DEĞERİ DÜŞEN MALLAR
Eski teknolojili
ürün, değeri düşen mal kapsamına girer
Teknolojik gelişmelere ve
ilerlemelere bağlı olarak stok mallar değer
kaybedebilir. Bu malların satış fiyatı önemli ölçüde
düştüğü dönemlerde mükellefler piyasada oluşan fiyat
üzerinden vergi ödemekle yükümlü olur.
DEĞERİ DÜŞEN MALLAR
SORU: Elektronik ticareti ile uğraşan bir kuruluşuz. Bu
alanda hızlı teknolojik gelişme nedeniyle stoklarımızda
var olan ve fakat artık satılması mümkün olmayan ve
kısaca değeri düşen mallar var. Bu malların stok
değerlemesini maliyet bedelini esas alarak yapıyoruz.
Ancak bu değerleme söz konusu stoklar için gerçeği
yansıtmıyor.
Bu tür stokları "Değeri düşen mallar" olarak
değerlendirebilir miyiz? Eğer söz konusu malları değeri
düşen mallar arasında kabul edecek olursak uygulama
nasıl olacak? Bir başka yönden söz konusu stokları
değeri düşen mallar hesabına almak mecburi midir?
YANIT: Vergi Usul Yasası'nın 274. maddesi uyarınca,
"Emtia, maliyet bedeliyle değerlenir. Bu bağlamda
"Emtianın maliyet bedeline nazaran değerleme günündeki
satış bedelleri yüzde 10 ve daha fazla bir düşüklük
gösterdiği hallerde mükellef, maliyet bedeli yerine 267.
maddenin ikinci sırasındaki usul ve esaslar hariç olmak
üzere, emsal bedeli ölçüsünü tatbik edebilir."
Dolayısıyla Vergi Usul Yasası'nın 274. maddesinde yer
alan düşük bedelle değerleme düzenlemesinde, değerleme
gününde dikkate alınacak satış bedeli tespit edilirken
esas alınacak değer mükellefin kendi satış bedeli değil,
piyasadaki genel satış fiyatı olmalıdır. (Erdem, Tahir
"Kıymeti Düşen Malların Değerlemesi" Vergi Sorunları,
Sayı:232, sf:232)
Gerçekte Vergi Usul Yasası'nın 274. maddesinde yer alan
düzenleme ile satın alınan veya imal edilen emtianın
maliyet bedeli oluştuktan sonra satış fiyatlarının
önemli ölçüde düştüğü dönemlerde, mükellefin gerçek
olmayan kazançları üzerinden vergi ödememeleri
amaçlanmıştır.
Mükelleflerin isteğine bağlı olan bu değerleme şeklinde
kriter olan satış fiyatı, mükellefin kendi satış fiyatı
değil, piyasada oluşan ortalama fiyattır. Bu nedenle
dönem sonu stoklarını emsal bedelle değerleme isteyen
mükellefin, mal maliyet bedelinin piyasadaki o mala
ilişkin genel satış fiyat düzeyinin yüzde 10 ve daha
fazla altında kaldığını kanıtlaması gerekir.
Konuya ilişkin olarak verilen bir özelgeye göre de "...
vergi matrahının tespiti bakımından teknolojik
gelişmeler nedeniyle kullanma olanağı kalmayan stok
malların takdir komisyonunca belirlenecek emsal
bedeliyle değerlendirilmesi gerekmektedir. (İstanbul
Vergi Dairesi, 23.12.2005 gün ve B.07.1.GİB.4.34.19.02/VUK-1/11948
sayı)
Vergi Usul Yasası'nın 274. maddesi kapsamında ortaya
çıkan değer kayıpları ekonomik nedenlere bağlıdır. Bu
nedenle de teknolojik gelişmelere ve ilerlemelere bağlı
olarak stok malların değer yitirmesi halinde Vergi Usul
Yasası'nın 274. maddesinde yer alan düzenleme kapsamında
işlem yapılması gerekmektedir. (V. Seviğ)
TAŞITLARIN KURUMLARA KİRALANMASI
SORU: Özel mülkiyette bulunan gayrimenkullerin ve
taşıtların kurumlara kiralanması halinde söz konusu
varlıkları kiralayanların kira bedeline ek olarak
sorumlu sıfatıyla Katma Değer Vergisi (KDV) ödemeleri
gerekli mi?
