|
Vergiden hapis cezası
Geçen cumartesi günü
Veysi Hocam köşesinde ilginç bir yazı yazdı. Hoca
yazısında kısaca, kendisinden fatura isteyenlerden
kimlik belgesi soran ve ikametgâh senedi isteyen bir
tacirden bahsediyordu.
Aslında söz konusu tacir, haklı. Zira tacirler,
düzenledikleri belgelerin sağlığından sorumludurlar.
Tacirlerin düzenledikleri belgelerde yazılı isimler
veya adresler yanlış çıkarsa, her an sahte belge
düzenlemekle suçlanabilirler. Yaptırımı, 18 aydan
başlayan hapis cezasıdır.
Öte yandan bir gerçek de kendini bu şekilde sağlama
almak isteyen tacirlerin, müşteri bulmakta
zorlanacağıdır. Ben şahsen evime buzdolabını veya
perdeyi, benden bir sürü belge isteyen bir tacirden
almayı tercih etmem. Aksi halde, ya nüfus sureti
veya ikametgâh senedi gibi bir sürü belge ile
dolaşmam ya da sürekli muhtarın kapsını aşındırmam
gerekecektir.
Son yıllarda toplumu ürküten olaylardan birisi de
özellikle internette, başkalarına ait kimlik
bilgileri kullanılarak işlem yapılmasıdır. Birisine
ait TC kimlik numarası öğrenildikten sonra bu
numaradan hareketle o kişinin vergi ve kimlik
bilgilerine ulaşmanın pek kolay olduğu ve bu yolla
edinilen bilgilerle rahatlıkla işlem yapılabileceği
açıktır.
Hatta bir gazetede, bir ticaret hukuku öğretim
üyesi, sırf bu açıdan çeklere vergi kimlik numarası
yerine veya onun dışında TC kimlik numarası
yazılmasının sakıncalarını aktararak bu uygulamadan
dönülmesini istemiştir.
Sırf bu yüzden çevremdeki pek çok kişi
alışverişlerde, fatura düzenlenmesinde veya vergi
numarası vermek gereken hallerde, numaralarını bir
veya iki rakamı güvenlik nedeniyle farklılaştırarak
söylemekte, adres bilgilerini ise apartman veya
daire numarasını farklılaştırarak söylemektedir.
Tümüyle yanlış söylemek yerine bu yola gitmelerinin
nedenini ise gerekirse “Karşı taraf yanlış anlamış
diyebilelim” şeklinde izah etmektedirler. Bu
kişilerin davranışlarını, son günlerde hızla artan
ve suç kapsamındaki olaylar karşısında kınamak pek
mümkün görünmemektedir.
Kişilerin kimlik numaraları, kredi kartının şifresi
gibi özenle saklanması ve gizlenmesi gereken
numaralardır. Ancak Maliye’nin düzenlemeleri
sayesinde, kimlik numaraları ayağa düşmüştür.
Öte yandan ülkemizde gerek kanundaki tedvin tarzının
yetersizliği veya yanılgınlığı, gerekse idarenin
kötü uygulamasının sonucu olarak, vergi suçundan
dolayı ceza mahkemesinde sanık olmak pek zor bir şey
değildir.
Hemen hepimiz çeşitli işyerlerinden faturalar
almaktayız. Bu faturaların gerçekten o işyerine ait
olup olmadığını veya o işyerinin gerçek belgelerinin
dışında sahte olarak bastırılıp bastırılmadığını,
belgede gözüken vergi numarası yahut matbaa
bilgilerinin doğru olduğunu kim bilebilir?
Aldığınız belge, aldığınız an gerçek olabilir. Ancak
bu yetmez. Sonradan da sahte olmaması gerekir. Çünkü
aldığınız gerçek ve gerçeğe uygun belge, sonradan
sahte hale gelebilir. Nasıl mı? Belgeyi düzenlemiş
olan mükellefi 2 veya 3 yıl sonra arayan idare,
mükellefi adresinde bulamamışsa, defter ve belgeleri
ibraz edilmemişse, hele bir de o mükellef bir veya
iki beyannamesini süresinde vermemişse, o mükellefi
sahteci kabul etmekte, o mükelleften alınan bütün
belgeleri de sahte belge olarak kabul etmektedir.
