Muhasebe Rehberi sayfasına gitmek için tıklayınız

Muhasebe  

Maliye

Vergi

Sigorta

İletişim

   MAKALELER                

ara

 Ana Sayfa 

Vergi  Rehberi 

Makaleler 

Danışma Hattı 

İş Hayatının Provası Staj 

           Güncel Bilgi Arşivi

          2007 Uygulamaları


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hüseyin BOZKURT

Yeminli Mali Müşavir

huseyinbozkurt@firatymm.com

29.01.2007

 

 

BİZE NEDEN TEK YÜZ YETMİYOR ?
 

       İnsan ilişkilerimize dönüp baktığımızda; her şeyin bir iç, bir de dış yüzünden bahsederiz. Bu nerdeyse kanıksanmış bir hal almıştır. Halbuki her şeyin bir yüzü vardır. Yani doğru bir tanedir. Olayın oluş şekli tekdir. Ama biz gerçeği gizleyerek, olayın bir dış yüzünü yaratırız. Dolaysıyla meselenin bir iç yüzü, bir de dış yüzü ortaya çıkar.

Bu durum çok nadir hallerde belki büyük bir olayı önleme adına doğru kabul edilebilir. Bu tür durumlarda iyi niyet vardır. Ve olayın kötü yönleri gizlenir. İyi önleri ön plana çıkarılır. Ya da muhtemel bir çatışmayı önlemeye yönelik olur. Bizim kastettiğimiz kötü niyetli, şahsi çıkar güden değiştirmelerdir.

Her şeyin gerçeğini gizlemeye başlarız. Bu durum alışkanlık haline geldiği takdirde; işimize gelmediği, menfaatimize dokunduğu yerde hep meseleyi çarpıtarak diğer bir şekilde anlatırız. Hatta bazen normal bir arkadaşlık ilişkisinde bile, gerçekleri saklarız. Zararımıza olmayacak ve karşının eline koz vermeyecek şekilde çarpıtarak olayı anlatırız.

Bu davranışı bazen masum sebeplerle bazen de çıkarımız için yaparız. Bazen de “kişilik” halini aldığından devam eder gider.

Bu tutuma “iki yüzlülük” demek yerinde olur. Nedir iki yüzlülük ? TDK sözlüğünde: Özü sözü bir olmayan, yüze gülen, riyakâr, mürai olarak tanımlanmıştır. Bu tanımın uygulamada sonuçlarını yorumlamak gerekirse iki yüzlülük şu nedenlerle kendini gösterir:

- Çıkarına geldiği için,

- Birini koruma amaçlı,

- Bir şeyi gizlemek amacıyla,

- Kendini güvene almak için,

- Birini kaybetmemek için,

- Korktuğu için,

- Çok sevdiği için,

- Huy edindiğimiz için,

- Güvensizlik nedeniyle,

- Kandırmak için vb. sebepler yüzünden ortaya çıkar.

İki yüzlülük, er geç ortaya çıkmaktadır. Bunu kısa vadeli çıkarı için kullananlar, belki amaçlarına ulaşmış olurlar, belki ortaya çıksa da onlar için önemli değildir. Ancak, karşıdaki kişiyi kesinlikle kaybederler. Aslında kaybeden tarafın karşıdaki değil, kendilerinin kaybettiğini çok sonra anlarlar.

İki yüzlülüğü, bazen aile bireylerine, çocuklarımıza doğruları yanlış söyleyerek de yaparız. Hatta olayın gerçeğini anlatmanın yanlış olduğunu düşünürüz. Yerine yanlış bir şeyler uydurarak anlatırız. Çocuklarımızın her şeyi anladığını ve bizim zekamıza yakın bir zekaya sahip olduklarını unuturuz. Böylece çocuklarımız da iki yüzlülüğe alışmış olurlar ki; işte iki yüzlülüğün temelini ilk burada atarız.

