KAYBETME KORKUSU İLE ÜZÜLECEĞİNİZE, KAZANMA DUYGUSU
İLE MUTLU OLABİLİRSİNİZ…
Kaybetmek, hayatımızda çok kullandığımız bir kavram.
Kökü Arapça kayb kökünden gelmektedir. Etmek eki ile
birleşerek Türkçede kaybetmek fiili; yitirmek, yenik
düşmek, zarara girmek vb. anlamlar içermektedir.
Kaybetmek bazen bir eşyamızı, paramızı, kimlik
kartımızı, anahtarımızı yitirmek olarak çıkar karşımıza.
Bunlar insana genellikle kısa bir süre acı ya da sıkıntı
verir. Kaybedilen para çok ise ya da eşya hatıra bir
eşya ise biraz daha üzer. Ama bunun ölçüsü bellidir. Bir
süre sonra genellikle unutulur.
Bir kısım kayıplar var ki, bir sınavı kaybetme, bir işi,
kaybetme, bir fırsatı kaybetme gibi. Bunlarda üzer
insanı. Bunun acısı da fazladır. Daha uzun sürelidir.
İnsan hayatında büyük etkiler yaratır. Adeta treni
kaçırmış gibi hayatta gecikmelere yol açar ve üzer
insanları.
Bir yakınını ya da arkadaşını ölmek suretiyle kaybetmek
de çok acıdır. Ama insanlar bir müddet sonra buna da
alışıyor. Kabulleniyor. Yaşam genellikle bir müddet
sonra normale dönüyor. İstisnalar her üçünde de vardır.
Bazı kişilikler, bu acıları çok yoğun yaşar ama
genellikle bir müddet sonra yaşam çarkları unutturur
insana acıları.
Bir de insanın sevdiğini kaybetmesi vardır. Duygusal
ilişkilerin bitmesi ve bu nedenle karşındakini kaybetme
duygusudur bu. Bu da çok acıdır. Paylaşılan değerler,
zamanlar, acılar, tatlılar bir günde uzaklaşıp gider.
Bazen sebepsizdir. Bazen iki taraf da bilir ama sanki
kaybeden bir taraftır. Aslında çoğunlukla bu tür
kayıpların acısı çift taraflıdır. Kaybeden ve kaybedilen
vardır.
Diğer üç kategoride belirtilen kayıplar genellikle
insanın kendi elinde tek taraflı düşünülen acılara
sahiptir. Bu acıları yaşamamak ya da çabuk kurtulmak
insanın kendi elindedir. Mesela eşyalarımıza daha
dikkatli sahip çıkarsak bir şeylerimizi kaybetmeyiz.
Kaybetsek de değeri önemli değil yenisini alırım deyip
unutmak mümkün. Ders, iş, sınav ve fırsatlar için daha
çok çalışarak belki eski fırsatlarımızı yakalayabiliriz
geç de olsa. Acısını dindirmek genellikle elimizdedir.
İrademiz dışında ölüm kayıplarına biz etki edemeyiz ama
bunu da tek taraflı kabul ederek acısını hafifletmek
elimizde.
Ama dördüncü grup kaybetmelerde her zaman iki taraflı
bir ilişki vardır. Aslında görünürde biri kaybetmiş gibi
hisseder belki de asıl kaybeden öteki taraftır. Kaybetme
her iki tarafın davranışları sonucu olur. Bu tür
kayıplarda her hatıra, her olay, her karşılaşma, her
olumsuz laf insanın acılarını depreştirir. Olumlu
davranışlar da acı verir olumsuzlar da. Bunların etkisi
yıllarca sürer.
Bazen birini kaybederiz. Bazen de birinde kayboluruz.
Kaybedenler daha bilinçli ve onurludurlar. Neyi
kaybettiklerini bilirler. Kaybolanlarsa her şeyden
habersizdir. Kayıptır onlar, kaybedenlerden farklı
olarak.
İnsan neden kaybettiğini bilirse en azından kabullenir.
Haklı olduğu halde haksız bir şekilde kaybedenin yaptığı
genellikle bir iki damla gözyaşı, sonrası ise kötü
cümleler. Bazen bu kayıplardan olumlu ya da olumsuz ders
çıkaranlarda vardır.
