Şirketin vazgeçtiği alacaklar, 3 yıl boyunca özel
hesapta izleniyor
Bir
firma alacaklı olduğu şirketle anlaşarak borcunda
indirim yaptığı veya alacağından durumlarda
belgelendirme gerekiyor. Sulh anlaşmalarının notere
tasdikiyle bu alacak 'değersiz alacak' haline dönüşüyor.
SORU: İnşaat malzemeleri satan bir firmayız. Bazı
ürünleri almış olduğumuz firma ile aramızda mevcut cari
hesap sözleşmesine göre biriken borç bakiyemiz üzerinde
alacaklı firma yetkilileri ile yapmış olduğumuz
görüşmeler sonucunda yüzde 25 oranında indirim sağladık.
Buna ait olarak aramızda bir protokol imzaladık. Bu
durumda söz konusu borç bakiyemiz yüzde 25 oranında
azalmış oldu. Buna göre kayıtlarımızı nasıl
düzenleyeceğiz?
YANIT: Vergi Usul Yasası'nın 324. maddesi uyarınca
"Konkordato veya sulh yoluyla alınmasından vazgeçilen
alacaklar, borçlunun defterlerinde özel bir karşılık
hesabına alınmaktadır." Yasal düzenleme gereği "Bu
hesabın muhteviyatı alacaktan vazgeçildiği yılın
sonundan başlayarak üç yıl içinde zararla itfa
edilmediği takdirde kâr hesabına aktarılır."
Yasa hükmü gereği değersiz alacak niteliğinde olup,
borçlu açısından borcunun alacaklı tarafından belli bir
kısmının silinmesi nedeniyle borçlunun mali durumunun
bozuk olduğu varsayılarak vazgeçilen kısmın ileriki
yıllarda vergilendirilmesi öngörülmüştür. Dolayısıyla
vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterinde özel bir
karşılık hesabına alınmaktadır. Bu hesaba alınan
alacaklar, üç yıl içinde zararla itfa edilmediği
takdirde kâr olarak kabul edilmektedir.
Vazgeçilen alacaklar borçlu kayıtlarında öncelikle "320
satıcılar" hesabına borç, "549 Özel Fonlar" hesabına
alacak gösterilecektir.
Eğer işletme zarar etmez ise bu takdirde yukarıdaki
kaydın yapıldığı yıl sonundan itibaren üçüncü yılın
sonuna kadar söz konusu mükellef zarar etmez ise bu
takdirde öncelikle "549 Özel Fonlar" hesabına borç, "679
Diğer Olağandışı Gelir ve Kârlar" hesabına alacak, daha
sonra da "679 Diğer Olağandışı Gelir ve Kârlar" hesabına
borç, "690 Dönem Kâr ve Zarar" hesabına alacak kayıt
edilmek suretiyle vazgeçilen ödeme dönem kazancına dahil
edilir.
Mevcut yasal düzenleme gereği olarak bir alacağın
ödenmesinden konkordato ve sulh yoluyla vazgeçilmiş
olunmalıdır. Borçlu yönünden söz konusu alınmasından
vazgeçilen miktarın "Özel Fon" hesabında izlenmesi de
yasal zorunluluktan kaynaklanmaktadır.
Uygulamada konkordato halini belgelemekte bir güçlük
bulunmamakla birlikte sulh yoluyla vazgeçilen alacaklar
için hukuki bir merasime veya anlaşmanın şekle tabi olup
olmadığı konusunda yasal açıdan bir açıklama mevcut
değildir.
Ancak Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış bulunan
284 Sıra numaralı Vergi Usul Yasası Genel Tebliği ile bu
bağlamdaki sulh anlaşmalarının notere tasdik ettirilmesi
öngörülmüş bulunmaktadır. Vazgeçilen alacaklarda
alacaklı taraf için "Değersiz Alacak" haline
dönüşmektedir.
Dolayısıyla bu durumun taraflarda kanıtlanmasına yönelik
bir anlaşmayı müştereken imzalayıp kabullendiklerini
gösteren bir belgenin varlığı olayın ispatı açısından da
zorunlu olmaktadır. Ayrıca Hukuk Usulü Muhakemeleri
Yasası'nın 288 ve müteakip maddeleri de vazgeçilen
alacakların hem alacaklı ve hem de borçlu açısından
belgelendirilmesini öngörmektedir. (V. Seviğ).
