|
Defter ve belgelerin inceleme elemanına ibraz
edilmesi zorunludur
Vergi Usul Yasası’nın 359/a-2
maddesi uyarınca “..Defter, kayıt ve belgeleri
tahrif edenler veya gizleyenler (varlığı noter
tasdik kayıtları veya sair suretler ile sabit olduğu
halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili
kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi
gizlemek demektir) veya muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belge düzenleyenler veya belgeleri
kullananlar” hakkında altı aydan üç yıla kadar hapis
cezası hükmolunur.
Söz konusu yasa maddesi bazı görüş sahiplerince hem
anayasaya ve hem de adil yargılama hakkına ters
düşer nitelikte görülmüş ve bu görüşler çerçevesinde
bazı değerlendirmeler yapılmıştır. Bu konuda oluşan
bir yargı kararı esas alınarak Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi istenen belgeleri vergi denetçilerine
vermekten kaçınan kişinin bu nedenle
cezalandırılmasını adil yargılama hükmüne aykırı
görmüştür.
Ülkemizde, defter ve belgelerin inceleme elemanına
ibraz edilmemesi halinde Vergi Usul Yasası’nın
359/a-2 hükümünün uygulanmasının Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararı ile örtüşmediği görüşünü
ileri sürenler bu gibi durumlarda inceleme
(denetleme) elemanına ibraz edilmeyen defter ve
belgelerin mahkemeye ibraz edilmesinin mümkün
olabileceğini, bu bağlamda söz konusu defterlerin
mahkeme kararı doğrultusunda
değerlendirilebileceğini ifade etmişlerdir.
Doğru beyan edilmeyen mali durum üçüncü şahısları
etkiler
Gerçekte konuya ilişkin olarak incelenen Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararının dava seyri yeteri
kadar incelenmediğinden, dava sonucu yapılan
değerlendirmeler de doğru olmamıştır. Buna karşın
söz konusu karara göre “istenen belgeleri vergi
denetçilerine vermekten kaçınan kişinin bu nedenle
cezalandırılması adil yargılanma hükmüne aykırıdır.”
Bilindiği üzere bir ticari işletmenin kayıt ve
belgeleri o ticari işletmenin mali durumunu
belirleyici nitelikte bilgileri içermektedir. Bu
bağlamda ticari işletmeler belli zaman aralıklarında
mali durumlarını mevcut kayıt ve belgeleri üzerinden
belirleyerek üçüncü şahıslara duyurmakta ve daha da
önemlisi kendi ülke hukuklarına göre vergi
ödevlerini yerine getirmektedirler. Mali durumlarını
doğru beyan etmeyenlerin bu davranışları üçüncü
şahısların kararlarını etkileyebileceği gibi kamu
düzeninin oluşmasına yönelik güvenilirliğini de
olumsuz etkilemektedir. Kaldı ki bu durum kamu
finansmanının temel kaynağı olarak vergilendirmeyi
de etkilemektedir. Bir başka açıdan tutulması
zorunlu defter, kayıt ve bu kayıtlarla ilgili
belgelerin takibinin sağlanması, vergiyi doğuran
muamelelerin (işlemlerin) gerçek mahiyetinin
tespitini kolaylaştırmak amacıyla tutulması zorunlu
olan bu belgelerin belli süre saklanması ve
istenildiğinde de ibraz edilmesi yükümlülüğü Vergi
Usul Yasası tarafından zorunlu kılınmıştır. Devletin
üstlendiği kamu hizmetlerinin finansman
kaynaklarından en önemlisi olan verginin
etkinliğini, vergi kaynaklarının en az kayıpla
değerlendirilmesini sağlamak için alınan diğer
önlemlerin anında vergi yasalarına aykırı
davranışlar suç sayılmış ve bu suçlar için ceza
öngörülmüştür.
Vergi ile ilgili defter tutma zorunluluğu yasal
görevdir
Ceza siyasetinin konusu, hangi eylemlerin suç
sayılacağını ve suç kabul edilen eylemlere ne tür ve
miktarda ceza verileceğini belirlemektir. Vergi suç
ve cezalarında amaç, vergi yasalarının iyi biçimde
uygulanarak vergi borçlarının tespiti, zamanında ve
eksiksiz ödenmesinin sağlanması, böylece devletin
gelir ve kaynaklarının güvence altına alınmasıdır.
Bu durumda defter tutma, saklama ve ibraz etme
ödevlerine uyulmamasının suç kabul edilmesi, vergi
borcunun tespiti ve sonuçta ödenmesini sağlayarak
vergi kaybını önlemek, kamu hizmetlerinin finansmanı
için gerekli fonların toplanması suretiyle kamu
yararını sağlamaktadır.
Anayasanın 38'inci maddesinin beşinci fıkrasında
“Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen
yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu
yolda delil göstermeye zorlanamaz” hükmüne yer
verilmiştir. İnsan hakları arasında yer alan, manevi
işkenceyi men eden, insan haysiyetinin ve kişi
dokunulmazlığının teminatı olan bu düzenlemeye, ceza
yasalarında sanığın "susma hakkı” olarak yer
verilmiştir. Bu hak, suçlamayla başlayan bir haktır.
Kovuşturma ve soruşturmanın her aşaması için
geçerlidir. Kamu hizmetlerinin finansmanına,
vergiler aracılığıyla katılmak, bireylere yüklenilen
anayasal bir ödevdir. Yasalar ile yükümlerin ve
onlarla hukuki ilişkide bulunan üçüncü kişilerin
vergi ile ilgili kayıtlarının denetlenmesi amacıyla
kimi defter, kayıt ve belgeleri tutmak, saklamak ve
istenildiğinde yetkililere ibraz etmek zorunluluğuna
uyulmamasının suç olarak kabul edilmesi ile suçla
itham edilme birbirinden farklı durumlardır. Vergi
ile ilgili defter tutma, saklama ve ibraz etme
zorunluluğu yasalarla yükümlülere verilen bir
görevdir. Bu görevler yerine getirilmediği takdirde
suç oluşmaktadır. Bu bağlamda da Vergi Usul
Yasası’nda öngörülen defterlerin tutulmasının ve bu
defterlerin istenildiğinde ibraz edilmesinin zorunlu
kılınması, mükellefin anayasanın 38. maddesinin
beşinci fıkrasında öngörülen, kendisini suçlama ve
bu yolda delil göstermeye zorlanma olarak
nitelendirilemez. (Anayasa Mahkemesi, E.No: 2004/31,
K. No: 2007/11).
Veysi Seviğ / Yorum
Referans /
15.06.2007
MuhasebeNet.Net |
|