İşletmeler zorunlu tazminatları gider olarak
gösterebilir
İşle ilgili olmak koşuluyla
ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar dönem kazancının
belirlenmesinde gider olarak gösterilebilir. Ancak,
işverenin şahsi kusurundan kaynaklanan ödemelerin
giderleştirilmesi mümkün değil.
SORU: Gelir Vergisi Kanunu'nun 40/3'üncü maddesine göre
işle ilgili olmak üzere mukavelenameye veya ilama
veyahut da kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve
tazminatlar safi kazancın tespit edilmesi sırasında
gider olarak indirim konusu yapılabilmektedir. Ancak
tatbikatta bu tür ödemelerin giderleştirilmesi halinde
denetim elemanları konuyu tenkit etmektedirler. Mükellef
olarak bu konuda bizde tereddüde düşüyoruz. Kanun
maddesinde yer alan giderlerin kapsamı nedir? (N.YILDIZ)
YANIT: Gelir Vergisi Yasası'nın 40'ıncı maddesinin
3'üncü bendi uyarınca işle ilgili olmak koşuluyla yazılı
bir sözleşmeye veya yargı organlarınca verilmiş bir
karara veyahut da yasa emrine dayalı olarak ödenen
zarar, ziyan ve tazminatlar dönem kazancının
belirlenmesinde gider olarak dikkate alınmaktadır. Buna
göre yasa maddesinde belirtilen zarar, ziyan ve
tazminatların gider olarak kayıtlara intikal
ettirilebilmesi için;
· İşle ilgili olması,
· Yasa hükmüne veya sözleşmeye veyahut da yargı kararına
göre ödenmesi zorunlu görülmesi,
· Söz konusu zarar, ziyan ve tazminatların teşebbüs
sahibinin kusurundan kaynaklanmaması, gerekmektedir.
İşverenin kendi şahsi kusurundan dolayı ödenen zarar,
ziyan ve tazminatlar Gelir Vergisi Yasası'nın 41 inci
maddesinin 6 numaralı bendi uyarınca gider kabul
edilmeyen ödeme olarak kabul edilmektedir. Bir başka
anlatımla teşebbüs sahibinin suçlarından doğan
tazminatlar "kanunen kabul edilmeyen gider"
niteliğindedir. Bu nedenle de Gelir Vergisi Yasası'nın
40 ıncı maddesinin 3'üncü bendinde yer alan zarar, ziyan
ve tazminatların teşebbüs sahibinin suçlarından doğmamış
olması gerekmektedir.
Örneğin bir işyerinde ücretli olarak çalışan bir şoförün
yaptığı trafik kazası sonucu meydana gelen hasar için
ödenen tazminat ile işletmeye ait aracın sebebiyet
verdiği kazada sakat kalan kişiye veya ölen kişinin
yakınlarına mahkeme kararına istinaden ödenen
tazminatlar gider olarak kayıtlara intikal
ettirilebilmektedir.
Kurumlarda, teşebbüs sahibi kurumun kendisidir. Kurumun
sevk ve idare edenlerin kurum adına yaptıkları ve yasal
olarak suç sayılan işlemler, teşebbüs sahibi olan
kurumun suçu sayılır ve böyle bir suç kurumun tazminat
ödenmesine yol açmış bulunuyorsa, bu tazminat yasa
hükmüne veya yargı kararına dayansa dahi gider olarak
kabul edilmemektedir. Burada yer alan suç tanımı, Türk
Ceza Yasası'na ve diğer yasalara göre, ceza uygulanması
öngörülen fiilleri kapsamaktadır.
Suçun varlığı ancak yargı kararı ile belirlenebilir.
İşletme sahibinin kusurlu olmaması halinde dahi Borçlar
Yasası'nın 55'inci maddesi gereği olarak istihdam ettiği
kişinin hizmet ifa ederken yaptığı zarardan sorumludur.
Dolayısıyla bu tür ödenen tazminatlarında
giderleştirilmesi hukuken mümkün bulunmaktadır.
