İş
kazası dolayısıyla ödenen tazminat
Sosyal
Sigortalar Kurumu istatistiklerine göre 2006 yılında
79.027 iş kazası, 574 meslek hastalığı vakası meydana
gelmiş, bunların 1953'ü sürekli iş göremezlikle 1592'si
ise ölümle sonuçlanmış. 2006 yılında iş kazaları ve
meslek hastalıkları sonucu kaybedilen işgünü sayısı ise
1895.304. Bu rakamların, sadece SSK istatistiklerine
yansıyanlar olduğu da unutulmamalı.
Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) tarafından
yapılan bir araştırmaya göre 2006 yılında MESS'e bağlı
işyerlerinde çalışan her 100 kişiden 6'sı iş kazasına
maruz kaldı ve bu kazaların yüzde 81'i güvensiz
hareketler nedeniyle meydana geldi.
Bu iş kazaları neticesinde bazen kusur sorumluluğu
esasına göre bazen de hakkaniyet sorumluluğu esasına
göre pek çok da tazminat ödendi. Ödenen toplam tazminat
rakamlarını gösteren bir istatistiğe ulaşamadık.
Bu tazminatların bazıları işveren işçi arasındaki sulh
sözleşmesine, bazıları mahkeme kararına, bazıları da
mahkemeden vazgeçme ve şikâyetçi olmama karşılığında,
yani sulh sözleşmesi sonucu ödendi.
Biz bu yazımızda bu tazminatların ödeyenin kazancının
tespitinde gider olabilme özelliği üzerinde durmak
istiyoruz.
Paralel düzenlemeleri Kurumlar Vergisi Kanunu'nda da
bulunan Gelir Vergisi Kanunu'nun 40/3. maddesine göre
"İşle ilgili olmak şartıyla mukavelenameye veya ilama
veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve
tazminatlar" gider olarak yazılabilmektedir. Buna
karşılık aynı kanunun "kanunen kabul edilmeyen
giderler"i düzenleyen 41/6. maddesinde "teşebbüs
sahibinin suçlarından doğan tazminatlar"ın gider
yazılamayacağı kabul edilmiştir.
İki maddeyi birlikte değerlendirdiğimizde, ticari
faaliyetle ilgili olmak kaydı ile ve suç oluşturmamak
koşulu ile sözleşmeye veya mahkeme kararına yahut kanun
emrine istinaden ödenen tazminatların gider
yazılabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Buna karşılık tazminata yol açan fiilin kanunlarla suç
kabul edildiği hallerde tazminat, sözleşmeye veya
mahkeme kararına yahut kanun emrine istinaden ödense
dahi gider yazılamayacaktır.
Suç kavramı, hukuk düzeninin ceza veya güvenlik tedbiri
yaptırımına bağladığı yasaklanmış davranışı ifade
etmektedir. Dolayısıyla iş kazasının oluşumunda
işverenin suç niteliğinde fiili söz konusu değilse, bize
göre işçiye (veya mirasçılarına) yahut yaptığı
masrafların rücuu dolayısıyla SSK'ya ödenen tazminatın
gider yazılabilmesi gerekmektedir.
Kurumlar Vergisi Kanunu'nda da (md. 11/g) aynı esaslar
benimsenmiştir. Buna karşılık madde gerekçesi hukuk
kavramlarını son derece özensiz olarak kullanmış olup,
bir yerde suç sayılan fillerden, bir yerinde de kusur
sayılan hallerden söz etmektedir. Ancak bunun hiçbir
önemi yoktur. Çünkü Vergi Usul Kanunu 3. maddesinde
açıkça, lafzın açık olduğu, başka bir yorum yönteminin
kullanılması yolunu kapatmıştır.
Buna karşılık Maliye Bakanlığı teşkilatının vermiş
olduğu özelgelerde, kanunun lafzi yorumu ile çelişir
şekilde, işverenin ödediği tazminatın işverenin kusurlu
olduğu orana tekabül eden kısmının gider yazılamayacağı
görüşü kabul edilmektedir. Örneğin Gelir İdaresi
Başkanlığı 31.1.2007 tarihli özelgesinde, Büyük
Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı 11.1.2008 tarihli
özelgesinde, ödenen tazminatın işverenin kusuruna
tekabül eden kısmının gider yazılamayacağı görüşü
benimsenmiştir.
Kısacası bakanlık, kanunun lafzında yer alan "suç"
kavramını, "kusur" olarak anlamaktadır. Oysaki kusur,
farklı bir kavramdır.
Kusur, kısaca ve kabaca "bilerek veya bilmeyerek bir
fiili gereği gibi yapmamak veya gerekli özeni
göstermemek" şeklinde tanımlanabilir. Bir kişi fiilinde
kusurlu olabilir ama suçlu olmayabilir. Bütün kusurlu
hareketler, hiç şüphesiz aynı zamanda suç oluşturmaz. Bu
nedenle bakanlığın görüşüne katılma olanağı
bulamamaktayız.
Yargı cephesinde ise bu konuda rastladığımız en yeni
tarihli karar, Danıştay 3. Dairesi'nin 5.4.1995 gün ve
E.1994/2892 K.1995/1147 sayılı kararıdır. Danıştay'ın
bütün kararları yayımlanmadığından ve aleniyete
çıkartılmadığından, başkaca bir karar var mı
bilemiyoruz. 3. Daire söz konusu kararında, bir iş
kazası nedeniyle işçisine kusuru oranında mahkeme
kararına göre tazminat ödeyen ve ödediği tazminatı gider
yazan bir mükellef aleyhine tazminatın işverenin kusuru
dolayısıyla ödendiği ve bu sebeple gider yazılamayacağı
sebebiyle yapılan cezalı tarhiyatı, teşebbüs sahibine
olayın oluşumu dolayısıyla suç izafe edilmediği
gerekçesiyle kaldırmıştır.
Görüldüğü gibi yargı da idarenin aksine ve haklı olarak,
kanunun açık olan lafzına itibar etmektedir.
Bu nedenle bizce, idarenin ileride gereksiz ihtilaflarla
uğraşmak yerine görüşünü gözden geçirmesinde fayda var.
Bumin Doğrusöz
05.06.2008 |