|
Aralıkta KDV, ocakta ithalat olur mu?
İthalde alınan KDV ve
ilgili ayın ithalatı arasında yıllar içinde çok
önemli değişiklik göstermeyen bir ilişki var.
KDV'nin, o ayın ithalatına oranı yüzde 12-13
dolayında seyrediyor. İthalde alınan KDV, ithalatla
eşzamanlı ödenen bir vergi. Dolayısıyla, dahilde
alınan KDV gibi daha sonra ödenmesi, bir başka
ifadeyle ithalatla farklı zamanda tahsil edilmesi
gibi bir durum yok. Yani hem ithalat, hem KDV'si
aynı ay içinde kayıtlara giriyor.
Peki, genel olarak ithalde alınan KDV toplam
ithalatın yüzde 12'si, 13'ü düzeyindeyken, nasıl
oluyor da aralıkta birden yüzde 15'e fırlıyor? Acaba
KDV mi fazla görünüyor, yoksa ithalat mı az
görünüyor?
Aralık ayında ithalde alınan KDV'nin toplam ithalata
oranı geçmişteki gibi yüzde 12-13 olsaydı, ithalat
13.5-14.5 milyar dolar arasında oluşacaktı. Oysa ilk
açıklamaya göre aralık ayı ithalatı 11.5 milyar
dolar oldu. Ocak ayının rakamı açıklanırken aralık
rakamı 11.8 milyar dolar olarak revize edildi. Yine
de, halen aralık ayı ithalatının düşük ya da KDV'nin
yüksek görünmesinde pek de izah edilemeyen bir
ayrıntı gizli.
İthalde alınan KDV'nin toplam ithalata oranını büyük
ölçüde, o ay içinde gerçekleştirilen yatırım malı
ithalatının düzeyi belirliyor. Hemen hemen tümü
vergiden muaf olarak gerçekleştirilen yatırım malı
ithalatı fazlaysa, doğal olarak vergi de düşük
kalıyor. Toplam ithalattan yatırım malı ithalatı
düşülerek kalan tutara yüzde KDV uygulanmasıyla elde
edilen hasılat rakamı ile Maliye Bakanlığı'nın
açıkladığı rakam önemli ölçüde örtüşüyor. Aralık ayı
hariç.
KDV/ithalat oranı
çok düştü
Normal koşullarda yıllardır yüzde 12-13 dolayında
seyreden, aralıkta ise başlangıçta açıklanan
rakamlara göre yüzde 15 olan, aralık ithalatının
revize edilmesiyle yüzde 14.8'e inen ithalde alınan
KDV'nin toplam ithalata oranı, ocakta çok hızlı bir
düşüş gösterdi ve yüzde 11.5 düzeyinde oluştu.
Doların ay ortalamasından yola çıkılarak yapılan
hesaplamaya göre ocak ayındaki ithalde alınan KDV
1.1 milyar dolar oldu. Ocak ayının toplam ithalatı
da 9.6 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Grafikteki yanlışı bulun!
Son on üç aylık dönemin ithalatı ve ilgili ayların
ithalde alınan KDV'sine ilişkin rakamlarını aynı
grafikte bir araya getirdik. Soldaki değerler
ithalatı, sağdaki değerler ise KDV'yi gösteriyor.
İthalat ve KDV arasındaki denge, yalnızca aralık
ayında bozulmuş durumda. Diğer aylarda iki değer
paralel seyrediyor. Aralıkta ise KDV neredeyse tavan
yapıyor, ama bu ithalata yansımıyor.
Bu durum, "aralıkta KDV, ocakta ithalat mı" sorusunu
akla getiriyor. Bunun da normal koşullarda mümkün
olmadığı biliniyor.
İhracat daha hızlı
arttı
Ocak ayı dış ticaret rakamlarına gelince, ihracat
ithalattan daha hızlı artış gösterdi. Ancak, miktar
olarak ithalatın daha çok artması sonucu, açık az da
olsa büyüdü.
Merak edilen, son günlerde yaşadığımız gelişmelerin
dış ticaret üstünde nasıl bir etki yapacağı ya da
kayda değer bir etkisinin olup olmayacağı. Kurun
yükselmesinin ihracat lehine, ithalat aleyhine bir
gelişme yaratabileceği söylenebilir kuşkusuz. Ancak,
şubat ayı rakamlarında böyle bir etki görülmesi
beklenmemeli. Şubatın hemen hemen tümü, TL'nin çok
değerli konumda seyrettiği bir dönem oldu. Son
birkaç gündeki hareket de zaten o değer kazanımının
biraz olsun geri alınmasından ibaretti.