YURTDIŞI ÇIKIŞ YASAĞI
SORU: Yurtdışı çıkış yasağı kalktı mı? Bu konuda yeni
bir kanun çıkarıldı mı? Bazı basın organlarında bu
konuda haberler yer almaktadır.
YANIT: Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşülerek
kabul edilen 5766 sayılı "Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanun"un 5. maddesi ile Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun'a eklenen
36/A maddesinde yer alan düzenlemenin başlığı "Yurtdışı
Çıkış Tahdidi"dir.
Buna göre devlete ait olup, Vergi Usul Kanunu ve Gümrük
Kanunu kapsamına giren amme alacakları ile bunlara ait
zam ve cezaların ödeme emrinin tebliğ tarihini takip
eden yedi gün içerisinde ödenmeyen ya da kanun hükümleri
uyarınca hakkında bu alacaklar nedeniyle ihtiyati haciz
kararı alınan amme borçlusunun yurt dışına çıkışı
alacaklı tahsil dairesinin talebi halinde ilgili
makamlarca engellenecektir.
Yapılan yeni düzenleme gereği yurtdışı çıkış tahdidi 100
bin YTL ve üzerinde olan teminat altına alınmamış amme
alacağına uygulanacaktır. Bakanlar Kurulu bu miktarı on
katına kadar arttırmaya, yarısına kadar indirmeye ve
yeniden kanuni tutarına getirmeye yetkili kılınmıştır.
Amme alacağına karşılık teminat alınması, alacağın tecil
edilmesi, borçlunun aciz halinin tespit edilmesi, yargı
mercilerince amme alacağının takibinin durdurulmasına
karar verilmesi veya takibin kanunen durdurulması
gereken diğer hallerde yurt dışı çıkış tahdidi, alacaklı
tahsil dairesinin istemi üzerine ilgili makamlarca
kaldırılacaktır.
Amme borçlusu hakkında uygulanan yurtdışı çıkış tahdidi,
hastalık, iş bağlantısı gibi hallerde alacaklı tahsil
dairesinin uygun görmesi ve bildirimi üzerine ilgili
makamlar tarafından kaldırılır. Ancak bu nedenlerle
kaldırılan yurtdışına çıkış yasağı diğer bir çıkış
aşamasında uygulanabilecektir.
Konuya ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi Maliye
Bakanlığı'na aittir.
Diğer yandan bu madde ile daha önceki uygulamada da
olduğu gibi amme borcunun ödenmesinden amme borçlusu ile
beraber ödeme sorumluluğu bulunan ve Amme Alacaklarının
Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun hükümlerine göre amme
borçlusu ile beraber ödeme sorumluluğu bulunan ve söz
konusu yasanın amme borçlusu saydığı kişiler hakkında da
bu tahdit uygulanabilecektir. (V. Seviğ).
AMORTİSMAN AYRILMA ZAMANI
SORU: Bir iktisadi kıymetin amortismana tabi olması için
söz konusu iktisadi kıymetin kullanılmaya başlanması mı
yoksa aktife dahil edilmesi mi gereklidir? Örneğin bir
iktisadi kıymeti ben satın almış olsam ve fakat bu
iktisadi kıymeti geçici olarak kullanmama rağmen
işletmenin aktifine almamış veyahut da söz konusu malın
mülkiyeti bana intikal ettirilmediği için aktifime kayıt
etmemiş olsam, bu takdirde o iktisadi kıymet için
amortisman ayırabilir miyim?
YANIT: Bilindiği üzere Vergi Usul Yasası'nın 313.
maddesinde sayılan tüm iktisadi kıymetlerin aktife kayıt
edildiği tarih itibariyle amortismana tabi tutulması
mümkün bulunmaktadır. Söz konusu yasanın 320.maddesinde
ifade edildiği üzere "Amortisman süresi, kıymetlerin
aktife girdiği tarihten başlar."
Amortisman ayırma konusunda iktisadi ömür esası geçerli
olup, bu ömür söz konusu iktisadi kıymetin aktife
girdiği tarihten itibaren başlar. Bu bağlamda da
işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya veya
kıymetten düşmeye maruz kalan iktisadi kıymetlerin
amortismana tabi tutulması öngörülmüştür.
Bu konuda oluşan yargı kararları uyarınca da "Amortisman
ayırmak için iktisadi kıymetin kullanılmaya başladığı
tarih değil, aktife girdiği tarih dikkate alınır.
(Danıştay 4. Dairesi E.No:2005/396, K.No:2005/1823) (V.
Seviğ).
