Maliye’de KOD Uygulaması
İlk bakışta kayıtdışılığı azaltmak amacıyla uygulamaya
konulan “Vergide KOD Sistemi”, özellikle olumsuz
yönleri vurgulanarak son zamanlarda medyada sıklıkla
yer almaktadır. Kod’a alınan firmalarla iş yapan diğer
firmalar da riskli gruba gireceklerinden ticari
ilişkilerini bu mükelleflerle kesme yoluna gitmektedir.
Bu yüzden iş dünyası temsilcilerinden uygulamaya yönelik
sert eleştiriler gelmektedir.
Yapılan incelemelerde sahte belge faaliyetlerinin esas
amacının, yersiz KDV indirimleri yaparak vergi ödememek,
diğer taraftan iadeye tabi işlemlerde KDV’leri ödenmiş
gibi gösterip haksız iade almak olduğu ortaya
çıkmaktadır. İşte Kod sisteminin merkezinde, KDV iade
ve indirim işlemleri yer almaktadır. Öncelikle belirtmek
gerekir ki buna benzer düzenlemeler daha önce
yapılmıştı. KDV indirim ve iade sistemini ayrıntılı
olarak düzenleyen 84 nolu KDV Genel Tebliği’nde, alt
firmalarında olumsuz tespit bulunan mükelleflerin iade
taleplerinin ancak inceleme sonucu yerine getirileceği
ve buna benzer kısıtlamalar-düzenlemeler başlıklar
halinde yer almaktaydı. Şimdi ise adı geçen tebliğ esas
alınmak suretiyle pratikte uygulamaya geçilmiştir. Şu an
sadece birkaç Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından
uygulanmakta olup, sistemin, alınacak neticelere göre
diğer vergi dairesi başkanlıklarında da devreye girmesi
beklenmektedir.
Uygulama özetle şu şekilde olmaktadır; mükelleflere
gönderilen yazılarda kullanmış oldukları fatura ve
belgeler yüzünden KOD’a alındıklarını, kullandıkları
belgelerdeki KDV’leri beyan edip ödemeleri gerektiği,
aksi taktirde KDV iade alacağı olanların iadelerinin
ödenmeyeceği, diğer mükelleflerin ise incelemeye sevk
edilecekleri belirtilmektedir. Bunun sonucunda,
mükelleflerin bu belgeleri kayıtları arasından
çıkarmaları ve KDV beyanlarını düzeltmeleri halinde iade
taleplerinin yerine getirilmesi sağlanmaktadır. İade
talebi olmayan diğer mükelleflerin de, daha önce indirim
konusu yapılan KDV’leri düzeltme şartıyla, herhangi bir
incelemeye sevk işlemi yapılmamaktadır.
Kod sistemi uygulamaya ilk girdiğinde üniversite
yıllarındaki makro iktisat derslerini ve bu derslerde
incelediğimiz ekonomik istikrar için uygulanan
programları hatırladım. Özellikle enflasyonla mücadelede
hızlı ve kalıcı sonuç elde etmek isteyen bazı ülkeler
sıkı politikaları ve sert tedbirleri içeren heterodoks
programları uygulamaktaydı. Bu programları yüksek ve
devamlı seyreden enflasyonun yaşandığı ülkeler tercih
etmekteydi ve bu yönüyle bakıldığında, ülkemizde de
kronik bir hal almış sahte belge düzenleme ve
kullanımının üstesinden gelebilmek için benzeri
politikaların devreye sokulması doğaldı.
Uygulamanın ilk sonuçlarına baktığımızda ilk
problemlerini de müşahade etmek olanak dahilinde
olmaktadır.
Herşeyden önce Kod uygulamasında hukuki bir zemin
aksaklığı gözlemlenmektedir. Mükellefleri belirli
kıstaslara göre kategorize ederek Kod’a almak için
herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle
yasal dayanağı olmayan bir uygulama hukuk devleti ilkesi
ile bağdaşmamaktadır.
Bu konuyla ilgili olarak kendileri ile görüşme yapılan
ve genellikle vergi sistemine uyum gösteren
mükelleflerin endişelenme riski vardır. Bugüne kadar
edinilen izlenimlere göre, bu mükellefler gerçekten
endişelenmektedirler.
Sırf adresinde bulunamayan bir mükellef dolayısıyla,
bundan alış yapan firmaların kod’a alınması
mükelleflerin ticari işlemlerini aksatmaktadır. Hatta
mükelleflerin ticari hayatı bile risk altına
girmektedir.
Diğer önemli bir hususta; mükellefler,
mal aldıkları
kişilerin Kod’da
olup olmadıklarını
bilmemektedirler.
Mükelleflerin bunu bilmelerine imkan tanıyacak
düzenlemelerin idare tarafından yapılması gerekmektedir.
Sistem genel olarak yukarıda saydığımız sorunları
barındırmaktadır. Akademisyenler ve uzmanların bu
konudaki görüşleri de, genellikle yukarıda bahsettiğimiz
konular çerçevesinde tartışılmaktadır. Zaten Gelir
İdaresi’den son dönemde uygulamada aksaklıkların
giderileceği ve esnekliğin sağlanacağı noktasında,
konuyu tekrar ele alacağı şeklinde sinyaller
gelmektedir.
Özetle Kod uygulamasının çok dikkatli ve gerekli
esnekliği içerecek şekilde uygulanmasının uygun olacağı
kanaatindeyiz. Aksi takdirde, tarımda DDT kullanılan
dönemleri hatırlamak durumunda kalıyoruz. Haşerelerle
mücadele için bu tür zehirlerin kullanılmış ve sonunda
zararlıların yok edilmesiyle birlikte tüm canlı
hayatının yok olması kabilinden sonuçlar doğmuştur.
Vergi sistemimizdeki Kod türü sert tedbirlerin de,
sahtecilerin yanında dürüst mükellefleri yok edici
sonuçlar doğurması olasılık dahilindedir. Bunun için
ekonomik taraflarla gereken müzakereler yapılmalı,
mükellef temsilcilerinin ve meslek mensuplarının
görüşleri dikkate alınarak mükellef hakları
bildirgesinin gerekleri yerine getirilmelidir.
Mahmut SUÇİÇEK
Vergi Denetmeni
mahmutsucicek@gmail.com
www.muhasebenet.net
www.vergisigorta.com
25.12.2009
Diğer makaleleri |