Öncelikle hemen belirteyim, bu ülkede köklü bir sosyal
güvenlik reformu olmasını savunanlardan birisiyim. Ama,
eksiklerini, hatalarını eleştirmek, daha iyisini
araştırmakta benim bu ülkeye borcum. Deniz Gökçe’nin
yazısı sonrasında reformun tüm yönleriyle ele alınması
gerekti.
Deniz Hoca’ya yakıştı 1940
doğumlu. Ekonomist-Yazar olup Boğaziçi Üniversitesi
ekonomi profesörlerindendir. Televoleci ekonomistlerden
biri olarak tanınıyor. Halen köşe yazarlığı, TV
programcılığı ve üniversite hocalığı yapıyor
(www.biyografi.net). Boğaziçi’nde Makroekonomi,
ekonometri, Uluslararası finans ile Para ve Banka
dersleri veriyor (www.isletme.boun.edu.tr).
Akşam Gazetesi yazarı ve aynı zamanda futbol yazıları
ile tanıdığımız Deniz Gökçe’den bahsediyorum.
Ekşisözlük’te (http://sozluk.sourtimes.org/) Deniz Gökçe
yazınca daha fazlasını da bulacağınıza eminim.
Akşam Gazetesi’ndeki 01.03.2008 tarihli “Sosyal
güvenlikte ideolojik unutkanlık!” başlıklı yazısında
aynen; “Bugün medyada yer alan akademisyenlerden
bazıları, mesela Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi
Bölümü’nden dostumuz Dr. Ayşe Buğra (geçtiğimiz günlerde
radyo ve televizyonlara verdiği beyanatlara dayanarak
eleştiri getiriyorum) veya devlette sosyal güvenlik
sisteminde yönetici veya müfetiş olarak görev almış ve
şimdi medyada yazıp çizen bazı kimseler (emeklilik
ödemelerin nasıl belirleneceği konusunda mevzuatı
bilmek, sosyal güvenlik sistemlerinin dünyadaki yeni
yaklaşım, ilke ve durumundan haberdar olmak için yeterli
değildir) ortalığı iyice bulandırıyorlar.” diye yazarak
Ali Tezel ve bana ağır ithamlarda bulunmuş.
Yine, 03.03.2008 tarihli Sosyal güvenlikte paradigma
değişmişti! başlıklı yazısında aynen; “Bireysel
Emeklilik Sistemi (BES)…….özellikle Latin Amerika’da
çöken sosyal güvenlik sistemlerinin kurtarılmasında
alternatif sistem olarak gündeme gelmiş ve “Şili modeli”
adı ile de, tüm dünyada oldukça tercih edilmeye ve
uygulanmaya başlamıştır.” Diyor. Uzağa gitmesine gerek
yok, hemen Hisarın öbür yakasındaki Marmara Üniversitesi
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünden
değerli hocalar Prof. Dr. Müjdat Şakar’a, Prof. Dr. Ali
Güzel’e, Prof. Dr. A.Rıza Okur’a “Şili Modelini ve
yararlarını!” sorması yeterli.
Deniz Hoca hızını alamayınca 04.03.2008 tarihinde Sosyal
Güvenlik Reformu “olmazsa olmaz” diye yazmış. Hoca bunu
hep yapıyor. Bugüne kadar Enis Berberoğlu, Prof. Dr.
Salih Neftçi, Hıncal Uluç, Cüneyt Koryürek, Kenan Onuk
ve daha bir çok kişiyle kavga ederek yazı yazmıştı.
Deniz Gökçe, yazı yazmakla kavga etmeyi ayırt edemiyor.
Makro ekonomi, banka ve futbol uzmanı olan hocaya,
günahıyla sevabıyla reformu yazmak gerekti.
Bugüne kadar zaman zaman çeşitli vesilelerle
görüştüğümüz sosyal güvenlik hocalarından hiç birisi
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel sağlık Sigortası
Kanunu için “olmazsa olmaz” dememiştir. Ya sosyal
güvenlik hocalarında bir sorun var, ya da Deniz hocada.
