Ortağın şirkete ait
parayı faizsiz kullanması ve Hazine zararı bulunmadığı
durumda örtülü kazanç
Bilindiği üzere kurumlar vergisi mükellefi
olan şirketlerin kayıtları incelendiğinde, ortaklar cari
hesabının borç bakiye verdiği ve bu hesap için ortak
aleyhine faiz yürütülmediği görülebilmektedir.
Bu durum, ilk anda Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13'üncü
maddesine göre "Transfer Fiyatlandırması Yoluyla"
"Örtülü Kazanç Dağıtımı" durumu bulunabileceği izlenimi
vermektedir.
Örtülü kazancın mevcudiyeti halinde ne işlem yapılacağı,
yine KVK'nın 11/c maddesinde belirtilmiştir. Bu maddeye
göre şirketin, KVK'nın 13'üncü maddesinde sayılan
ilişkili kişilere faizsiz olarak veya düşük faizle para
kullandırması halinde ve para verme işleminin şirketin
faaliyetleriyle ilgili iş avansı veya ortaktan satın
alınacak malın avansı olmaması durumunda emsal faiz ile
şirketin uyguladığı sıfır veya düşük faiz arasındaki
fark faiz kadar örtülü kazanç durumu ortaya çıkar ve bu
şekilde hesaplanan örtülü kazancın bir kanunen kabul
edilmeyen gider unsuru olarak kurumlar vergisi matrahına
eklenmesi gerekir.
ÖRNEK:
Bir anonim veya limited şirketin ortağı şirkete 2007
yılı başında 1.000.000 YTL borçlu olup bu borç 2007 yılı
sonuna kadar devam etmiştir. Söz konusu borç için faiz
yürütülmemiştir ve örtülü kazanç durumu olmadığına dair
bir izah yoktur. Şirket, bu ortağa borç para verme
işleminin kurumlar vergisi açısından gereğini yerine
getirmek amacıyla, 2007 yılına ait kurumlar vergisi
beyannamesindeki kanunen kabul edilmeyen giderler
rakamına yıllık yüzde 15 hesabıyla 150.000 YTL ilave
etmiştir. (Buradaki yüzde 15, 2007 yılındaki yaklaşık
YTL getiri oranı olup, örneğimizdeki şirketin faizli
borcu bulunmadığı varsayılmıştır.)
Bu örnekteki şirket, ortağına faizsiz para kullandırmak
suretiyle örtülü kazanç sağlamış olmakla beraber,
buradan doğan vergi kaybını KVK nın 13'üncü ve 11'inci
maddeleri uyarınca gidermiş ve kurumlar vergisi
açısından üzerine düşeni yapmıştır. (KKEG olarak dikkate
alınan faiz üzerinden KDV hesaplanması gerekip
gerekmediği tartışmalı olup konumuzun dışındadır. Bu
konudaki bilgiler www.bdodenet.com.tr'deki elektronik
KDV kitabımızın 1'inci maddeye ilişkin 6. 3. ve 7. no'lu
bölümdedir.)
Örnektekine benzer bir durumda, müteakip yılda ortak
cari hesabının aynen mi devam edeceği, yoksa örtülü
kazanç olarak dikkate alınan faiz kadar artmış haliyle
mi devam edeceği açısından sorun çıkabilmektedir.
Bizim görüşümüz, örtülü kazanç olarak hesaplanan söz
konusu faizlerin sadece kurumlar vergisi beyannamesini
kanunen kabul edilmeyen gider olarak etkileyeceği,
fiilen doğmamış olan bu faizin ilgilinin cari hesabına
eklenemeyeceği, örneğe uyarlarsak 2008 yılı başında
örneğimizdeki cari hesabın 1.150.000 YTL'ye
yükseltilemeyeceği, vergisel açıdan da 1.000.000 YTL
olarak devam edeceği yönündedir.
Bu görüş İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası danışma
heyeti tarafından da benimsenmiş yayınlanmıştır. (Mali
Mevzuat Platformu Temmuz 2002)
5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu ile yapılan
düzenleme ile konu bize göre çözüme kavuşturulmuştur.
Çünkü kanunun 13'üncü maddesinde tamamen veya kısmen
transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan
kazançların, Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarının
uygulanmasında, hesap döneminin son günü itibariyle
dağıtılmış k‰r payı sayılacağı ve daha önce yapılan
vergilendirme işlemlerinin, taraf olan mükellefler
nezdinde buna göre düzeltileceği hükme bağlanmıştır.
Vergisel açıdan dağıtılmış sayılan ve buna göre
düzeltilen k‰r paylarının dağıtılmamış sayılarak borç
olarak mütalaa edilmesi doğru değildir. Dağıtılmış
sayılarak ortağa intikal ettirilen kazançlar borç olarak
değerlendirilemez.
Önemi ve konu ile ilgisi nedeniyle, iki Türk mükellefi
arasında yapılan transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü
kazanç dağıtımı kapsamına giren işlemlerde, taraflardan
birinin eksik ödediği vergi karşı tarafça ödenen
vergiyle telafi edildiği hallerde, örtülü kazanç
uygulamasının yapılmaması gerektiği, transfer
fiyatlandırmasına ilişkin olarak çıkması beklenen
tebliğe bu yönde hüküm konulmasının isabetli olacağı
yönündeki görüşümüzü tekrarlamakta yarar görüyoruz.
Yasa metninde bu yönde hüküm bulunmaması, söz konusu
anlayışın benimsenmesine engel değildir. Nitekim, eski
Kurumlar Vergisi Kanunu'nda da böyle bir hüküm
bulunmamasına rağmen vergi yargı organları HAZİNE ZARARI
BULUNMADIĞI HALLERDE ÖRTÜLÜ KAZANÇ UYGULAMASINA MAHAL
BULUNMADIĞI yönünde istikrarlı kararlar vermişti.
Gerçekten vergi matrahının bir taraftan diğer tarafa
kaydığı ve dolayısıyla her iki tarafın ödediği toplam
vergi miktarında bir eksiklik meydana gelmediği hallerde
taraflardan birine cezalı tarhiyat yapmak, diğer tarafa
vergi iadesinde bulunmak mantıksız bir uygulama
olacaktır. Böyle bir uygulamanın vergi toplama amacına
hizmet etmeyeceği, iş alemini gereksiz yere tedirgin
edeceği, vergi idaresini ve vergi yargısını da gereksiz
olarak meşgul edeceği açıktır. Nitekim, transfer
fiyatlandırması uygulamasının yapıldığı diğer ülkelerde
bu anlayışla, "ülke içi işlemler istisnası" uygulandığı
görülmektedir.
Ne var ki 18.11.2007 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan
"Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı
Hakkında Genel Tebliğ" yukarıdaki anlayışı
içermemektedir.
Yeni bir düzenleme yapılarak Hazine zararının
bulunmadığı hallerde hatta yurtiçi ilişkilerde örtülü
kazanç uygulamasının yapılmayacağı hükmü getirilmelidir.
Mehmet Maç / Yeminli Mali Müşavir
13.03.2008 |