Gelir Vergisi Yasası'nın 41 inci maddesinin 10 numaralı
bendinde yer alan düzenleme gereği olarak "Basın yoluyla
işlenen fiillerden veya radyo ve televizyon
yayınlarından doğacak maddi ve manevi zararlardan dolayı
ödenen tazminatların" kanunen gider kabul edilmeyen
ödeme niteliğinde olduğu hükme bağlanmıştır.(V. Seviğ)
Personele eğitim olanağı
sağlanması
SORU: Teknik alanda faaliyet gösteren bir anonim şirket
olarak, bazı personelimize yapılan performans
değerlendirmesi sonucu yüksek lisans yapmaları için
maddi açıdan destekliyoruz. Bir vakıf üniversitesinde
ücretli yani paralı olarak söz konusu personellerimize
yüksek lisans yapma olanağını sağlamamız halinde yapılan
ödemeleri giderleştirebilirmiyiz? (Ö.ÇOLAK)
YANIT: Gelir Vergisi Yasası'nın 61'inci maddesinde yer
alan tanımlamaya göre "Ücret, işverene tabi ve belirli
bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı
verilen para ve ayınlar ile sağlanan para ile temsil
edilebilen menfaatlerdir." Bu bağlamda da "Ücretin
ödenek, tazminat, kasa tazminatı , mali sorumluluk
tazminatı, tahsisat,zam,avans,aidat,huzur
hakkı,prim,ikramiye,gider karşılığı veya başka adlar
altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti
niteliğinde olmaması şartıyla kazancın belli bir yüzdesi
şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini"
değiştirmemektedir.
Aynı yasanın 28'inci maddesinin ikinci bendinde yer alan
düzenleme gereği olarak; "Resmi ve özel müesseselere ve
şahıslar hesabına Türkiye'de tahsilde bulunan öğrenciye
iaşe, ibate ve tahsil gideri olarak ödenen paralar"
gelir vergisinden bağışık tutulmaktadır.
Diğer yandan Kurumlar Vergisi Yasası'nın 6'ıncı maddesi
gereği olarak safi kurum kazancının tespitinde Gelir
Vergisi Yasası'nın ticari kazanç hakkındaki hükümleri
uygulanmaktadır. Aynı yasanın 8 inci maddesinde ticari
kazanç gibi hesaplanan kurum kazancının tespitinde,
ticari kazancın tespiti sırasında indirim konusu yapılan
giderlerin dikkate alınması öngörülmüştür.
Mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde;
* Eğitim giderleri karşılanacak kişilerin, eğitimi
tamamladıktan sonra burs veren işletmede hizmet
yükümlülükleri nedeniyle çalışacaklarını gösterir bir
sözleşmenin düzenlenmesi ve durumun vergi incelemesi
sırasında inceleme elamanına
kanıtlanması,giderleştirilmesi mümkündür. (V. Seviğ)
YABANCIYA ÖTV
SORU: Türkiye'de çalışma izni olan bir yabancı olarak
yine Türkiye'de satın almış bulunduğum otomobil
üzerinden Özel Tüketim Vergisi alınır mı? Söz konusu
vergi Türkiye'deki yabancılar için de geçerlimi? (
T.Önalan )
Yanıt: Özel Tüketim Vergisi Yasası'na ekli (II) sayılı
listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olanlarda Özel
Tüketim Vergisi mükellefi, motorlu araç ticareti
yapanlar, kullanmak üzere ithal edenler veya müzayede
yoluyla satışını gerçekleştirenlerdir. Buna göre,
Türkiye'de kayıt ve tescil edilmemiş olan araçların
satışını yapan fabrika, ana bayi, bölge bayi, yetkili
satıcı ve acenteler ile Maliye Bakanlığı tarafından
motorlu araç ticaretiyle uğraştığına dair belge
verilenler Özel Tüketim Vergisi mükellefidir. Kayıt ve
tescile tabi araçların ithalinde mükellef, bu araçları
kullanmak, aktife almak veya kayıt ve tescil ettirmek
üzere ithal edenlerdir. Yasal düzenleme gereği olarak
yurt dışındaki bir müşteriye teslim edilen ve T.C gümrük
bölgesinden çıkan mallar Özel Tüketim Vergisinden
