Muhasebe Rehberi sayfasına gitmek için tıklayınız

Muhasebe  

Maliye

Vergi

Sigorta

İletişim

  TÜRKİYE' NİN MUHASEBE REHBERİ. "GÜNCEL MALİ MEVZUATLAR, YORUM, HABER"

 

 

 

-Muhasebe, Mevzuat, Yorum, Haber-03.03.2007-

--------------------------------------------------------------------

 
 

Aralıkta KDV, ocakta ithalat olur mu?
 

İthalde alınan KDV ve ilgili ayın ithalatı arasında yıllar içinde çok önemli değişiklik göstermeyen bir ilişki var. KDV'nin, o ayın ithalatına oranı yüzde 12-13 dolayında seyrediyor. İthalde alınan KDV, ithalatla eşzamanlı ödenen bir vergi. Dolayısıyla, dahilde alınan KDV gibi daha sonra ödenmesi, bir başka ifadeyle ithalatla farklı zamanda tahsil edilmesi gibi bir durum yok. Yani hem ithalat, hem KDV'si aynı ay içinde kayıtlara giriyor.

Peki, genel olarak ithalde alınan KDV toplam ithalatın yüzde 12'si, 13'ü düzeyindeyken, nasıl oluyor da aralıkta birden yüzde 15'e fırlıyor? Acaba KDV mi fazla görünüyor, yoksa ithalat mı az görünüyor?

Aralık ayında ithalde alınan KDV'nin toplam ithalata oranı geçmişteki gibi yüzde 12-13 olsaydı, ithalat 13.5-14.5 milyar dolar arasında oluşacaktı. Oysa ilk açıklamaya göre aralık ayı ithalatı 11.5 milyar dolar oldu. Ocak ayının rakamı açıklanırken aralık rakamı 11.8 milyar dolar olarak revize edildi. Yine de, halen aralık ayı ithalatının düşük ya da KDV'nin yüksek görünmesinde pek de izah edilemeyen bir ayrıntı gizli.

İthalde alınan KDV'nin toplam ithalata oranını büyük ölçüde, o ay içinde gerçekleştirilen yatırım malı ithalatının düzeyi belirliyor. Hemen hemen tümü vergiden muaf olarak gerçekleştirilen yatırım malı ithalatı fazlaysa, doğal olarak vergi de düşük kalıyor. Toplam ithalattan yatırım malı ithalatı düşülerek kalan tutara yüzde KDV uygulanmasıyla elde edilen hasılat rakamı ile Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı rakam önemli ölçüde örtüşüyor. Aralık ayı hariç.

KDV/ithalat oranı çok düştü

Normal koşullarda yıllardır yüzde 12-13 dolayında seyreden, aralıkta ise başlangıçta açıklanan rakamlara göre yüzde 15 olan, aralık ithalatının revize edilmesiyle yüzde 14.8'e inen ithalde alınan KDV'nin toplam ithalata oranı, ocakta çok hızlı bir düşüş gösterdi ve yüzde 11.5 düzeyinde oluştu. Doların ay ortalamasından yola çıkılarak yapılan hesaplamaya göre ocak ayındaki ithalde alınan KDV 1.1 milyar dolar oldu. Ocak ayının toplam ithalatı da 9.6 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Grafikteki yanlışı bulun!

Son on üç aylık dönemin ithalatı ve ilgili ayların ithalde alınan KDV'sine ilişkin rakamlarını aynı grafikte bir araya getirdik. Soldaki değerler ithalatı, sağdaki değerler ise KDV'yi gösteriyor. İthalat ve KDV arasındaki denge, yalnızca aralık ayında bozulmuş durumda. Diğer aylarda iki değer paralel seyrediyor. Aralıkta ise KDV neredeyse tavan yapıyor, ama bu ithalata yansımıyor.

Bu durum, "aralıkta KDV, ocakta ithalat mı" sorusunu akla getiriyor. Bunun da normal koşullarda mümkün olmadığı biliniyor.

İhracat daha hızlı arttı

Ocak ayı dış ticaret rakamlarına gelince, ihracat ithalattan daha hızlı artış gösterdi. Ancak, miktar olarak ithalatın daha çok artması sonucu, açık az da olsa büyüdü.

Merak edilen, son günlerde yaşadığımız gelişmelerin dış ticaret üstünde nasıl bir etki yapacağı ya da kayda değer bir etkisinin olup olmayacağı. Kurun yükselmesinin ihracat lehine, ithalat aleyhine bir gelişme yaratabileceği söylenebilir kuşkusuz. Ancak, şubat ayı rakamlarında böyle bir etki görülmesi beklenmemeli. Şubatın hemen hemen tümü, TL'nin çok değerli konumda seyrettiği bir dönem oldu. Son birkaç gündeki hareket de zaten o değer kazanımının biraz olsun geri alınmasından ibaretti.

