Yatırım indiriminde kaybolan indirim hakkı
Geçen yazımızda yatırım
indirimi istisnasının 5479 sayılı kanunla yürürlükten
kaldırılış öyküsünü anlatmış ve bu arada Gelir Vergisi
Kanunu'na eklenen geçici 69. madde ile kazanılmış
hakların ihlal edildiğinden söz etmiş ve bu konudaki ilk
ihlalin kazanılmış haklarını kullanmak isteyenlerin
yüksek oranda vergi ödemeye mahkûm edildiklerinden söz
etmiştik.
Bugün de söz konusu düzenlemenin kazanılmış hakları
ihlal eden ve giderek güncelleşen bir diğer yönüne
değinmek istiyoruz.
Geçici 69. madde ile kazanılmış yatırım indirimi hakkı
olanlara indirilemeyen yatırım harcama tutarının 2006,
2007 ve 2008 yıllarına ait kazançlardan indirilmesi
mümkün kılınmış, sonraki yıllarda indirim imkânı ortadan
kaldırılmıştır.
Ancak, yatırım indirimi istisnasının uygulanmasına
ilişkin 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 19'uncu
maddesinin 1 numaralı fıkrasında,
"1. Dar mükellefiyete tabi olanlar dahil, ticari veya
zirai kazançları bilanço esasına göre tespit edilen
vergiye tabi mükellefler (adi ortaklıklar, kolektif ve
adi komandit şirketler ile Kurumlar Vergisi mükellefleri
dahil) faaliyetlerinde kullanmak üzere satın aldıkları
veya imal ettikleri amortismana tabi iktisadi
kıymetlerin maliyet bedellerinin %40'ını vergi
matrahlarının tespitinde ilgili kazançlarından "yatırım
indirimi" istisnası olarak indirim konusu yaparlar.
Petrol Kanunu ve Maden Kanunu'na göre yürütülen arama ve
sondaj faaliyetleri için yapılan ve aktifleştirilen
harcamalar yatırım indirimi istisnası uygulamasından
yararlanır" hükmüne yer verildikten sonra, fıkrasının
birinci bendinde de aynen şöyle denilmiştir:
"2. Yatırım indirimi istisnası uygulamasına, istisnaya
konu iktisadi kıymete ilişkin harcamaların yapıldığı
yılda başlanır ve indirilecek tutara ulaşılıncaya kadar
devam olunur."
Görüldüğü üzere indirilecek tutara ulaşıncaya kadar
yatırım indirimi istisnasının uygulanması, gelir ve
kurumlar vergileri açısından koşulları oluşturarak
yatırımcı statüsünü kazanmış yatırımcılar için
kazanılmış bir haktır. İptali istenen söz konusu
düzenleme ile kazanılmış haklar ortadan
kaldırılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi'nin pek çok kararında belirtildiği
gibi, hukuk devletinin temel unsurları arasında
"kazanılmış haklara saygı" yer almaktadır. Sosyal hukuk
devleti, toplum ve çalışma yaşamında adalete ve eşitliğe
dayalı bir hukuk düzeni kurmak durumundadır. Böyle bir
hukuk düzeni ise her alanda olduğu gibi, vergi
düzenlemelerinde de eşitlik, hukuk istikrarı, hukuk
güvenliği ve kazanılmış hakların korunması ilkelerinin
gözetilmesini zorunlu kılmaktadır.
Hukuk devleti, "kazanılmış hak"ları korumakta duyarlı
davranarak hukukun temel ilkelerine bağlılığını
kanıtlar. Hukuk devleti, aynı zamanda bireylerin
haksızlıktan korunmasını ve mutluluğunu amaç edinir.
Hukuk devletinin temel öğelerinden biri de
güvenilirliktir. Hukuk devleti, tüm eylem ve
işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde
hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun
üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk
güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa
olmaz koşuludur.
Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara
yol açan yorumlar anayasanın 2. maddesinde açıklanan
"Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir"
hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi, toplumsal
kararlılığı ve hukuk güvenliğini ortadan kaldırır;
belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yalnız iç hukukta değil, uluslararası hukukta da
benimsenen "kazanılmış hakların korunması" önceki
hukuksal durumun, belirlenmiş yapının, kurumun
geçerliliğini sürdürmesidir. Yukarıda açıklandığı üzere,
yatırım indirimi istisnası uygulanmasındaki önceki yapı;
istisnaya konu iktisadi kıymete ilişkin harcamaların
yapıldığı yılda başlanması ve indirilecek tutara
ulaşılıncaya kadar devam olunmasıdır.
Diğer taraftan, bir yasa kuralının anayasanın herhangi
bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden
anayasanın 11'inci maddesine de aykırılığı sonucunu
doğuracaktır. (Anayasa Mahkemesi'nin 03.6.1988 tarih ve
E. 1987/28, K. 1988/16 sayılı kararı.)
Yatırım harcama tutarının kazançtan indirim hakkını
sınırlayan düzenlemenin iptali için Anayasa
Mahkemesi'nde halen biri 116 milletvekili tarafından
açılan iptal davası (E. 2006/95), diğeri ise Danıştay 4.
Dairesi'nin itiraz yolu ile başvurusu olmak E. 2008/67)
üzere iki dava vardır. "Yüksek Mahkeme" ön
incelemelerde, iki davanın birleştirilmesine ve konunun
esastan incelenmesine karar vermiştir.
Konu bugünlerde özellikle özel hesap dönemi olan ve 2008
yılı içerisinde hesap dönemi kapananlar tarafından
verilecek ilk geçici vergi beyannamesi için önem
taşımaktadır. Zira bu beyanname 2009 yılına ait kabul
edileceğinden yatırım indirimi mahsubu yapılamayacaktır.
İşte bu noktada Anayasa Mahkemesi'nden çıkması muhtemel
bir iptal hükmünden yararlanmak isteyenlerin geçici
vergi beyannamelerini ihtirazi kayıtla vererek dava
açmaları gerekmektedir. Bizden hatırlatması.
Bumin Doğrusöz
07.08.2008 |