Bugüne Nasıl Geldik
Aslında bugün hiç kimsenin memnun olmadığı sosyal
güvenlik sisteminin neden bu hale geldiğini anlamamıza
ışık tutacak bir alıntı yapalım. Boğaziçi Üniversitesi
öğretim üyesi Doç. Dr. Nadir Özbek tarafından kaleme
alınan “Cumhuriyet Türkiye’sinde Sosyal Güvenlik ve
Sosyal Politikalar” isimli kitapta Türkiye’nin en önemli
sorunları arasında yer alan sosyal güvenlik ve sosyal
politikalar konusu son dönem Osmanlı İmparatorluğundan
bugüne uzanan geniş bir tarihsel perspektif içinde
incelenmiştir. Kitapta en çok ilgimi çeken; 1946 yılında
İşçi Sigortaları Kurumu adıyla faaliyete başlayan ve
bugün SSK olarak bilinen kurumun ilk yönetim kurulu
başkanı olan Prof. Ernst E. Hirsch’in dönemin Çalışma
Bakanı Sadi Irmak’ın, bakanlık işlerinde kullanılmak
üzere kaza, hastalık ve doğum için toplanan primlerden
bir milyon lira talep etmesi üzerine genel müdürle
birlikte bir milyon lirayı vermeyerek derhal istifa
ettiği bölümdü. Sosyal güvenlikte buraya nasıl
geldiğimizi de en güzel açıklayan yazı bana göre. Sosyal
güvenlik fonlarının popülist politikalar, erken
emeklilik ve bazı kamu bankalarına ucuz kredi
kullandırılması sonucu nasıl bittiğinin özeti adeta.
Neden Reform Yapılmalı
Reform yapılmalı, çünkü çalışanlar arasında sağlık ve
sosyal güvenlik hakları yönünden önemli farklılıklar
vardır. Mutlaka çalışanlar arasında sağlık ve sosyal
güvenlikleri yönünden norm ve standart birlikteliği
sağlanmalıdır.
Ayrıca, sosyal güvenlik açıkları GSMH’ın yüzde 5’ine
dayanmıştır. Bu sistemin işleyişini ciddi şekilde tehdit
etmektedir. Zaten reformun gerekçeleri ayrıntılı olarak
sosyal güvenlik reformuna başlanırken hazırlanan beyaz
kitap’ta yer almıştır. Zaten reformun gerekliliğine de
hiç kimse itiraz etmiyor. Bu ülkede sosyal güvenliğe
ömrünü adamış akademisyenler dururken, reformun hazırlık
sürecinde doktora öğrencileriyle çalışılması da
gözlerden kaçmamıştır.
Deniz hocayla gerekçelerimiz farklı olsa da, mutlaka
toplumun asgari müşterekte buluştuğu bir reform
yapılması gerektiğine katılıyorum.
Reformda Son
Durum
TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun yürürlük tarihi bugüne kadar
3 kez ertelendi. Yaşanan tartışmalar dolayısıyla 4. kez
ertelenmesi de gündemde. Reforma işçiler, sendikalar,
işverenler, memurlar, çiftçiler, emekliler,
akademisyenler (sosyal güvenlik hocaları) karşı. Ama
buna rağmen yasanın çıkacağı ve yürürlüğe girecek gibi
görünüyor.
Bugün reformun eksiklerini, yanlışlarını ve doğrularını
yazıyorum. Şüphesiz, ülke gündemini bu kadar etkileyen
bir reformla ilgili ne kadar yazılsa azdır. Pazartesi
günü de, reformla ilgili görüşlerimi yazmaya devam
edeceğim.
İşte reformun
doğruları ve yanlışları;
REFORMDA DOĞRULAR
İşyeri bildirgesi en geç sigortalı çalıştırılmaya
başlanan tarihte verilecek
İşverenler, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri
bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı
tarihte, SGK’na vermekle yükümlü olacak. Şirket kuruluşu
aşamasında, çalıştıracağı sigortalı sayısını ve bunların
işe başlama tarihini, ticaret sicili memurluklarına
bildiren işverenlerin, bu bildirimleri SGK’na yapılmış
sayılacak. Ticaret sicili memurlukları, kendilerine
yapılan bu bildirimi en geç on gün içinde Kuruma
bildirmek zorunda. Böylece kayıtlı işyerlerinin süre
geçirmesinden dolayı idari para cezası ile
karşılaşmaları önlenecek.
