|
Vergilerde uygulama sorunları
Bu yazımızda gelen sorular
kapsamında uygulamada vergilerde yaşanan bazı
sıkıntılara değinilecektir.
Avans kâr dağıtımı
Bilindiği üzere 20 Nisan tarihli yazımızda bazı
şirketlerin avans kâr payı dağıtmak istediklerinde
Ticaret Kanunu'nda bu konuda bir hüküm
bulunmadığından bahisle Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı'nca bu taleplerini reddedildiğini
belirtmiştik. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Ticaret
Kanunu'nda bu yönde bir hüküm olmamasını gerekçe
göstermekteydi. Aynı bakanlık yine son günlerde
verdiği bir diğer kararında ise bu talebi kabul
etmiştir. Bu durumda işler daha da karışmış
bulunmaktadır. Üstelik son günlerde bazı gazete
yazılarında mükelleflere tebliğe göre hareket
edilmesi önerilerek mükellefler bu karmaşık duruma
yönlendirilmektedir. Bu yönlendirmeler mükellefleri
zor durumda bırakmaktadır. Bugün itibarıyla avans
kâr dağıtımı şu haldedir:
"Kanuna aykırı bir tebliğle mükelleflere avans kâr
dağıtımı yapabilecekleri söylenmekte ve bazı
yazarlar da bunu önermektedirler.
"Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bu taleplerin
bazılarını Ticaret Kanunu'nda hüküm olmadığı için
reddetmekte, bazılarını kabul etmektedir.
"Mükellefler de bu durumda ne yapacaklarını şaşırmış
durumdadırlar. Hepsi şanslarını denemekte, bazıları
başarmaktadır.
Bu durum için artık hukuken söylenecek bir söz
kalmamıştır. İdare hukuka aykırı tebliğe göre
hareket etmesine rağmen Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
başta bunu hukuka uygun bir gerekçeyle reddederken
maalesef son kararlarıyla kendisi de hukuka aykırı
davranmaya başlamıştır. Bu durumda mükelleflerin bir
kısmı avans kâr dağıtımı yapmakta, bir kısmı
yapamamaktadır. Bu keyfi uygulama eşitlik ilkesini
de yok etmektedir. Yarın mahkeme kararları da ortaya
çıkınca bakalım ne olacaktır. Bunun sorumluluğunu
kim üstlenecektir. Şu anda hukuk ayaklar altındadır.
Bunun vebali İdare'dedir.
Vergi ziyaı cezası
Bir başka hukuka aykırı uygulama olan vergi ziyaı
cezasında vergi mahkemeleri yeni vergi ziyaı cezası
düzenlemesine göre bazen eski ceza rakamlarını
değiştirerek karar vermekte, bazen de tarhiyatı
aynen onaylamaktadırlar. Bu sonuncu halde İdare
davası reddedilen mükellefe bu sefer yeni ceza
rakamlarına göre düzenlenmiş vergi ceza
ihbarnameleri göndermektedir. Mükellef bu
ihbarnameleri karşı dava açtığında İdare bu sefer de
bu ihbarnameleri yeni durumu bildirmek için
gönderdikleri, mükellefin zaten davayı kaybettiği,
ortada tesis edilmiş bir idari işlem bulunmadığı, bu
işleme karşı dava açılamayacağı savunmasını
yapmaktadır.
Bu durumda İdare'ye göre vergi/ceza ihbarnameleri
idari bir işlem değildir. Bunlara karşı dava
açılamaz. Oysa tam tersi bu işlemler kesin ve
yürütülmesi zorunlu idari işlemlerdir. Ne amaçla
yapılırsa yapılsın mükelleflerin buna karşı dava
açma hakları vardır. Üstelik bu hak anayasal güvence
altındadır. İdare bu tür bir savunma yapmakla hem
hukuk bilmediğini ortaya koymakta, hem de yine
mükellefin hakkı olan dava hakkını yok sayarak
mükellefin en doğal hakkını elinden almak
istemektedir. İdare'nin vergiyi bilen hukukçulara
ihtiyacı son zamanlarda artmıştır. Bu davranış ve
savunmalar İdare'ye sürekli zarar vermektedir.
Geçici vergi
beyannamesi
Geçici vergi beyannamesi ne zaman verilecektir?
Burada bugün ayın 14'ü olması sebebiyle sorun
önemlidir. Zira Gelir İdaresi Başkanlığı 63 numaralı
Gelir Vergisi Sirküleri ile geçici vergi
beyannamelerinin, ilgili üç aylık dönemi izleyen
ikinci ayın on dördüncü günü akşamına kadar bağlı
olunan vergi dairesine beyan edilmesi gerektiğini
söyleyerek yine hukuka aykırı bir durum yaratmıştır.
Burada yetkinin sahibi olan Bakanlar Kurulu ayın
14'ü şeklinde bir karar almadığı için bugün
itibarıyla mükelleflerin geçici vergi matrahlarını
beyan edebilecekleri bir tarih bulunmadığı gibi,
kendilerine uygulanacak bir müeyyide de yoktur.
Görüldüğü üzere İdare yine hukuka aykırı bir
düzenleme ile kendisini bağlamış durumdadır.
VERGİ VE HUKUK / Hakan Üzeltürk
huzelturk@superonline.com
14.05.2007
muhasebenet.net
|
|