Kriz dönemlerinde
dikkat etmemiz gereken muhasebe işlemleri
Bu yılın eylül ayı
başında petrol fiyatlarındaki ani düşüşlerin
tetiklediği küresel finansal krizin, hemen tüm
ülkelerde şu veya bu şekilde reel sektöre
yansıması kaçınılmaz görünüyor. Hele ülkemiz
gibi iktisadi büyümesi bakımından dışa bağımlı
gelişmekte olan ülkeler için bu olumsuz sürecin
bir uyum maliyeti (adjustment cost) yaratmaması
neredeyse imkansız gibi. Malum; reel sektör
krizleri hem ticaret hadlerini, hem de göreli
fiyat yapısında yarattığı ani değişiklikler
nedeniyle üretim - tüketim dengesini bozarak,
işletmelerin üretim ve yatırım kararlarında
ciddi değişikliklere yol açıyor. Genel olarak bu
tür "stresli" durumlarda ulusal paralar değer
kaybediyor, ithalat pahalılaşıyor, faizler
artıyor, vadeler kısalıyor, sendikasyon
kredileri birden kesiliveriyor, "line'lar"
kapanıyor, kredi hacmi daralıyor, rotatif
kredilerde geri çağırmalar başlıyor, bankalar
daha selektif davranıyor, borsalar düşüyor,
maliyetler artıyor, siparişler azalıyor,
iptaller artıyor, ihracat olanakları daralıyor,
kâr marjları ve kapasite kullanım oranları
düşüyor, şirketlerde işçi çıkarmalar başlıyor,
akabinde fabrikalar kapanıyor ve şirketler el
değiştiriyor, vesaire… Hülasa yöneticiler birden
bire muhasebenin önemini idrak ediveriyor. Çünkü
artık öncelikli amaç kâr maksimizasyonu olmaktan
çıkıyor ve en az zararla hayatta kalma
mücadelesi başlıyor. Ve nihayet "nakit yönetimi"
bu mücadelenin en kilit unsuru haline geliyor.
Yazımızın amacı, işte bu sancılı sürecin mali
tablolara nasıl yansıyacağına dair biraz ipucu
vermek.
Borsa düşer, faizler yükselirse
Elimizde ciddi bir miktarda hisse senedi ve
Hazine bonosu stoku olduğunu varsayalım. Faizler
yükselsin. Ne yapmalıyız? İhtiyatlılık ilkesi
diyor ki: Bu tür durumlarda "119 Menkul Kıymet
Değer Düşüklüğü Karşılığı" hesabını
çalıştırabilirsin. Stokumuzdaki bono değil de
tahvilse, "241 Bağlı Menkul Kıymetler Değer
Düşüklüğü Karşılığı" hesabını çalıştır. Borsa
düşsün ve iştirak ettiğimiz şirketlerin veya
bağlı ortaklıklarımızın hisse senetlerinin
piyasa değerinde sürekli kayıplar meydana
gelsin. Ne yapmalıyız? Bu tür durumlarda "244
İştirakler Sermaye Payları Değer Düşüklüğü
Karşılığı" ve "247 Bağlı Ortaklıklar Sermaye
Payları Değer Düşüklüğü Karşılığı" hesaplarını
çalıştırabiliriz. Bu karşılıklar, vergi
kanunları bakımından "kanunen kabul edilmeyen
giderdir" (KKEG). Rasyonel bir Türk tacir,
dünyanın diğer ülkelerindeki faiz indirimlerine
aldanmaz ve kriz dönemlerinde ülkesinde
faizlerin yükseleceğini tahmin eder. Bu tür
durumlarda ihtiyatlı tacir, "faiz riskinden"
korunmak için faize karşı duyarlı aktiflerinin
(rate sensitive assets), faize karşı duyarlı
pasiflerden (rate sensitive liabilities) fazla
olması için biraz gayret sarf eder… Vadelerin
uyumunu (matching) gözetir. Alacak senetlerinin
tutarı, borç senetlerinin tutarından fazlaysa
yıl sonunda reeskont yapar.