istisna edilmiş olup, bunun dışında söz konusu tescile
tabi mallar için istisna uygulanması mümkün
bulunmamaktadır. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
İHBARNAME
Danıştay 9.Dairesi E.2004/3686 K.2006/1837 T.22.05.2006
Yükümlü adına ilgili dönemler için re'sen KDV salınmışsa
da; VUK'nun 35/son fıkrasında, takdir komisyonu kararı
üzerine tarh edilen vergilerde kararın ve resen takdiri
gerektiren inceleme raporunun birer suretinin
ihbarnameye ekleneceği belirtilmiş olup, davacının
murisi adına düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca
re'sen tarh edilen vergilere ilişkin ihbarnamelerin,
vergi inceleme raporu eklenmeden 30.12.2003 tarihinde
davacıya tebliğ edildiği, ancak bu tebligattan sonra
vergi inceleme raporunun eklenmediğinin tespiti üzerine
anılan rapor eklenerek aynı ihbarnamelerin tekrar
7.1.2004 tarihinde davacıya tebliğ edildiğinin
anlaşıldığı olayda, ihbarnamelere vergi inceleme
raporunun eklenmesinin zorunlu olması, aksi takdirde
tarhiyatın maddi ve hukuki sebepleri hakkında mükellefin
yasal haklarını kullanmasının söz konusu olamayacak
olması, vergi inceleme raporu eklenmeden yapılan bir
tebligatın geçerliliğinden söz edilemeyecek olması ve
1998 yılına ilişkin vergi alacağının en son 31.12.2003
tarihine kadar davacıdan istenilmesi gerekirken ve
30.12.2003 tarihinde yapılan tebliğ de geçerli
olmadığından, 7.1.2004 tarihinde tebliğ edilen
vergilerin zamanaşımına uğramış olması sebepleriyle,
dava konusu tarhiyatta yasal isabet bulunmamaktadır.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2001/220
K.2001/390 T.26.10.2001
İnşaat ve taahhüt işiyle uğraşan yükümlü şirketin,
içeriği itibariyle gerçeği yansıtmayan faturalarla gider
kaydettiği tespit edilerek, alınan istihkak tutarının
%20'sinin safi kazanç olduğu görüşüyle hesaplanan matrah
farkı üzerinden adına ilgili dönem için yapılan cezalı
kurumlar vergisi tarhiyatı aleyhine açtığı dava, yerel
mahkemece reddedilmişse de; VUK'nun 35/son fıkrasında,
takdir komisyonu kararı üzerine tarh edilen vergilerde
kararın ve resen takdiri gerektiren inceleme raporunun
birer suretinin ihbarnameye ekleneceği kurala bağlanmış
olup, yükümlünün dava dilekçesinde vergi inceleme
raporunun ihbarnameyle beraber kendisine tebliğ
edilmediğini ileri sürmesine ve bu hususun esasa etkili
ve ihbarnameyi hükümsüz kılacak bir husus olmasına
rağmen, inceleme raporunun ihbarname ile birlikte
yükümlüye tebliğ edilip edilmediği araştırılmadan işin
esası hakkında verilen yerel mahkeme ısrar kararında
isabet yoktur.
Danıştay 11. Dairesi E.1997/1409 K.1998/3215 T.7.10.1998
Ayakkabı ve çanta ticareti ile uğraşan yükümlü adına,
1993 yılında bir kısım mal bedelini kayıt ve beyan dışı
bıraktığı belirtilerek, inceleme raporuna istinaden
beyannamelerin yeniden düzenlenmesi sonucunda ilgili
dönemler için cezalı Katma Değer Vergisi tarhiyatı
yapılmış ise de; mükelleflerin uzlaşma veya dava açma
gibi yasal haklarını kullanabilmeleri için Vergi Usul
Kanunu'nun 35.maddesine göre takdir komisyonu kararının
veya vergi inceleme raporunun ihbarnameye eklenmesinin
gerekmesi, eklenmemiş olmasının esasa etkili bir şekil
hatası olması ve olayda tarhiyatın dayanağını oluşturan
vergi inceleme raporunun ihbarnameye eklenmemesinin
kanuna aykırı olması sebepleriyle, yapılan tarhiyatı
kaldıran yerel mahkeme kararı hukuka uygundur.