YARGI KARARLARINDA
RE'SEN VERGİ TARHI
Danıştay 9. Dairesi E.2000/6472 K.2003/606 T.20.2.2003
Faaliyetini terk eden yükümlünün, işin terk edilmesi
sırasında bir cilt faturanın araçta kaldığını ileri
sürerek incelemeye ibraz etmemesi üzerine takdir
komisyonu kararına dayanılarak ilgili dönem için adına
re'sen tarh edilen KDV ve cezanın terkini için açtığı
davada; davacının işi terk sırasında elinde kalan bir
cilt faturayı incelemeye ibraz etmemesi nedeniyle re'sen
takdire gidilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı, ancak
incelemeye ibraz edilmeyen ve kullanıldığı ileri sürülen
faturalardaki imzalarla davacının imzaları üzerinde
yapılan bilirkişi incelemesi sonucu faturalardaki
imzaların davacıya ait olmadığının tespit edilmesi
nedeniyle, ibraz edilmeyen fatura cildinin
kullanıldığına ilişkin iddiaya itibar edilmesi mümkün
olmayıp, bir cilt faturanın davacı tarafından
kullanılmadığı anlaşıldığından, dayanağı bulunmayan
takdir kararına istinaden yapılan cezalı tarhiyatın
terkini kararında hukuka aykırılık yoktur.
Danıştay 9. Dairesi E.2001/1445 K.2002/2472 T.16.5.2002
Yükümlü şirket tarafından incelemeye ibraz edilmeyen bir
cilt faturanın kullanıldığı ileri sürülerek vergi
inceleme raporuna dayanılarak ilgili dönem için cezalı
KDV tarhiyatı yapılmışsa da; yükümlülerin bir kısım
matrahları vergi dairesinin bilgisi dışında bıraktıkları
ya da bildirdikleri matrahlarda noksanlık bulunduğu
saptanan hallerde, bu matrahın miktarının ne olduğunun
gerçeğe en yakın biçimde tespiti gerekirken, olayda ise
inceleme elemanınca davacı şirket tarafından
kaybolduğundan bahisle ibraz edilmeyen bir cilt
faturanın kullanıldığına dair hiçbir delil ortaya
konulmadan, söz konusu faturalardan herhangi birisinin
diğer vergi mükelleflerinin defterlerine gider belgesi
olarak işlendiği tespit edilmeden ve söz konusu
faturalara ait hasılatın gizlenmiş olabileceği
varsayımından hareketle bulunan matrah ile bu nedenle
yapılan KDV tarhiyatı ve kesilen cezada hukuka uyarlık
yoktur.
Danıştay 4. Dairesi E.2000/4112 K.2001/1673 T.24.4.2001
1997 yılı işlemleri incelenen davacı şirket adına kredi
kartı ile tahsil edilen hizmet bedellerinin kayıt dışı
bırakılması nedeniyle resen tarhiyat yapılmıştır.
VUK'nun 30. ve 30/4. maddeleri öncelikle defter
kayıtları ve bunlara ait vesikaların incelenmesini, bu
kayıt ve belgelerde vergi matrahının doğru ve kesin
olarak tespitini engelleyen noksanlık, usulsüzlük ve
karışıklık bulunuyorsa bunların açıkça ortaya
konulmasını öngörmektedir. Dosyanın incelenmesinden
davacı şirketin yapılan hizmet karşılığında kredi kartı
kabul ederek elde ettiği hasılatın, bankadan gönderilen
ekstreler ile faturaların karşılaştırılması sonucu kayıt
dışı bırakıldığının tespit edildiği, oysa hizmet
bedellerinin bir kısmının nakit bir kısmının kredi kartı
ile bazen 2 ayrı kredi kartı kullanılarak ödendiği
dikkate alındığında inceleme elemanınca eksik incelemeye
dayanılarak matrah takdir edildiği ileri sürülmekteyse
de; inceleme elemanınca bankadan alınan ayrıntılı kredi
kartı dökümleri ile mükellef kurum tarafından ödeme
kaydedici cihaz kullanılarak düzenlenmiş perakende satış
fişlerinin karşılıklı olarak incelenmesi sonucu bulunan
farklı tutarlar için, verilen hizmetlere ilişkin yazar
kasa fişi tutarları ile kredi kartı hasılat tutarının
bölünmüş olabileceği hususundan hareketle, aynı
tarihteki birbirini izleyen bölünmüş yazar kasa fişi
tutarları toplamı dikkate alınarak slip ve fiş
tutarlarının birebir karşılaştırıldığı göz önüne
alındığında, yasal belge düzenlenmediği ve kayıtlara
intikal ettirilmediği sonucuna varıldığından, davacı
hakkında yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık yoktur.
