzenleme gereği iş ortaklıklarının şartları
mevcut olsa dahi, ancak ortakların istemi halinde
Kurumlar Vergisi mükellefiyetleri tesis ettirilmekte
olup, bu konuda ortaklığın mükellefiyet tasisi açısından
seçimlik hakları vardır.
Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan Kurumlar Vergisi
Genel Tebliği'nde de açıklandığı üzere iş ortaklığının "Joint
Venture"nin Kurumlar Vergisi mükellefiyetinin tesisi
için gerekli olan koşullar şunlardır:
* Ortaklardan en az birinin Kurumlar Vergisi mükellefi
olması zorunludur.
* Ortaklığın belli bir işin sonuçlandırılması amacıyla
yazılı bir sözleşmeye dayalı olarak kurulmuş bulunması
gerekir.
* İş ortaklığı konusunun belli bir iş olması ve bu işin
mahiyetinin mevcut yazılı sözleşmede açıkça belirlenmiş
bulunması gerekmektedir.
* Birlikte yapılacak olan işin belli bir süre içerisinde
gerçekleştirilmesi hususu sözleşme ile taahhüt
edilmelidir.
* İş ortaklığı işverence yüklenilen işin belli bir veya
birden fazla bölümünden değil tamamından işverene karşı
sorumlu olduğu hususunun sözleşmede açıkça belirlenmiş
olması gerekmektedir.
* İşin bitiminde kazancın paylaşılması kabul
edilmelidir.
* Birlikte yapılması öngörülen ve müştereken yüklenilen
işin bitimi ve Vergi Usul Yasası'nda yer alan
mükellefiyetle ilgili ödevlerin eksiksiz olarak yerine
getirilmesi halinde mükellefiyet sona erecektir.
Yukarıdaki koşullar çerçevesinde iş ortaklığı
konsorsiyumdan farklı bir ortaklık türüdür.
Konsorsiyumda her ortak kendi yapacağı işten sorumludur.
Bir başka açıdan iş ortaklıkları, devamlılık gösteren ve
aynı nitelikte olan iş veya işler için değil, belirli
bir sürede bitecek bir iş için kurulmakta olup,
vergilendirme açısından tüm mükellef statüsündedir.
Gerçekte "konsorsiyum, belirli bir veya birkaç ticari
işi gerçekleştirmek ve bundan kazanç elde etmek için
birden ziyade teşebbüsün meydana getirdiği adi şirket
niteliğindeki akdi bir birleşmedir. İş ortaklığı da aynı
amaçlarla ve kâr etmek için kurulduğundan, çoğu zaman
konsorsiyum ve müşterek iş ortaklığını birbirinden ayırt
etmek güçtür." (Kaplan, Sf: 32) Bu bağlamda en belirgin
ayırıcı özellik iş ortaklığında tüm ortakların yapılacak
işten birlikte sorumlu olmayı kabul ettiklerini gösteren
yazılı sözleşme metnidir.
Belli bir iş için kurulan iş ortaklıklarında işverenin
birden fazla olması, iş ortaklığının hukuki oluşumunu
etkilemez.
İş ortaklıklarının Kurumlar Vergisi mükellefi olarak
tescil için başvuracakları vergi dairesi sözleşmelerinde
yer alan merkezin bulunduğu yer vergi dairesidir. Eğer
sözleşmede ortaklık merkezi açık olarak yer almamış ise
iş merkezi ortaklığın bulunduğu yer olup, mükellefiyet
tescili ise bu yerde görevli bulunan vergi dairesidir.
İşin bitimiyle eşzamanlı olarak iş ortaklığının sona
ermesi hukuken mümkün değildir, her şeyden önce iş
ortaklığının sona erebilmesi için vergisel açıdan tüm
yükümlülüklerin eksiksiz olarak yerine getirilmesi
gerekir.
Belli bir iş kurulmuş bulunan iş ortaklıklarında işin
bitimi tarihi, taahhüt sözleşmesinde belirlenen esaslara
göre belirlenir. Ancak işin bitimi iş ortaklığının da
sona erdiğini göstermez. Daha önce vurguladığımız gibi
vergisel açıdan tüm yükümlülükler yerine getirilmediği
sürece iş ortaklığının da sona ermesi hukuken
beklenemez.
Ülkemizde iş ortaklıkları hukuki mevzuat açısından
Borçlar Kanunu'nun adi ortaklıklarla ilgili hükümlerine
tabidir. (Borçlar Kanunu Madde: 520-541)
İş ortaklığının özellikleri dikkate alındığında
ülkemizde de ayrı bir hukuki mevzuatın oluşturulması
gerekmektedir. Bu bağlamda Borçlar Kanunu'nun konuya
ilişkin hükümleri artık yetersiz kalmaktadır.
Diğer yandan vergi uygulamaları açısından iş
ortaklıklarına mükellefiyet tescilinin seçimlik olarak
belirlenmesi doğru bir yaklaşım değildir. Bu bağlamda iş
ortaklıklarında diğer kurumlarda olduğu gibi birlikte iş
yapma ve yine kazancın birlikte paylaşımı, bir anlamda
kurumsal nitelikte işlemlerin gerçekleştirilmesi ile
bağlantılı olabilmekte, bu hususlar çoğu kez uygulamada
duraksama yaratmaktadır.
Veysi Seviğ
Referans / 17.10.2008 |