Sorun şu, kaybetmemek için ilişkilere dikkat etmek
lazım. Kaybedeceğinizi çok önceden sezmek, görmek ve
haksız iseniz kabullenip katlanmak gerekir. İnsan
bunları yaparsa acıları fazla olmaz. Yoksa hareketini
kontrol etmiyor, sezgileri kuvvetli değil ise, ne
istediğini bilmiyorsa, karşının ne istediğini bilmiyor
ve görmüyorsa bir gün duvara fena çarpar ve çok üzülür.
Mesele şu: insan her türlü ilişkisinde sorun yaşamaması
ve kaybeden olmamamsı için dikkatli, mantıklı, ayakları
yere basan, öngörülü olursa zaman kaybetmez. Terk edilen
olmaz. Sevdiğini kaybetmez. Dolaysıyla üzülmez.
Her şeye rağmen uzun beraberliklerin başlangıcı olarak
başlayan sevgi ve aşklarda duygular ön plana çıkınca
insanlar maalesef tozpembe görürler. Duygu dorukta
olunca mantık yerlerde sürünür. Nikâh masası konuşulunca
mantık ayağa kalkar, duygular yerlerde süpürgedir. Sorun
burada işte sevgili okuyucular. Sonucu baştan düşünerek
ve görerek fazla duygusal hareket edilmez ise ve bu
işler fazla uzatılmaz ise acılar yaşanmaz ya da az
yaşanır. İşte bu yüzden sanki her aşk ve sevginin
sonunda ayrılık olduğu düşünülür. Değil aslında.
Konuya biraz dramatik ve duygusal bakarsak sanki
sevgiler ve aşklar kaybetmek için yaşanır. Ya da bitmek
için başlanır. Öyle ya hiçbir şey ebedi değil ki. Demek
ki aşk ayrılığının acısı büyük olduğundan, hep olumsuz
bakılır. Hep sonuçsuz, imkânsız gibi değerlendirilir.
Mesela sevgililer arasında söylenen bazı sözler bakalım
ne anlatıyor.
Seninle ben bu aşkın kaybeden iki tarafıyız.
Bende kaybettim onu bir gece vakti... (Haluk Levent’in
şarkısı)
Her aşk bitmek için başlar.
Ben seni sen olduğun için sevdim. İnan seni kaybetmek
için sevmedim.
Aşk iki kişiyle oynanan bir oyundur. İyi olan KAYBEDER.
Yukarıdaki cümlelerin hepsi kaybetme üzerine kuruludur.
İnsanlar acılarını bu sözlerle dile getirirler. Zamanla
bunlar gerçek ve olması gereken gibi algılanırlar.
Hâlbuki öyle değil. İkili ilişkilerde kaybeden taraf
varsa kazanan tarafta vardır. Peki, o niye kazandı.
Belki o daha akılcı düşündü. Belki o hiçbir şey
düşünmedi, siz çok duygusal düşündünüz.
Evet, kaybetmemek, üzülmemek, çok acı çekmemek için her
şeyi sağlıklı ve mantığımızı da katarak yürütmek
zorundayız.
Şunu da unutmamak gerek. Her kaybediş başka bir
kazanmanın habercisidir. Tabi ki düşünebilene. Öyle ya
belki daha iyi fırsatlar burnunuzun dibinde ama siz
görmüyorsunuzdur. Belki daha dengeli biri sizi
bekliyordur.
Önemli olan ne biliyor musunuz? Her şey kaybedilir
yenisi bulunur ama zaman kaybedilince geri gelmiyor.
Kişilik, öz saygı, benlik, inanç, güven ve sağlığımızı
kaybetmeyelim. Bunları kaybedersek ne sevginin ne aşkın
ne de yaşamın tadı kalır.
Evet, kaybetme korkusu ile üzüleceğinize, kazanma
duygusu ile mutlu olacağınız mutlu yıllar, bayramlar
dileğiyle…
Hüseyin
BOZKURT
Yeminli Mali Müşavir
huseyinbozkurt@firatymm.com
Fırat YMM
Gaziantep |