Türk parası bu ay da değer yitirmeye devam eder,
yani şubat sonundaki dalganın boyu uzarsa, bunun
etkilerini dış ticarette ancak mart rakamlarında
görebileceğiz. TL'nin değer kaybetmesi dış ticarette
kuşkusuz bir etki yapacak. Ancak, enflasyonla
mücadelede bu gelişmeden olumsuz etkilenecek; geçen
yıl mayıs-haziran dalgalanması sonrasında olduğu
gibi.
İyi ki yabancıların
eli değil, vücudu taşın altında!
Yüreğimiz ağzımıza geldi yine. Çok uzakta bir domino
taşı devrildi, biz de sarsıldık. Şimdi kimimiz
mezarlıktan geçerken ıslık çalarak kendi kendimizi
yüreklendirmeye çalışıyoruz; kimimiz olanların pek
farkına varamadan günlerimizi geçiriyoruz. Bir kesim
de durumun farkında; ancak biraz elini verip kolunu
kurtaramaz hale geldiği için, biraz da çaresizlikten
sessizce izliyor gelişmeleri.
Neyse ki, önemli bir avantaja sahibiz. Her an bizi
terk edip gideceklerinden korktuğumuz yabancılar,
öyle kolay kolay yapacak durumda değiller bunu.
Çünkü yabancıların eli taşın altında değil,
neredeyse vücutları taşın altına girmiş durumda.
İMKB'deki hisse senetlerinin toplam piyasa değeri 28
Şubat itibariyle 80 milyar YTL. 80 milyarlık hisse
senedinin yüzde 68.7 oranında 55 milyarı
yabancıların. Yerli yatırımcının ise yüzde 31.3
oranında 25 milyar YTL'lik hisse senedi var.
Yabancıların elindeki 55 milyar YTL'lik hisse
senedinin döviz karşılığı 39 milyar dolar.
Yabancılar piyasadan çıkmaya kalkışsa, teorik olarak
39 milyar dolarlık hisse senedi satış konusu olacak
demektir.
Bir; bu miktarda senet satılmaya çalışılınca
fiyatlar nereye iner?
İki; fiyatlar çok gerilemiş olsa bu kadar hisse
senedine yurtiçinden alıcı çıkar mı?
Üç; yurtiçinden alıcı çıkmayınca, yabancılar
senetlerini satmak için başka yabancılar bulabilir
mi?
Soruların yanıtları çok açık. Ama hisse senetlerinin
toplamı 39 milyar dolar değil de 5, hatta 10 milyar
dolar bile olsa yabancılar şimdikine göre çok daha
kolay terk edebilirlerdi Türkiye'yi. Ama şimdi terk
etmeye niyetlenmek çok daha "acıtıcı" olacak.
Tahvil-bonoda durum
Yabancıların elindeki tahvil ve bono da öyle hemen
elden çıkarılabilecek bir miktar değil. Şubat ayı
ortasına ilişkin verilere göre banka dışı kesimin
elinde 115 milyar YTL'lik devlet iç borçlanma senedi
var. Bu senetlerin 74 milyarı yabancılara ait. Bir
başka ifadeyle yabancıların 53 milyar dolarlık
tahvil ve bonosu var. Yabancılar, bu kağıtların ne
kadarını satabilirler dersiniz. Hele hele çok fazla
kayba uğramadan... Faizlerin yükselme eğilimine
girdiği bir dönemde yabancıların başlatacağı satış,
faizleri daha da yukarı fırlatacağı için k‰rdan
vazgeçilmesi de gündeme gelecek. Ancak, geçen hafta
da yazdık; yabancı yatırımcı bir dönem öylesine
yüksek reel faiz kazandı ki, uluslararası
dalgalanmanın şiddetlenerek süreceğini gördüğü an,
k‰rından vazgeçerek, hatta bir miktar zararı bile
göze alarak çıkmayı tercih edebilir. Ancak, bu küçük
bir olasılık. Çünkü, o şekilde bir çıkış furyası,
dövizin de çok yükselmesi anlamına geleceği için,
hem ucuza kağıt satmak, hem pahalıya döviz almak
gibi iki yönlü bir olumsuzluk yaşanacak demektir.
Yabancıların vücudu taşın altında; öyle kolay kolay
ne hisse senedi portföylerini boşaltabilirler, ne
kamu kağıtlarından çıkabilirler. Ama ya bir de "ne
olursa olsun, artık buraları terk etme zamanı geldi"
diye düşünmeye başlarlarsa...
Alaatin Aktaş
ala.aktas@gmail.com
Dünya online
03.03.2007 |
|