Kurlar yükselirse
Kronik cari açık problemi olan ülkemizde
"stresli" dönemlerde kurlar yükselir. Döviz
kurunda meydana gelen artış, yabancı para
birimine dayalı varlıklarımızı ve borçlarımızı
etkiler. Döviz cinsinden alacaklarımız, döviz
cinsinden borçlarımızdan fazlaysa buna "uzun
pozisyon" (over bought) denir. Tersi durum ise
"kısa pozisyon" (over sold) olarak bilinir. Uzun
pozisyondaysak kurların yükselmesi, "ahde vefa"
varsa işimize gelir. Çünkü "646 Kambiyo Kârları"
hesabına yazacağımız alacak kaydı, "656 Kambiyo
Zararları" hesabına yazacağımız borç kaydından
fazla olur. Kısa pozisyondaysak - ki bir tipik
bir Türk işletmesiysek böyledir - tersi
olacaktır. Yani kurların yükselmesi zararımızı
artıracaktır. Çünkü aynı miktar yabancı para
cinsiden borç için daha fazla YTL ödeme yapmak
zorunda kalacağız. Uygulamada "döviz riski"
olarak bilinen bu riskten korunmanın yolları var
elbet. Siz bakmayın dünyada vadeli işlemler
borsalarındaki fiyat hareketlerinin reel sektöre
yabancılaşmış haline. Vadeli işlemler borsaları
bu tür risklerin minimize edildiği yerlerdir.
Mamul fiyatları çok düşerse
Stoklarımızın satış bedellerinde yüzde 10 ve
daha fazla bir düşüklük meydana gelmişse (Örnek:
Ana metaller olabilir), emsal bedel ile maliyet
bedeli arasındaki farklar için "158 Stok Değer
Düşüklüğü Karşılığı Hesabını" çalıştırabiliriz.
VUK'nun 267. maddesi mükellefe değer düşüklüğünü
kendin hesapla; şayet hesaplayamıyorsan bana gel
dese de, "ihtiyatlılık ilkesi" (!) gereğince
değer düşüklüğünü "takdir komisyonu" kararına
dayandırmakta fayda var. Ayrıca yıl sonuna
yaklaşıyoruz. Şayet "stok devir hızımız" çok
düştüyse ve mali danışmanımız bize 15'li
hesaplardaki stoklarımızı "293 Gelecek Yıllar
İhtiyacı Stoklar Hesabına" alarak stoklarımızı
"dönen varlıklardan" çıkarmamızı önermişse; bunu
yapmadan önce, işlemin "cari oran", "asit - test
oranı" vesair mali oranlar üzerindeki etkilerini
doğru analiz etmeliyiz.
Müşterilerimiz borçlarını ödemezse
Kriz dönemlerinde ödemeler aksar. Bizi en fazla
etkileyecek olan şey, satış bedellerimizi
vadesinde tahsil edememek olur. "Alacak devir
hızımızı" düşüren ve nakit dengemizi bozan bu
tür durumlarda takipli alacağımızın vadesine
göre ya 129 ya da "229 Şüpheli Ticari Alacaklar
Karşılığı" hesabını çalıştırabiliriz. VUK'nun
323. maddesindeki koşullar varsa bu karşılık
kanunen kabul edilen giderdir.
Fabrikamızda üretime bir süre ara vermek zorunda
kaldıysak
Malum, kriz
"olağandışı" bir olaydır. Kriz dönemlerinde
işletmelerin "olağan faaliyetlerinden" bağımsız
gider ve zararlar oluşur. "680 Çalışılmayan
Kısım Gider ve Zararları" hesabı, üretimle
ilgili giderlerden çalışılmayan döneme ilişkin
olanların kaydedildiği bir hesaptır. O nedenle
dönem sonunda ayırdığımız amortismanların fiilen
üretim yapılmayan dönemlere tekabül eden kısmını
"730 Genel Üretim Giderleri" hesabına
aktarmamalıyız. Bunun yerine "680 Çalışılmayan
Kısım Gider ve Zararlar" hesabına kayıt
yapabiliriz. Aynı şekilde kapasite düşüşlerinin
de bu hesapla ilişkilendirilmesi gerekir.
Kriz nedeniyle işçi çıkaracaksak
Hiçbir zaman aldığı ücretin hakkını veren bir
işçinin işine son verilmemeli. Hatta kriz
dönemlerinde bile yapılması en son tavsiye
edilen şey, çalışanların işine son vermek
olmalı. Böyle bir sonuç kaçınılmaz ise "372
Kıdem Tazminatı Karşılığı" hesabını çalıştırmak
gerekir. Unutmayın fiilen ödenmeyen tazminatlar
KKEG'dir.
Son söz
"İyi danışman kötü günde belli olur…"
Vedat ÖZDAN
Dünya/13.12.2008 |