Aylık prim ve hizmet belgesinin verilme süresi değişiyor
Aylık prim ve hizmet belgesinin, ait olduğu ayı takip
eden ayın kurumca belirlenecek gününe kadar Kuruma
vermekle veya sigortalı çalıştırmadığı takdirde, bu
hususu sigortalı çalıştırmaya son verdiği tarihten
itibaren, onbeş gün içinde Kuruma bildirmekle yükümlü
olacak. Sosyal güvenlik reformunun yürürlüğe gireceği
tarihten önce aylık prim ve hizmet belgesi ait olduğu
ayı takip eden ayın son gününe kadar verilebiliyordu. Bu
sistem reformla birlikte değiştirilmiş olacak.
*******************
Borcunu ödemeyen işverenlere yurtdışı çıkış yasağı
geliyor
250.000 YTL ve üzerinde olan teminat altına alınmamış
Kurum alacağı için yurt dışına çıkış yasağı konulacak.
Böylece kurumun prim tahsilatı artacaktır.
*****************
Prim alacağını bir yılda tahsil etmeyen yöneticilere
kovuşturma geliyor
Sosyal Güvenlik Kurumu, kamu idarelerinde işyerinin
özelliği nedeniyle primlerin farklı zamanlarda ödeme
süresini belirlemeye yetkilidir. Prim alacaklarının
tahsili için muacceliyet tarihinden itibaren en geç bir
yıl içinde icra yoluna başvurmayan Kurum yetkili
personeli hakkında genel hükümlere göre kovuşturma
yapılacaktır.
*****************
Prim borçları katma değer vergisi iade alacağından
mahsup edilebilecek
Prim borçları katma değer vergisi iade alacağından
mahsubu suretiyle de ödenebilir. Bu takdirde katma değer
vergisi iade hakkı sahibi kendisinin, mal veya hizmet
satın aldığı veya iştirak veya ortaklık ilişkisi içinde
bulunduğu işverenlerin prim borçları için de mahsup
talep edebilir.
*****************
İşyeri kayıtları on yıl saklanacak
İşveren, işyeri sahipleri; işyeri defter, kayıt ve
belgelerini ilgili olduğu yılı takip eden yıl başından
başlamak üzere on yıl süreyle, kamu idareleri otuz yıl
süreyle, tasfiye ve iflâs idaresi memurları ise
görevleri süresince, saklamak ve Kurumun denetim ve
kontrol ile görevlendirilen memurlarınca istenilmesi
halinde onbeş gün içinde ibraz etmek zorundadır. Daha
önce özel sektör işverenleri için 5 yıl olan süre 10
yıla çıkarılmış olacaktır. Böylece işçiler açısından hak
kayıpları ve suistimaller önlenebilecek.
*****************
Bazı Sosyal Yardımlar Ve Özel Sağlık Sigortasından Prim
Alınmayacak
5510 sayılı Kanunun 80. maddesinde düzenlenen hükümlerle
ölüm, doğum ve evlenme yardımları, görev yollukları,
seyyar görev tazminatı, kıdem tazminatı, iş sonu
tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu
ödeme, keşif ücreti, ihbar ve kasa tazminatları, ayni
yardımlar, işverenler tarafından sigortalılar için
ödenen özel sağlık sigortası primleri ile Kurumca
tutarları yıllar itibarıyla belirlenecek yemek, çocuk ve
aile zamları, işverenler tarafından sigortalılar için
bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı
asgarî ücretin % 20’sini geçmeyen bireysel emeklilik
katkı payı tutarları, prime esas kazanca dahil
edilmeyecek.
Özellikle Şükrü Kızılot hocayla birlikte köşelerimizde
birkaç kez dile getirdiğimiz, özel sağlık sigortasından
prim alınmaması son derece önemli.
Ölüm, doğum ve evlenme yardımları ve kasa
tazminatlarından sigorta primi alınmaması esasen doğru
olmakla birlikte ölüm, doğum ve evlenme yardımları ile
kasa tazminatlarına da bir sınır getirilmelidir. Aksi
halde, işçilere ölüm, doğum, evlenme nedeniyle yüksek
tutarlarda ödemeler yapılmasına rağmen hiçbir prim
alınmamış olacaktır.
*****************
Bağ-Kur’luya da Süt Parası Ödenecek
Halen yürürlükte olan mevzuata göre, SSK’lılara doğum
nedeniyle emzirme yardımı (süt parası) olarak 50 YTL,
memurlara ise 123,72 YTL doğum yardımı ödeneği
veriliyor. Bağ-Kur’luların ise bu hakkı yok.