İki yüzlülük kişiler arası ilişkide olduğu gibi uluslar arası platformda da tartışılmaktadır. ABD'de muhalif akademisyenler, 'İki yüzlü olmayan bir demokrasinin inşası' için Uluslararası Demokrasi Vakfı'nı (International Endowment for Democracy-IED) kurmuşlar.
Bu vakfı kuranların şu sözleri dikkat çekici: 'Amaç demokrasiyi, en çok ihtiyaç olan ülkede, ABD'de inşa etmek. Yardım edin. Ülkenizin gerçek başkenti Washington haline geldi. Yaşamınızı etkileyen yıkıcı kararların çoğu orada alınıyor.' Diyerek diğer ülke halklarına çağrı yapıyor. Yani demokrasiler ya da onu uygulayan Devletlerde iki yüzlü olabiliyor.

Bazen bir yazar ya da Belediye Başkanı bir semtten bahsederken oranın iki yüzünden bahsediyor. Mesela “Beyoğlu’nun iki yüzü” diye başlık atabiliyor. Ve yazısında 1 inci yüzünü;gündüzün Taksim ve Tstiklal Caddesinde (ana artel) oluşan insan ve tarihi manzaraları ile gece aynı yerin, bazı kısımlarının iyi ve güzel yüzü tarif eder.

2 nci yüzü olarak da; İstiklal Caddesinin ara sokakları, Kasımpaşa, Okmeydanı gecekonduları, Bayramyeri, Sütlüce, Tophane ve Haliç kıyıları olarak gösterilmektedir. İki yüzlülük mekanlarda da ortaya çıkıyor. Halbuki Beyoğlu denince Ülkemizde ve Dünya’da iyi ve güzel diye bilinen bir ilçe ve semttir. Beyoğlu, genel olarak dışarıda çok iyi bilinir. İkinci yüzünü ise bizzat yaşayanlar, yetkililer, oraları tesadüfen görüp fark edenler bilir.

İki yüzlülük kendisini aşk ve sevgide de gösteriyor. Nasıl mı ? Rahmetli Fecri Ebcioğlu’nun sözünü yazdığı ve müziğini Franco- Semel’in yaptığı şarkıdan bir dize güzel izah etmiş aşkın iki yüzlülüğünü:

İki yüzlü aşk aldatır
İki yüzlü aşk ağlatır
İki Yüzlü aşk sonra çok acı hüsran olur

İki yüzlülük, karşı tarafta hayal kırıklığı, acı,üzüntü ve güvensizlik meydana getirir. Aslında iki yüzlü insanları sevmeyiz,yanlış yargı ile bakarız ve uzak dururuz. Sevmememize rağmen kendi ilişkilerimizde, yinede iki yüzlü olmaya devam ederiz. Yani başkası yaparsa kızarız ama ne hikmetse kendimiz de yapmaya devam ederiz.

Ve bakın ünlü şair Ümit yaşar Oğuzcan BENİ KÖR KUYULARDA adlı şiiri ile belki de bir iki yüzlü aşktan duyduğu hayal kırıklığı ve acıyı ne kadar güzel anlatmış. Sizce de öyle değil mi?

Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.

Öte yandan, bir olayın gerçek yüzü dışında, bir diğer yüzünü (yalan) yaratmamız gerekiyor. Uzmanlara göre beynin doğruyu söylerken daha az çalışma gösterdiği, yalan söylemek için ise daha fazla zaman harcadığı ve çalışma gösterdiği tespit edilmiştir. Tabi bu sadece doğru ya da yalanın söylendiği andaki durumudur. Söylendikten sonra yalanın etkileri devam eder. Hatta başımıza sonradan işler açar, kafamızı yorar. Yalan beyin olarak da bizi çok yorar. Doğru ise hiçbir zaman yormaz. Hatta Mark Twain’in dediği gibi: “Her zaman doğruyu söylersen, ne dediğini hatırlamak zorunda kalmazsın.” Bu cümleden de anlaşılacağı üzere; bir müddet sonra kime, olayın iç yüzünü, kime dış yüzünü anlattığımızı unutur ve pot kırarız. Hatta hata yapacağız diye hep aklımızda tutmaya çalışırız. Demek ki doğruyu söylememek yorucu bir şey.