Eğer bu tür bir gereklilik varsa söz konusu KDV (2)
sayılı beyanname ile mi bildirilecek?
YANIT: Gelir Vergisi Yasası'nın 70. maddesinde yer alan
mal ve hakların ticari ve mesleki faaliyetler nedeniyle
kiralanması veya bir kurum tarafından kiralanmış olması
halinde yapılan kira ödemeleri için ayrıca KDV
hesaplanması gerekmektedir. Bu gibi durumlarda söz
konusu mal ve hakların sahibinin başka bir faaliyeti
yoksa ve bu nedenle de KDV mükellefi değilse, bu
takdirde kendisine kira ödeyen kişi yapacağı ödeme
üzerinden ayrıca KDV hesaplaması ve hesaplamış olduğu
KDV'yi 2 numaralı KDV beyannamesi ile beyan ederek
ödemesi gerekmektedir.
Ancak, kiracının basit usulde vergiye tabi olması
halinde böyle bir hesaplama ve ödeme yapmasına gerek
bulunmamaktadır.
Söz konusu KDV hesaplaması ve ödemesi şahsi araçlarını
ticari amaca yönelik olarak kiralayanlar için de
geçerlidir. Örneğin sahibi bulunduğu özel otomobili bir
kuruma kullanılmak üzere kiraya veren otomobil sahibine
ödenen kira bedeli üzerinden ayrıca KDV hesaplanması ve
2 numaralı KDV beyannamesi ile beyan edilerek ödenmesi
gerekmektedir. (V. Seviğ)
İŞLETMEDEN ÇEKİLEN DEĞERLER
SORU: Şirket ortaklarının şirketten borç olarak almış
oldukları bedeller üzerinden ayrıca faiz hesaplanması ve
bu faizin borç alan ortağa fatura edilmesi
gerekmektedir.
Bazı hallerde işletme sahibinin işletmede yapılan fiili
envanterde eksik çıkan malların işletme sahibince
işletmeden çekilmiş olduğu varsayılarak işletme sahibi
adına fatura düzenlettirilmektedir.
Düzenlenen bu faturalar ayrıca Katma Değer Vergisi'ne (KV)
tabi tutulmaktadır.
İşletme sahibinin zor durumda kalması halinde işletmeden
para çekmesi mümkün değil midir?
YANIT: Ferdi işletmelerde işletme sahibinin doğan
kazancı işletmeden çekip kullanması, kurumlarda ise cari
yıl kârına mahsuben kâr payı alması veya dönem sonu
itibariyle belirlenen kârdan gelecek yılda kâr dağıtımı
nedeniyle alacaklı hale geldiği kâr payını çekmesi
mümkündür.
Bunun dışında işletmeden çekilen paralar işletmeye
tahsis edilmiş bulunan sermayenin çekilerek kişisel
ihtiyaçlar için kullanılması anlamına gelmektedir.
Ticari işletme sahiplerinin veya ortaklarının rastgele
para çekmesi halinde çekilen paralar üzerinden işletme
tarafından faiz hesaplanması ve fatura edilmesi
gerekmektedir.
Bir başka anlatımla ticari işletme sahiplerinin veya
ortaklarının işletmeden çektikleri paralar, işletme
açısından ortağa veyahut da sahibine verilmiş bir
finansman hizmeti sayılarak ayrıca hesaplanacak faizin
KDV hesaplamasına konu edilmesi söz konusudur.
İşletmeden çekilen mallar ise başlı başına bir satış
işlemi olarak kabul edilmekte ve dolayısıyla KDV'ye tabi
tutulmaktadır.
Vergiye tabi tutulan bir malın işletme sahibi veya kurum
ortağı tarafından işletmeden çekilmesi hali vergiye tabi
bir olay niteliğinde olduğundan yapılan bu işlemin
belgelendirilmesi ve KDV'ye tabi tutulması
gerekmektedir.
