Sahte belge mi, belgesiz kayıt mı
Yanıltıcı belge, gerçek bir
muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya
durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı
şekilde yansıtan belgedir. Sahte belge ise, gerçek bir
muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi
düzenlenen belgedir.
Uygulamada ve Yargıtay anlayışında gerçek bir muamele
veya duruma dayanan, muamele veya durumu mahiyet veya
miktar itibariyle gerçeğe uygun şekilde yansıtan, ancak
farklı taraflar arasında düzenlenen belgelerde yanıltıcı
belge değil, sahte belge olarak kabul edilmektedir.
Örneğin, A kişisinden yapılan bir mal alımı için, tarih,
miktar, fiyat ve bedel olarak aynı unsurları içeren bir
faturanın B kişisinden temini durumunda, B'den alınan
belge sahte olarak kabul edilmektedir. Bize göre burada,
gerçek bir ticari ilişki esas alınarak düzlenen bu
belgenin yanıltıcı olarak nitelendirilmesi daha
doğrudur. Ancak, Yargıtay içtihatları farklı yönde
oluşmuştur.
Sahte veya yanıltıcı belge kullanmaksızın (Vergi Usul
Kanununun 359. maddesine girmeyen fiillerle) vergi
kaybına yol açanlara uygulanacak ceza, kayba uğratılan
verginin bir katı tutarında idari para cezasıdır.
Üstelik bu para cezasına karşı uzlaşma, indirim gibi
çeşitli yollara müracaat etme olanağı da vardır. Buna
karşılık sahte veya yanıltıcı belgeleri kullanan kişiye
(hem gerçek kişi hem de kurum anlamında) kayba uğrattığı
vergi tutarının üç katı idari para cezası
uygulanmaktadır. Bu tür belgeleri kullananlar için
ayrıca hürriyeti bağlayıcı ceza (hapis) da
öngörülmüştür. Bu ceza, yanıltıcı belgede bir yıldan,
sahte belgede üç yıldan başlamaktadır. Fiile hapis
cezasının öngörülmesi, asliye ceza mahkemesinde sanık
sıfatı ile yargılanma sonucunu doğrurmaktadır. Bu
yargılanma ticari yaşamda, sonuç beraat dahi olsa,
ticari itibarın kaybı anlamına gelmektedir.
Sahte veya yanıltıcı belge kullanımı, uygulamada gider
veya maliyetleri artırma ve bu yolla vergi yükünü
azaltma saikine dayanmaktadır. Bazen de, mal veya hizmet
tedarik edilen kişinin belge vermemesi dolayısıyla,
gider veya maliyetleri belgelendirebilme ihtiyacından
kaynaklanmaktadır.
Sahte veya yanıltıcı belge kullanımında amaçlanan vergi
yükünü azaltma sonucuna, bu tür belgeler olmadan da
ulaşılabilir. Örneğin, amortismanlar şişirilebilir, kur
yanlış dikkate alınabilir. Öte yandan mal veya hizmet
alımları, belgeye bağlanamamış olsa dahi, deftere yine
işlenebilir ve belgesiz alım olarak kaydedilebilir.
Bütün bunlar da vergi suçudur, ancak hürriyeti bağlayıcı
cezayı gerektirmeyen, idari para cezasının da sahte veya
yanıltıcı belge kullanımına nazaran üçte biri oranında
daha az cezayı gerektiren fiillerdir.
Öte yandan maliyetlerin veya giderlerin belgesiz olarak
kaydedilmesinde, kaydedilen tutarların gelir veya
kurumlar vergisi matrahının hesabında nazara alınması
mümkündür. Zira bu vergiler açısından belge ikinci
planda, ekonomik ve maddi gerçeklik ön plandadır. Burada
önemli olan, belgeye bağlanamayan mal veya hizmet
alımının gerçekten yapıldığının ve gider yazılan tutarın
gerçekle (emsaller) uyumlu olduğunun kanıtlanmasıdır.
Örneğin bir binaya asansör konulması, ancak asansörün ve
montaj hizmetinin belgelenememesi durumunda, yapılan
kaydın geçersiz sayılması, asansörlü binanın asansörsüz
kabul edilmesi gibi maddi gerçeğe aykırı bir durum
oluşturur. Danıştay anlayışında da, belgesiz bu
harcamanın gider veya maliyet olarak nazara alınması
yerindedir.
Ancak durum KDV açısından değerlendirildiğinde aynı
sonuca ulaşmak mümkün değildir. Zira bu vergi, maddi
gerçekle birlikte şekle (belge düzenine) de önem veren
bir vergidir. Ödenecek KDV hesabında indirim
müessesesinden yararlanma, gerçek bir mal ve hizmet
alımının olması, belgeye bağlanmış bulunması ve bu
belgenin ilgili dönemde deftere kaydedilmiş olması
koşullarına bağlıdır. Bu nedenle KDV'de indirim
müessesesinden belgesiz harcamalar için yararlanmak
mümkün değildir.
Bu belgelere bazen kamu'ya fatura kesenler
başvurmaktadır. Bilindiği gibi kamu'ya fatura kesenler,
bu fatura bedellerini bazen aylar sonra tahsil etmekte,
ancak bu arada vergi ödemeleri çıkmaktadır. Bu vergiyi
karşılayamayanlar veya finansman yüküne katlanmak
istemeyenler, vergiyi sahte/yanıltıcı belge ile yok
etmeye çalışmaktadırlar. Böyle bir durumda o faturayı
deftere yazmamak veya beyana aksettirmeyip, bedeli
tahsil edildiğinde beyana aksettirerek pişmanlıkla
vergiyi ödemek daha akılcıdır.
Sahte veya yanıltıcı belge kullanma oranının
yüksekliğine karşılık, görüldüğü gibi bu tür belge
kullanma tercihinin her hangi bir akılcı yönü yoktur.
Kaldı ki günümüzde vergi idaresinin bu tür bir belgeyi
saptama ve kullananı yakalama olasılığı, otomasyon
sistemleri, kod listeleri ve mükelleflerin kendi elleri
ile doldurdukları A-B formları sayesinde son derece
yüksektir.
Sahte veya yanıltıcı belge kullanarak ileride
yakalanıldığında hürriyeti bağlayıcı ceza riski
taşımaktansa, idari para cezası da daha az olacak
şekilde kayıt yapmak yahut matrahı oluşturmak,
kanaatimizce daha akılcı bir davranıştır.
Gerçek satıcıdan belge alınamayan durumlarda da, sahte
veya yanıltıcı belge kullanımına nazaran, belgesiz
kaydın yaratacağı KDV maliyeti, hürriyeti bağlayıcı
cezaya nazaran, katlanılabilecek bir yüktür. Zaten
belgesiz alımlarda, genellikle KDV ödenmemektedir.
Bumin Doğrusöz
01.09.2008
|