Türk parası bu ay da değer yitirmeye devam eder, yani şubat sonundaki dalganın boyu uzarsa, bunun etkilerini dış ticarette ancak mart rakamlarında görebileceğiz. TL'nin değer kaybetmesi dış ticarette kuşkusuz bir etki yapacak. Ancak, enflasyonla mücadelede bu gelişmeden olumsuz etkilenecek; geçen yıl mayıs-haziran dalgalanması sonrasında olduğu gibi.

İyi ki yabancıların eli değil, vücudu taşın altında!

Yüreğimiz ağzımıza geldi yine. Çok uzakta bir domino taşı devrildi, biz de sarsıldık. Şimdi kimimiz mezarlıktan geçerken ıslık çalarak kendi kendimizi yüreklendirmeye çalışıyoruz; kimimiz olanların pek farkına varamadan günlerimizi geçiriyoruz. Bir kesim de durumun farkında; ancak biraz elini verip kolunu kurtaramaz hale geldiği için, biraz da çaresizlikten sessizce izliyor gelişmeleri.

Neyse ki, önemli bir avantaja sahibiz. Her an bizi terk edip gideceklerinden korktuğumuz yabancılar, öyle kolay kolay yapacak durumda değiller bunu. Çünkü yabancıların eli taşın altında değil, neredeyse vücutları taşın altına girmiş durumda.

İMKB'deki hisse senetlerinin toplam piyasa değeri 28 Şubat itibariyle 80 milyar YTL. 80 milyarlık hisse senedinin yüzde 68.7 oranında 55 milyarı yabancıların. Yerli yatırımcının ise yüzde 31.3 oranında 25 milyar YTL'lik hisse senedi var.

Yabancıların elindeki 55 milyar YTL'lik hisse senedinin döviz karşılığı 39 milyar dolar. Yabancılar piyasadan çıkmaya kalkışsa, teorik olarak 39 milyar dolarlık hisse senedi satış konusu olacak demektir.

Bir; bu miktarda senet satılmaya çalışılınca fiyatlar nereye iner?

İki; fiyatlar çok gerilemiş olsa bu kadar hisse senedine yurtiçinden alıcı çıkar mı?

Üç; yurtiçinden alıcı çıkmayınca, yabancılar senetlerini satmak için başka yabancılar bulabilir mi?

Soruların yanıtları çok açık. Ama hisse senetlerinin toplamı 39 milyar dolar değil de 5, hatta 10 milyar dolar bile olsa yabancılar şimdikine göre çok daha kolay terk edebilirlerdi Türkiye'yi. Ama şimdi terk etmeye niyetlenmek çok daha "acıtıcı" olacak.

Tahvil-bonoda durum

Yabancıların elindeki tahvil ve bono da öyle hemen elden çıkarılabilecek bir miktar değil. Şubat ayı ortasına ilişkin verilere göre banka dışı kesimin elinde 115 milyar YTL'lik devlet iç borçlanma senedi var. Bu senetlerin 74 milyarı yabancılara ait. Bir başka ifadeyle yabancıların 53 milyar dolarlık tahvil ve bonosu var. Yabancılar, bu kağıtların ne kadarını satabilirler dersiniz. Hele hele çok fazla kayba uğramadan... Faizlerin yükselme eğilimine girdiği bir dönemde yabancıların başlatacağı satış, faizleri daha da yukarı fırlatacağı için k‰rdan vazgeçilmesi de gündeme gelecek. Ancak, geçen hafta da yazdık; yabancı yatırımcı bir dönem öylesine yüksek reel faiz kazandı ki, uluslararası dalgalanmanın şiddetlenerek süreceğini gördüğü an, k‰rından vazgeçerek, hatta bir miktar zararı bile göze alarak çıkmayı tercih edebilir. Ancak, bu küçük bir olasılık. Çünkü, o şekilde bir çıkış furyası, dövizin de çok yükselmesi anlamına geleceği için, hem ucuza kağıt satmak, hem pahalıya döviz almak gibi iki yönlü bir olumsuzluk yaşanacak demektir.

Yabancıların vücudu taşın altında; öyle kolay kolay ne hisse senedi portföylerini boşaltabilirler, ne kamu kağıtlarından çıkabilirler. Ama ya bir de "ne olursa olsun, artık buraları terk etme zamanı geldi" diye düşünmeye başlarlarsa...

Alaatin Aktaş
ala.aktas@gmail.com
Dünya online

03.03.2007

 

                                                                                                                                              

Copyrıght © 2005-2006  www.muhasebenet.net- Türkiye'nin Muhasebe Rehberi. Her hakkı saklıdır.