Vergi
Cezalarında Tekerrür
Vergi Dairelerinin E-VDO (Elektronik Vergi Daireleri
Otomasyonu) otomasyon sistemine geçmesinden sonra
mükelleflere vergi ziyaı ve usulsüzlük nedeniyle vergi
mevzuatımızda yeralan tekerrür maddesi
dolayısıyla
cezalar artırılarak uygulanmaya başlandı.
Daha önceleri,
mevzuatımızda yer almasına rağmen idare çok fazla bu
uygulamaya başvurmuyordu. Yada gözden kaçıyordu diyelim.
Ancak otomasyona
geçişle birlikte mükelleflerin tüm bilgileri elektronik
ortamda saklanıyor ve kullanılan yazılım programı buna
uygun bir şekilde hazırlandığı için sistem kendiliğinden
tekerrür maddesini uyguluyor.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda
Tekerrür müessesesi; aynı türden suçları (vergi ziyaı
veya usulsüzlük cezası gerektiren suçlar) işlemekte
ısrar edenlerin daha ağır bir şekilde cezalandırılması
esasına dayanır.
Bununla vergi cezalarının daha caydırıcı olması
amaçlanır.
Vergi kanunlarımızda tekerrürün yaptırımına iliskin
hüküm, Vergi Usul Kanunu'nun 339. maddesinde;
'”Vergi
ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı
ceza kesilen ve cezası kesinlesenlere, cezanın
kesinlestigi tarihi takip eden yılın basından baslamak
üzere vergi ziyaında bes, usulsüzlükte iki yıl içinde
tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezası
yüzde elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmi bes oranında
artırılmak suretiyle uygulanır.”
Şeklinde yer almaktadır.
Vergi usul kanununda yer alan tekerrür hükmünün
uygulanabilmesi için bazı şartların olması gerekiyor.
Bunlar;
- Her iki ceza da,
ya vergi ziyaı veya usulsüzlük nedeniyle kesilmiş olmalıdır.
- Vergi ziyaı ve Usulsüzlük cezası kesinleşmiş
olmalıdır.
- Önceden kesilen cezanın kesinleştiği tarihi takip
eden yılın başından başlayarak vergi ziyaında beş,
usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar aynı cezayı
gerektiren bir fiilin işlenmesi gerekir.
Yukarıda bahsettiğimiz şartlar eğer
sağlanırsa,
o zaman tekerrür
hükmü uygulanabilir.
Diğer taraftan tekerrür konusunda bir önemli husus, özel
usulsüzlük cezalarının tekerrür kapsamı dışında
olmasıdır.
213 sayılı
V.U.K.’nun
339. maddesinde 4369 sayılı kanunla yapılan
değişiklikle, önceki halinde yer alan ilk suçun
cezasının kesinleşmesinden sonra
suçun
tekrar işlenmesi şartı, ceza kesildikten sonra tekrar
ceza
kesilmesi şekline
dönüştürülmüştür.
Bu durum uygulamalarda son derece büyük karmaşıklıklara
neden olmakta ve kanun hükmünün konuluşundaki maksatla
çelişmektedir.
Örnek:
Bir mükellefin 2004, 2005 ve 2006 yıllarına ilişkin
hesapları 2008 yılında incelemeye alınmıştır. 2004
yılına ilişkin inceleme 2008 yılında sonuçlandırılmış
olup kesilen vergi ziyaı cezası aynı yılda
kesinleşmiştir. 2005 ve 2006 yılına ilişkin inceleme ise
2009 yılında tamamlanmış, kesilen vergi ziyaı cezası
yine aynı yılda kesinleşmiştir. Bu durumda 2009 yılında
kesilen vergi ziyaı cezasına tekerrür hükmü uygulanacak
mıdır? Kanun hükmü sadece lâfzî olarak yorumlandığı
zaman 2008 yılında kesilen ve kesinleşen bir ceza olduğu
için 2009 yılında kesilen cezaya tekerrür hükmünün
uygulanması gerekir. Ancak bu durum kanun koyucunun
amacıyla örtüşmemektedir. Çünkü 2008 yılında kesilen ve
kesinleşen cezaya rağmen , bu tarihten sonra cezayı
gerektiren fiili
işlemekte ısrar etme
durumu söz konusu değildir. Her ne kadar 2004, 2005 ve
2006 yıllarında cezayı gerektiren fiilleri işleme
konusunda peş peşe yıllar içinde bir ısrar durumu var
ise de belirtilen yıllarda henüz kesilen ve kesinleşen
bir ceza bulunmadığı için tekerrür hükmünün uygulanması
söz konusu değildir.