ÖZELGELERDE BELGE DÜZENİ
1. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın
3.3.2008 tarih ve 5631 sayılı özelgesi;
"Belli bir dönemde yararlanılan hizmete ilişkin bedelin
belli bir tutarın altında kalmış olması, hizmet satışı
nedeniyle vergilendirmeye ilişkin olayın gerçekleşmesini
engellemez. Bu sebeple, bir aya ilişkin hizmet bedelinin
belli bir bedelin altında olduğundan bahisle
faturalandırılmayarak gelecek ay hizmet bedeline
eklenmesi durumu söz konusu değildir. Bedel ne olursa
olsun, hizmetin ara dönemler itibariyle tamamlanmasından
itibaren 7 gün içinde faturanın düzenlenmesi
zorunludur."
2. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın
13.3.2008 tarih ve 6952 sayılı özelgesi;
"VUK'un 231. maddesinin 4. bendi hükmü gereğince
faturada iş sahibinin ya da namına imzaya yetkili
olanların imzasının bulunması zorunludur. Kanunda
faturadaki imzaya ilişkin başkaca özel bir düzenleme
olmadığından, iş yoğunluğu ve gün içerisinde düzenlenen
fatura sayısının çok olması dikkate alınarak imzaya
yetkili olanların imzalarının notere onaylattırılmak
suretiyle fatura üzerine anlaşmalı matbaada bastırılarak
kullanılabilmesi mümkündür."
3. Gelirler Genel Müdürlüğü'nün 7.6.2004 tarih ve 35404
sayılı özelgesi;
"KDVK'nın 27/5. maddesi düzenlemesi gereğince, serbest
meslek faaliyetleri için ilgili meslek teşekküllerince
tespit edilmiş bir tarife olması halinde, hizmet bedeli
bu tarifede gösterilen ücretten düşük olamaz. Gelir
Vergisi Kanunu'nda ise, bu yönde bir düzenleme
bulunmamaktadır. Bu sebeple, serbest meslek erbabının
dahil olduğu meslek kuruluşu tarafından belirlenen ücret
tarifesinin altında bir bedelle hizmet vermesi halinde,
almış olduğu hizmet bedelini aynı tutarla hasılat olarak
kaydedecektir. Ancak, KDVK'nın 27/5. maddesi düzenlemesi
karşısında, hizmet bedeli daha düşük olsa bile katma
değer vergisini tarifede belirlenen tutara göre
hesaplayacaktır."
4. Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 9.6.2005 tarih ve 22994
sayılı özelgesi;
"2004/8301 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 1.1.2005
tarihinden itibaren eğitim ve öğretim hizmetlerinin
katma değer vergisi oranının %18'den %8' indirilmesi
nedeniyle, 1.1.2005 tarihi öncesinde peşin olarak tahsil
edilen hizmet bedellerinden bu tarihten sonra ifa edilen
kısmına ait 10 birimlik katma değer vergisi farkının
iadesinde ilgili şirket tarafından düzenlenmiş olan
yazar kasa fişlerinin fatura gibi kabul edilip iade
işleminin yapılması mümkündür."
5. Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 30.7.2005 tarih ve 30421
sayılı özelgesi;
"Sağlık kurum ve kuruluşlarının tanzim ettikleri
faturaların ödem süresini düzenleyen Bütçe Uygulama
Talimatının ilgili maddelerinde, özel sağlık kurum ve
kuruluşlarına yapılması gereken ödemelerin faturanın
kayıtlara alındığı tarihten başlayarak 45 gün içinde
yapılması öngörülmüştür. Bazı durumlarda kamu kurum ve
kuruluşlarının hizmet veren sağlık kurumlarına yapmış
oldukları ödemeler daha öncesinde tanzim edilen fatura
bedelinin altında olabilmektedir. Bu durumlarda, kamu
kurum ve kuruluşlarının, sağlık kuruluşlarına verdiği
ödeme yapıldığına dair yazılar, VUK'un 227. maddesinde
yer alan hükümler uyarınca kayıtların tevsikinde geçerli
belge olarak kabul edilebilir.
DÜNYADA İKİ KUSURSUZ İNSAN VARDIR. BİRİ ÖLMÜŞTÜR, DİĞERİ
İSE HENÜZ DOĞMAMIŞTIR.
Çin Atasözü
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz
13.08.2008
|