Reformun ilk halinde altı ay süresince her ay asgari
ücretin üçte biri olarak verilmesi öngörülen süt parası,
yeni hazırlanan değişiklik tasarısında her çocuk için
yaşaması şartıyla doğum tarihinde geçerli olan asgarî
ücretin üçte biri (Halen 202,80.-YTL) tutarında emzirme
ödeneği verileceği öngörülmüştür. Özellikle
Bağ-Kur’luların da emzirme ödeneği kapsamına alınması ve
SSK’lılara ödenen emzirme yardımının artırılması olumlu
olmakla birlikte, yasanın ilk halinden geriye dönüş söz
konusu.
***************************
Bağ-Kur’luya da İş Göremezlik Ödeneği Geliyor
Halen, SSK sigortalılarının iş kazası, meslek hastalığı,
hastalık halinde sigortalının sağlık tesislerine
yatırılmak yahut bakımı Kurumca sağlanarak kaplıca veya
içmelere gönderilmek yoluyla tedavi ettirildiği
takdirde, hesaplanacak günlük kazancının yarısı, ayakta
tedavi ettirildiğinde ise üçte ikisi oranında geçici iş
göremezlik ödeneği verilmektedir. Bağ-Kurlulara ise
raporlu oldukları sürelerde geçici işgöremezlik geliri
verilmemektedir.
Sosyal Güvenlik Reformu ile, ticarî kazanç veya serbest
meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir
vergisi mükellefi olanlar, gelir vergisinden muaf olup,
esnaf ve sanatkâr siciline ile birlikte kanunla kurulan
meslek odalarına usûlüne uygun olarak kayıtlı olanlar,
tarımsal faaliyette bulunanlara iş kazası veya meslek
hastalığı ya da analık halinde geçici iş göremezlik
ödeneği verilecek. Ancak, hastalık halinde verilmeyecek.
Yani, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmeyen ilk
halinden geriye dönüş var. Ama, yine de Bağ-Kurlular
açısından önemli bir değişiklik.
***********************
Reformdan Önce İşe Girenlerin Emeklilik Süresi
Değişmiyor
Reformun yürürlük tarihinden önce işe girmiş olanlar
için geçerli emeklilik yaşları ve şartlarından herhangi
bir değişiklik yapılmayacak. Emeklilik yaşı 2036 yılına
kadar kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaş ve 7000 gün
olarak uygulanacaktır. Ancak, reformdan sonra işe
girenlerde 7000 gün sayısı her yıl 100’er gün
artırılarak uygulanacak.
Halen hem memurlar, hem Bağ-Kur’lular hem de SSK’lılar
için kadınlarda 58 ve erkeklerde de 60 yaş sınırı
1999’dan beri uygulanıyor.
Ayrıca, yaşlılıktan emeklilik de sistemin sigortası
işlevini görüyor. Yani, kadınlarda 58 ve erkeklerde de
60 yaşına gelmesine rağmen prim gün sayısı yeterli
olmayanlar da 5400 günle emekli olabiliyor.
*******************
Ölüm Sigortasından Yararlanma Şartları Eşitleniyor
Halen, T.C. Emekli Sandığından memurların dul ve
yetimlerine aylık bağlanması için 10 yıl ve daha fazla
süre prim ödeme koşulu şartı aranmaktadır.
Bağ-Kur’luların hak sahiplerine ise en az beş tam yıl
sigorta primi ödenmiş olması halinde dul/yetim aylığı
bağlanmaktadır. SSK’lılar ise 5 yıl sigortalılık süresi
ve 900 prim gün sayısı ile ölüm aylığı almaktadır.
Sosyal Güvenlik Reformu ile “Bu Kanunun yürürlük
tarihinden sonra ölen sigortalıların hak sahipleri için
ölüm aylığı;
a) En az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları
primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak
sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde
bağlanır.” hükmü getirilmektedir.
Ölüm sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma
şartlarında özellikle memurlar lehine bir değişiklik
yapılıyor.
Reformla, ölüm sigortasından sağlanan 5510 sayılı
Kanunun yürürlük tarihinden sonra ölen sigortalıların
hak sahipleri için en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve
ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması halinde ölüm
aylığı bağlanacağı öngörülüyor. Bu durumda da 10 tam
yılı doldurmadığı için daha önce dul-yetim aylığı
bağlanmayan bir çok kişi yeni düzenlemeden
yararlanamayacak.
