|
Transfer fiyatlaması
ve kavramları (1)
Vergi
hukukunun en önemli ve güncel konularından birisi
olan transfer fiyatlamasını, "bir işletmenin mal ve
hizmetler ile gayri maddi varlıklarını ilişkili kişi
ve kuruluşlara transfer ederken uyguladığı fiyat"
olarak tanımlamak mümkündür. Çok uluslu şirketlerin
üretim faaliyetlerini küresel düzeyde planlanması
ile, transfer fiyatlaması uluslararası niteliğe
bürünmüş, konu çok uluslu şirketleri olduğu kadar
vergi idarelerini de yakından ilgilendirmeye
başlamıştır.
21 Haziran 2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren yeni Kurumlar Vergisi Kanunu ile
vergi güvenliğinin artırılması, belirsizliğin
ortadan kaldırılarak yabancı sermaye için güvenli
bir ortamın oluşturulması ve OECD modeline uyum
sağlamak amacıyla transfer fiyatlaması yeniden
düzenlenmiştir. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13.
maddesinde, “transfer fiyatlaması yoluyla örtülü
kazanç dağıtımı” başlığı altında yapılan
düzenlemede, kurumların ilişkili kişilerle emsallere
uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri
bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya
da satımında bulunması halinde kazancın tamamen veya
kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü
olarak dağıtılmış sayılacağı belirtilmiştir.
Bu düzenleme 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren
yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Bu nedenle, bu
yazımızda ve gelecek haftaki yazımızda transfer
fiyatlandırması ile ilgili kavramları açıklayacağız.
Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç
Dağıtımının Tanımı
Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç
dağıtımına ilişkin hükümlerin düzenlendiği 13.
maddenin 1. bendinde; “kurumlar, ilişkili kişilerle
emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit
ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet
alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya
kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü
olarak dağıtılmış sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı bentte, alım, satım, imalat ve inşaat
işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç
para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve
benzeri ödemeleri gerektiren işlemlerin her hal ve
şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak
değerlendirileceği açıkça ifade edilmiştir.
İlişkili Kişinin Tanımı
Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç
dağıtımı düzenlemesinde ilişkili kişi maddenin 2.
bendinde düzenlenmiştir. Buna göre ilişkili kişi,
kurumların kendi ortakları, ortakların ilgili
bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi,
denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya
dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında
bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade
etmektedir. Kanun uygulamasında, ortakların eşleri,
ortakların veya eşlerinin üstsoy ve altsoyu ile
üçüncü derece dahil yansoy hısımları ve kayın
hısımları da ilişkili kişi sayılmıştır. Fıkrada
geçen “gerçek kişi” ifadesi, Gelir Vergisi
Kanunu’nun uygulanmasında gerçek kişi olarak kabul
edilip vergiye tabi tutulan şahıslar ile şahıs
şirketleri ya da adi ortaklıkları; “kurum” ifadesi
de, sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu
kuruluşları, dernek veya vakıflar ile bunlara ait
iktisadi işletmeler ve iş ortaklıklarını
kapsamaktadır.
Ayrıca, kazancın elde edildiği ülke vergi
sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı
vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir
vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı hususunun
göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar
Kurulu’nca ilan edilen ülkelerde veya bölgelerde
bulunan kişilerle yapılmış tüm işlemler kötüye
kullanımların önlenmesi amacıyla ilişkili kişilerle
yapılmış sayılacaktır. Bakanlar Kurulu tarafından
henüz açıklanmayan bu listenin “vergi cenneti”
olarak adlandırılan ülkelerden oluşması
beklenmektedir.
Emsallere Uygunluk İlkesi
Emsallere uygunluk ilkesi, ilişkili kişilerle
yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında
uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında böyle bir
ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya
bedele uygun olmasını ifade etmektedir. Başka bir
ifadeyle, emsallere uygun fiyat ya da bedel,
aralarında ilişkili kişi tanımı kapsamında söz
konusu bu fiyat ya da bedeli etkileyecek herhangi
bir bağ, ilişki olmayan kişilerin, tamamen işlemin
gerçekleştiği andaki koşullar altında oluşturduğu,
piyasa ya da pazar fiyatı olarak da adlandırılan
tutardır. Bu şekilde oluşan fiyat ya da bedel, işlem
anında hiç bir etki olmaksızın objektif olarak
belirlendiği için en ideal tutar olarak kabul
edilmektedir.
Öte yandan yapılan düzenlemede, emsallere uygunluk
ilkesi doğrultusunda tespit edilen fiyat veya
bedellere ilişkin hesaplamalara ait kayıt, cetvel ve
belgelerin ispat edici kağıtlar olarak saklanması
zorunlu kılınmıştır.
Şaban
Erdikler / Yorum
Referans
06.02.2007 |
|