İşletme sahiplerinin ve/veya ortaklarının çekmiş
oldukları paralar üzerinden hesaplanan faiz ve faiz
üzerinden hesaplanan KDV'nin borçlu işletme sahibine
ve/veya ortağa her ay fatura düzenlemek suretiyle
yansıtılması zorunludur. (V. Seviğ)
EMEKLİLERDE ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ
SORU: Asgari geçim indirimi tutarı her emeklinin maaşına
ilave edileceği malumlarınızdır. Şayet emeklinin
maaşından icra kesintisi yapılacaksa asgari geçim
indirimi dahil oluşacak aylık maaş tutarının 1/4'ünden
icra kesintisi yapılabilir mi? Yoksa asgari geçim
indirimi icra kesintisine esas net ücretin dışında mı
kalmalıdır. (M. Yıldırım)
YANIT: Gelir Vergisi Kanunu'muzda asgari geçim indirimi
ücretlilerin gelir vergisinden yapılacak bir indirim
olarak düzenlenmiştir. Emekli aylıklarından her hangi
bir gelir vergisi kesintisi yapılması söz konusu
olmadığından, onların emekli aylıklarında bu sebeple bir
artış meydana gelmesi söz konusu değildir.Bu nedenle
sorunuzda belirttiğiniz sorunun doğması söz konusu
değildir. (B. Doğrusöz)
2007 YILININ FİŞ PARASI
SORU: Çalışanlar 2007 yılına ait fiş paralarını nasıl
alacağını araştırıyorum ama bulamıyorum. Çünkü her ay
maaşa yansıyacak fiş parası 2008 yılına ait. 2007
yılının fiş parasını nasıl alacağız? Acaba 1 yıllık
çalışanların vergi iade ücreti "çalışanları fiş toplama
zahmetinden kurtardık" sözleriyle buharlaştırıldımı? (A.
Yılmaz)
YANIT: Sayın Yılmaz, maalesef buharlaştırıldı.Dahateknik
bir cevap verilmesi gerekirse, 2007 yılında yapılan
harcamalar için toplanan belgeler üzerinden ücretlilere
ödeme yapılmasına ilişkin bir düzenleme, şu an için
mevzuatımızda yoktur. Ücretlilere "gider indirimi" adı
altında harcama belgeleri üzerinden yapılan
indirimin/iadenin kaldırılması sırasında, ben ve pek çok
yazar, yapılanın yanlış olduğunu, haksızlığın dışında
kayıtdışı ekonomiye hizmet edeceğini yazdık. Nitekim bu
uygulamanın kaldırılmasının kayıtdışı ekonomiyi nasıl
büyüttüğü de, zaman zaman gazetelerde haber/yorum olarak
çıkıyor. Ancak her halde sesimizi duyuramadık. Sadece
beyannameli mükellefler, 2007 yılı için, beyan ettikleri
gelirin yüzde 10'una kadar olan kendilerine, eş ve
çocuklarına ait eğitim ve sağlık harcamalarını
beyannamelerinde indirebilirler. Bunun dışında herhangi
bir şekilde 2007 fiş faturaları üzerinden bir iade
alınması söz konusu değil. (B. Doğrusöz)
YARGI KARARLARINDA
İSPAT
Danıştay 9.Dairesi E.2005/683 K.2006/2437 T.13.6.2006
Hurda metal alım satımı ile uğraşan davacı şirketin 2002
yılı hesaplarının incelenmesi sonucu alış ve satış
faturalarının tamamının gerçek mal ve hizmet karşılığı
tanzim edilmediğinin, komisyon geliri karşılığında
düzenlediğinin tespiti üzerine, düzenlenen fatura
bedelinin %2'si oranında tespit edilen komisyon geliri
üzerinden dönemler itibariyle cezalı tarhiyat
yapılmıştır. Davacının, satışlarının gerçek olduğu
iddiasıyla açtığı davada yerel mahkemece satış
faturaları incelenmiş, söz konusu faturaların
düzenlediği şirket hakkında ilgili vergi dairesinden
yapılan araştırma sonucu, sahte ve muhteviyatı
itibariyle yanıltıcı belge kullanılmadığı anlaşılarak,
yükümlü şirketin satışlarının gerçek olduğu sonucuna
varılmış, ancak alışlarının sahte olması nedeniyle
yapılan tarhiyatın yarısı onanmışsa da; olayda yerel
mahkemece yapılan araştırma sonucu davacı şirketin mal
satışlarının gerçek olduğu sonucuna varılmış olması ve
satışları gerçek olan yükümlünün alışlarının olmadığının
kabul edilmesinin mümkün olmaması sebepleriyle,
davacının alışlarını sahte fatura ile belgelendirdiğinin
tespiti üzerine satışlarının da gerçek olmadığı sonucuna
varılarak sahte fatura düzenlemek suretiyle komisyon
geliri elde ettiğinden bahisle yapılan tarhiyatta ve
yerel mahkemece verilen kararda yasal isabet yoktur.