Örnek:
Bir mükellefin 2006
yılına ilişkin hesapları 2008 yılında incelemeye
alınmıştır. Yapılan vergi incelemesi sonucunda vergi
ziyaı tespit edilmiş olup kesilen ceza aynı yıl içinde
kesinleşmiştir. 2009 yılına gelindiğinde bu defa 2004
yılına ilişkin hesapları incelemeye alınmış olup yapılan
inceleme sonucunda yine vergi ziyaı tespit edilmiş ve
ceza kesilmiştir. Böyle bir durumda ikinci cezaya
tekerrür hükmü uygulanacak mıdır? Kanun hükmü sadece
lâfzî olarak yorumlandığı zaman 2009 yılında kesilen
cezaya tekerrür hükmünün uygulanması gerekir. Çünkü
kesilen ve kesinleşen bir cezadan sonra ikinci defa
kesilen bir ceza vardır. Ancak bu durumda 2004 yılında
işlenen bir suça 2006
yılında işlenen suçtan dolayı ceza artırımı uygulanmış
olacaktır ki bu durum kanun koyucunun maksadına tamamen
ters bir sonuç ortaya çıkaracaktır. Kanun hükmü, amaçsal
olarak yorumlandığında suçlunun 2006
yılında işlediği suça rağmen 2004 yılında aynı suçu
yeniden işlediği ve bu nedenle kesilen cezaya tekerrür
hükmünün uygulandığı gibi anlaşılmaz ve komik bir sonuç
ortaya çıkacaktır.
Tekerrür hükmü uygulanırken
ortaya çıkabilecek diğer bir handikap ise,
ikinci cezanın arttırılması sırasında kesilen ve
kesinleşen ilk cezanın tutarında bir sınırlama
olmamasıdır. Yani ilk cezada tutar ne olursa olsun
ikinci cezada artırım aynen uygulanacaktır.
Örnek:
Bir
mükellef hakkında vergi dairesi tarafından 2006
yılında
50
TL tutarında vergi ziyaı cezası kesilip aynı yıl içinde
kesilen bu ceza kesinleşmiştir. Aynı mükellefin 2008
yılı hesaplarının incelemeye sevk edilmesi sonrasında
2009 yılında düzenlenen inceleme raporuna dayanılarak
200.000 TL tutarındaki vergi ziyaı cezası; tekerrür
hükmü uygulanmak suretiyle % 50 arttırılarak 300.000 TL
olarak kesilmiştir. Görüleceği üzere daha önce kesilen
50-TL
tutarındaki vergi ziyaı cezası nedeniyle fazladan
100.000-TL ceza ödemek zorunda kalınmıştır.
Burada,
kanun koyucunun,
kanun hükmünü getirmedeki
maksadını aşan biçimde bir cezalandırma söz konusudur.
Bu
sorunun
da,
hakkaniyete uygun olarak giderilmesi gerekmektedir.
Son tahlilde,
V.U.K.'nun
339’uncu
maddesinde yapılan değişiklik ile birlikte suçun tekrar
işlenmesi
durumu cezanın tekrar kesilmesi olarak
değiştirilmesinden
sonra,
uygulamada önemli
sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Yaşanan teknolojik gelişmeler, vergicilik alanında
uygulamaların elektronik ortama çevrilmesini de
beraberinde getirmiştir. Bununla, sistemde yeknesaklık
düşünülmüş, aynı nitelikteki olaylara aynı işlemlerin
yapılması amaçlanmıştır. Özellikle Gelir İdaresi’nin
elektronik uygulamalardaki başarısı yadsınamaz. Fakat,
“tekerrür”
örneğinde olduğu gibi, kanun
maddesinin lafzının yarattığı
tereddütten olsa gerek,
uygulama birliğinin sağlanamadığı gözlemlenmektedir.
Tekerrüre
ilişkin
degiştirilen
hüküm,
denetim elemanlarına, yargı kararlarına, vergi
dairelerine
hatta bunların vergi cezasını kesecek yetkililerine göre
bile değişen
işlemlere
neden olabilmektedir.
Dolayısıyla
bu sorunların giderilmesi için,
hem kanunun metninde hem de kanunun uygulanmasına
açıklık getirecek diğer mevzuat setinde, hakkaniyet
olgusunu da gözetecek şekilde,
idarenin
gerekli
düzenleme-değişiklikleri
gündemine alması gerekmektedir.
Bunun yanında, mükelleflerimizin de vergi cezalarındaki
tekerrürden uzak durmaları fakat, ticari başarılarındaki
tekerrürlerde ise ısrar etmeleri, en büyük dileğimiz
olacaktır.
Mahmut SUÇİÇEK
Vergi Denetmeni
mahmutsucicek@gmail.com
www.muhasebenet.net
www.vergisigorta.com
27.10.2009
Diğer makaleleri |