Alışveriş yaparsınız, belge alırsınız, bu arada
vergi dairesine sorarsınız, size o mükellef için
temiz derler, iki sene sonra o kişi kod adı verilen
listeye dahil edilir ve siz sahte belge kullanan
mevkiine düşersiniz. Oysa araştırdığınızda
görürsünüz ki, mükellef gerçektir, ticareti
gerçektir. Ancak sizin alışverişinizden iki veya üç
yıl sonra banka kredi borçlarını ödeyememiş, adresi
meçhule gitmiştir. Suçlusu, belge alandır.
Şirketlerin yönetim kurullarındakiler, hele bu
şirket büyük bir şirket veya çok şubeli bir
şirketse, büyük bir risk altındadır. Şirketinizin
bir şubesinde kullanılan bir belgenin veya
Anadolu’ya pazarlamaya giden bir personelinizin
getirdiği bir belgenin yanıltıcı veya sahte
nitelikte olup olmadığını, personelin "kaldım"
dediği otelin gerçekte olup olmadığını, "aldım"
dediği kadar benzin alıp almadığını çoğu zaman
bilemezsiniz ve getirilen belge deftere kaydedilir.
Sorumlusu, genellikle yönetim kurulu üyesidir. Ceza
davası yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılır.
Çünkü, kolay yol budur.
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, web sayfasında
bir hizmet başlatmış. Bu sayfaya girerek fatura
aldığınız kişinin mükellef olup olmadığını
görebiliyorsunuz. Ancak sayfada da belirtildiği
gibi, araştırma yaptığınız mükellefin vergi
dairesine kayıtlı olması, o mükellefin adını taşıyan
belgenin (fatura, fiş vb) gerçek olduğu anlamına
gelmemektedir. Çünkü; belge taklit edilmiş olabilir.
Mükellef vergi dairesine kayıtlı olmakla birlikte,
gerçek bir mal veya hizmet satışı yapmadan belge
düzenlemiş olabilir. Mükellef düzenlediği belgeye
satılan mal ve hizmetten farklı bilgiler yazmış
olabilir. Mal veya hizmeti satan kişi veya şirket,
kendi belgesi yerine başka bir mükellefe ait
(araştırma yaptığınız mükellefe ait) belgeyi vermiş
olabilir. Kısacası, İstanbul Vergi Dairesi
Başkanlığı'nın sayfasından kontrolün de bir anlamı
yoktur.
Adalet Bakanlığı'ndan aldığımız bilgiye göre 2005
yılında Vergi Usul Kanunu'na muhalefet suçlaması ile
hakkında dava açılan kişi sayısı 7317’dir. 2000-2005
yılları arasında, yani 6 yılda hakkında bu suçtan
dava açılan kişi sayısı ise 60.075’tir. 2005 yılında
ceza mahkemelerinde karara bağlanan 6261 dava da
4156’dır. Son altı yılda (2000-2005) bu suçtan
mahkûm olanların sayısı ise 22.809’dur. Demek ki
kaba bir hesapla, 37.266 kişi aleyhine haksız
suçlama yapılmıştır. Bu kadar kişi boş yere, ticari
itibarları zedelenmek pahasına, yıllarca adliye
koridorlarına taşınmıştır.
Mahkûmiyetlerin ne kadarı ertelendi, ne kadarının
cezası kesinleşti veya Yargıtay’da bozuldu. Bu
rakamlar ya istatistiki bilgi olarak yok ya da ben
ulaşamadım.
Bu kadar kolay suçlama olduğuna, rakamlar bu kadar
yüksek olduğuna göre bu suçların düzenlenişinde ve
irdelenmesinde bazı sorunlar var demektir. Bu
sorunları da gelecek yazımızda ele alacağız.
Bumin Doğrusöz / Yorum
Referans /
03.05.2007
MuhasebeNet.Net |
|