|
Kira gelirinden ödenen kiranın indirilmesi
Gelir Vergisi Kanununda
ticari işletmelere dahil olmayan gayrimenkullerden
elde edilen kira gelirlerinin, gayrimenkul sermaye
iradı kategorisinde vergilendirilmesi esası
benimsenmiştir.
Bunlardan birincisi, vergiye tabi gelirin doğrudan
yüzde 25’inin gider olarak kabul edilmesine dayanan
götürü gider yöntemidir.
Diğer yöntem ise kiraya veren tarafından yapılan ve
belgeye dayanan giderlerin kira gelirinden
düşülmesini öngören gerçek usuldür.
Mükellefler diledikleri usulü seçebilirler. Ancak
götürü gider usulünü
seçenler, iki yıl geçmedikçe bu usulden dönemezler.
Mükelleflerin bu seçim hakkını, her bir kira geliri
için değil, beyanname bazında kullanmaları
gerekmektedir.
Gerçek usulde hangi giderlerin gelirden
düşülebileceği kanunda tahdidi olarak
belirtilmiştir. Sahibi bulundukları konutu kiraya
vererek kirada oturan mükelleflerin elde ettikleri
kira gelirlerinden indirebilecekleri gerçek
giderleri arasında, ödedikleri kiraya da yer
verilmiştir. Ancak bu durumda olup da kira
gelirinden ödedikleri kirayı düşmek isteyenlere,
bazı sınırlamalar getirilmiştir. Sınırlamaya göre
kira gelirlerinden önce diğer gerçek giderlerin
indirilmesi, daha sonra kalan tutardan ödenen
kiranın düşülmesi gerekmektedir. Dolayısıyla
düşülebilecek kira gideri miktarı, kalan tutarla
sınırlıdır. Bu nedenle kendi konutlarını kiraya
verenlerin, elde ettikleri kira gelirinden daha
fazlasını gider olarak indirmeleri ve bu yolla diğer
gelirlerinden indirebilecekleri gider fazlası
yaratmaları yahut izleyen yıla devreden zarar
oluşturmaları mümkün değildir.
Yurtdışında oturanların konut kirası düşer mi
Evini kiraya verip konut kiralayanlar kira
ödemelerini, kiraya verdikleri muhtelif yerler
varsa, elde ettikleri toplam kira gelirlerinden
değil, sadece konut olarak kiraya verdikleri
yerlerden elde ettikleri kira gelirlerinden
düşebilirler. Bu giderleştirme olanağı, sahibi
oldukları gayrimenkullerini konut olarak kiraya
verenlere tanınmıştır. Bu nedenle kiracının sıfatı
önemli olmayıp, kullanım şekli önemlidir. Kiracı,
bir ticari işletme veya şirket olabilir. Kiracı,
kira ödemesini stopajlı olarak da yapabilir. Bu
nedenle sahibi oldukları dairelerini, örneğin bir
anonim şirkete kiraya vererek kirada oturanlar da
anonim şirketin bu daireyi personeline lojman olarak
kullandırması halinde, aldıkları kiradan kendi
konutları için ödedikleri kirayı gider olarak
düşebilirler. (Danıştay 3. Dairesi E: 1986/1207 K:
1986/1964 T: 9.10.1986, Danıştay 3. Dairesi E:
1986/1208 K: 1986/1965 T: 9.10.1986). Bu noktada
akla gelen bir soru da Türkiye’de sahibi oldukları
konutları kiraya verip, yurtdışında oturanların,
yurtdışında ödedikleri konut kirasının düşülüp
düşülemeyeceğidir. Gelir İdaresi Başkanlığı bu
soruya, gerek tam gerekse dar mükellef kira geliri
elde edenler için hazırladığı beyanname rehberinde
olumsuz yanıt vermiştir.
Danıştay'ın konut kirası ile ilgili görüşü
Rehberlerde konuya ilişkin gider kalemi açıklanırken
aynen “Dar mükelleflerin (yurtdışında işçi olarak
çalışan Türk vatandaşlarımız da dar mükellef
kapsamındadır) yabancı ülkelerde ödedikleri kira
gelirleri hariç” denilmiştir. Ancak bu ifadenin söz
konusu yasa maddesine göre bir yasal dayanağı
yoktur. Yasanın bazı maddelerinde harcamanın
Türkiye’de yapılması koşulu aranırken bu gider
kalemi için böyle bir koşul öngörülmemiştir. Nitekim
açılan davalarda da Danıştay, konut olarak kiralanan
gayrimenkulün mahallinin yurtiçinde veya dışında
bulunmasının sonucu etkileyeceğine dair kanunda bir
açıklık bulunmadığı gerekçesi ile yurtdışında işçi
olarak çalışanların da bulundukları ülkelerdeki
konutları için ödedikleri kira giderlerini,
Türkiye’de elde ettikleri kira gelirlerinden gider
olarak indirebileceklerine karar vermektedir.
(Danıştay 3. Dairesi E: 1992/833 K: 1993/1374 T:
14.4.1993; Danıştay 4. Dairesi E: 1999/1860 K:
1999/5292 T: 30.12.1999).Görüldüğü gibi bu konuda da
yargı ile idare arasında görüş ayrılığı vardır.
Mükellef hakları bildirgesi ile mükelleflerin
haklarına azami saygı göstereceğini ilan eden Gelir
İdaresi, doğal olarak beyanname kılavuzlarında
mükellefleri kendi görüşüne göre yönlendirmekte,
neticede konuya vakıf olmadan veya konusunda
uzmanlar ile çalışmadan beyanname verenler gereksiz
yere fazla ve haksız vergi ile karşı karşıya
kalmaktadır.
Bumin Doğrusöz / Yorum
Referans
/14.06.2007
MuhasebeNet.Net |
|