Kapanan
İşyerlerine KDV İade Edilmeli
Muamele vergileri arasında yeralan KDV, harcamaların
vergilendirilmesi anlamında günümüzde ulaşılmış en ileri
aşama olup modern bir vergilendirme tekniğine sahiptir.
KDV'nin en önemli özelliği indirim mekanizmasının
olmasıdır. Bu KDV'nin diğer muamele vergilerine olan
üstün ve farklı yönünü teşkil etmektedir.
KDV'de üretim, dağıtım ve hizmet sektörleri her aşamada
vergiye tabi tutulmakta, sistemin en önemli özelliği
olan indirim mekanizması nedeniyle mal ve hizmet
alımları sırasında ödenen KDV indirilmek suretiyle,
yanlızca her aşamada eklenen değer vergilendirilmektedir.
Ülkemizde de 1984 yılında yürürlüğe giren Katma Değer
Vergisi kanunu, çok kısa bir sürede halk tarafından
benimsenmiş ve o günden bu güne başarılı bir şekilde tatbik
edilmektedir.
Mükellefler tarafından vergiye tabi işlemler üzerinden
hesaplanan Katma Değer Vergisinden; KDV kanununun
29’uncu maddesinde yer alan KDV'ler indirebilmekte,
indirim yoluyla giderilemeyen KDV'nin bulunması halinde
ise sonraki dönemlerde indirilmek suretiyle
devredilmektedir.
İşletme faaliyetini sürdürdüğü süre zarfında indirim
mekanizması sorunsuz bir şekilde işlemeye devam
etmektedir. Ancak işletme, faaliyetine son vermek
zorunda kaldığı bir durumda, indirim mekanizması bir
sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü indirim yoluyla
eritilemeyen KDV işletmeler üzerinde bir yük olarak
kalmaktadır. Oysa KDV'nin mükellefi nihai tüketicilerdir
ve KDV nihai tüketicilerin yaptığı harcamalar üzerinden
alınmaktadır.
Bu konuyla ilgili idarenin vermiş olduğu muktezalarda,
işi bırakma halinde mükelleflerin indirim konusu
yapamadıkları Katma Değer Vergisinin iade edileceğine
dair KDV kanununda bir hüküm bulunmadığı ve bu nedenle
indirilemeyen KDV'nin iade edilmesinin mümkün olmayacağı
belirtilmektedir.
Nitekim, konuya ilişkin Danıştay 11. Dairesi’nin
10.04.1996 tarih, E:1996/683 K:1996/1549 no’lu kararında;
Kanunda açıkça anılan durumlar dışında iade değil,
indirim yöntemi benimsenerek, sistem buna göre
oluşturulduğundan, 29 ve 32. maddelerin kapsamadığı
durumlarda verginin iade edilmesine imkan bulunmadığı
belirtilmektedir.
Bu konuda idare ile yargının görüşleri paralel
durumdadır, ancak görüşlerin paralel olması mevcut
sorunu ortadan kaldırmamaktadır. Peki böyle bir durumda
mükellefler indirim yoluyla gideremedikleri KDV'yi ne
yapacaklardır.
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 58. maddesinde, mükellef
tarafından indirilebilecek katma değer vergisinin, gelir
ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider
olarak kabul edilmeyeceği belirtilmektedir.
İndirilebilecek KDV gider olarak değerlendirilemeyecek
ise, o zaman indirilemeyen KDV nin de, gider olarak
yazılması mümkün olacaktır. Kanun maddesinden bu sonuca
ulaşmak mümkündür. Bir başka ifade ile özetleyecek
olursak , KDV Kanununun 58. maddesine göre indirim
konusu yapılamayan KDV'nin gelir ve kurumlar vergisi
açısından gider olarak dikkate alınabileceği sonucu
çıkmaktadır. Bizimde görüşümüz bu yöndedir.
Durum böyle olmakla birlikte, mükelleflerin
faaliyetlerine son vermeleri nedeniyle indirim konusu
yapamadıkları KDV'nin mükellefler üzerlerinde bir yük
olarak kalması gerçeğini değiştirmemektedir.
Zaten bir mükellef neden işine son vermek ister ki!
İşleri yolunda gitmediği zarar ettiği için faaliyetine
son vermek zorunda kalıyordur. Böyle bir durumda bizim
mükellefe destek olmamız gerekirken; tam tersi, indirim
konusu yapılamayan KDV’yi mükelleflere iade etmeyerek ek
külfet getirmekteyiz.
Oysa Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulamalara
baktığımızda; birçok ülkede, mükelleflerin indirim
yoluyla gideremedikleri KDV'yi aylık olarak iade
aldıkları görülmektedir. Ülkemizde de Avrupa Birliği
mevzuatına paralel bir şekilde yapılacak yasal bir
düzenleme ile mükelleflere indirim yoluyla
gideremedikleri KDV iade edilmedir.
Türkiye’de ise; aylık KDV iadesi yapılmasına olanak
verecek çağdaş bir vergicilik altyapısının olmadığı
aşikardır. Bunun yanında, aylık olarak iade sistemi
kurulamasa bile en azından işini terk eden mükellefe bu
iadenin yapılabilmesi için gerekli sistemin
hazırlanabileceğini düşünmekteyiz.
Yapılacak böyle bir düzenleme ile, ekonomik kriz
sebebiyle işi bırakan mükelleflerin üzerlerinde yük
olarak kalan KDV’nin iade edilmesi suretiyle
kayıplarının bir kısmının telafi edilmesi sağlanacaktır.
Anayasanın sosyal devlet ve vergilemede adalet ilkeleri
de zaten bunu gerektir.
Mahmut SUÇİÇEK
Vergi Denetmeni
mahmutsucicek@gmail.com
www.muhasebenet.net
www.vergisigorta.com
07.05.2009
Diğer makaleleri |