Bu hüküm ile, hukukun temel kuralı olan vatandaş lehine
olan düzenlemenin uygulanmaması ihlal ediliyor. Lehte
olan düzenlemenin uygulanmasına aykırılık söz konusu. Bu
nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından iptali söz konusu
olabilir.
EKSİK VE YANLIŞLAR
Bağ-Kur’lunun Primi İşçisinin Ücretine Bağlanıyor
Halen Bağ-Kur Kanununa göre, 24 gelir basamağı var.
Bağ-Kur’lular bulundukları basamağa göre prim ödüyor.
Sosyal Güvenlik Reformu ile Bağ-Kur’lu olmasını
gerektirecek bir faaliyette bulunan kişilerin (vergi
mükellefiyeti, ticari faaliyet, şirket ortaklığı gibi),
asgari ücret ile asgari ücretin 6,5 katı arasında olmak
koşuluyla her ay dilediği rakam üzerinden yüzde 33,5
veya % 39 arasında oranında (yaptığı işin tehlikesine
göre değişmektedir) prim ödemekle yükümlü tutuluyor.
Ancak, 4/b’li (Bağ-Kur’lu) işveren olup işçi
çalıştırıyorsa en yüksek ücret ödediği işçisinden daha
az gelir beyan edemeyecektir. Bu durum, işçi
ücretlerinin kayıt dışına itilmesini teşvik edecektir.
*****************
Her Şirket ortaklığından Ayrı Bağ-Kur Primi Alınacak
Halen, Bağ-Kur’lu olması gerekenler kaç şirkette ortak
olurlarsa olsunlar, her ay sadece bir kez Bağ-Kur primi
ödemektedirler. Yani, ödenecek Bağ-Kur primi, ortak
olunan şirket sayısına bağlı olmayıp sadece bir kez
ödenmektedir.
Sosyal Güvenlik Reformu ile Bağ-Kur’lu olmayı gerektiren
şekilde birden fazla şirkete ortak olunması halinde, her
şirketten ayrı ayrı prim alınması öngörülmektedir.
özellikle doktor, mali müşavir, mühendis, mimar gibi bir
çok kişinin gerçekten hiçbir ortaklığı olmamasına rağmen
sırf yasa hükümlerine uygunluk sağlanması için hatır
ortağı olanlara büyük yük gelecek.
*******************
Erken yaşlanan hastalar daha geç emekli olacak
55 yaşını dolduran ve erken yaşlanmış olduğu tespit
edilen sigortalılar, yaş dışındaki diğer şartları
taşımaları halinde yaşlılık aylığından yararlanacak.
Böylece erken yaşlanma halinde 50 olarak uygulanan yaş,
55’e çıkmış olacak.
*******************
Evlenen Malul Çocukların Aylığı Kesilecek
Halen, evlenen malul çocuklar hastalık sigortasından ve
ölüm aylığından yararlanabilmektedir.
Sosyal Güvenlik Reformu evlenen malül kızların yetim
aylığı kesilmektedir.
*****************
Borçlu Bağ-Kur’luya Sağlık Yardımı Yapılmayacak
Borçlu Bağ-Kur’lu sigortalılarının sağlık yardımı ve iş
göremezlik ödeneği alabilmeleri mümkün olamayacak.
*********************
Gurbetçi işçiler kendi primini ödeyecek
Halen Sosyal Güvenlik Sözleşmesi akdedilmemiş ülkelerde
Türk işverenler tarafından istihdam edilen Türk
işçilerinin sosyal güvenlikleri 506 Sayılı Kanun'un
86'ncı maddesi uyarınca Topluluk Sigortası ile
sağlanmaktadır. 5510 sayılı Kanunda ise Yurtdışında Türk
işverenler tarafından çalıştırılan işçilerin tüm sigorta
kollarına tabi sigortalı olarak çalıştırılması
öngörülmekteydi. Ancak 5510 sayılı kanunda yer alan bu
hükmün uygulamasından daha başlamadan vazgeçiliyor.
Taslakta, Türkiye ile sosyal güvenlik sözleşmesi
imzalamayan ülkelerde Türk işverenlerin yurtdışındaki
işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri
hakkında emeklilik primi olan uzun vadeli sigorta kolu
primleri alınmayacağı, sadece kısa vadeli sigorta
kolları ile genel sağlık sigortası hükümleri
uygulanacağı öngörülüyor.
