Transfer fiyatlandırmasında sorunlar
5422 sayılı Kurumlar Vergisi
Kanununun yerini alan 5520 sayılı Kurumlar Vergisi
Kanunu ile önemli ölçüde değişiklik geçiren
düzenlemelerden birisi de, örtülü kazanç dağıtımına
ilişkin düzenlemedir. Yeni Kanunda "Transfer
Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı" adı
altında yer alan düzenlemeyle, örtülü kazanç dağıtımı
müessesesinin unsurları değiştirilmiş, ticari bilânçoya
etki eder hale dönüştürülmüş ve saptanması,
raporlanması, incelenmesi ve sonuçları son derece
karmaşık hale getirilmiştir. Müesseseye, kendine özgü
belgeleme düzeni, fiyat anlaşması, düzeltme gibi yeni
elemanlar eklenmiştir.
Mevzuatımıza büyük iddialarla getirilen bu düzenleme,
daha sonuç vermeye başlamadan çeşitli uygulama
güçlüklerine yol açmış, yakınmalar artmış, değişiklik
talepleri gündeme gelmeye başlamıştır. Özellikle meslek
mensupları ve mükelleflerin bu konudaki sıkıntıları ve
dertleri giderek büyümektedir. Şimdi burada, "vergi
kayıplarına karşı ciddi bir vergilendirme müessesesi
getirilmiş, tabii ki mükellef kesimi yakınacaktır"
diyebilirsiniz. Ancak burada yakınan sadece mükellef
kesimi değildir. İdare ve özellikle inceleme
elemanlarında da hemen hemen aynı konularda yakınmalar
söz konusudur.
Yakınılan konuların başında "ilişkili kişi" kavramının
kapsamının adeta çevrede ilişkisiz kişi bırakmayacak
kadar geniş belirlenmesidir. Buyurun size birkaç olay:
Geçtiğimiz günlerde görüştüğümüz bir büyük şirketin
genel müdürü, "şirketin ürünlerinden çeşitli derneklere,
iktisadi işletmelerine de satışlar yapıyoruz. Bu
derneğin yönetim kurulunda her hangi bir bölüm
müdürümüzün boşandığı eşinin kardeşinin bulunması
halinde bu dernek ilişkili kişi kabul ediliyor. Ben bunu
nereden bileceğim" diyordu.
Bir başka şirket yöneticisi: "bizim çok çeşitli ürün
üretimlerimiz var. Bunlardan birinde kullandığımız
gerekli hammaddeleri bir yabancı firmadan ithal
ediyoruz. Bu ürün için söz konusu hammadde ithalatımızın
yüzde 78'i aynı firmadan. Bu yabancı firma, Genel
Tebliğe göre nüfuzumuz altında bulunan ilişkili şirket
kabul ediliyor. Bizim bu şirketten alım yapmamızın
muhtelif ticari sebepleri var. Ancak bizim burada
belgelendirme yapabilmemiz için bu şirketten birçok
bilgiyi almamız gerekiyor. Ancak vermiyorlar. İç
işlerimize ilişkin bu kadar bilgi isterseniz, size satış
yapmayız diyorlar. Çünkü bu firma, bizimle hiç ilgisi
olmayan çok uluslu bir şirket ve bizim yüzde 78
oranındaki alımlarımız, onların toplam satışlarının
yüzde 1'i oranında dahi değil. Bizim, bize uygulanan
fiyatın emsal fiyat olduğunu kanıtlama olanağımız yok"
Sorunlu noktalardan bir önemlisi de mükelleflere, meslek
mensuplarına ve inceleme elemanlarına yol gösterecek
veri havuzunun bulunmamasıdır. Bu durumda, örneğin
ilişkili kişiden yapılan ithalatta fiyatın nasıl
belirlendiği sorusunun yanıtı, yurt dışındaki firmanın
bilgi verme konusundaki takdirine kalmakta, birçok halde
bu bilgi inceleme elemanlarınca dahi alınamamaktadır.
Hatta yurt içinde dahi birçok firma diğerine bilgi
vermemektedir. Zira bilgiler ticari sır kapsamına
tecavüz etmektedir.
Bilgi ve veri havuzunun olmaması, sağlıklı bilginin
oluşturulamaması, neticede transfer fiyatlandırmasına
özgü belge düzeninin oluşmasını engellemektedir. Bu
sonuç ise incelemelerde, birçok mükellef için, sonu
cezalı tarhiyatla ve yıllarca sürecek ihtilaflarla
bitecek bir açmazı oluşturmaktadır.
Bildiğim kadarı ile örnek aldığımız OECD modelinde gelir
vergisi alanına da transfer fiyatlandırmasını taşıyan
tek ülke olarak, bu vergide yaşanması olası sorunlar da
işin cabasıdır.
Buraya kadar sözünü ettiğimiz ve sadece bir kısmından
bahsettiğimiz sorunlar, özünde uygulama güçlüklerine ait
sorunlar. Müessesenin içerisinde barındırdığı hukuki
sorunlar da konunun ayrı bir boyutu. 1.1.2007 tarihinde
yürürlüğe giren düzenlemenin zorunlu kıldığı ve mükellef
hukukunu içeren alt hukuki düzenlemeler, 17 ayda
hazırlanarak 2007 yılının ancak son iki ayında, normlar
hiyerarşisi kuralları yok sayılarak geçmişe etkili
biçimde yürürlüğe konulmuştur. Görüldüğü gibi
müessesenin yürürlüğe girişi dahi sorunludur.
Geçen yılın son günlerinde yazdığımız bir yazıda bu
müessesenin sorunlarından arındırılabilmesi için
ertelenmesi gerektiğini yazmıştık. Olmadı. Ancak bu gün
artık bu müesseseye yöneltilen haklı eleştiri ve
yakınmalar göz ardı edilemez. Bu düzenlemenin mutlaka
yasa bazında gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Bu kadar sorun ve uygulama sıkıntısı bize göre,
düzenleme yapılırken müessesenin önce hukuki niteliğini
belirleyip ona göre düzenleme yapmak yerine, müesseseyi
ilgilendiren her konunun vergi kaybını önlemek ve kaçış
yollarını kapatmak adına müessesenin içerisine
doldurulmasının tercih edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Bu konuyu da gelecek yazımızda ele alacağız.
Bumin Doğrusöz
Referans / 17.03.2008
|