Danıştay 7.Dairesi E.2000/8771 K.2004/812 T.5.4.2004
Nakliyecilik faaliyetiyle uğraşan davacı hakkında 1997
yılına ait işlemlerinin incelenmesi sonucu, iki adet
faturanın alt ve üst nüshalarının farklı zamanlarda,
farklı kişiler adına ve farklı tutarlarda
düzenlendiğinden bahisle cezalı tarhiyat yapılmıştır.
VUK'nun 3/B maddesinde vergilendirmede vergiyi doğuran
olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin
esas olduğu açıklanmış, 229. maddede faturanın tanımı
yapılmış ve 231/3. maddesinde de, faturaların en az bir
asıl ve bir örnek olarak düzenleneceği açıklanmış olup,
bu şekilde düzenlenen belgelerde asılın örneğe değil,
örneğin asıla uygun olmasının gerekmesi, asılla örnek
arasında farklılık bulunması halinde, asılın
vergilendirme işlemlerine dayanak alınmasının bu durumun
doğal sonucu olması, normal ve mutad olan bu durumun
aksinin iddia edilmesi halinde kanıt yükünün VUK.
3.madde uyarınca iddia sahibine ait olması sebepleriyle
ve davacının bu konuda getirilmiş herhangi bir kanıtı
olmadığı gibi defter ve belgelerini 5 yıl süreyle
muhafaza etmekle yükümlü olan mükellefin defter ve
belgelerinin kaybolduğu, fatura ciltlerinden bazı
nüshaların çalındığı iddialarının da hayatın doğal
akışına uygun olmamasından dolayı, olayda fatura
asılları üzerinde yazılı rakamlar esas alınarak yapılan
tarhiyatta hukuka aykırılık yoktur.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2004/24
K.2004/48 T.7.5.2004
Davacı hakkında, defterlerindeki bilgilerle,
kullanıldığı saptanan faturalara ait hâsılattan
hareketle, ibraz edilmeyen faturalarda elde edildiği
kabul edilen ortalama hâsılat miktarlarının hesaplanması
suretiyle bulunan matrah farkı üzerinden cezalı tarhiyat
yapılmıştır. Davacı tarafından incelemeye ibraz
edilmeyen A-x ve A-y numaralı faturalar arasında yer
alan bazı faturaların kullanıldığı saptanmış olup, cilt
halinde bastırılan faturaların VUK. 231/1. maddesine
göre takip ettikleri sıraya göre düzenlemiş olmasının
gerekmesi, bu numaralar arasında yer alan diğer
faturaların da kullanıldığının kabulünün zorunlu olması
ve VUK'nun 3. maddesine göre, normal ve mutad olan bu
durumun aksini kanıtlama yükü kendisine düşen davacının
bu faturaların kullanılmadığını hukuken geçerli
belgelerle kanıtlayamamış olması sebepleriyle, davacı
hakkında defterlerindeki ve kullanıldığı saptanan
faturalardaki hâsılat tutarı esas alınarak hesaplanan,
ibraz edilmeyen her bir fatura ile elde edilebilecek
ortalama satış hasılatına göre bulunan matrah farkı
üzerinden yapılan tarhiyat hukuka uygundur.
ÖZELGELERDE
e-BEYANNAME
1. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 2.5.2006 tarih ve
2073 sayılı özelgesi
"3.1.1990 gün ve 20391 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan
'Serbest Muhasebesi, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve
Yeminli Mali Müşavirlerin Çalışma Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmelik'in 43. maddesinde; "Meslek
mensupları, Türk Ticaret Kanunu'na göre tacir veya esnaf
sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamazlar.