İki yüzlülük bazı kişilerde bir ahlaki sorun olarak da ortaya çıkar. Belki de birbirimizden etkilenip böyle davranıyoruz. Öyle ya “herkes doğduğunda iki yüze sahip ama riyakâr değil.” Ailemizden, arkadaşımızdan, çevremizden alarak riyakâr (ikiyüzlü) oluyoruz. İçimiz ayrı, dışa yansıttığımız ayrı,evde ayrı, işyerinde ayrı, fakire ayrı, zengine ayrı davranıyoruz. Mesela “şu kadın iyi bakımlı kadındır deriz yüzüne ya da bir yakınına. Ama arkasından ise paspalın teki deriz.”

Kimse birbirine inanmıyor ve birbirinden şüphe ediyor. Acaba gerçek mi yalan mı söylüyor diye. Artık çıkar ilişkileri, ahlaksız tavırlar ve kültürsüzlük o kadar aldı yürüdü ki; iki yüzlülük genel bir huy haline geldi nerdeyse.
Bir de iki yüzlü dostlar vardır… Kendi işlerine geldiğinde çok iyi dost olduklarını göstermeleri, işleri düşünce sanki her an sizi düşünüyorlarmış gibi gözükmeleri, tabi bunun yanında kendilerini çok akıllı zannetmeleri de cabası… Sanki kimse farkında değil. Yaptıkları kısaca ikiyüzlülük. Bazen acınacak durumda da olabiliyorlar. İki yüzlü davrandıkları kişilerin anlayıp da bir şey dememelerini, olgunluk göstermelerini, iki yüzlü insanlar,karşı anlamamış gibi değerlendirmezler mi..! Bu da çok komik bir durum olarak çıkıyor karşımıza…

Sonuç olarak iki yüzlü insanlar samimi değildirler. İyi bir ahlaka sahip oldukları da söylenemez. İyi ahlak sahibi ve samimi insanlar kendine ve etrafına karşı saygılı ve dürüsttürler. İyi ahlaklı insanların bulunduğu toplumlar gelişmeye daha da açık olur.

Belki toplum olarak geri kalmamızın sebeplerinden biri de herkesin birbirine inanmaması, güvenmemesi ve toplumsal olarak pozitif şeylerden çok daha yorucu meslelerle uğraşmamız sonucunu doğurmaktadır. Dolaysıyla toplum olarak geri kalıyoruz. Buna bir dur dememiz gerekmiyor mu sizce ?

Lütfen, bu güne kadar herkes nasılsa öyle idi. Ama bu günden itibaren samimi olalım. Çünkü, söylediğiniz ya da duyduğunuz hiçbir şey sır değildir. Görüp de anlatmadığınız sırdır. Sonradan duyulup rezil olacağımıza, baştan doğruyu söyleyip vezir olalım.

Bu nedenle, her ortamda ve her kişiye, her şeyin doğrusunu ama sadece doğrusunu düşünür ve konuşursak daha sağlıklı bir ruh yapımız olur. Samimi, güven duyulan ve sevilen kişi oluruz. Ve böylece daha da MUTLU OLURUZ. Geçici mutluluklar bir gün biter. Maskeler bir gün düşer. Sonradan üzülmeyelim. Onun için diyorum ki; ikiyüz tane yüze sahip olalım ama iki yüzlü olmayalım. Yani iyi bir baba, iyi bir anne, iyi bir arkadaş, iyi bir meslektaş, iyi bir komşu,iyi bir yurttaş, iyi bir yönetici …… olalım ama dürüst ve tek yüzlü olmaya çalışalım. Saygın ve mutlu kalın…

 

 

 

Copyrıght © 2005-2007  www.muhasebenet.net- www.muhasebenet.com - muhasebe rehberi. Her hakkı saklıdır.