ÖZELGELERDE
DAMGA VERGİSİ
1. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 28.4.2008 tarih ve
1010 sayılı özelgesi;
"İştirak halindeki gayrimekullerin izale-i şuyu davası
sonucunda Mahkemece satışına ilişkin olarak düzenlenen
ve DVK'nun 1 sayılı tablosunda yer alan kâğıtların damga
vergisinin satın alanlarca ödenmesi gerekir. Ayrıca,
dava sonucunda mahkemece yapılan satışa ilişkin satış
bedellerinin hissedarlara ödenmesi sırasında düzenlenen
kağıtların da damga vergisine tabi tutulması gerekir."
2. Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 30.5.2006 tarih ve 622
sayılı özelgesi;
"DVK'nun eki 1 sayılı Tablonun II/2 fıkrası uyarınca,
sadece Maliye Bakanlığı'nın veya Sayıştay'ın vizesine
tabi olan ihale kararlarının vize edilmemesi halinde bu
kararlara ilişkin vergilerin red ve iadesi mümkün olup,
Üniversite Rektörlüğü'nce bırakılan ancak Kamu İhale
Kurulunca vize edilemeyen ihaleye ilişkin damga
vergisinin red veya iadesi mümkün değildir."
3. Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 14.5.2007 tarih ve 43265
sayılı özelgesi;
"Şirket çalışanlarına düzenli olarak ücretlerine
mahsuben yapılan avans ödemelerinin, DVK'na ek 1 sayılı
tablonun IV/1b düzenlemesi gereğince binde 6 oranında
damga vergisine tabi tutulması gerekir."
4. Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 15.12.2007 tarih
ve 2991 sayılı özelgesi;
"43 seri no'lu DVK Genel Tebliği'nin 6.1.4.1.
maddesinde, Kanuna ek'li 1 sayılı tablonun IV/1-a bendi
ile resmi daireler tarafından kişilere yapılacak
ödemeler sırasında düzenlenen kâğıtlardan sadece mal ve
hizmet alımlarına ilişkin olanların damga vergisine tabi
tutulacağı, bunun dışındaki ödemelerin ise tabloda
başkaca bir düzenleme yok ise vergilendirilmeyeceği
düzenlenmiştir. Bu düzenle uyarınca ihracat nedeniyle
yapılan nakden katma değer vergisi iadesinin alınması
sırasında damga vergisi hesaplanmaması gerekir. Haksız
olarak damga vergisi tahsili söz konusu ise, bu verginin
iadesi için VUK'nun vergilendirmede hata hükümlerine ve
‘Düzeltme ve Reddiyat' başlıklı 120. maddesi
düzenlemelerine istinaden bağlı olunan vergi dairesine
müracaat mümkündür."
YENİ YAYINLAR
Sosyal güvenlikte değişiklikler
Sosyal güvenlik alanı bir mevzuat yığınına döndü.
Nihayet 5510 sayılı kanun 1 Ekim'de tam olarak yürürlüğe
girecek ve sosyal güvenlik alanında pek çok şey
değişecek. Bu alanda yapılan değişiklikleri
izleyemediklerinden bahisle kaynak soran pek çok da
okurumuz oldu. Biz de bu alanda yayınlanan iki kitabı
hemen duyurmak istedik. Bunlardan birincisi bu alanın en
gözde ismi Sosyal Güvenlik Kurumu Baş Müfettişi Resul
Kurt tarafından kaleme alınmış bulunan "Sosyal Güvenlik
Reformu Rehberi" adlı kitap. Diğeri de yine Resul
Kurt'un Sosyal Güvenlik Baş Müfettişi Ali Tezel ile
birlikte kaleme aldığı "Sosyal Güvenlik Reformu Yorum ve
Açıklaması" adlı kitap. Hukuk kitapları satan
yayınevlerine de dağıtımı yapılmış bu kitapları edinmek
isteyenler birincisi için TİEM Danışmanlık'a
(0212-2111011), ikincisi için Yaklaşım Yayıncılık'a
(0312-4394343) müracaat edebilir.
SÖZÜN ÖZÜ
Ders alınmış başarısızlık başarı demektir.
M. S. FORBES
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz
Referans / 11.06.2008 |