İşyeri-işmerkezi ve vergi mükellefiyeti
Türk
Ticaret Yasası'nın 42'nci maddesi gereği olarak "Her
tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren on beş
gün içinde ticari işletmesi ve seçtiği ticaret unvanını,
işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil
ve ilan ettirmeye mecburdur."
Yasal düzenleme gereği olarak merkezi Türkiye'de bulunan
ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin
ticaret siciline tescil ve ilan olunur. Bu bağlamda
yasada aksine hüküm olmadıkça, merkezin bağlı olduğu
sicile geçirilmiş olan kayıt şubenin bağlı bulunduğu
sicile de tescil olunur.
İş merkezi kavramı ne uluslararası vergi hukuku ne de
ülke içi vergi yasaları ve ticaret yasaları ile
tanımlanmış değildir. Ülke içi içtihatlarda da iş
merkeznin açık bir tanımına rastlanmamaktadır.
Merkezleri Türkiye dışında bulunan ticari işletmelerin
Türkiye'deki şubeleri, kendi ülke yasalarının ticaret
unvanı hakkındaki hükümleri saklı kalmak koşuluyla,
yerli ticari işletmeler gibi tescil olunmaktadır. Bu
gibi şubeler için ikametgâhı Türkiye'de bulunan tam
yetkili bir ticari mümessil atanması zorunludur. Birden
fazla şubenin faaliyette bulunması halinde, ilk şubenin
tescilinden sonra açılacak şubeler yerli ticari
işletmelerin şubeleri gibi tescil olunmaktadır.
Şube-merkez ayırımında üzerinde durulması gereken en
önemli konulardan birisi de işletmenin yönetimine
ilişkin kararların oluştuğu yerdir. Örneğin genel
kurulun ve yönetim kurulunun toplantı yerleri, kurumun
fiili yöneticilerinin ikametgâhlarının bulunduğu yer,
kurumun idari servislerinin yoğun olduğu yer, kurumun
üçüncü şahıslarla ilişkilerinin yürütüldüğü yer bu
bağlamda şirket merkezinin belirlenmesi açısından önem
arz etmektedir.
Vergi Usul Yasası'nın 156'ncı maddesinde işyerinin
tanımı yapılmış olup, buna karşılık iş merkezinin açık
bir tanımı yapılmamıştır. Yasal tanımlamadan
anlaşılacağı üzere "Ticari, sınai ve mesleki faaliyette
işyeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayehane,
imalathane, şube, depo, otel, kahvehane, eğlence spor
yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık
tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler ve
taşocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi
ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin
icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan
yerdir."
Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının 5'inci
maddesinde de işlerinin tanımı yapılmıştır. Buna göre
Türkiye'nin taraf olduğu anlaşmaların 5'inci maddesinin
birinci fıkrasında işyerinin bir teşebbüsün işinin
tamamen veya kısmen yürütüldüğü, işe ilişkin sabit bir
yer anlamına geldiği belirtilmişti. Bu tanımlamadan da
anlaşılacağı üzere; işyeri teşebbüsün işine ilişkin,
işinin yürütüldüğü, sabit bir yer olmalıdır.
Dolayısıyla işyerinin bulunup bulunmadığının tespitinde
genel olarak aşağıdaki ölçütler dikkate alınmaktadır.
* Teşebbüsün işi ile ilgili ve teşebbüsün işinin
yürütüldüğü yönetim yeri, şube, büro, fabrika, atölye,
maden ocağı, petrol veya doğalgaz kuyusu, taşocağı veya
doğal kaynakların çıkarıldığı diğer yerler, sabit olmak
kaydıyla işyeridir.
* Altı ayı aşan bir süre devam eden bir inşaat
şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi ve bunlarla
bağlantılı gözetim faaliyetleri de işyeri kapsamındadır.
* Teşebbüs olanaklarının teşebbüse ait malların sadece
depolanması, teşhiri veya teslimi amacıyla kullanılması
veya teşebbüs mallarının sadece depolama, teşhir ya da
teslimi için ya da bir başka teşebbüse işlettirilmesi
amacıyla elde tutulması için kullanılan yerler işyeri
kapsamında değerlendirilmemektedir. Ayrıca yalnızca
teşebbüse emtia satın alma veya bilgi toplama amacıyla
ya da yalnızca hazırlayıcı veya yardımcı karakter
taşıyan faaliyetlerin yapılması amacıyla elde tutulan
yer de işyeri olarak kabul edilmemektedir.
İşyerinin tanımlanması ve belirlenmesi, bir anlamda iş
merkezinin belirlenmesinden daha kolaydır. Bu bağlamda
da iş merkezinin belirlenmesi uluslararası vergi hukuku
yönünden de duraksama yaratmaktadır.
Vergilendirme iş merkezi kavramına önem verilmesi,
özellikle kurumların kanuni iş merkezinin ölçü olarak
alınması, kurumların kanuni merkezlerindeki düzenleme
ile tam yükümlülük (mükellefiyet) esasındaki
vergilendirmelerini diledikleri ülkeye kaydırmalarını
önleme amacına yöneliktir.
Vergi uygulamaları açısından dar mükellefiyet, kanuni ve
iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye dışında bulunan ve
fakat kazançlarının bir kısmını Türkiye'de elde eden
kurumların yalnız Türkiye'de elde edilen kazançlarının
vergilendirilmesini öngören sınırlı bir mükellefiyet
şeklidir.
Bu bağlamda da kanuni merkez; vergiye tabi kurumların
kuruluş yasalarında, tüzüklerinde, ana statülerinde veya
sözleşmelerinde gösterilmiş olan merkezdir.
Tüm ayırıcı unsurlarına rağmen iş merkezi kavramının
halihazırda yasal açıdan yeterince açık bir tanımlama
konusu yapılmadığı, bunun için uygulamada kanuni merkez
belirlemesine ağırlık verildiği gözlenmektedir.
Veysi Seviğ
04.07.2008 |