*******************
SSK İsteğe Bağlı Sigortalılığı Bitecek
Reformla birlikte SSK isteğe bağlı sigortası bitecek.
İsteğe bağlı sigorta primleri ödenen süreler Bağ-Kur
sigortalılığı gibi değerlendirilecek, emeklilikleri 9000
prim günüyle mümkün olacak.
Reformla birlikte, isteğe bağlı sigortalılara sağlık
yardımı da verilecek olması önemli bir gelişme olmakla
birlikte bu sürelerin Bağ-Kur sigortalılığı olarak devam
ettirilecek olmasından dolayı özellikle eskiden beri
isteğe bağlı SSK sigortasına prim ödeyenler mağdur
olacak.
************************
Emekliden de Genel Sağlık Sigortası Primi Alınacak
Sosyal Güvenlik Reformu ile emekli aylığı almakta iken
sigortalı bir işe giren veya kendi adına kurduğu
işyerinde çalışan esnaf, tüccar, şirket orağı ve vergi
mükelleflerinden sosyal güvenlik destek primi ve kısa
vadeli sigorta kolları prim oranının yanı sıra Genel
Sağlık Sigortası primi de tahsil edileceği
öngörülmüştür.
***************
“Çalışan Kadın”ın Dul Aylığı Düşürülüyor
Ölen sigortalının 33 üncü madde hükümlerine göre
hesaplanacak aylığının; Dul eşine % 50'si; aylık
bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise bu Kanun
kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında
çalışmaması veya kendi çalışmaları sigortalılığı
nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde
aylığının % 75'inin bağlanacağı belirtilmektedir.
Çalışan kadının dul aylığı %25 eksiltilmektedir.
*****************
Ücret Dışındaki Ödemelerin Tavanı Aşan Kısmından Prim
Alınacak
Halen, sigortalılara ödenen ücret dışındaki diğer
ödemelerin üst sınırı aşan kısmından sigorta primi
kesilmemektedir.
Sosyal Güvenlik Reformu ile ücret dışındaki diğer
ödemelerin üst sınırı aşan kısmından, ödemenin yapıldığı
ayı takip eden aydan başlanarak oniki ayı geçmemek üzere
üst sınırın altında kalan sonraki ayların prime esas
kazançlarına ilave edileceğine ilişkin bir hüküm
getirilmektedir.
*****************
Sağlık Giderleri Artacak
Sosyal güvenlik reformunun asıl amacı, Kurumun
açıklarını kapatarak, sosyal güvenlik açısından
işçi-memur-esnaf-köylü-emekli gibi toplumun tüm
kesimlerinin eşit norm ve standartta sosyal güvenceye
kavuşturulması hedeflenmişti.
2004 yılı Aralık ayında 2.7 milyar YTL olan SSK ilaç
harcaması 2007 yılı sonunda 5.8 milyar YTL’ye, 6.6
milyar YTL olan SSK toplam sağlık harcaması da 14 milyar
YTL’ye ulaşmış.
*****************
Sağlık harcamalarındaki artışın nedeni iyi araştırılmalı
Sağlık harcamalarındaki bu artışın nedeninin iyi
araştırılması gerekli. 2004-2006 yıllarında SGK
Başkanlığı yapan kişi, halen önemli bir ilaç şirketinin
Sağlık Politikaları Koordinatörlüğü görevini yürütüyor.
2531 sayılı Kanuna göre, genel bütçeye dahil daire,
kurum ve kuruluşlar ile katma bütçeli idarelerde; aylık,
ücret veya ödenek almak suretiyle görev yapmış olanlar
görevlerinden hangi sebeple olursa olsun ayrılanlar,
ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde hizmetinde
bulundukları daire, idare, kurum ve kuruluşlara karşı
ayrıldıkları tarihten başlayarak üç yıl süreyle, o
daire, idare, kurum ve kuruluştaki görev ve faaliyet
alanlarıyla ilgili konularda doğrudan doğruya veya
dolaylı olarak görev ve iş alamazlar, taahhüde
giremezler, komisyonculuk ve temsilcilik yapamazlar. Ama
kanun bazı kişilere işlemiyor. Görev yaptığı kurumun en
büyük tedarikçisine koordinatör olmakta bir beis
görmeyen eski bürokratlar var.
KAYNAK;Dünya
11.03.2008
|