Dut ağacı bir ihracat
kaynağı olabilir
Dut ağacı deyince köylerimizde ya da şehir
evlerinde, avlularda, caddelerimizde gölgesinden ve
meyvesinden faydalanmak üzere diktiğimiz ve hiçbir bakım
yapmadan sadece ilk yıl su vererek yetiştirdiğimiz bir
ağaç aklımıza gelir. Ama her nedense kentlerde, köylerde
bahçelerimize birkaç tane dikeriz. Meyveli bir ağaç
olarak görmeyiz, dut bahçelerimiz yoktur. Ama
atalarımızdan beri bilinen ve var olan geleneksel bir
ağaç türümüzdür. Son yıllarda şehirlerde caddeleri
kirlettiği için dibine baltalar vurularak yok edilen dut
ağacının faydaları saymakla bitmez. Ama dutun faydaları
bilindikçe önümüzdeki yıllarda bir endüstriyel bitki,
bir ihracat kaynağı, bir şifa kaynağı olduğunu hep
birlikte göreceğiz.
Anavatanının Çin olduğu söylenen dut ağacı Hindistan,
Pakistan, Türkiye gibi ülkelerde zahmetsiz yetişen bir
ağaç. Çin'de tıpta çok yaygın kullanılan dut ağacının;
kök kabuğu, yaprağı, gövdesi, meyvesi çeşitli
rahatsızlıklara iyi geldiği söylenir. Dut şurubunun
ağızdaki pamukçuğa, ses kısıklığına, faranjite iyi
geldiği, kök kabuklarının idrar söktürücü, şeker
düşürücü, kalp yetmezliği, solunum güçlüğüne, öksürüğe
iyi geldiği; dutun kan yapıcı, adale ve kemikleri
kuvvetlendirici, saç kırlaşmasını ve dökülmesini
önleyici, kolestrol düşürücü olduğu; kalsiyum, demir,
B1, B2 ve C vitamini yönünden zengin olduğu için kanseri
önleyici madde içerdiği; dut pekmezinin kansızlığa ve
mide ağrılarına karşı iyi geldiği; dut yaprağının kan
şekerini düşürdüğü,
böbrek rahatsızlığına iyi geldiği; ipek böcekçiliği
yetiştiriciliğine yaradığı, yapraklarından sağlıklı
bitkisel çay elde edileceği; yaprak sarmasının leziz bir
yemek olduğu, ayrıca yapraklarının hayvan yemi olarak da
kaliteli bir yem hammaddesi olduğu; dut ağacını
gövdesinden en iyi sazların yapıldığı, ayrıca
gövdesinden en sağlam direkler elde edildiği ve
köylerimizde yüz yıldan fazla dayanan yük taşıma
özelliğine sahip olduğu, kerestesinin de dayanıklı
olduğu, bilinmektedir.
Dünyada meyvesi pek bilinmez ya da yenmez dutun. Daha
çok yaprakları ve kök kabukları kullanılır. Ama
ülkemizde; daha çok meyvesi kullanılır. Pestilinden
şurubuna, kurusundan pekmezine, tatlısından rakısına,
sirkesinden reçeline, votkasından kavurgasına bir çok
şekilde tüketiriz dutu. Sulak yerleri ve taban araziyi
seven dut ağacı, bakım istemeyen ata yadigarı bir ağaç
ise de biz ona hep hor bakmış, değer vermemişizdir. Saz
olup dile gelmiş, türkülerimize ve kültürümüze girip
bizle yaşamış dut ağacının fark edilmesiyle; gelecekte
çok fayda sağlayacağımız bir endüstri bitkisini yeniden
keşfetmiş ve ihracat ürünlerini ve potansiyelini de
yaratmış olacağız. Güneydoğu Anadolu'da Gaziantep,
Kahramaraş, Adıyaman başta olmak üzere diğer illerimizde
de dutun çeşitli türleri vardır. Ama bir dut türü var ki
Gaziantep'te 'Urumu dut' denen siyah dutun şerbeti,
reçeli bir harikadır. Yaz aylarında seyyar satıcıların
arabalarını süsleyen, kendine has sunuş şekli olan urumu
dut şurubu çok faydalı bir içecektir. Bölgemiz başta
olmak üzere; Türk çiftçisinin bu ağacı yetiştirmesi için
bilgilendirilmesi ve Avrupa'da bilinmeyen dutun doğru
tanıtılması halinde önemli bir ihracat potansiyeli
sağlanacağı kuşkusuzdur. Çiftçilerimiz için ise kolay
yetiştirilecek ama gelir getirecek bir bitki olacaktır.
Biraz toplanma ve saklama koşulları öğrenildiğinde
organik tarıma elverişli kolay bir doğal yiyecek ve
diğer ürünler elde edilecektir. Zira hiçbir tarım ilacı
gerektirmez ve kullanılmaz. Bu bitkiyi dut bahçeleri
şeklinde dikmemiz gerek. Tarım il müdürlüklerinin fide
dağıtarak bu ağacın yaygınlaşmasını teşvik etmesi
gerekir. Dünya çok keşfetmeden biz geliştirelim dutu.
Sulak yerlerimize dut ağaçları dikelim. Dut ile ilgili
Erzincan ili Kemaliye (Egin) ilçesinde bir dut paneli
düzenlenmiştir. Bunu belirtmeden geçemeyeceğim. Paneli
dut ve dut ağacı adına bir hatırlama günü kabul ediyor
ve yetkilileri kutluyorum. Türkiye Tabiatını Koruma
Derneği'nin bu ata yadigarı bitkimizi geliştirmek için
çaba sarf ettiğini de belirtmek isterim.
|