Meslek mensupları kendi mesleki faaliyetleri dışında
serbest meslek faaliyetinde bulunamazlar. Ticari
mümessil, ticari vekillik, acentelik yapamazlar. Adi ve
kolektif şirketlerde ortak veya komandit şirketlerde
komandite ortak olamazlar. Limited ve anonim şirketlerin
yönetim kurulu üyeliği ve başkanlığı görevinde
bulunamazlar" hükmü yer almaktadır. Buna göre şirket
müdür veya ortağı olan serbest muhasebeci mali müşavirin
mesleki faaliyetlerde bulunması mümkün bulunmadığından,
bu kişinin şirkete bağımlı çalışan olarak
nitelendirilerek, şirket adına e-beyanname şifresi
alması mümkün değildir."
2. Gaziantep Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 4.5.2006 tarih
ve 515-76 sayılı özelge
"340 seri no'lu VUK Genel Tebliği'nde; beyannamelerin
teknik sebepler yüzünden elektronik ortamda
gönderilmesinin mümkün olmadığı hallerde, beyannamelerin
kanuni sürenin sonuna kadar bağlı bulunulan vergi
dairesine elden veya posta yolu ile verilmesinin mümkün
olduğu belirtilmiştir. Bu düzenleme gereğince, tasfiyeye
girmiş şirketin tasfiye öncesi dönem ve tasfiye
başlangıcından hesap dönemi sonuna kadar olan dönem için
verilen tasfiye sonrası ilgili dönem beyannamelerinin
elektronik ortamında gönderilirken, sistemin ikinci
beyannameyi kabul etmemesi sebebiyle, bu beyannamenin
elden veya posta yolu ile süresi içinde vergi dairesine
verilmesi mümkündür."
3. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 10.4.2006 tarih ve
31 sayılı özelgesi
"Maliye Bakanlığı'na VUK'nun mükerrer 257. madde ile
tanınmış yetkiye istinaden, 346 seri no'lu VUK Genel
Tebliği ile diğer bazı beyannamelerle birilikte kurumlar
vergisi ve geçici vergi beyannamelerinin de elektronik
ortamda gönderilmesi zorunluluğu getirilmiştir. VUK'nun
mükerrer 355. maddesinde ise, VUK'nun 257. maddesi
uyarınca getirilen zorunluluklara riayet edilmemesi
halinde, ilgili mükellef hakkında durumuna uygun özel
usulsüzlük cezasının kesileceği düzenlenmiştir. Aynı
düzenlemeye, e-beyanname zorunluluğunu getiren tebliğ
düzenlemesinde de yer verilmiştir. Bu hüküm ve
açıklamalar gereğince, kanuni süre içinde de olsa
beyannamelerin elektronik ortam yerine elden veya posta
yolu ile verilmesi halinde, VUK'nun mükerrer 355.
maddesinin 1,2 ve 3. bentlerinde yazılı olan ve
mükellefin durumuna uyan özel usulsüzlük cezasının
kesilmesi gerekir."
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 25.6.2007 tarih
ve 4995 sayılı özelgesi
"13 Ekim 2005 tarihinden itibaren pişmanlıkla verilen
beyannamelerin ve süresinden sonra verilen
beyannamelerin elektronik ortamda gönderilmesi
mümkündür. Bununla beraber, kıst dönem beyannamelerin
elektronik ortamda gönderilmesi sistemde henüz mevcut
değildir. Bu sebeple, tasfiye işlemleri nedeniyle veya
devir ve bölünme işlemleri nedeniyle verilecek kıst
dönem beyannamelerinin kâğıt ortamında verilmesi
gerekmektedir.
SÖZÜN ÖZÜ
Sabır ve zaman, şiddet ve öfkenin yapabileceğinden daha
çok iş başarır.
W. SHAKESPEARE
Teknolojik gelişmelere ve ilerlemelere bağlı olarak stok
mallar değer kaybedebilir. Bu malların satış fiyatı
önemli ölçüde düştüğü dönemlerde mükellef...
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz
Referans / 30.01.2008 |